Bayraktar TB3 ve ANKA III halka açık ilk uçuÅŸunu TEKNOFEST’te yapacak

Bayraktar TB3 ve ANKA III halka açık ilk uçuşunu TEKNOFEST'te yapacak

Bayraktar TB3 ve ANKA III halka açık ilk uçuşunu TEKNOFEST'te yapacak

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Bayraktar TB3 ve ANKA III’ün halka açık ilk uçuÅŸ gösterisini TEKNOFEST Adana’da yapacağını bildirdi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’nda gündeme iliÅŸkin soruları yanıtladı, deÄŸerlendirmelerde bulundu.

TEKNOFEST mevsimi geldiÄŸinde gençlerin heyecanına, coÅŸkusuna ortak olduklarını dile getiren Kacır, TEKNOFEST’in gelecek Türkiye’nin fragmanı gibi olduÄŸunu söyledi.

Kacır, 2018’den bu yana düzenlenen TEKNOFEST’in 7’inci yılında olunduÄŸunu anımsatarak, şöyle devam etti:

“Her düzenlediÄŸimiz TEKNOFEST’te aslında milletimiz, Türkiye’nin milli teknoloji hamlesi yolculuÄŸunda elde ettiÄŸi kazanımları, gelecek yıllarda hem savunma sanayinde hem de sivil teknolojilerde kullanıma girecek, yaygınlaÅŸacak teknolojileri deneyimleme ve görme imkanı buluyorlar. Bu yıl Bayraktar TB3 ve insansız savaÅŸ uçaklarımızdan ANKA-3 halka açık ilk uçuÅŸ gösterisini TEKNOFEST Adana’da yapacak. TEKNOFEST gökyüzünde adeta muazzam bir gösteri sahnesi. Türkiye’nin milli kanatları KIZILELMA, Akıncı, TB2, Anka, Aksungur, HürkuÅŸ, Hürjet, Gökbey, Atak gökyüzünde muazzam gösteriler gerçekleÅŸtiriyor. Bunun yanında Türk yıldızları, Solo Türk yine muazzam gösterilerle ve yankısı çok geniÅŸ coÄŸrafyaya yayılarak TEKNOFEST’i zenginleÅŸtiriyor.”

Kacır, merkezinde teknoloji yarışmaları olan Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali’nin, Türk gençliÄŸinin, TEKNOFEST kuÅŸağının milli teknoloji hamlesine yol arkadaşı olmasına vesile olduÄŸunu dile getirdi.

İlk TEKNOFEST’in düzenlendiÄŸi 2018’deki 14 teknoloji yarışmasına 20 bin gencin katıldığını anlatan Kacır, “Bu yılın TEKNOFEST’inde 790 bin takımda 1 milyon 650 bin gencimiz projeleriyle yarışıyorlar. 50 farklı kategoride TEKNOFEST yarışmaları düzenleniyor. Her yıl yeni yarışmalar ekleniyor TEKNOFEST’e. Bütün yarışmalar geleceÄŸin teknolojilerine yönelik hazırlanıyor.” diye konuÅŸtu.

Kacır, bu yılın festivalde kuantum hackathonu, nükleer enerji, akıllı Wi-Fi, hava savunma sistemlerine yönelik yarışmalarının yeni olduğunu vurgulayarak, bu yıl önceki yıla ilave olarak 11 farklı yarışmanın eklendiğini belirtti.

Söz konusu yarışmaların sadece proje yarışması olmadığını, gençlerin TEKNOFEST yarışmalarıyla hayallerini araÅŸtırma ve geliÅŸtirmeye, projelere ve nihayetinde teknoloji giriÅŸimcilerine dönüştürdüklerine iÅŸaret eden Kacır, “TEKNOFEST’ten her yıl yüzlerce yeni teknoloji geliÅŸimi doÄŸuyor. Bunların arasında yapay doku teknolojisi, yapay zeka dil modelleri gibi geliÅŸtirilen giriÅŸimler var. GeliÅŸtirdikleri teknolojik ürünleri, 21 farklı ülkeye ihraç eden, milyon doların üzerinde ihracat yapan gencecik kardeÅŸlerimizin kurduÄŸu giriÅŸimler var. Bunlar gerçekten geleceÄŸin Türkiye’sinin gençlerinin ayak sesleri.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.

“TEKNOFEST katılımı rekorlara sahne olacak”

Kacır, bu teknoloji giriÅŸimlerini, toprağın altına ekilmiÅŸ tohum gibi gördüğünü dile getirerek, “Bir gün o toprak çatlıyor ve bir anda toprak yemyeÅŸil oluyor. TEKNOFEST adım adım Türkiye’nin bu noktaya gelmesine vesile olacak. Bizim de hayatımıza anlam katan, hayatımız boyunca yaptığımız en kıymetli, anlamlı iÅŸlerin başında gelen bir proje, bir etkinlik.” dedi.

Adana’da da 2-6 Ekim’de muhteÅŸem bir TEKNOFEST’in yaÅŸanacağını belirten Kacır, katılımcılara toplu taşıma ve ring araçlarını kullanmaları tavsiyesinde bulundu.

Kacır, TEKNOFEST katılımının rekorlara sahne olacağını dile getirerek, geçen yıl İstanbul, Ankara ve İzmir’de düzenlenen 3 TEKNOFEST’e 4,5 milyon misafirin katılım saÄŸladığını anımsatarak şöyle konuÅŸtu:

“Bu, dünyada eÅŸi benzeri olmayan bir iÅŸ. TEKNOFEST adeta toplumsal dip dalgaya dönüştü. 7’den 77’ye, küçücük çocuklarını yanlarına alan anne-babalardan, 70’li yaÅŸlarındaki büyüklerimize kadar herkes, Türkiye’nin bu yolculuÄŸuna ortak olma heyecanı yaÅŸamak arzusunda. Bu da çok anlaşılır çünkü Türkiye için bu iÅŸler, yitik sevda gibi. Türkiye’de her birimiz Vecihi HürkuÅŸ’ların, Nuri DemiraÄŸ’ların hikayelerini dinleyerek büyüdük. Devrim otomobilinin yaÅŸadığı makus talihi, akamete uÄŸratılmış hikayesini okuduk, filmlerde izledik. Bazı büyüklerimiz, bizzat o günleri yaÅŸadı. Åžimdi o günlerden bugünlere gelindi. Savunma sanayinde dünyanın lider ülkelerinden biri olduk. İHA gibi alanlarda dünya birincisi bugün Türkiye. Savunma sanayi sistemlerinin yüzde 80’den fazlasını kendi imkanlarıyla karşılayan bir ülke. Kendi evlatlarının alın teriyle, akıl teriyle baÅŸarabilen bir ülke. Bu heyecana ortak olmak Türk milletinin hakkıdır. TEKNOFEST’ler bu heyecanla devam edecek. Adana’da hep birlikte bu heyecanı yaÅŸayacağız.”

Türkiye’nin astronotlarının TEKNOFEST’te olacağını, uzay yolculuklarına iliÅŸkin deneyimlerini gençlerle paylaÅŸacaklarını anlatan Kacır, Türkiye’nin otomobilinin festivalde olacağını söyledi. Özellikle çocuklar için hazırlanan alanların bulunacağını ifade eden Kacır, çocukların hayallerinde milli teknoloji hamlesi bilincinin oluÅŸmasının kıymetli olduÄŸunu kaydetti.

 “Siber güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmasına dönük tedbirlerimizi artırıyoruz”

Bakan Kacır, 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail’in “canlı yayında soykırım” yaptığını, dünyanın da bu soykırımı izlediÄŸini ifade ederek “Türkiye olarak bir an evvel bu zulmün ve katliamın durması için Filistinli kardeÅŸlerimizin ve tüm coÄŸrafyanın huzura yeniden kavuÅŸması için Sayın CumhurbaÅŸkanı’mızın liderliÄŸinde hem diplomatik kanallardan hem insani yardımlar yoluyla elimizden geleni en ileri düzeyde yapmaya gayret ediyoruz. İsrail saldırıları, etik ve ahlaki deÄŸerler üzerine yükselmeyen teknolojinin insanlık için ancak felaket olacağına dair tarihte yaÅŸadığımız bir örnek.” diye konuÅŸtu.

İsrail’in sahip olduÄŸu teknolojik üstünlükleri hiçbir hak, hukuk tanımaksızın baÅŸka ülkelerin topraklarını iÅŸgal etmek, masum insanların canını almak için hunharca kullanabildiÄŸine dikkati çeken Kacır, CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın, BirleÅŸmiÅŸ Milletler Genel Kurulu’ndaki konuÅŸmasını hatırlattı. Kacır, Lübnan’da çaÄŸrı cihazlarına yönelik yapılan saldırının hiç umulmadık teknolojik ürünlerin saldırı aracına dönüşebileceÄŸini gösterdiÄŸine iÅŸaret ederek buralarda siber güvenlik açıklarının olması ya da tedarik zincirlerinde güvensiz halkaların bulunmasının, ülkeleri hiç umulmadık ürünler üzerinden bir tehdit ve tehlikeyle karşı karşıya bırakabileceÄŸini gösterdiÄŸini anlattı.

Kacır, son dönemde pek çok cihazın siber saldırılara açık hale geldiğine işaret ederek şu değerlendirmede bulundu:

“Türkiye, merkezi ve kritik altyapılarını siber saldırılara karşı koruma konusunda çok kuvvetli imkanlara ve kabiliyetlere sahip. Bu konuda Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi ve bu merkezle birlikte yürütülen çalışmalar, bizim TÜBİTAK çatısı altında Siber Güvenlik Enstitümüz, üzerlerine düşen vazifeleri yerine getiriyorlar ama diÄŸer pek çok devlette olduÄŸu gibi bizim de aslında bu yarışta çok dinamik, çevik bir gayret içinde olma zorunluluÄŸumuz var. Çünkü tehditler çeÅŸitleniyor, farklılaÅŸabiliyor. Daha önce çok daha sınırlı sayıda cihazla baÄŸlantılı iken bugün hayatımızda pek çok cihaz artık internete açık. Kullandığımız saatten buzdolaplarına, çamaşır makinelerine, elektrikli süpürgelere, otomobillere kadar pek çok cihaz siber saldırılara açık hale geldi. Tabii ki biz de devlet olarak endüstriyel ürünlerdeki siber güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmasına dönük tedbirlerimizi artırıyoruz.”

Siber Güvenlik BaÅŸkanlığı TBMM’nin ilk iÅŸlerinden olacak

Kacır, bu cihazların patlayıcı hale gelebileceÄŸi gibi bir düşüncenin ortaya çıkmaması gerektiÄŸini belirterek “Siber riskler açısından bu cihazların kontrolü, denetimi konusunda yeni adımlar atıyoruz, atacağız. Avrupa’nın bu konuda Siber Güvenlik Yasası var. Bu, gelecek yıllarda devreye girecek. Biz de bu yasayla uyumlu adımlar atıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Bunların sanayinin ihracat kabiliyeti açısından da önemli olduÄŸunu vurgulayan Kacır, Türkiye’nin 262 milyar dolarlık ihracatının 100 milyar dolarının Avrupa’ya yapıldığını, Avrupa BirliÄŸi’nin bu konudaki Siber Güvenlik Yasası kapsamında ortaya koyduÄŸu düzenlere uyup aslında endüstrinin ihracat kabiliyetinin sürmesi için de bunların önem taşıdığını bildirdi. Kacır, bunlardan daha önemlisinin de milletin güvenliÄŸi olduÄŸunu dile getirdi.

Bu konuda daha dinamik bir gayret içinde olacaklarına işaret eden Kacır, şöyle konuştu:

“Önümüzdeki dönemde Meclis’imizin gündemindeki ilk iÅŸlerden biri Siber Güvenlik BaÅŸkanlığına iliÅŸkin yasa çalışması olacak. Böylelikle yeni bir otorite kurulmuÅŸ olacak. Türkiye’nin siber güvenlik alanında önümüzdeki dönemde atacağı adımları daha kuvvetli ÅŸekilde atması, kamuda farklı birimler arasında koordinasyonun güçlenmesini saÄŸlayacak. Biz Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak hem TÜBİTAK bünyesinde Siber Güvenlik Enstitüsü eliyle bu hizmetleri kamu kurumlarına sunmaya devam ediyoruz hem de önümüzdeki dönemde endüstriyel ürünlerin siber güvenliÄŸine iliÅŸkin üzerimize düşecek görevlere hazırlanıyoruz.”

Ürün güvenliğinin artık geleneksel olarak yürütülen çalışmalardan ibaret olmadığını, bunun önemli bileşenlerinden birinin siber güvenlik haline geleceğini vurgulayan Kacır, gelecek dönemde Bakanlığın yetki ve sorumlulukları çerçevesinde özellikle endüstriyel ürünlere ilişkin tedbirleri almayı, denetimleri ve kontrolleri gerçekleştirmeyi amaçladıklarını sözlerine ekledi.

Kacır, Togg için yabancı ortaklığın söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine yüksek teknoloji alanlarında uluslararası işbirliklerinin mümkün olduğunu söyledi.

Togg’un batarya teknolojileriyle ilgili ÅŸirket kurduÄŸuna dikkati çeken Kacır, bu ÅŸirketin Çinli bir ÅŸirketle ortaklığı olduÄŸunu ifade etti.

Kacır, ortaklık kapsamında, batarya üretiminin ve AR-GE çalışmalarının Türkiye’de yapılmasının hedeflendiÄŸini dile getirerek, “Bunun gibi iÅŸbirlikleri önümüzdeki dönemde çoÄŸalabilir. Togg’u kuvvetlendirecek her türlü iÅŸbirliÄŸini biz de olumlu karşılarız. Togg bizim milli markamız, bu anlayışla doÄŸdu, bu anlayışla büyüyecek. Burada farkı bir manipülasyon oluÅŸmasını arzu etmem.” diye konuÅŸtu.

“Åžarj konusunda önemli adımlar attık”

Türkiye’de elektrikli otomobillere iliÅŸkin altyapının durumunun sorulması üzerine Kacır, elektrikli araçların sessizlik, çevre dostu ve kullanım maliyeti açısından kullanıcılarına avantajlar sunduÄŸunu anlattı.

Kacır, elektrikli araçlarda menzil kaygısının yeni kullanıcılar için soru işareti oluşturduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

“Aracınızı kendi eviniz veya iÅŸ yerinizde ÅŸarj edebiliyorsunuz. Bunun yanında halka açık ÅŸarj istasyonları da çok önemli. Bunun için Bakanlık olarak önemli adımlar attık. GeçtiÄŸimiz dönemde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ile iÅŸbirliÄŸi yaparak bu alanda bir düzenleme çalışmasını yaptık. Bir lisans mekanizması kuruldu, bu alana özel sektör ÅŸirketlerinin yatırım yapmasının önü açıldı.”

Halihazırda Türkiye’de 23 bin 400 halka açık elektrikli ÅŸarj ünitesi bulunduÄŸunu ve bunların 8 bin 850’sinin hızlı ÅŸarj ünitesi olduÄŸunu belirten Kacır, “Hızlı ÅŸarj ünitelerinden kastımız, ortalama konuÅŸuyorum, 25 dakikada aslında bataryanızı doldurabileceÄŸiniz üniteler. Bizim bir hızlı ÅŸarj ünitesi destek programımız oldu. Åžu anda 81 ÅŸehrin tamamında hızlı ÅŸarj üniteleri kurulmuÅŸ oldu. Türkiye elektrikli araç başına düşen ÅŸarj ünitesi sayısı açısından Avrupa’da lider konumda. Dolayısıyla kullanıcıların bu konuda artık bir kaygı yaÅŸamamaları gerekir diye düşünüyorum.” dedi.

Elektrikli araç pazarının ve buna bağlı olarak şarj ünitelerinin artacağını anlatan Kacır, eksik bölgelerde şarj ünitelerinin yatırımlarını hızlandırmak için destek programları oluşturduklarını bildirdi.

Kacır, elektrikli araçlar için Türkiye’nin altyapısının oldukça yeterli olduÄŸunu vurgulayarak, kullanım yaygınlaÅŸtıkça altyapının geliÅŸimini sürdüreceÄŸini söyledi.

“HIT 30, son dönemde attığımız en önemli adımların başında geliyor”

HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı’nın hedeflerine iliÅŸkin deÄŸerlendirmelerde de bulunan Bakan Kacır, ÅŸu ifadeleri kullandı:

“HIT 30 son dönemde attığımız en önemli adımların belki de başında geliyor. Sayın CumhurbaÅŸkanı’mız dünyaya Türkiye’nin yüksek teknoloji yatırım programını ilan etti. HIT 30’daki 30’un 2 anlamı var. Bir anlamı hedef 2030, 2030’a dek bu programı sürdürmeyi amaçlıyoruz. Bir diÄŸer anlamı da bu programla 30 milyar dolarlık bir teÅŸvik paketini yüksek teknoloji yatırımlarına sunmayı amaçlıyoruz. Ülkede katma deÄŸerli üretimi ve yüksek teknoloji ihracatını artırmak için yatırımları artırmanız lazım, özellikle uluslararası yatırımları çekebilmeniz lazım.”

Kacır, Kovid-19 salgınından sonra dünyanın ucuz, tek merkezden tedarik yapması konusunda ciddi soru işaretleri doğduğuna işaret ederek, bu modelin risklerini bütün dünyanın deneyimlediğini anlattı.

Türkiye’nin yüksek teknolojili ihracatını artırmasının önemini vurgulayan Kacır, şöyle devam etti:

“Bunun için yeni yatırımları Türkiye’ye kazandırmalıyız. HIT 30 programıyla ÅŸunu yaptık. Özellikle elektrikli araçlar, batarya, yarı iletkenler yani çip üretimine iliÅŸkin yatırımlar, güneÅŸ hücreleri, rüzgar türbinleri, veri merkezi yatırımları ve benzeri alanlarda çok kapsamlı teÅŸvik paketleri hazırladık. DoÄŸrudan nakit teÅŸvikler, istihdam destekleri ve vergi avantajları sunduÄŸumuz paketler hazırlanmış oldu. Elektrikli araçlarda 5 milyar dolar, çip yatırımlarına iliÅŸkin 5 milyar dolar, batarya yatırımlarına iliÅŸkin 4,5 milyar dolar, güneÅŸ hücrelerine iliÅŸkin 2,5 milyar dolar, rüzgar türbinlerine iliÅŸkin 1,7 milyar dolar, AR-GE merkezlerine iliÅŸkin 1 milyar dolarlık kaynağı bu alanda gerçekleÅŸecek yatırımlara önümüzdeki dönemde, inÅŸallah, sunacağız.”

Kacır, program kapsamında 50’ye yakın firmayla görüşmeye baÅŸladıklarının altını çizerek, söz konusu firmaların 10’unun fizibilite paylaşımı aÅŸamasına geldiÄŸini söyledi.

Salgın döneminden sonra Türkiye’nin avantajlı bir konuma geldiÄŸini anlatan Kacır, bu avantajları deÄŸerlendirmeyi amaçladıklarını vurguladı. Kacır, HIT 30’un yüksek teknoloji yatırımlarında bir dönem noktası oluÅŸturacağını da belirtti.

Bakan Kacır, teknoloji girişimciliğinin yeni nesil ekonominin lokomotifi olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:

“Bu yeni nesil ÅŸirketlerin Türkiye’de sayılarını artırmak öncelikle hedeflerimizden biri. Bunun ekonomimiz için dönüştürücü bir güç ortaya çıkaracağına inanıyoruz. Son 22 yıl bu alanda temellerin atıldığı bir dönem oldu. 2002’de Türkiye’de 2 teknopark vardı. Bu 2 teknoparkta da 56 ÅŸirket araÅŸtırma, geliÅŸtirme, inovasyon yapıyordu. Bugün Türkiye’de teknoparkların sayısı 104’e yükseldi. Buralarda 10 bin 800 ÅŸirket AR-GE, inovasyon yapıyor. Bunların 3 bine yakını yeni doÄŸan ÅŸirketler. Türkiye’nin AR-GE insan kaynağı 10 misline çıktı, AR-GE harcamaları da 10 misline çıktı, 1,2 milyar dolardan 12 milyar dolara geldi Türkiye’nin AR-GE harcaması. Yeni nesil ÅŸirketleri ortaya çıkaran AR-GE çalışmaları.”

Yeni nesil teknoloji şirketlerinin finansmana erişiminin de önemli olduğunun altını çizen Kacır, bu konuda son dönemde çeşitli adımlar attıklarını kaydetti.

Kacır, AR-GE teşviklerine yönelik de düzenlemeler yaptıklarını bildirerek, büyük şirketlere AR-GE teşviklerinden sağladıkları kazanımları teknoloji girişimlerine yönlendirme zorunluluğu getirdiklerinin altını çizdi.

Türkiye’de son 3,5 yılda teknoloji giriÅŸimlerine 4,5 milyar dolar yatırım yapıldığını belirten Kacır, bu yatırımların daha önceki dönemlere göre çok fazla arttığını söyledi.

Kacır, 2030’da 100 bin teknogiriÅŸimin Türkiye’den doÄŸmasını hedeflediklerini vurgulayarak, 100 giriÅŸimin de milyar dolar deÄŸerini aÅŸmasını hedeflediklerini dile getirdi.

“Yenilikçi teknolojilere yönelmemiz çok önemli”

Türkiye’nin doÄŸrudan sermaye yatırımları açısından son 22 yılda önemli baÅŸarılar elde ettiÄŸine iÅŸaret eden Kacır, AK Parti hükümetleri döneminde 262 milyar doların üzerinde doÄŸrudan yabancı sermayenin Türkiye’ye geldiÄŸini söyledi.

Kacır, küresel doÄŸrudan yabancı sermaye yatırımlarında Türkiye’nin payının binde 2’lerden yüzde 1’lere çıktığını bildirerek, ÅŸimdi bu payı yüzde 1,5’e yükseltmeyi hedeflediklerini aktardı.

Yeni teknolojilerin Türkiye’de geliÅŸtirilmesi ile AR-GE ve inovasyon yatırımlarını önemsediklerini dile getiren Kacır, sadece Batılı ülkelerden deÄŸil, yüksek teknolojide önemli atak yapan Çin’den gelen doÄŸrudan yabancı sermaye yatırımlarını artırmak istediklerini anlattı.

Kacır, bu kapsamda gerçekleÅŸtirdiÄŸi Çin seyahatinin amacının, elektrikli araç ve batarya teknolojilerinde Türkiye’ye yatırım çekmek olduÄŸunu belirterek, “Çin’den yatırım çekmemiz, önümüzdeki dönemde küresel piyasalarda güçlenen oyuncularla Türk sanayisini kuvvetlendirmemiz anlamına gelecek. Türkiye, otomotivde de iddialı bir ülke. Otomotiv, ihracatta lokomotif sektörümüzdür. Türkiye’nin yıllık 35 milyar dolar otomotiv ihracatı var. 8 küresel ÅŸirket Türkiye’de halihazırda bu alanda üretim yapıyor. Bu ÅŸirketlerin 100’den fazla tedarikçisi var. Türkiye’de bu sektörün kuvvetini sürdürmesi, rekabet gücünü koruması çok önemli. Bunun için de yenilikçi teknolojilere yönelmemiz çok önemli.” diye konuÅŸtu.

“Fabrika arazisine iliÅŸkin altyapı hazırlıkları yürütülüyor”

Elektrikli araç üreticisi BYD’nin Türkiye’ye yatırım kararı aldığını anımsatan Kacır, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çok sıkı bir çalışma yürüyor. 2026’da üretim baÅŸlayacak, imzalar atıldı. BYD, Manisa Organize Sanayi Bölgemizde yer tahsis sürecini tamamladı, fabrika inÅŸaatına iliÅŸkin izin baÅŸvurularını gerçekleÅŸtirdi, bu baÅŸvurular en hızlı ÅŸekilde deÄŸerlendirilecek, sonuçlandırılacak. Fabrika arazisinde altyapı hazırlıklarına iliÅŸkin Manisa Organize Sanayi Bölgemizle birlikte yürüttüğümüz çalışmalar var. 160 hektarlık bir alandan söz ediyoruz. Orada hem bir AR-GE merkezi hem 150 bin araçlık fabrika hem de bir tedarikçi parkı olacak. Tedarikçi firmalar da burada yatırım yapacak. Türkiye, yüksek teknolojide çok önemli bir adım atmış olacak. 650 binden fazla çalışanı olan, 110 binden fazla AR-GE çalışanı olan, her gün 32 patent geliÅŸtiren bir markanın Türkiye’de AR-GE merkezi kurması, nitelikli mühendislerimizi, araÅŸtırmacılarımızı istihdam edecek olması, doÄŸrudan 5 bine yakın, dolaylı olarak 20 binin üzerinde bir istihdam potansiyeli oluÅŸturacak olması ve bütün bu yatırımı yüzü dışarıya dönük olarak, ihracat pazarlarını hedefleyerek gerçekleÅŸtirmesi çok deÄŸerli, çok kıymetli.”

“BaÅŸka markalarla Türkiye’nin potansiyelini paylaÅŸmaya devam edeceÄŸiz”

Kacır, Chery’nin uluslararası baÅŸkanının Yatırım Danışma Konseyi Toplantısı’na katıldığına da iÅŸaret ederek, “Sayın CumhurbaÅŸkanımız da kendisini kabul etti, Türkiye’de potansiyel bir yatırımın nasıl gerçekleÅŸtirileceÄŸine iliÅŸkin istiÅŸarelerde bulunduk. Chery ile de geçtiÄŸimiz yıl sonundan beri çok sıkı bir iletiÅŸim ve diyalog halindeyiz, o yatırım için de son basamaklara geldik. Hedefimiz, orada da neticeye eriÅŸebilmek. Gerek Chery ile gerek baÅŸka markalarla Türkiye’nin potansiyelini paylaÅŸmaya devam edeceÄŸiz.” ifadesini kullandı.

Amerika BirleÅŸik Devletleri’nde de yatırımcı toplantıları gerçekleÅŸtirdiklerini bildiren Kacır, ABD’li ve küresel markaların gündeminde Türkiye’de yeni yatırımlar gerçekleÅŸtirmek olduÄŸunu aktardı.

Kacır, hem elektrikli araç hem batarya hem de diÄŸer yüksek teknoloji alanlarında gelecek dönemde ciddi neticeler elde edilmesini beklediklerini belirterek, böylece geçen yıl 9 milyar doları aÅŸan yüksek teknoloji ihracatının 2028’de 19 milyar doları aÅŸmasının hedeflendiÄŸini söyledi.

“Togg’u desteklemeyi sürdüreceÄŸiz”

BYD ve diÄŸer firmaların Türkiye’de yatırım yapmasının Togg’un rekabet gücünü etkileyip etkilemeyeceÄŸine iliÅŸkin soruya da yanıt veren Kacır, ÅŸu deÄŸerlendirmede bulundu:

“Togg yeni bir teknoloji markası aslında. Her yeni markanın doÄŸduÄŸu, emeklediÄŸi, büyüme aÅŸamasında olduÄŸu süreçlerde ciddi bir sahiplenme ve destek ihtiyacı var. Dünyanın en kıymetli elektrikli araç markasının 5’inci, 6’ncı yılında geldiÄŸi üretim hacmine aslında Togg’un bir yılda geldiÄŸini görüyoruz. Bu hepimizin sahiplenmesiyle mümkün oldu. Millet olarak Togg’a 60 yıl öncesindeki ‘Devrim otomobili’ hayalimizle, Sayın CumhurbaÅŸkanımızın tabiriyle “devrin otomobili” olarak gerçekleÅŸtiren bir proje olarak yaklaÅŸtık ve sahip çıktık. Togg da elbette bunun hakkını veriyor, verecek. Her yeni teknolojik üründe yaÅŸanabilecek bazı sorunlar da yaÅŸanıyor. Hep birlikte Togg’daki canla baÅŸla çalışan, alın teri döken, akıl teri döken bu ülkenin evlatlarına, pırıl pırıl mühendislerine destek olmaya gayret ediyoruz. Giderek teknolojik olarak da iyileÅŸmenin hızlandığını görüyorum. Rekabetin ana unsuru AR-GE, inovasyon, yeni nesil ürünler ve hizmetler geliÅŸtirebilmek. Togg bu anlamda çok ciddi gayret ortaya koyuyor. Hem elektrikli araç teknolojisi, batarya ve elektrik motoru teknolojileri hem de otonom sürüş teknolojileri tarafında ciddi bir araÅŸtırma, geliÅŸtirme çabası içinde. Ama elbette bütün bunlar zaman alacak ve biz bu zaman boyunca Togg’u desteklemeyi sürdüreceÄŸiz.”

“Togg sadece Türkiye yollarında deÄŸil, Avrupa yollarında da görülecek, satılacak”

Kacır, bu markaların sadece Türkiye’de yatırım yapmadığını, Avrupa’nın farklı ülkelerinde de yatırım yapacaklarını aktararak, “Bu rekabete hazırlanmak bizim için elbette ki bir zorunluluk. Sadece Türkiye pazarında ürün satarak bir küresel markanın ortaya çıkması mümkün deÄŸil. İnÅŸallah ihracat da yapacağız. Togg sadece Türkiye yollarında deÄŸil, Avrupa yollarında da görülecek, satılacak. Bütün bu pazarlarda onlarca, yüzlerce marka ile modelle rekabet edeceÄŸiz. Bu rekabete hazırlanma sürecinde, bizim hem devlet hem millet olarak milli markamızı sahiplenmemiz çok önemli.” dedi.

Togg projesi sürecinde bazı çevrelerce eleÅŸtirilerde bulunulduÄŸunu ancak ÅŸimdi 37 bin Togg’un piyasada olduÄŸunu belirten Kacır, “Ama şöyle bir algı oluÅŸmasın. Biz Türkiye’nin tüm sanayi sektörlerinin mesuliyetini taşıyoruz ve bu sektörlerde Türkiye’nin tüm milli kabiliyetlerini yükseltmemiz lazım. Yeni nesil yatırımların Türkiye’ye gelmesi, aslında yeni nesil teknoloji geliÅŸtiren bir milli markamız için de iyidir.” diye konuÅŸtu.

Kacır, kamuoyunda “süper teÅŸvik” olarak bilinen proje bazlı devlet desteÄŸine deÄŸinerek, her yıl 15 bine yakın teÅŸvik belgesi düzenlediklerini, Türkiye’de bölgesel, sektörel ve farklı ölçekteki yatırımlara iliÅŸkin teÅŸviklerin çok geniÅŸ ÅŸekilde uygulandığını ifade etti.

“Cari açığı düşürücü yatırımları önceliklendiriyoruz”

Ülke açısından daha yüksek katma değer sağlayacak ve daha kritik alanlarda üretim yapılmasını hızlandıracak teşvikleri proje bazlı devlet desteği olarak tanımladıklarını belirten Kacır, şunları kaydetti:

“Bu sistem kapsamında Türkiye’de bugüne dek 60’a yakın projeye teÅŸvik verdik. Bu projeler tamamlandığında 33 milyar dolar cari açığı düşürücü etki oluÅŸturacaklar. Yaklaşık 39 milyar dolar yatırımla 50 binden fazla istihdam saÄŸlanmış olacak. Burada özellikle cari açığı düşürücü yatırımları çok önceliklendiriyoruz. ÖrneÄŸin, petrokimya yatırımları çok önemli. Bu alanda deÄŸer zincirinde yüksek düzeyde ithal ettiÄŸimiz ürünlerin yerli üretimi bizim için çok deÄŸerli. Türkiye petrokimya gibi bir ana sektöre yılda 16 ila 20 milyar dolar harcama yapıyor ve bunun tamamına yakını ithal. Dolayısıyla bu alanda yapılacak her bir yatırım Türkiye’nin cari açığını düşürücü bir etkiye sahiptir.”

Kacır, proje bazlı devlet desteklerinin ilerleyen dönemlerde de etkin şekilde uygulanacağını bildirdi.

“Türkiye’nin uydu teknolojilerindeki çalışmaları 20 yıllık baÅŸarı hikayesidir”

Türkiye için 2024 yılının adeta bir “uzay yılı” olduÄŸunu vurgulayan Kacır, bu yıl Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın ilk uzay bilim misyonunu gerçekleÅŸtirerek Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) gittiÄŸini, Tuva Cihangir Atasever’in ise yörünge altı araÅŸtırma uçuÅŸunu tamamladığını hatırlattı.

Kacır, gelecek dönemlerde insanlığın uzay araştırmalarına somut projelerle daha etkin ve aktif katılmasına yönelik hazırlıklar yaptıklarını da ifade ederek, şunları söyledi:

“Uluslararası Uzay İstasyonu’nun bir ömrü var. Bunun yenilenmesine iliÅŸkin bir çalışma sürdürülüyor. Bu çalışmalarda Türkiye’nin sanayi ekosisteminin sürece dahil olmasını amaçlıyoruz. Bizim hem savunma sanayisinde, 3 bine yakın firmamızla, elde ettiÄŸimiz kabiliyetler hem uydu teknolojilerini elde ettiÄŸimiz kabiliyetler ki Türkiye, en son Türksat 6A’yı bu yıl uzaya gönderdi. Türkiye’nin uydu teknolojileri alanında yaptığı çalışmalar 20 yıllık bir baÅŸarı hikayesidir. Bütün bu kabiliyetler bizim sanayimizi çok geliÅŸtirdi. Üretim altyapılarımızı kurduk. Hedefimiz, Uluslararası Uzay İstasyonu’nun yenilenmesi projesinde ya da diÄŸer insanlı uzay programlarında baÅŸka ülkelerin ve uluslararası iÅŸbirliklerinin gerçekleÅŸtirecekleri araÅŸtırmalar gibi programlarda Türkiye, geliÅŸtirdiÄŸi ürünlerle bu programlara dahil olabilsin. Buna yönelik ciddi bir hazırlık içindeyiz.”

Türkiye’de uydu geliÅŸtirmeye yönelik çalışmaların devlet kurumlarının çalışmalarından ibaret olmadığına iÅŸaret eden Kacır, Selçuk Bayraktar baÅŸta olmak üzere teknoloji giriÅŸimcilerinin de bu alana yöneldiklerini söyledi.

Kacır, Selçuk Bayraktar’ın Fergani’de öncülük ettiÄŸi çalışmalarda özellikle Türkiye’nin bir stratejik kazanım elde etmesinin hedeflendiÄŸini ifade ederek, “Konumlama ve zamanlama sisteminde Türkiye’nin bağımsız hale gelebilmesine dönük bir inisiyatif baÅŸlattılar. Bunu da çok deÄŸerli gördüğümü ifade etmek istiyorum.” dedi.

Alçak yörünge denildiğinde erişim maliyetleri daha düşük, aynı zamanda düşük gecikme ve hızlı iletişim olanağı sunan ve takım yıldızları gibi yerkürenin etrafını ören takım uydulardan söz ettiklerini dile getiren Kacır, bu alandaki çalışmaları tetikleyen unsurun uzaya erişimin ucuzlaması olduğunu anlattı.

Kacır, fırlatılan roketlerin geri kazanılması ve bunların birinci kademelerinin tekrar uzaya gönderilir hale gelmesinin 1 birim yükün uzaya gönderim maliyetini neredeyse 10’da 1 seviyesine düşürdüğünü bildirdi.

Bu durumun uzaya gönderilen uydu sayısında muazzam düzeyde artışa yol açtığını anlatan Kacır, şunları kaydetti:

“10 yıl önce ile kıyaslarsak, yılda yaklaşık 200 uydu uzaya gönderebiliyorken, ÅŸimdi yılda 2 bin 600’den fazla uydu uzaya gönderiliyor ve alçak yörünge bu düşük gecikmeli hızlı iletiÅŸim olanağı sunan takım uydularla donatılıyor. Dolayısıyla Türkiye’de bu alandaki inisiyatiflerin hızlanmasını, inÅŸallah, bizler de amaçlıyoruz. Bütün bu alanlarda Türk sanayisinin uluslararası iÅŸbirliklerine girebilmesini de önemsiyoruz. Yani bu küresel projelerden, Uluslararası Uzay İstasyonu’nu yenileme projesi gibi projelerden pay almayı hedefliyoruz. Uzay ekonomisi aslında ana baÅŸlık ve burada yılda 600 milyar doları aÅŸan bir ekonomik hacimden söz ediyoruz. Yakında bu 1 trilyon dolara gelecek. Yüzde 1 pay alsak 10 milyar dolar eder. Yüzde 5 pay alsak 50 milyar dolar eder. Dolayısıyla bizim bu konuda hazırlıklarımızı hızlandırmamız lazım. GeleceÄŸin Türkiye’si bu iÅŸleri yapan bir ülke olacak. Nasıl son 20 yılda savunma sanayisinde, havacılıkta çığır açtı Türkiye, iÅŸte bu atılan adımlar, insanlı uzay araÅŸtırmalarında baÅŸlatılan çalışmalar ve pek çok proje, önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde Türkiye’nin uzay teknolojilerinde de benzer bir baÅŸarı hikayesi yazmasına vesile olur.”

Kacır, Türkiye’nin yapay zeka alanındaki hazırlıklarına iliÅŸkin soruyu da yanıtlayarak, yapay zeka konusunun “derin” bir mesele olduÄŸunu söyledi.

Bilgisayarın ve internetin keşfi kadar büyük bir dönüşümün yapay zekayla ortaya çıkarılacağının öngörüldüğüne dikkati çeken Kacır, yapay zekanın bireysel yaşamda tüm iş süreçlerini, her şeyi çok hızlı değiştirdiğini dile getirdi.

“Riskler doÄŸurabileceÄŸinin farkında olmalıyız”

Bakan Kacır, kendileri için konunun Türkiye’nin bu sürecin neresinde olacağı meselesi olduÄŸunu bildirerek, ÅŸu deÄŸerlendirmede bulundu:

“İnsanlık için şöyle bir riski ifade etmemiz lazım. Bugün yapay zekayı dünyada devletler, üniversiteler, araÅŸtırma enstitüleri gibi topluma karşı sorumluluk taşıyan yapılardan daha çok küresel teknoloji ÅŸirketleri geliÅŸtiriyor. Bunlar da adeta tekelleÅŸen bir seviyedeler. Hem yapay zeka geliÅŸtirme imkanı sunan çip ve sunucu altyapılarıyla hem de bu alana ayırabildikleri devasa bütçelerle aslında bu yarışta arayı çok hızlı açıyorlar. Küresel teknoloji tekeli olan ÅŸirketlerin bu alanda tekel konumlarını daha da perçinlediklerini görüyoruz. Bu şöyle bir riski beraberinde getiriyor. Bu ÅŸirketlerin topluma karşı doÄŸrudan bir sorumluluÄŸu yok. Yapay zeka gibi insanlığın geleceÄŸini doÄŸrudan dönüştürebilecek çok büyük etkisi olacak bir teknolojinin kontrolsüz, kuralsız geliÅŸiminin riskler doÄŸurabileceÄŸinin de farkında olmalıyız.”

Bu alanda faaliyet gösteren özellikle küresel düzeydeki inisiyatiflere dahil olmaya gayret ettiklerine vurgu yapan Kacır, Türkiye’nin yapay zeka küresel ortaklığının üyesi olduÄŸunu ve Dijital Avrupa Programı’na katıldığını ifade etti.

Kacır, özellikle sorumlu, etik çerçeveye oturtulmuÅŸ bir yapay zeka yaklaşımının benimsenmesi için çaba gösterdiklerini belirterek, yaptıklarının bununla sınırlı olmadığını, bir yandan da Türkiye’nin milli kabiliyetlerini geliÅŸtirmeye gayret ettiklerini söyledi.

TÜBİTAK bünyesindeki Türk Ulusal Bilim e-Altyapısı’nın (TRUBA) milli hesaplama altyapısı olduÄŸunu ve burada son dönemde özellikle yapay zeka çiplerine iliÅŸkin yatırımlar yaptıklarını bildiren Kacır, “Åžu anda dünyada, zannediyoruz, 321’inci en güçlü bilgisayarı ARP hesaplama kümesini Türkiye’ye kazandırdık. Ama son attığımız adımlar, yatırımlarla muhtemelen ilk 300’de, belki de 200’e girmiÅŸ olacağız.” dedi.

Kacır, araştırmacılarının ulusal altyapının yanında uluslararası altyapılardan yararlanmalarını önemsediklerini anlatarak, şu ifadeleri kullandı:

“Bunun için de Avrupa BirliÄŸi (AB) projelerinden biri olan ‘Euro HPC MareNostrum5’ projesine ortak olduk. Bu yapay zeka geliÅŸtiricilerle büyük kurumlar arasında iÅŸbirliklerini tetikliyoruz, destekliyoruz. TÜBİTAK çatısı altında Ulusal Yapay Zeka Enstitüsünü kurduk. Bu enstitümüz bir katalizör rol üstleniyor. Kamu kurumlarıyla yapay zeka start uplarını bir araya getiriyoruz. Önümüzdeki dönemde HIT-30 kapsamında bu alanda büyük ölçekli yatırımları da harekete geçirmek istiyoruz. Yapay zekanın endüstriyel üretimde de çok ciddi bir katkısı olduÄŸunu gözlemliyoruz. Endüstriyel robotların yaygınlaÅŸmasını amaçlıyoruz. Dolayısıyla çok yönlü, çok katmanlı bir süreç Türkiye’de ilerliyor.”

“Kendi kaynaklarımızla beslenen yapay zeka çözümlerinin sayısı artsın istiyoruz”

En önemli çalışma baÅŸlıklarından birinin güvenli yapay zeka çalışmaları olduÄŸunu belirten Kacır, bu konuda özellikle AB’nin son dönemde bir yapay zeka kanunu çalışmasının bulunduÄŸunu söyledi.

Kacır, bu çalışmayı da dikkatli takip ettiklerine dikkati çekerek, “Türkiye kendi özgün yol haritasında ilerliyor. Yani bütün bunlarda diÄŸer uluslararası yapıların neler yaptığına bakıp Türkiye için en doÄŸru olanı yapmak gibi bir amacımız var. Biz, buradan kazançlı çıkabilecek ülkelerden biri olacağız. Çünkü bizim yapay zeka teknolojilerinin getireceÄŸi katma deÄŸerle elde edeceÄŸimiz büyük kazanımlar var.” diye konuÅŸtu.

Bu konuda alternatifleri çoÄŸaltmaları gerektiÄŸini aktaran Kacır, “Kendi kaynaklarımızla beslenen, kurallarını bildiÄŸimiz ve hakikate eriÅŸimimizi kolaylaÅŸtıracak yapay zeka çözümlerinin hem nitelikleri yükselsin hem sayıları çoÄŸalsın istiyoruz.” dedi.

Yapay zeka gibi, endüstriyi, bütün hizmet alanlarını, kişisel bilgiye erişim yaklaşımı tümüyle dönüştürecek bir alanda tümüyle küresel çözümlerin gelişmesini beklemelerinin gelecek adına kendilerini bir tehlikeyle baş başa bırakabileceğini söyleyen Kacır, şunları kaydetti:

“Bunun için inisiyatif almalıyız. Donanımından insan kaynağına, bu alanda yetkinlik geliÅŸtirmeye pek çok iÅŸ yapıyoruz. Yapay zeka uzmanları yetiÅŸtiriyoruz, Bakanlık olarak bu alanda programlar baÅŸlatıyoruz. Deneyap Atölyeleri’ni 81 ile yaygınlaÅŸtırdık. 140’tan fazla Deneyap Teknoloji Atölyesi’nde, 11 yaşından itibaren, çocuklarımız bu alanlarda yetiÅŸiyor. Dolayısıyla bu insan kaynağı ama aynı zamanda ihtiyaç duyulan teknik teknolojik altyapı ve aldığımız baÅŸlattığımız inisiyatifler bu konuda Türkiye’nin millileÅŸme atılımını daha da tahkim edecek.”

“Yüksek katma deÄŸere, yüksek teknoloji yatırımlarına daha fazla odaklandık”

ABD ve Çin’e gerçekleÅŸtirdiÄŸi ziyaretlere de deÄŸinen Kacır, “Geçen yılki ziyaretimizden bu yılki ziyaretimize ilginin çok daha kuvvetlendiÄŸini de gözlemledim. Geçen yıl da ciddi bir ilgi vardı.” diye konuÅŸtu.

Kacır, Türkiye’nin farklı ülkelere ihracat yaptığına iÅŸaret ederek, bunların Türkiye’nin üretim kabiliyetinin somut göstergesi olduÄŸunu belirtti.

“Amerikan ÅŸirketlerinin Türkiye’de yatırıma iliÅŸkin yüksek ilgilerini müşahede ettim”

CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan ile Türkevi’nde bir yatırım konferansı gerçekleÅŸtirdiklerini anımsatan Kacır, “Orada 40’a yakın Amerikan ÅŸirketi vardı. Tamamına yakını Türkiye ile ilgili yeni yatırım fikirlerinden, projelerinden söz ettiler. Bir kısmı zaten geçtiÄŸimiz aylarda bu yatırımlara iliÅŸkin adımlar da attılar.” diye konuÅŸtu.

Kacır, Citibank’ın ev sahipliÄŸinde de toplantı gerçekleÅŸtirildiÄŸine iÅŸaret ederek, ÅŸu ifadeleri kullandı:

“Orada da hem sanayi sektörlerinde hem yüksek teknoloji sektörlerinde Amerikan ÅŸirketlerinin Türkiye’de yatırıma iliÅŸkin yüksek ilgilerini müşahede ettim. HIT-30 Programı’nı çok kapsamlı konuÅŸtuk. Böyle bir çerçevenin sunulması da aslında çok etkili oluyor yatırımcılar nezdinde. Hemen dönüşümüzden itibaren teması sürdürenler oldu. Åžimdi önümüzdeki günlerde onlar Türkiye’ye gelecekler. Ekiplerimiz de çok etkin ÅŸekilde bu temasların devamını takip ediyor.”

Ziyaretin diplomatik sonuçları kadar ekonomik, ticari ve yatırıma dair sonuçları da olduğuna dikkati çeken Kacır, şu ifadeleri kullandı:

“Oradaki gündemin de belki diplomatik baÅŸlıklar kadar ekonomiyle ilgili olduÄŸunu da ifade etmeliyim. İnÅŸallah Amerikan ÅŸirketleri bu konuda Türkiye’yi önümüzdeki dönemde daha etkin deÄŸerlendirecekler. Bizim kapımız onlara da açık, Avrupa ÅŸirketlerine de açık, uzak Asya, Çin ÅŸirketlerine de açık. Türkiye’de taÅŸ üstüne taÅŸ koyacak, Türkiye’ye deÄŸer katacak, Türkiye ekonomisini güçlendirecek, istihdam saÄŸlayacak, ihracatı artıracak, yatırımları, üretimi, icadı, AR-GE’yi artıracak, inovasyonu artıracak her bir proje bizim için baÅŸ tacıdır.

ÖnceliÄŸimiz Türk milletidir, önceliÄŸimiz milletimizin öncelikleridir. Dolayısıyla uluslararası ÅŸirketlere kapımızı açıyoruz, davetlerde bulunuyoruz. En etkin ÅŸekilde onlara aslında Türkiye’de imkanlar saÄŸlıyoruz. Åžunu da ifade edeyim. Bu tabii Sayın CumhurbaÅŸkanı’mızın Türk siyasetine getirdiÄŸi muazzam bir yenilik ve kazanımdır. Memnuniyetle pek çok yatırımcıdan ÅŸunu duydum. Dediler ki ‘Biz Türk hükümetinin yetkilileri kadar etkin iletiÅŸim kurabildiÄŸimiz, anlık görüşebildiÄŸimiz baÅŸka bir ülke hükümet yetkilisi tanımıyoruz.’ dediler. Bu da Sayın CumhurbaÅŸkanı’mızın tarz-ı siyasetinin devlet yönetiminde etkin, anlık, çözüm odaklı yaklaşımının somut bir sonucudur. Türkiye bu dinamizmi korudukça Allah’ın izniyle önümüzdeki dönemde çok daha iyi sonuçlar alacağız.”

Kaynak: AA