Yaklaşık 20 yıldır siyaseti ve sosyal medyayı yakından takip eden ve 2009 yılından beri haber sitesi yöneten bir kardeşiniz olarak şunu tekrar söyleyeyim: Son 5-6 Yıldır özellikle Sosyal medyada “propagandayı-algı yönetimini” kazanamayan bundan sonra seçim kazanamayacak! Defalarca yazdım, söyledim…

FETO lideri “tweet atın” diye kaç yıl önce emir verirken ne yapmak istediklerini ve işin nereye gideceğini çok iyi biliyordum. Çünkü “propaganda” ile “profesyonel algı yöntemleri” ile dünyada neler yapıldığını görüyor ve Türkiye de de neler yapılacağını az çok kestirebiliyordum.

Bunun en güzel ve acı örneği “ergenekoncu” denilen ABD karşıtlarının tutuklanmasıdır. Bu süreci çok detaylı takip edenler, propaganda yöntemlerini de en azından biraz bilir hatırlar. Kimleri yalan-çarpıtma-iftira bilgilerle, belgelerle, haberlerle hapislerde çürüttüklerini hatırlar. O dönemlerde FETÖ medyası daha sonradan kapatılan bir gazeteyle paslaşarak bu propagandayı yürüttü. Ak Partililer de buna farkında olmadan alet oldular.

Şimdi ise FETÖ propaganda yöntemlerinde sosyal medyayı üs olarak kullanıyor. FETÖ’yü kullanan CIA gibi istihbarat örgütleri bu yöntemlerle size siyahı beyaz gibi sunarlar ve o kadar profesyonelce sunarlar ki, en zeki ve eğitimli kişi bile inanır. Çünkü uzmanlık alanları bu.

Bu seçim sürecinde de seçim Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu arasında değil, 16 yıldır iktidardaki partinin icraatları ve ona karşı yürütülen “propagandaların” bir sonucu olan “nefret duygusu” ve “mağduriyet algısı” ile sonuçlanmıştır.

Peki seçimin kaybedilmesi sadece buna mı bağlı?

Tabi ki değil ancak büyük ölçüde “propaganda etkili.” Çünkü yaptıklarınız kötüye yorumlanıyorsa, yapmadıklarınız daha çok ön plana çıkarılıyorsa, böyle yapana kadar yapmasa daha iyiydi propagandası kazanıyorsa ne yapıp ne yapmadığınızın da çok önemi yok.

Örneğin;

Yapılan köprüye; -“Borçlandırıldık”
Yapılan Havalimanına; – “Uçaklar inmekte zorlanıyor ve tehlikeli”
Marmaray’a: -“Su sızdırıyor”
Metrolara: -“Kenarı perona sürtüyor”
Barajlara: -” Doğayı katlettiler”
Yollara: -“İhaleleri peşkeş çektiler”
vb. her türlü karşı propaganda yürütülünce etkisi sıfıra hatta bir kesime eksiye indiriliyorsa bir anlamı var mı?

Kılıçdaroğlu’nun yumruklanması ile başlayan “mağduriyet” algısı,

Bir programda Ekrem İmamoğlu’na sorulan PKK ve FETÖ sorusunun bir kısmının kesilip paylaşılmasıyla oluşturulan “mağduriyet” algısı.

Pizzacıda bu videoyu izletmeye çalıştığı genci küçük düşürdüğü halde yine sosyal medya propaganda yöntemleri ile “iyi sabretti” şeklinde yine “mağduriyet” algısı,

-Seçimde oyların profesyonelce “çalındığı” ortaya çıkmasına rağmen, iki tarafa da anlatılamadı. Hırsızlıkla itham edilen “mağdur” konumuna sokuldu.

-YSK kararında “çalındı” kelimesi geçmiyor denilerek algı yapıldı. Halbuki kararda 40 kez “usulsüzlük” kelimesi geçmekte idi.

-Yeniden oyların sayımının engellendiği, il seçim kuruluna yapılan CHP operasyonu görüntüleriyle birlikte ortaya çıkmasına rağmen ustaca propaganda yöntemleriyle etkisiz hale getirildi.

-İmamoğlu ve Yıldırım’ın katıldığı ortak programın moderatörüyle ilgili otel görüntüleri ortaya çıktı ama bu kez de algılar başka yere çekildi. Yani “olayın etik” olup olmadığı yerine kamera görüntülerinin basına verilmesinini “etik olup olmadığı” tartışıldı. Algılar başka yöne çekildi. Algılar yönlendirildi! Cambaza bak oyunu oynandı!

Her yapacağını projesiyle anlatan Binali Yıldırım, projeden bahsetmeyen, sadece indirim ve kucaklamadan bahseden İmamoğlu’nun propagandasına yenik düştü.

-Valiye hakaret olayında ise en son gelinen noktada “Velev ki it dedi, başkasına mı oy verelim” noktasına götürüldü iş…Hakaret ettiği olayda “annem yanımdaydı, perişan oldu” şeklinde sunularak burda bile “mağdur ” haline getirildi…

Teröristbaşının mektubu olayı ise geciktirilerek ve yine sosyal medya propaganda yöntemleri ile HDP’de karışıklığa neden olması gerekirken, iktidarda karışıklığa sebep oldu! CHP adayında HDP’lilerin oy kaybı yerine, Ak Parti adayında milliyetçi oyların kaybına neden oldu.

Özetle; Siz tecavüze bile uğrasanız, karşıdaki bunu: “O beni baştan çıkardı” diye doğru propaganda yöntemleriyle anlatır ve insanları ikna etmeyi başarırsa; Hem tecavüz edildiğinizle kalır hem de karşı tarafın bir de neredeyse kahraman ilan edildiğine şahit olursunuz…”Bak, gül gibi delikanlıyı nasıl baştan çıkarmış!”‘a gider olay!

Mağduriyet+ nefret = Sonuç

Sosyal medyada günde ortalama 20 iktidar karşıtı yalan-nefret-iftira-çarpıtma paylaşım okuyan bir vatandaş;
16 yılda, 356 günden, günde 20 paylaşımdan
16x365x20=116800 paylaşım
DEAŞ teröristleri yetiştirilirken bu kadar motivasyona maruz kalıyor mudur sizce?
Hangi akıl sahibi bu kadar yoğun algı bombardımanı sonucu etkilenmez? Hele bir de araştırmayan bir kişi ise!

Şunu düşünebilirsiniz: “TV kanallarının çoğu iktidar yanlısı iken bu propaganda nasıl kazanılamıyor?”

-Çünkü artık herkes istediği kanalı izleyebiliyor!
-En önemlisi ise Türkiye’deki Facebook kullanıcı sayısı 43 milyona ulaşırken, İstanbul 11 milyon kullanıcıyla Facebook’ta en çok kullanıcısı olan şehir oldu (2018).

Bunun anlamı; Nüfusun oy kullanan kesiminin neredeyse tamamına yakını sosyal medya kullanıcısı.

Sosyal medyanın özelliği ise, TV’de yalan haberin bir hukuki karşılığı varken, sosyal medyada sahte hesaplarla istediğiniz yalanı, iftirayı, hukuksuzluğu yayabiliyor olmanız.

Bazen 10 yıl önce atılan iftira ve yalanların halen paylaşımda olduğunu görüyorum. Düşünün ki, 10 yıldır milyonlarca insan “iftira olduğu” hukuki olarak ıspatlanmış bilgiyi doğru sanarak halen paylaşıp duruyor.

Durum böyle olunca da “yalan bile olsa” çok propaganda yapan ve doğru yöntemlerle yapan her zaman seçimleri kazanır. Yani bunu her zaman daha iyi yapan CIA uzantıları ve farkında olmadan onların güdümüne girenler kazanır…

Ben yıllardır partilere ya da kişilere değil, yaptıkları ve yapmaya çalıştıklarına bakarak destekledim ve bundan sonra da bu şekilde desteklemeye devam edeceğim. Çünkü yazdıklarımızda bizi taraf olmakla suçlayanların tamamı bizden çok çok daha taraflı. Biz haksız yere tutuklanan “Ergenekoncuları” savunurken bize “ergenekoncu” diyenler şimdi Cumhur ittifakını suvununca da parti yalakası diyebilirler. Biz ise insanların ne diyeceğini düşünerek yorum yapmak yerine doğru bildiğimizi paylaşmaya devam edeceğiz. Çünkü bir müslüman olarak bildiğimizin aksini birilerine beğendirmek çalışma gibi bir lüksümüz yok.

Müslüman olup da bu kadar yalan ve iftira ile de ekstra gayret sarf etmeden başarılı olmak da zor. Çünkü karşıda FETO gibi “her yol mübah” anlayışıyla propaganda yapanlar ve buna alet olanlar var. Biz; “Aman yalan olmasın, iftira çıkmasın, kul hakkıdır” diye kılı kırk yararak 1 paylaşım yaparken, karşı taraf 10 paylaşım yaptı. Biz sadece onların ortaya attıklarını çürütmeye bile yetişemedik. Çünkü biz bir tane yalanı çürütene kadar onlar 10 yalan daha uydurdular.

Tekrar söyleyeceğim odur ki; Sadece Türkiye de değil dünyada da sosyal medyayı kazanamayan seçim kazanamayacak.Sosyal medyayı kontrol edemeyen devletler iç karışıklıktan kurtulamayacak. Bu propaganda yöntemini iyi yapan örgütlerin desteğindeki yapılar, partiler vb. her zaman kazanacak.

Bu seçim de bunun güzel bir örneğidir. Umarım dedikleri gibi her şey güzel olur çünkü bu propagandayı yürütenlerin ve bunları arka planda destekleyenlerin Türkiye ile ilgili çok güzel planları yok! Bu seçim de bu planların bir parçası olmaz inşallah.

ABD ve diğer küresel uzantılar son dönemde kaybettikleri siyasi ve bürokratik manevra alanını yeniden kazanmak için, PKK ve FETÖ gibi uzantılarını bir arada tutmak ve tamamen dağılmalarını engellemek için yeni bir umut olarak CHP adayını desteklettirdiler. CHP’liler ya da destekleyenler bunun farkında ya da değil ama bu böyle.

Erdoğan’ı kendi taraflarında düşündükleri 15 yıl önce nasıl “Dünya Lideri” olarak gösteriyorlardıysa, şimdi de yeni bir “lider” yaratma peşindeler.

-“OHAL kalkmadan ekonomi düzelmez, Dolar düşmez” dedirtenlerin,
-“Ajan Papaz Brunson’u vermezsek ekonomi düzelmez, Dolar düşmez” dedirtenlerin bahaneleri ve istekleri hiç bitmeyecek…

-S 400 almayın diyecekler,
-Akdeniz’de doğalgaz aramayın diyecekler (tutuklama kararı çıkarttılar),
-Suriye’den çekilin diyecekler,
-İran’a ambargoyu delmeyin diyecekler,
-F 35 vermeyiz, F-16’ların parçalarını vermeyiz diyecekler…
-Venezuela’ya destek vermeyin diyecekler..
– Filistin için oldu bittiye getirmeye çalıştıkları, Yüzyılın projesi diye yutturmaya çalıştıkları Filistin’i ortadan kaldırma projesini kabul edin diyecekler,
-Sevakin adasından çıkın, Afrika’ya karışmayın,
-Dolar dışında başka para kullanmayın diyecekler,
-Ambargoları artırıp ekonomiyi zorlayıp erken seçim tek kurtuluş algısı yaratacaklar, ..vs. vs…

Bu maddelerden birkaçı bile savaş çıkarabilecek potansiyele sahip…

Sosyal medyada arka planda çalışan yapay zeka ile beğendiniz, nefret ettiğiniz, aşırı tepki verdiğiniz ya da tepki vermediğiniz her şey il-ilçe-mahalleye kadar tespit edilmekte.

Bu tepkiler sonucu “nefret” üzerinden Suriyeliler, taciz tecavüz istismar olayları, soğan patates, futbol taraftarlık, terör saldırıları vb. üzerinden kitle hareketleri ön verileri hazırlanmakta. Kimin neye ne kadar tepki verdiği program arka planında yapay zeka ile kaydedilmekte-depolanmakta.

Ülke olur da bu sıkışıklık döneminde savaş tehdidiyle karşı karşıya kalırsa içeriden bu karışıklıklar piyasaya sürülebilir.

Umarım bu süreçlerde İstanbul bize “köstek” değil “destek” olur.

NOT: Yazıyı yazarken çok kez eklemeler yapmak zorunda kaldım.Umarım bütünlüğünu bozmadan özünü yansıtabilmişimdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir