Bakan Akar: Deprem bölgesine ilk müdahalede, Mehmetçiğin geç çıkması asla söz konusu değil

Bakan Akar Deprem bölgesine ilk müdahalede, Mehmetçiğin geç çıkması asla söz konusu değil

Bakan Akar Deprem bölgesine ilk müdahalede, Mehmetçiğin geç çıkması asla söz konusu değil

Deprem bölgesinde ilk müdahale konusuyla ilgili Milli Savunma Bakanı Akar, “Mehmetçiğin geç çıkması asla söz konusu olmadığı gibi geri çağrılması kesinlikle söz konusu değil. Böyle bir şey düşünülemez.” dedi.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Hatay Serinyol’daki Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Lojistik Destek Üssü’nde yapılan Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin büyük bir felakete neden olduğunu anımsatan Akar, felaketin ardından devlet kurumlarının ciddi şekilde vaziyet aldığını ve devlet-millete el ele tek yürek mücadele yürütmeye devam ettiğini bildirdi.

Yaşananlardan ötürü acılarının büyük, üzüntülerinin derin olduğunu ifade eden Akar, şöyle konuştu:

“O gece saat 04.30 ila 05.00 arasında çok yoğun bir faaliyetimiz oldu. Hem durumu öğrenmek için astlarımızla özellikle Malatya’daki 2. Ordu Komutanımız ile yaptığımız görüşmeler oldu. Bunların hepsini süratli bir şekilde derledik, toparladık. O anda bize gelen bilgiler çerçevesinde Hatay Antakya’da bir binanın çöktüğü, 3 askerimizin şehit olduğu haberini aldık. Bu konularla alakalı bilgi almaya devam ederken, ilk bilgi olarak da süratle Sayın Cumhurbaşkanı’mızı aradık. Saat takriben 05.10 civarındaydı. Sayın Cumhurbaşkanı’mız telefona hemen cevap verdiler. Kendilerine toplayabildiğimiz bilgileri arz ettik. Genelkurmay Başkanımız ve Kuvvet Komutanlarımız ile bölgeye gitmek için hazırlık yaptığımızı kendilerine arz ettik. Bütün birliklerimizin de bu konuda sefer edilmesini uygun buldular. Ondan sonra da bu süreç başladı.”

“Tüm imkanlarını seferber etmeleri emrini verdik”

Depremin ardından kriz merkezlerinin aktif hale geldiğini, birliklerin, uçakların, gemilerin ve Türk Silahlı Kuvvetler İnsani Yardım Tugayı’nda arama-kurtarma konusunda uzman personeli saat 04.30’da seferber ettiklerini vurgulayan Akar, şu bilgileri verdi:

“Saat 11.00 civarında İncirlik’e vasıl olduk. Burada çeşitli zorluklar vardı. Birincisi son derece olumsuz hava şartları vardı. Bazı bölgelerde kar bazı bölgelerde yağmur söz konusuydu. Ayrıca, Hatay özelinde havaalanı pistinin depremden zarar gördüğü ve uçuşlara kapandığı bilgisi de işlerimizi zorlaştırdı. Hatay’a gelemedik, İncirlik’e inmek zorunda kaldık. İncirlik’e indikten sonra da helikopter kullanamadık. Burada Amanoslar’ın geçilmesinin mümkün olmadığını pilotlarımız bize rapor ettiler. Dolayısıyla biz kara yolunu kullanmak zorunda kaldık. Kara yolunda ise Belen bölgesinde felakete uğrayan vatandaşlarımızla belirli bir süre kalmak zorunda kaldık. Bizim bu çerçevedeki faaliyetlerimiz özet olarak saat 04.30’dan itibaren başladı. Bütün birliklerimiz o andan itibaren vatandaşlarımızın yanına koştu. Deprem bölgesinin askeri anlamda sorumluluğuna sahip olan 2. Ordu Komutanımız saat 04.45-04.50 civarında makamındaydı. Süratle birliklerden, personelin durumuyla ilgili tekmil aldı. Ulaşabildiği bilgileri derleyip, toparladı.

Karargahtan bir grup teşkil etmek suretiyle saat 05.45’te enkazdaki vatandaşlara yardımcı olmak için çalışmalara başladılar. 2. Ordu Komutanımız ile konuşmamızda valiler ve kaymakamlarla temasa geçmelerini ve koordineli bir şekilde tüm imkanlarını seferber etmeleri emrini vermiştik. Arkadaşımız zaten beklemeden bu emri birliklerine vermişti. Dolayısıyla arkadaşlarımız ilk andan itibaren felaketle ilgili konulara vaziyet ettiler. Saat 06.17’de 2. Ordu İstikam Alayımızın personeli Malatya Yeşilyurt’ta 8’i sağ, 3’ü vefat etmiş 11 vatandaşımızı enkazdan çıkardılar.”

“Uçaklar riskleri göze alarak muharebe kalkışı yaptı”

Bakan Akar, Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığının afetin hemen ardından aldığı tedbirler ve yaptığı çalışmaların resmi kayıtlarda yer aldığına dikkati çekerek, “Mehmetçiğin geç çıkması asla söz konusu olmadığı gibi, geri çağırılması da kesinlikle söz konusu değil. Böyle bir şey düşünülemez. Arkadaşlarımız duruma süratle vaziyet ediyorlar ve ellerindeki imkanları seferber ediyorlar. Valilikler ve AFAD ile koordineli yapılması gerekli ne varsa ilk andan itibaren yaptılar, bugün de yapmaya devam ediyorlar. Bundan hiç şüphe yok. Bunun dışında söylenenlerin hepsi ya bilgi noksanlığından ya da art niyetten kaynaklı. Bu söylediklerimizin hepsi resmi olarak ceridelerimizde söz konusu olan konular.” şeklinde konuştu.

“Doğal Afet Arama-Kurtarma timlerimizi saat 04.30’da seferber ettik. Uçaklarımızı seferber ettik, gemilerimizi seferber ettik.” ifadelerini kullanan Akar, şöyle devam etti:

“Saat 07.00’de bizim ambulans uçağımız pist başındaydı. A400M’ler var. AFAD personelinin Ankara, İzmir ve İstanbul’dan taşınması için talep ettikleri. Onlar da Kayseri’den saat 07.00’de hazır oldu ama kar yağışı nedeniyle pist müsait değildi. O şartlarda kalkış yapılmaması lazım. Fakat olayın aciliyeti nedeniyle bazı riskleri göze alarak muharebe kalkışı yapmak suretiyle saat 08.00 civarında üç A400M uçağımız Ankara, İzmir ve İstanbul’a kalkış yaptı. Bunun dışında, İskenderun’da saat 08.00’de Sahil ve Eda apartmanlarında 26 depremzede vatandaşımız enkazdan sağ olarak Mehmetçik tarafından kurtarıldı.”

Bakan Akar, Milli Savunma Bakanlığının afetlere müdahale çalışmalarının güçlendirilmesi yönündeki çalışmalara da değinerek, şunları söyledi:

“Burada aldığımız tedbirlerin daha etkin olması için gereken neyse bunlar yapılacak. Mehmetçik tedbirlerini aldı ve yoğun bir şekilde intikaller başladı. Örneğin Nurdağı gibi asker olmayan yerler vardı. Oraya Gaziantep’ten birlik sevk edildi. Kıbrıs’tan, Gelibolu’dan, Kars’tan birlikler geldi. En önemli unsurumuz, Türk Silahlı Kuvvetler İnsani Yardım Tugayı’ndaki arama-kurtarma timlerimiz. Burada 34 timimiz bulunuyor. Bu timlerin eğitimli köpeklerini var, tüm bunları süratle bölgeye sevk ettik. Bununla birlikte ilave güç olarak 23 istikam kurtarma timini de bölgeye gönderdik.”

Hava Kuvvetlerinin inşaat taburlarını “taşıma ve arama kurtarmada yardımcı olabilirler” düşüncesiyle deprem bölgesine sevk ettiklerini belirten Akar, “Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde, Bakanlık bünyesinde arama kurtarmayla, depremle mücadeleyle alakalı kimler varsa bunları ilk andan itibaren seferber ettik. Gözden kaçmasın, Türk Silahlı Kuvvetleri insani yardım tırlarıyla saat 04.30’da alarm verildi. Dolayısıyla 04.30’dan itibaren arkadaşlarımız duruma vaziyet etmek için gayretlerini sürdürdüler ve en kısa zamanda bölgeye ulaşmak için çalıştılar.” şeklinde konuştu.

Bu çalışmaları da yeterli görmediklerini anlatan Akar, bütün imkanları seferber etmek manasında fabrikalardaki teknik personel ve işçilerden de 80 arama kurtarma timi oluşturduklarını söyledi. Bakan Akar, “Yapılan bu çalışmalarla enkazdaki 2 bin 784 vatandaşa ulaştık. 327 vatandaşa sağ ulaştık, 2 bin 457 vatandaşın da cenazesine ulaştık. Dolayısıyla bizim oradaki faaliyetlerimizi bu şekilde görmek lazım. Türk Silahlı Kuvvetlerinin arama kurtarmayla ilgili, depremle mücadeleyle ilgili ne kadar imkan ve kabiliyeti varsa bunların hepsi seferber edildi. Kıbrıs dahil.” bilgisini verdi.

“Elimizdeki bütün imkanları da seferber ettik”

Akar, “Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın en büyük ordularından biri. Depremde TSK’nın lojistik imkanlarını tam anlamıyla kullanabildiniz mi?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Bu deprem döneminde 35 ve 36 günde dahi terörle mücadelemiz aralıksız devam etti, ediyor. Hudut güvenliğimiz devam ediyor. Semalarımızda ve denizlerimizdeki hak ve menfaatlerimizin korunmasıyla ilgili hava ve deniz kuvvetlerimizin faaliyetleri devam ediyor. Ayrıca Somali başta olmak üzere Libya’da, Azerbaycan’daki görevlerimiz devam ediyor. Bunun bu şekilde düşünülmesi lazım. Bu çerçevede, hal böyleyken elimizdeki bütün imkanları da seferber ettik. Bizim bu yaptığımız işlerden birincisi hava köprüsünün teşkili, ikincisi deniz seyir imkanının sağlanması. Bu manada biz 65 uçağa kadar sayımızı çıkardık. Yurt dışından gelen bazı dost ve müttefik ülkelerin katkılarıyla 65 uçak, 71 helikopterle ciddi bir hava köprüsü sağlamak suretiyle arama kurtarma ekiplerinin malzemesiyle birlikte bölgeye intikalini sağladık. Hava alanları, başlangıçta Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş kapalı olmaktan dolayı bunlar İncirlik’te toplandılar. İncirlik’ten bunları ilk fırsatta hava şartları müsaade ettiğinde helikopterle bölgele gönderme fırsatı bulduk.”

TİHA ve İHA’ları da kullandıklarını dile getiren Akar, Göktürk Uydusu’ndan aldıkları fotoğrafları Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı başta olmak üzere ilgili Bakanlık ve birimlerle paylaşarak olayları olabildiğince yakından takip etme fırsatı bulduklarını ifade etti.

Bakan Akar, “Bir ayda 6 bin 320 sortimiz var. Hava Kuvvetlerimizin normal şartlarda ulaştırma sortisi olarak 6 bin 500 sortiyi bir yılda yaptığını düşünürsek, bizim ne kadar yoğun çalıştığımız ortaya çıkacaktır.” dedi.

Bu süreçte deprem bölgesinden başka illere 21 bin civarında vatandaşın tahliye edildiğini aktaran Akar, uçaklarla, personel ve malzemenin öncelikle İncirlik’e geldiğini, AFAD ve valilikle yapılan planlamalar çerçevesinde oradaki malzemeyi ve personeli 12 ilde, toplam 32 ilçede 311 köye naklettiklerini bildirdi.

Akar, vatandaşın memnuniyetinin oradaki personele, Mehmetçiğe çok ciddi şekilde moral ve motivasyon olduğunu vurguladı.

“103 silah arkadaşımız, mesai arkadaşımız hayatını kaybetti”

Milli Savunma Bakanlığı personelinin depremden etkilenmesine ilişkin soru üzerine Akar, kendi personellerinden de ciddi şekilde depreme maruz kalanlar ve kayıplar olduğunu söyledi.

Kışladaki binanın zarar görmesinden dolayı 3 Mehmetçiğin şehit olduğunu dile getiren Akar, bir Mehmetçiğin de yaralı olarak kaldırıldığı hastanede şehit düştüğünü vurguladı.

“Diğer bölgelerdekilerle birlikte toplam 103 personelimiz, silah arkadaşımız, mesai arkadaşımız hayatını kaybetti.” diyen Akar, yaklaşık 70 yaralıdan 62’sinin taburcu olduğunu, personelin 3 bin 695 yakınının da bir şekilde bu depremlerden olumsuz etkilendiği bilgisini verdi.

Kayıpları olanlar ya da bizzat depremi yaşayanların bu şoku süratle atlatarak hemen görevlerinin başına döndüğüne işaret eden Akar, şunları kaydetti:

“Diğer bölgelerde askerlik görevi yapmakta olan personelimiz arasında subay, astsubay, uzmanlardan veya mükelleflerden toplam 16 bin kişiye süratle sıla izni vermek suretiyle bir an önce anneleri, babaları, yakınlarının yanına gidip onların da buradaki çalışmalara katılmaları imkanını sağladık. Ayrıca deprem bölgesinden celpler vardı, askerlik görevini yapmak üzere mart ve nisanda gitmesi gerekenler vardı onları da gerekli tedbirleri almak suretiyle mayıs ayına erteledik ve bu şekilde olabildiğince buradaki külfeti, sıkıntıyı personelimiz nezdinde hafifletmeye gayret gösterdik.”

Bakan Akar, “Deprem bölgesi aynı zamanda Türkiye’nin güney sınırı dolayısıyla burada Türk Silahlı Kuvvetleri aynı zamanda sınır güvenliğimizi de temin etmek üzere görev yapıyor. Sınır güvenliği konusunda deprem sürecinde bir sorun oluştu mu? Sınırlarımıza ya da bölgedeki Silahlı Kuvvetlerine ilişkin herhangi bir saldırı söz konusu oldu mu bu süreçte?” sorusuna şu cevabı verdi:

“Hudut konusu zaman zaman gündeme gelmekte. Bilgi sahibi olmayanların yorumlarıyla karşı karşıya kalmaktayız. ‘Hudut namustur’ anlayışıyla Mehmetçik gerçekten gece gündüz demeden, büyük bir fedakarlık ve kahramanlıkla hudutlarımızı korumaktadır ve korumaya devam etmektedir. Şunu da söylemek lazım, en ileri teknolojiye sahip araçların da kullanılmasıyla hudutlarımız gerçekten Cumhuriyet tarihimizin en yoğun şekilde birlik ve malzeme olarak korunduğu, kollandığı, kontrol edildiği bir dönem yaşıyoruz. Bundan emin olabilirsiniz. Bu dönemde de yaptığımız bu çalışmalar çerçevesinde, herhangi bir şekilde Suriye tarafından Türkiye’ye doğru herhangi bir şekilde geçiş, herhangi mülteci akını vesaire asla söz konusu olmadı, böyle bir şey söz konusu değil. Zaten bu bölge yoğun bir şekilde kontrol edilmekte fakat bu depremle birlikte böyle bir tezviratın çıkmasına müteakip biz her şeye rağmen hududu bir kez daha kontrol ettik, oradaki bizim askeri ve sivil yetkililerle konuştuk, valilerle, kaymakamlarla oradaki gümrük muhafaza yetkilileriyle ve bizim hudut birliklerimizdeki bölük, tabur ve alay komutanlarımızla görüştük. Böyle bir şey asla söz konusu değil. Bunları da yine bir kısım basında paylaştık.”

“Hudutlarımız her zamankinden çok daha yoğun ve dikkatli bir şekilde kontrol altında”

Bakan Akar, Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin bir kısmının depremde ailesini, evini, işini kaybettiğini ve büyük sıkıntı yaşadıklarını anımsattı.

Depremden etkilenen bazı Suriyelilerin kendi istekleriyle, gönüllü ve güvenli bir şekilde dönmeyi arzu ettiklerini dile getiren Akar, tamamen yasal yollarla gümrük kapılardan geçmek suretiyle kayıtlı bir şekilde Türkiye’den ayrıldıklarını anlattı.

Şu an 56 bin civarında Suriyelinin bölgeden çıkış yaparak Suriye’ye geçtiği bilgisini veren Akar, “Herhangi şekilde mülteci girişi asla söz konusu değil. Hudutlarımız her zamankinden çok daha yoğun ve dikkatli bir şekilde kontrol altında. Herhangi bir şekilde zaten böyle kaçak bir girişe de hudutlarımıza izin vermeyeceğimiz açıktır.” diye konuştu.

Bakan Akar, “Güvenlik boyutu itibarıyla PKK, YPG terör örgütünün sınırlardan bu bir aylık süre zarfında Türkiye topraklarına Türk Silahlı Kuvvetlerine dönük saldırıları gerçekleşti mi?” sorusu üzerine şöyle konuştu:

“Bizim hudutlardaki birinci görevimiz hudutlarımızın güvenliğini sağlamak, 85 milyonun rahat ve huzurunu sağlamak. Bunun için görev yapıyoruz. Bu manada hudutlarımız da bizim terörle mücadele, Irak’taki yaptığımız operasyonlar, Suriye’deki yaptığımız operasyonlar da aralıksız devam ediyor. Bu yaptığımız faaliyetler çerçevesinde en son bu depremle birlikte maalesef bazı saldırılar da oldu. Mücadelemiz devam etti, orada bir saldırı oldu bu saldırıya karşı biz elimizden gelen karşılığı anında verdik. 6 Şubat’tan itibaren özetlemek gerekirse 8 taciz ve saldırı oldu.”

Bu saldırıların ilkinin birinci gün olduğuna işaret eden Akar, “Herhangi bir saldırıya bizim sessiz kalmamız asla söz konusu değil. Hakkımızı, hukukumuzu korumak, güvenliğimizi sağlamak bakımından gereken neyse yaptık, yapıyoruz. Bu dönemde de bu yapılan 8 taciz ve saldırıya karşı gerekli karşılık verildi ve 53 terörist etkisiz hale getirildi.” diye konuştu.

ABD’li üst düzey yetkililerin YPG ziyaretlerinin basında gündeme gelmesine ilişkin değerlendirmesi sorulan Akar, “YPG bir terör örgütü ve YPG, PKK’nın aynısı, eşiti. Bunun herkes tarafından anlaşılmasını istiyoruz, herkesin bunu bilmesini istiyoruz. Dostlarımız ve müttefiklerimizden artık bu konuda direnmemelerini, gerçeği görmelerini ve anlamalarını bekliyoruz. Bu bizim hakkımız. Bunu istiyoruz, bunu talep ediyoruz.” diye konuştu.

Bu terör örgütünün herhangi bir şekilde masum gibi gösterilmesinin gerçeklere tamamen aykırı olduğunun altını çizen Akar, “Bunun gerçekle hiçbir alakası yoktur. Bunun bir an önce görülmesi, anlaşılması gerçekten tarafların lehine olacaktır ve ona göre planımızı, programımızı yapma çalışmamızı yapmamız mümkün olacaktır.” ifadesini kullandı.

NATO ülkelerinin deprem sonrası desteklerine ilişkin soru üzerine Akar, “Genel olarak cevap vermek gerekirse, depremden sonra 50’si savunma bakanı olmak üzere toplam 55 ülkeden bizi arayanlar oldu. Taziyelerini bildirdiler, yardım talebinde bulundular. Onlardan bir kısmı da yardımları yaptılar.” bilgisini verdi.

Türkiye’ye 90 ülkeden toplam 11 bin 500 arama-kurtarma personelinin yanı sıra destek sağlandığını anlatan Akar, deprem bölgesinde 26 ülkeden 28 sahra sıhhiye hastanesinin kurulduğunu, bunlardan 16’sının faaliyet gösterdiğini bildirdi.

Hulusi Akar, “Dolayısıyla bu dönemde müttefiklerimizle, dostlarımızla, komşularımızla, diğer ülkelerle gerçekten olumlu bir ajanda oluştu, olumlu bir takım diyaloglar, görüşmeler oluştu. Sayın Cumhurbaşkanımızı aradılar, sayın bakanlarımızı aradılar, Dışişleri Bakanımız başta olmak üzere, bizleri aradılar. Böyle bir diyalog ortamı doğdu.” açıklamasında bulundu.

“Yunanistan ile deprem diplomasisi”

Yunanistan’ın deprem sonrasındaki tutumunun ikili ilişkilerde nasıl etki doğuracağının sorulması üzerine Akar, şunları kaydetti:

“Yunanistan’la biliyorsunuz, bizim sorunlarımız var. Biz bu sorunlarımızı barışçıl yol ve yöntemlerle, uluslararası hukuk çerçevesinde, iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde çözmeye çalışıyoruz. Bu konuda elimizden ne gelirse bunları yapalım diyoruz. Bu iyi komşuluk ilişkilerine, müttefiklik ruhuna uygun, konuşarak, görüşerek, barışçıl yol ve yöntemlerle diyalog yoluyla bu sorunların çözülmesinden yana olduğumuzu her zaman söyledik, söylüyoruz. Ve biz her zaman diyalogdan yana olduğumuzu, ne zaman bizi davet ederlerse gelmeye hazır olduğumuzu, ne zaman gelmek isterlerse onları da davet edeceğimizi ve dolayısıyla konuşmak, görüşmek suretiyle bu problemlerimizi çözelim ve bir an önce bu problemleri çözmek suretiyle Ege başta olmak üzere ikili ilişkilerimizi düzelterek vatandaşlarımızın rahat, huzur ve güven içerisinde yaşamalarını sağlayalım. Özellikle Ege’deki zenginliklerin adil bir şekilde paylaşılmasından yana olduğumuzu da tekrar tekrar dile getirdik, söylüyoruz.”

Akar, Yunan Savunma Bakanının bir süre önce telefonla aradığını vurgulayarak, “Telefonda da böyle yapıcı, olumlu bir diyalog içinde olduk. Karşılıklı duygularımızı, düşüncelerimizi kendilerine ifade ettik. Her zaman diyaloğa açık olduğumuzu da bir kez daha söylemek suretiyle bir anlamda davetimizi teyit ettik veyahut onlar bizi davet ederse gideceğimizi kendilerine ifade ettik.” dedi.

Geçen günlerde Yunanistan’da çok büyük bir tren kazası meydana geldiğini ve birçok kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Akar, bunu öğrenir öğrenmez Yunan mevkidaşına taziyelerini ilettiklerini, yardıma ihtiyaç duyup duymadıklarını sorduklarını anlatarak, “Dolayısıyla karşılıklı olarak bu manada bir deprem diplomasisi gerçekleşti ve olumlu bir şekilde gelişiyor. Bizim temennimiz, dileğimiz, her zaman söylediğimiz gibi görüşmekten, konuşmaktan, diyalogdan yana olduğumuzu bir kez daha kendilerine ifade etme fırsatı bulduk.” diye konuştu.

“Finlandiya’nın ve özellikle de İsveç’in, taahhütleri yerine getirmelerini istiyoruz”

Hulusi Akar, “NATO’nun Türkiye’yle ilgili gündemlerinden biri de İsveç’le Finlandiya’nın NATO’ya katılımı. Bu gündemle ilgili toplantılardan biri daha geçen hafta gerçekleşti. Siz, ‘Bu iki ülkenin ev ödevini yapmaları gerek’ demiştiniz. Ev ödevlerini yaptılar mı? Süreç nedir şu aşamada?” sorusu üzerine, Haziran 2022’deki Madrid Zirvesi’nde geniş katılımlı çalışma yapıldığını, bu çalışma sonunda ortaya çıkan metnin taraflarca imzalandığını ifade etti.

Milli Savunma Bakanı Akar, şöyle devam etti:

“Biz aynı yerdeyiz. O metinde, Finlandiya’nın ve İsveç’in verdiği sözleri yerine getirmelerini bekliyoruz. Biz hiçbir şekilde NATO’nun açık kapı politikasına karşı değiliz. İsveç’in, Finlandiya’nın üyeliğine karşı değiliz. Fakat 40 yıldan beri terörle mücadelemiz var. Bu mücadele konusunda herkesin bizim kadar olmasa bile biraz hassasiyet göstermesini, dikkat göstermesini bekliyoruz. Tabii ki onları savunma hakkı saygıdeğer ama bizim de bu terörle mücadelemizin saygıdeğer olduğunu bilmelerini, buna göre davranmalarını, oradaki taahhütlerini yerine getirmelerini bekliyoruz. Diğer taraftan da iki dost ülke arasında olmaması gerektiği şekilde maalesef bazı ihraç ürünlerine tahdit koydular. Yani biz bir tarafta NATO’yu güçlendirmek istiyoruz, NATO ülkelerinin her birinin güçlü olmasını istiyoruz. Diğer taraftan da ülkemizi, silahlı kuvvetlerimizi güçlendirmek için yaptığımız çalışmaların böyle dost ve müttefik ülkeler tarafından engellenmesini de kabul etmemiz mümkün değil. Sonuç olarak biz Finlandiya’nın ve özellikle de İsveç’in, buradaki sorumlulukları, taahhütleri yerine getirmelerini istiyoruz.”

Konuya ilişkin Finlandiya ve İsveç arasında bir fark olup olmadığı sorulan Akar, “Finlandiya biraz daha hızlı hareket ediyor, Finlandiya biraz daha bize yaklaştı diyebiliriz. Aldıkları tedbirlerle, taahhütlerine daha yakınlar, yerine getirme konusunda. Fakat İsveç’in biraz daha hızlı hareket etmesi gerektiğini değerlendiriyorum ben.” yanıtını verdi.

Sadece Türkiye’nin değil, milyarlarca insanın dini değerlerinin bulunduğuna işaret eden Akar, şunları paylaştı:

“Dolayısıyla ‘hürriyet’ başlığı altında bunlara hakaret edilmesine, bunlara karşı düşmanlık gösterilmesine karşı tedbir almalarını bekliyoruz. Yani bunun çok sıkıntılı olduğunu, bunun gerçekten büyük bir saygısızlık olduğunu, büyük bir ahlaki sorun olduğunu, hukuki bir sorun olduğunu görmeleri lazım. İnsanların değerlerine saygı göstermek lazım. Bu konuda tarifler, tanımlar, hukuki metinler de çok açık ve seçikken bunlara saygı göstermemeleri gerçekten son derece yanlış. Bunun bir an önce düzeltilmesi lazım, bunu şiddetle kınıyoruz, reddediyoruz. Bundan dolayı toplantılar, görüşmeler biraz askıya alındı. Fakat geçtiğimiz günlerde bildiğiniz gibi Brüksel’de bir toplantı yapıldı teknik düzeyde. Bizim bu toplantılarla çalışmaların devamını ve bir an önce de Finlandiya ve İsveç’in taahhütlerini yerine getirmelerini bekliyoruz.”

“Görüşmeler yoluyla buradaki problemlerin çözülmesini arzu ediyoruz”

Bakan Akar, “Türkiye’nin Şam’la yürüttüğü diyalog sürecinde ilerleme kaydedilip edilmediği” sorusu üzerine, 11 yıl sonra ilk defa Moskova’da Rus, Suriye ve Türk savunma bakanları ve istihbarat teşkilatı başkanlarının katılımıyla toplantı yapıldığını hatırlattı.

Toplantıda, müteakip toplantıların olgunlaştırılması için alt düzey çalışmaların yapılması konusunda bir mutabakat sağlandığını aktaran Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu aşamada şimdi bu teklif üzerine çalışmalar yapılacak, yapılıyor. Her zaman söylediğimiz gibi bizim herhangi bir şekilde işgal niyetimiz olmadığını, Suriye başta olmak üzere tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne, egemenlik haklarına saygılı olduğumuzu, bizim tek meselemizin terörle mücadele olduğunu ve Suriye topraklarındaki mevcut teröristlerle mücadele etmek durumunda kaldığımızı, ülkemizi, hudutlarımızı korumak için, vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak için bunu yapmak durumunda olduğumuzu, bunun dışında bizim herhangi bir amacımız olmadığını açık ve net bir şekilde ortaya koyduk, koymaya devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemde teknik heyetlerin görüşmesine müteakip çeşitli formatlarda bu toplantıların devam etmesinden yanayız. Görüşmeler yoluyla buradaki problemlerin çözülmesini arzu ediyoruz.

Diğer tarafta Türkiye’de misafir ettiğimiz Suriyeli vatandaşların da oradaki ortamın düzelmesiyle, normalleşmesiyle kendi evlerine ve topraklarına gönüllü, güvenli ve saygın bir şekilde dönmeleri için ortamın hazırlanmasına elimizden gelen katkıyı sağlamaktayız. Burada özel bir durum var. Bizim hem yurt içinde hem de Suriye’de beraber olduğumuz Suriyeliler var. Bunlar, hiçbir şekilde endişeye kapılmamalı. Bizim onların aleyhine, onları zora sokacak herhangi bir işlemde, eylemde, tasarrufta, taahhütte bulunmamız söz konusu değil. Bu konuda da oradaki arkadaşlarımızın rahat olması lazım. Bunu da herkesin bilmesi lazım.”

“Tedbirler ne ise bugüne kadar aldık, bundan sonra da tereddütsüz alacağız”

“Suriye rejimi, YPG’nin Türkiye için çok büyük bir güvenlik sorunu olduğunu, bir varlık yokluk meselesi olduğunu, net bir çizgi olduğunu anlıyor ve kabul ediyor mu?” sorusu yöneltilen Akar, görüşmede bu konuyu çok açık bir şekilde muhataplarına ifade ettiklerini belirterek, şu görüşleri dile getirdi:

“Bunu anlamalarını bekliyoruz. Tabii bu normal şartlarda objektif bir bakışla anlaşılması çok kolay bir hadise. Hatta şunu da görmek lazım. Bir anlamda Suriye’nin takriben üçte biri teröristler tarafından işgal altında. Dolayısıyla bizim yaptığımız çalışma bir anlamda Şam’ın da egemenlik haklarını, toprak bütünlüğünü destekleyici bir faaliyet. Çünkü bizim yaptığımız şey bir işgal değil, herhangi bir şekilde gasp değil. Bizim yapmaya çalıştığımız şey hudutlarımızı ve 85 milyon vatandaşımızın güvenliğini sağlamak. Bunun da mutlaka Suriye tarafından anlaşılması lazım. Suriyeli muhataplarımız, zaman zaman bunları anlar görünüyorlar, anladıklarına dair ciddi emareler var, bazen de bunu göz ardı edebiliyorlar.”

Görüşmelerde, Suriye tarafından bunun göz ardı edilmemesini istediklerini ve konunun Türkiye için hayati önemde olduğunu vurguladıklarını anımsatan Akar, Türkiye’nin, topraklarını koruma konusunda hiçbir şarta bağlı olmadığını ve savunma hakkını sonuna kadar kullanacağını kaydettiklerini bildirdi. Bakan Akar, “Yeri ve zamanı geldiğinde alınması gereken tedbirler ne ise bugüne kadar aldık, bundan sonra da tereddütsüz alacağız. Bunu herkesin bilmesi lazım.” dedi.

“Güçlü Türk Silahlı Kuvvetleri, güçlü Türkiye aynı zamanda güçlü NATO, güçlü ittifak demektir”

F16’ların modernizasyonu ve tedariki ile F35’lerin durumuna ilişkin soru üzerine Akar, “Gelişme var, şöyle bir gelişme var, biraz yavaş gidiyor gelişme, en önemli sorunumuz o. Amerikan Savunma Bakanlığı ile F16 modernizasyonu ve tedariki konusundaki görüşmeler olumlu bir noktaya geldi. Aynı zamanda bunun Beyaz Saray tarafından desteklendiğini ve Kongre’ye bunun gönderildiğini biliyoruz. Şu an için Kongre aşamasında bekliyoruz.” sözlerini sarf etti.

Bu konuda birçok yapıcı ifadelerin yanı sıra az da olsa bazı Kongre üyeleri, senatörler, akademisyenler ve basın mensupları tarafından olumsuz bazı ifadelerin kullanıldığını hatırlatan Akar, şu değerlendirmede bulundu:

“Beyaz Saray’ın, Pentagon’un düşündüğü doğrultuda, Kongre’nin aklıselimle makul ve mantıklı olayları düşünmek suretiyle bir karar almasını bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde olumlu ve somut adımlar bekliyoruz. Bunun da bir an önce gerçekleşmesini bekliyoruz. Talebimiz, dileğimiz budur. Bu konuda herhangi bir şekilde ekstrem bir takım yollara ve yönlere girmenin tarafları sıkıntıya sokabileceğini ve bizim bu konuda çaresiz olmadığımızı, elimizde birçok seçenek olduğunu da herkesin bilmesini istiyoruz. Bu konudaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve biz diyoruz ki ’71 yıldan beri NATO üyesiyiz, bugüne kadar da NATO’da bütün bize verilen görevleri, aldığımız görevleri, sorumluluklarımızı eksiksiz yerine getirdik. Müttefiklerimizden de benzer şekilde davranış bekliyoruz bu da bizim hakkımız’. Güçlü Türk Silahlı Kuvvetleri, güçlü Türkiye, aynı zamanda güçlü NATO, güçlü ittifak demektir. Bunun da herkes tarafından anlaşılması, buna göre hareket edilmesi gerektiğini tekrar tekrar hatırlatıyoruz. Temennimiz, tarafların aklıselim hareket etmesi, günlük, duygusal birtakım düşüncelerle irrasyonel yaklaşımlarla olayları istenmeyen yönlere çekmemeleri.”

Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası bölgede hava koridoruna paralel olarak bir de deniz koridoru kurduklarını belirten Akar, gemilere de süratle “seyre hazır ol” talimatı verdiklerini kaydetti.

Bu kapsamda, İskenderun Gemisi’nin süratle büyük iş makineleri ile arama kurtarma ve diğer ilgili personeli İskenderun’a naklettiğini aktaran Akar, bu geminin daha sonra, bölgedeki hastanelerin yıkılmış olması ve ciddi sağlık ihtiyacından dolayı yaralıları Mersin’e sevk ettiğini söyledi.

Akar, üzerlerinde helikopter bulunan diğer gemi ve fırkateynleri de İskenderun Körfezine gönderdiklerini belirterek, “24 gemiyle bölgede varlığımızı sürdürdük. Bu arada büyük gemilerimiz Sancaktar ve Bayraktar var. Bu gemileri de hastaneye çevirdik. Bunlar, bizim, Maraş’a gönderdiğimiz sahra hastanesine benzer şekilde, ciddi şekilde sağlık hizmeti verdiler, vermeye devam ediyorlar.” diye konuştu.

Bir soru üzerine Akar, hastaneye çevrilen gemilerde hem ameliyatlar hem ayaktan hem de yatarak tedavilerin yapıldığını bildirerek, “Toplam 16 bin vatandaşımıza bu tesislerde ayakta ve yatarak tedavi hizmeti verildi ve 150 civarında da ameliyat yapıldı. Bu ameliyatların ikisi önemli. Bunlardan birincisinde Hatice Deniz isimli bir evladımız ve öbüründe de Nur isimli bir evladımız dünyaya geldi.” dedi.

Hastaneye çevrilen gemilerde çalışmaların sürdüğünü ifade eden Hulusi Akar, “Bunun ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Bizim Anadolu Gemimiz var, yakında bunun teslim tesellümü gerçekleşecek. O gemide de bu sağlık hizmetleri çok daha geniş bir şekilde gündeme gelecek.” bilgisini verdi.

Bakan Akar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK), ilk andan itibaren her türlü misyonu üstlendiğini, görevinin başında olduğunu, vatandaşın, milletin yanına koştuğunu vurguladı. Akar, “Yapabileceğimiz ne varsa, bunların hepsini ortaya koyduk. Hala da koymaya devam ediyoruz.” şeklinde konuştu.

“Birlik ve beraberlik içinde aşacağız”

TSK’nın, seyyar fırın ve mutfak ile kumanyalarla vatandaşlara destek olduğunu hatırlatan Akar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın direktifleri doğrultusunda, ihtiyaç olduğu sürece bölgede kalmaya, vatandaşlarla beraber olmaya devam edeceklerini söyledi.

Türkiye’nin tarihte son derece kritik bir öneme sahip, büyük bir felaketle karşı karşıya kaldığına işaret eden Akar, şöyle devam etti:

“Bu felakete karşı, her zaman tarihte olduğu gibi sadece devlet değil, 85 milyon vatandaşımız ayağa kalktı. Dolayısıyla devlet ve millet işbirliğini, kenetlenmeyi 6 Şubat’tan beri çok açık ve seçik bir şekilde gördük, görüyoruz. Herkes, devlet ve millet, elinden geldiğince buradaki yaraları sarmak için ne yapabiliriz diye birlik ve beraberlik içinde gayret gösterdi, gösteriyor. Biz, birlik ve beraberlik içinde bu felaketi de aşacağımıza, bu yaraları saracağımıza bütün kalbimizle inanıyoruz. Adım adım çalışmak suretiyle ciddiyetle samimiyetle dikkatle hassasiyetle çalışarak, el birliğiyle bu yaraları saracağız. Hiçbir şekilde ümitsizlik, karamsarlık yok diyoruz vatandaşlarımızla konuşurken. Hiçbir şekilde kendilerini yalnız hissetmelerine müsaade etmiyoruz. Yalnız değilsiniz diyoruz her gittiğimiz yerde. Bazıları endişe ediyor, ‘çadırdan çıkarsam, yemek vermezlerse, giyim kuşam olmazsa, okul durumu ne olacak, ev kirası vesaire…’ Devletimizin gece gündüz bunu düşündüğünü, bu konuda da çalışmalar yapıldığını, yalnız olmadıklarını ve normalleşme gerçekleşene kadar da onlarla birlikte olmaya devam edeceğimizi kendilerine söylüyoruz.”

“Çok büyük adımlar atıldı”

“Kaç gün daha buralarda kalacaksınız? Ankara’daki günlük rutininize ne zaman döneceksiniz?” sorusu üzerine Akar, “Bizim bireysel olarak durumumuzdan ziyade, 6 Şubat ile 12 Mart arasında çok büyük farklılık var. 6 Şubat’ta gerçekten çalışanlar, depremzedeler, depremzede olmayanlarda karamsarlık vardı. Çok şükür bu kalktı. Gerçekten çok büyük adımlar atıldı.” dedi.

Bakan Akar, sağlık, yeme, içme, barınma, eğitim, enkazların tespiti ve kaldırılması çalışmalarında büyük adımlar atıldığını belirterek, bütün bakanlıkların bölgede olduğunu kaydetti.

Deprem bölgesine, NATO’nun da bir desteğinin olduğunu, İskenderun ve Antakya’ya çadır kent kurulduğunu hatırlatan Akar, buna ilavelerin geleceğini, toplam 8 bin kişilik bir kent olacağını bildirdi.

Bütün çalışmalar sonunda bir rahatlamanın olduğunu dile getiren Akar, “Bu yeterli mi? Değil. Çalışmayı sürdürmek suretiyle bu yaraların sarılması devam edecek. Önümüzdeki dönemde bunun gerçekleşeceğine, yıllar değil de aylar mertebesinde normalleşmenin başlayacağına inanıyoruz, bunu görüyoruz. Çok ciddi ilerlemeler oldu. 6 Şubat’ta birinci, ikinci hafta çok yoğun problemler vardı.” diye konuştu.

Bakan Akar, “Şu an Hatay’da dolaştığınızda insanlar size ne söylüyor?” sorusu üzerine, yapılan çalışmalar nedeniyle vatandaşların kendilerine teveccühte bulunduğunu kaydetti.

Vatandaşların tamamına yakınının çadır ve konteyner kentlerden memnuniyetlerini dile getirdiğini aktaran Akar, yaşlısıyla genciyle vatandaşların, devlete, bayrağa karşı bağlılıklarını ifade ettiklerini söyledi.

Akar, vatandaşların, valilere, kaymakamlara, belediyelere, askere, polise teşekkürlerini ortaya koyduğunu belirterek, bundan mutlu olduklarını dile getirdi.

Çalışmaları, artan bir motivasyonla yapacaklarının altını çizen Akar, şöyle konuştu:

“Bu milletin bağrından çıkan, milletimiz tarafından ‘peygamber ocağı’ olarak da tanımlanan bir Türk Silahlı Kuvvetleri’nden bahsediyoruz. Silahlı Kuvvetlerimiz her zaman, her yerde, her sorunda olduğu gibi terörle mücadele, deprem konusunda daima milletinin, vatandaşın yanında, milletinin emrinde olmuştur. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bunda herhangi bir şekilde fitneye, fesada gerek yok. Kimsenin de bunlara itibar etmemesi lazım. Çünkü bilgisi, herhangi bir deneyimi olmadan bazıları fikir sahibi oluyor, bazıları kaanaat belirtmeye kalkıyorlar. Bunların hiçbiri doğru değil. Gerçekleri yansıtmıyor. ”

“F-35’ler konusunda görüşmeler sürüyor”

Bir başka soru üzerine de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Türkiye’nin F-35 savaş uçağıyla ilgili birlikteliğinin, hem hukuki hem de ahlaki anlamda izahı mümkün olmayan bir şekilde bittiğini” söyledi.

Bununla ilgili 18 Ocak’ta bir toplantı yapıldığını, sürecin mali, siyasi, teknik konularının görüşülmesinde mutabakat sağlandığını aktaran Akar, gelecek günlerde bu görüşmelerin devam edeceğini belirtti. Hulusi Akar, “Biz, görüşlerimizi, önerilerimizi, düşüncelerimizi, eleştirilerimizi çok açık ve net bir şekilde masaya koyuyoruz ve görüşmeleri sürdürüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Bakan Akar, “Görüşmeler, Türkiye’nin F-35 için ödediği parayı geri alması mı, programa geri dönüşü konusunda mı ilerliyor?” sorusuna, şu cevabı verdi:

“Programa geri dönüş ayrı bir konu. Buradaki bizim görüşmelerimizin amacı, ödediğimiz ciddi bir miktar para var. 1,4 milyar dolarlık ödememiz var, bu paranın ödenmesi şeklinde… Şu anda bize zimmetli olan 5 adet de F-35 var Amerika’da bulunan. Bunun geleceği konusunda… Bunları görüşüyoruz, konuşuyoruz. Ayrıca birtakım ayrıntılı konular da var, teknik konular. Bunları biz yine tamamen iyi niyetli bir şekilde, kendi hak ve menfaatlerimizden ödün vermeden, çok açık ve şeffaf bir şekilde, hakkımızı, hukukumuzu savunacak şekilde masaya koyma şekliyle görüşmelere devam ediyoruz. Bu heyetler arası görüşmeler önümüzdeki günlerde de devam edecek. Bizim temennimiz, dileğimiz, karşılıklı anlayış içinde, olumlu bir şekilde, müttefiklik hukukuna uygun bir şekilde, müttefiklik ilişkilerimize zarar vermeyecek şekilde sonuçlanması.”

“24 milyon tona yakın tahıl taşındı”

“Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yaşanan tahıl koridoru krizi anlaşmayla sonuçlanmıştı. Bu anlaşmaya ilişkin süre doluyor. Tahıl anlaşmasının devamı konusunda bir gelişme var mı?” sorusuna karşılık Akar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmeleri, kendilerinin, Rusya ve Ukrayna Savunma Bakanları ile teması, heyetler arası görüşmeler ve Birleşmiş Milletler’in (BM) de katılımıyla 22 Temmuz 2022’de bir mutabakat muhtırası imzalandığını hatırlattı.

Bakan Akar, bu anlaşmanın süresinin geçen kasım ayında uzatıldığını, şimdi tekrar mart ayında bu sürenin dolacağını belirterek, bu sürenin tekrar uzatılmasının söz konusu olduğunu söyledi.

Bugüne kadar ciddi miktarda tahılın ihtiyaç sahiplerine nakledildiğini anımsatan Hulusi Akar, “Tahıl Koridoru”ndan bugüne kadar 795 gemi ile 24 milyon tona yakın tahılın taşındığını bildirdi.

“Türkiye, üzerine düşeni yaptı”

Ufak tefek bazı sıkıntılar olmasına rağmen, Rusya, Ukrayna ve BM’nin katkılarıyla uyumlu bir şekilde faaliyetlerin sürdürüldüğünü dile getiren Akar, “Biz, bunun sürdürülmesinden yanayız. 18 Mart öncesinde yaptığımız girişimler ve temaslarda, hem Ukrayna hem Rusya tarafıyla yaptığımız ayrı ayrı görüşmelerde, iki taraf da bu konuya olumlu bakıyor, yaklaşıyor. Biz, bunun olumlu bir şekilde sonuçlanacağına inanıyoruz.” dedi.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Türkiye’nin yapılması gereken, üzerine düşen ne varsa yaptığını vurgulayarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sadece tahıl konusunda değil, Rusya-Ukrayna ilişkileriyle alakalı bütün konularda Zelenskiy ve Putin ile temaslarını sürdürdüğünü kaydetti.

Yapılacak çalışmalarla, 18 Mart’a gelindiğinde bu sürenin uzatılacağı kanaatine sahip olduklarını dile getiren Akar, “Umudumuz, dileğimiz, temennimiz budur.” diye konuştu.

Bakan Akar, Afrika ülkeleri açısından, fiyat, açlık, siyasi istikrar bakımından bu tahılın çok ciddi öneminin olduğunun altını çizdi.

Kaynak: AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir