Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hemen her gün Yunan güvenlik güçleri tarafından zulmedilen mültecilerin dramlarına şahit oluyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan Hemen her gün Yunan güvenlik güçleri tarafından zulmedilen mültecilerin dramlarına şahit oluyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan Hemen her gün Yunan güvenlik güçleri tarafından zulmedilen mültecilerin dramlarına şahit oluyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan,”Hemen her gün Yunan güvenlik güçleri tarafından zulmedilen, soyulan, darbedilen hatta katledilen mültecilerin dramlarına şahit oluyoruz.” dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ev sahipliğinde Parlamentolar Arası Birlik (PAB) ile ortaklaşa düzenlenen Küresel Parlamenter Göç Konferansı’na video mesaj gönderdi.

Parlamenterleri, medeniyetlerin ve kıtaların kavşak noktası İstanbul’da ağırlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu dile getiren Erdoğan, “Konferansın icrasına destek veren, katkı sunan tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyor, kendilerini tebrik ediyorum. Gerek burada yapacağınız istişarelerin gerekse gerçekleştireceğiniz görüşme ve temasların başarılı geçmesini diliyorum. Parlamentolar Arası Birlik, farklı siyasi sistem ve düşüncelere sahip parlamenterler için önemli bir diyalog zemini işlevi görüyor. Halklarımızın temsilcileri olan parlamenterlerin görüşlerini ve tecrübelerini birbirlerine aktarmalarına imkan veren birlik, küresel sorunlara çözümler geliştirilmesine de katkı sağlıyor.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konferansın önemli bir ihtiyacı gidereceğine inandığını belirtti.

Erdoğan, son 2,5 yıla damga vuran koronavirüs salgınıyla beraber nefret söylemlerinin küresel ölçekte ürkütücü boyutlara vardığını gördüğünü ifade etti.

Ekonomik sıkıntıların, başta Batılı ülkeler olmak üzere tüm dünyada yabancı karşıtlığını ve mülteci düşmanlığını körüklediğini gözlemlediklerini bildiren Erdoğan, “Bununla eş zamanlı olarak salgının tetiklediği ekonomik krizle birlikte daha fazla insan yurtlarını ve evlerini terk etmek zorunda kalıyor. Şu an dünya genelinde göçmenlerin sayısı 275 milyona, yerlerinden edilen kişilerin sayısı 85 milyona, mültecilerin sayısı ise 30 milyona yaklaştı. Rusya-Ukrayna arasında devam eden çatışmalarla beraber mevcut mülteci sayısına 5 milyon kişi daha eklendi. Bu insan hareketliliğinde maalesef içimizi acıtan pek çok manzarayla da karşılaşıyoruz. Zulümden, baskıdan, açlıktan kaçarak güvenli bir gelecek kurma ümidiyle çıkılan yolculuklar, kimi zaman felaketle neticeleniyor.” değerlendirmesini yaptı.

Geride bırakılan dönemde çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 30 bine yakın göçmenin Akdeniz’de hayatını kaybettiğine dikkati çeken Erdoğan, Avrupa’ya sığınan on binlerce Suriyeli çocuğun nerede olduğu, kimler tarafından kaçırıldığı ve akıbetlerinin ne olduğunun bilinmediğini kaydetti.

Erdoğan, “Hemen her gün Yunan güvenlik güçleri tarafından zulmedilen, soyulan, darbedilen hatta katledilen mültecilerin dramlarına şahit oluyoruz. Esasen göç ve mülteciler meselesinde asıl yükü sesi çok çıkan gelişmiş toplumlar değil, kriz bölgelerine komşu bizim gibi ülkeler çekmektedir.” ifadelerini kullandı.

“Son 7 yıldır dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülkeyiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesajında şu ifadelere yer verdi:

“Birleşmiş Milletler rakamlarına göre yüksek gelirli ülkeler 1000 kişi başına ortalama 2,7 mülteci barındırırken orta ve düşük gelirli ülkeler ise 5,8 mülteciye ev sahipliği yapıyor. Kabul ettikleri birkaç yüz mülteciyi reklam malzemesi olarak kullananlar, derinleşen insani krizler karşısında hiçbir sorumluluk üstlenmiyor. Kıtaların ve kültürlerin kavşağında yer alan bir ülke olarak, göç olgusu tarih boyunca beşeri ve sosyal hayatımızın bir parçası olmuştur. Engizisyondan kaçan Museviler başta olmak üzere son 500 yılda zulme uğrayan milyonlarca insana kapılarımızı açtık. Kafkasya’daki kardeşlerimiz de Balkanlar’daki soydaşlarımız da başları dara düşünce güvenli liman olarak hep Türkiye’ye sığındı. Birinci Körfez Savaşı’nda Irak’tan kaçan yüz binlerce Kürt kardeşimize sahip çıktığımız gibi Suriye’deki çatışmalardan kaçan 3,6 milyon Suriyeli sığınmacıyı da topraklarımızda kabul ettik. Kapımıza gelen hiç kimseyi etnik kimliği, dini, kültürü, meşrep ve mezhebi sebebiyle geri çevirmedik. Son 7 yıldır dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülkeyiz. Tarihimizin, kültürümüzün ve inancımızın bize yüklediği bu görevi inşallah bundan sonra da yerine getirmeye devam edeceğiz. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük insan hareketliliğinin yaşandığı günümüzde hiç kimse sorumluluklarından kaçamaz.”

Uluslararası toplumun göç olgusunun temelinde yatan sorunlarla yüzleşme cesareti göstermedikçe bu meselenin önüne geçilemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, konferans çerçevesinde yapılacak tartışmaların, ortaya konulacak fikirlerin sorunun çözümüne katkı sağlamasını temenni etti.

TBMM Başkanı Şentop: Türkiye olarak, biz bu insanların her türlü ihtiyaçlarını tek başımıza karşılamaya çalışıyoruz

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Türkiye olarak, biz bu insanların (sığınmacılar) başta insani, sosyal, barınma ve eğitim olmak üzere her türlü ihtiyaçlarını tek başımıza karşılamaya çalışıyoruz. Bu insanların dertlerine derman olmaya çalışıyoruz” dedi.TBMM Başkanı Şentop: Türkiye olarak, biz bu insanların her türlü ihtiyaçlarını tek başımıza karşılamaya çalışıyoruzTBMM’nin ev sahipliğinde Parlamentolar Arası Birlik (PAB) ile ortaklaşa düzenlenen Küresel Parlamenter Göç Konferansı Hilton İstanbul Bomonti Hotel’de başladı.

Açılışta konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, günümüzün en önemli ve en acil çözüm bekleyen küresel meselelerinden biri olan göç olgusunu ele almak üzere bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyduğunu belirterek, konferansın hayırlara vesile olmasını diledi.

Konferans fikrini hayata geçirmede PAB ile katılımcı 54 ülke temsilcilerine teşekkür eden Şentop, “Burada bulunmamızın en temel amacı, karşı karşıya kaldığımız küresel göç olgusunu insani, vicdani ve ahlaki değerler merkezinde ele almak ve bu soruna herkesi kucaklayıcı, kapsayıcı ve sürdürülebilir çözüm önerileri sunmak üzere müzakerelerde bulunmaktır.” diye konuştu.

​​​​​​​Konu hakkında çaba ortaya koyarken ırk, din, inanç, dil, etnik köken ve renk ayrımı yapmadan, bütün insanların eşit olduğunu, sorunun bütün insanlığın sorunu olduğunu ve çözümünde bütün insanlığın yararına olduğu sürece mümkün ve sürdürülebilir olabileceğini akılda tutarak hareket etmek gerektiğini dile getiren Şentop, “Bu meseleye yaklaşırken göçmenler, mülteciler ve sığınmacılar için insan haysiyetine, insan onuruna ve şerefine yakışır bir hayatın nasıl kurulabileceği üzerinde düşünmek zorundayız. Bu insanların kendi vatanlarında güvenli bir şekilde nasıl yaşayabilecekleri, yaşanılmaz hale getirilen, sömürülen ve yağmalanan bu ülkelerin nasıl yeniden yaşanılabilir bir hale getirilebileceği ve bunun imkanları üzerinde kafa yormalıyız.” değerlendirmesinde bulundu.

“Göç bütün insanlığın geleceğinin ortak olduğunu gösteren bir meseledir”

Düzensiz ve zorunlu göç olgusunun bugün ülkelerin sorunu olmaktan çıkarak dünyanın sorunu haline geldiğine dikkati çeken Şentop, şöyle devam etti:

“Göç meselesi bize bütün insanlığın kaderinin, geleceğinin ortak olduğunu gösteren bir meseledir. Göç, küreselleşen dünyada bütün insanların barış içinde yaşaması, istikrarı, kalkınması, refahı ve geleceğinin ne kadar birbiriyle bağlantılı olduğunu bir kez daha güçlü bir şekilde teyit etmiştir. Karşı karşıya olduğumuz bu ortak sorunun çözümüne katkıda bulunmak ve ortak bir gelecek, ortak bir istikbal için; birlikte, dayanışma içinde, iş birliğini esas alarak samimiyetle mücadele etmek zorundayız. Göç olgusu, yeni dayanışma ve iş birliği mekanizmalarının inşa edilmesi ve daha adil bir dünyanın kurulması için de bir vesile olacaktır. Sığ çıkar hesaplarının bir kenara bırakılması ve bütün insanları kucaklayıcı yeni bir uluslararası sistemin ve düzenin kurulması için bir vesile olmasını temenni ediyorum. Göç olgusunu yeni bir paradigmanın kurulması için itici bir etken olarak görüyorum. Bugün küresel göç meselesi, uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, ekonomi, hukuk bilimi, sosyoloji, kültürel çalışmalar, antropoloji ve insan hakları gibi alanların en önemli konularının başında yer bulmaktadır. Bu olgu, insanlığın yeni bir döneme girdiğini, artık yeni bir çağa uyandığımızı ve buna bağlı olarak dünyaya, gezegene ve toplumsal, ekonomik ve siyasal dinamiklere yeni bir perspektifle yaklaşmamız gerektiğini bize her gün hatırlatmaktadır.”

Küresel düzeydeki hareketliliğin ulusal sınırları aşan bir mesele olduğuna işaret eden Şentop, “Bu sebeple, göç olgusunu ele alırken küreselleşme olgusunu dikkate alarak bütüncül ve aynı zamanda disiplinler arası bir yaklaşımı merkeze almalıyız. Her şeyin kökten değiştiği bu zamanda ikili, bölgesel ve küresel iş birliği mekanizmalarını gözden geçirmek ve geçmiş dönemin paradigmalarıyla kurulmuş olan ancak bugünün sorunlarına çözüm üretemez hale gelen köhnemiş ve tarafgir kuruluşları çağın gerçeklerine uygun olarak yeniden şekillendirmek gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Şentop, “Küresel ve ulus aşırı meselenin sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınması da bütün ülkelerin ve bütün insanlığın içinde yer aldığı, herkesin hakiki manada adil bir şekilde temsil edildiği; kapsayıcı, demokratik ve şeffaf uluslararası kuruluşların ve iş birliği mekanizmalarının oluşturulmasını şart koşmaktadır.” değerlendirmesini yaptı.

“Bugün sığınmacıların çok azı Avrupa’da bulunuyor”

“Bugün küresel ölçekte yaklaşık 300 milyondan fazla insan savaş, terör, şiddet, zorla yerinden edilmeler, açlık, yoksulluk, eşitsizlik, doğal afetler, iklim değişikliği, kuraklık ve daha birçok farklı mücbir sebeplerle eşini, dostunu, mülkünü, evini, yurdunu terk ederek uluslararası sınırları aşmakta ve dünyanın çeşitli yerlerinde çocuklarının gelecekleri için bir hayat kurmanın peşinde koşmaktadır.” diyen Şentop, şöyle devam etti:

“Milyonlarca vatansız insan, hiçbir vatandaşlık haklarından yararlanmadan, temel insani ihtiyaçlarını karşılayamadan çeşitli yerlerde sığınma aramaktadır. Milyonlarca sığınmacı, milyonlarca mülteci yeni bir hayat umuduyla vatanlarını terk edip başka ülkelerde hayat kurmaya sürüklenmektedir. Bu insanların çok önemli bir kısmı henüz 18 yaşını doldurmamıştır. Çok önemli bir kısmı savunmasız çocuklar ve kadınlardır. Bu insanlar çoğu zaman ölümü dahi göze alarak yollara düşmekte; insan ticareti yapan çetelerin kurbanı olmakta, aç bırakılmakta ve tehdit edilmektedir. Ne yazık ki zaman zaman denizlerde boğulmakta, ölmekte ya da öldürülmektedir. Aslına bakılırsa, bugün sığınmacıların çok azı Avrupa’da bulunuyor. Bu insanların çok büyük bir bölümü gelişmekte olan ülkelere veya komşu ülkelere sığınıyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin verilerine göre, sığınmacıların yaklaşık yüzde 85’i gelişmekte olan ülkelere gitmektedir. Yine mültecilerin yaklaşık yüzde 73’ü komşu ülkelerde misafir edilmektedir.”

TBMM Başkanı Şentop, 10 yıldır yoğun bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalan Türkiye’nin halihazırda en çok sığınmacıyı barındıran bir ülke konumunda olduğunu söyledi.

Halihazırda 4 milyona yakın insanın Türkiye’ye sığındığını aktaran Şentop, “Şunu rahatlıkla ifade edebilirim: Türkiye olarak, biz bu insanların başta insani, sosyal, barınma ve eğitim olmak üzere her türlü ihtiyaçlarını tek başımıza karşılamaya çalışıyoruz. Bu insanların dertlerine derman olmaya çalışıyoruz. Türkiye olarak, ‘insanlığın onurunu, haysiyetini ve vicdanını tek başımıza da olsa koruyacağız’ diyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir mazlumun derdine deva olmak için, insan onuru için elimizden gelen her şeyi yapmaya devam edeceğiz. Küresel göç meselesine ve göçmenlerin sorunlarına yönelik çözüm stratejileri için çaba göstermeye devam edeceğiz.”

“Yaklaşık 40 bin düzensiz göçmeni geri itmelerden Türkiye kurtarmıştır”

Avrupa Birliğinin (AB) de de bu insanlık dışı muamelelere gözlerini kapattığını dile getiren Şentop, hatta zaman zaman aleni, üstü örtülü desteklediğini gördüklerini ifade etti.

Vicdan sahibi insanların, son yıllarda Akdeniz’de olan bitene şöyle bir göz atmasının yeterli olacağının altını çizen Şentop, “Avrupa’da son yıllarda karşı karşıya olduğumuz geri itme hadiseleri maalesef yaygın bir uygulama haline gelmiş durumda. Ege Denizi’nde 2020 yılından bu yana yaklaşık 40 bin düzensiz göçmeni geri itmelerden Türkiye kurtarmıştır. Bugün Batılı devletlerin, insan haklarından bahsetmeden evvel, Akdeniz’de geri itmeler sonucu donan, boğulan göçmenlere ve göçmenlerin sahillere vuran cansız bedenlerine bakarak insan ve hak kelimelerini kullanmaktan utanmaları gerekir. Avrupa’nın, Yunanistan’ın göçmenlere yönelik bu insanlık dışı saldırılarına göz yumması ve hatta Frontex gibi mekanizmalarla bu tarz uygulamaları desteklemesi bir ihmalkarlık olarak görülmemelidir.” ifadelerini kullandı.

TBMM Başkanı Şentop, Birleşik Krallık’ın ülkesindeki sığınmacıları Afrika’daki ülkelere gönderip göç sorununu üçüncü ülkelere ihraç etmeye çalıştığını anlatarak, şunları söyledi:

“Hatta ülkesindeki sığınmacıları Ruanda’ya taşıması öngörülen uçuşun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından iptal edilmesi kararını müteakip Birleşik Krallık, söz konusu kararı kınayarak mahkemenin yetkisini aştığını öne sürüyor. Ayrıca, mahkeme kararına ve İngiliz hükümetine yönelik bütün eleştirilere rağmen sığınmacıları Ruanda’ya göndereceğini ifade ediyor. Birleşik Krallık, göçmenlere yönelik bu utanç verici kararından dönmeyeceğinden ısrar ederek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden çekilmeyi bile tartışır hale geldi. Fransa’da göçmen, yabancı ve İslam düşmanlığı bugün öyle bir boyuta vardı ki insanların inanç ve düşünce dünyalarına müdahale etmeye çalışan, ‘Avrupa İslam’ı’, ‘Avrupa Müslümanlığı’nı inşa ederek ilkel bir boyutlara varmaktadır. Avrupalı ülkeler, Ukrayna’daki savaşla birlikte ortaya çıkan ani göç hareketi ve mülteci dalgası karşısında, bu ikiyüzlü ve ayrımcı politikalarını bir kez daha çok net olarak dünya kamuoyunun gözleri önüne koydular. İnsan haklarından, hukuktan dem vuranlar; göçmenlerin rengine ve kimliğine göre farklılaşan politikaları hemen devreye soktular. Beyaz tenli ve Avrupalılarla aynı dinden olanlara kapıları açarken, ten rengi farklı olan Orta Doğulu, Asyalı, inancı farklı olan göçmenlere kapıları kapattılar.”

Şentop, Avrupa ülkelerinin Afrikalı, Orta Doğulu, Asyalı ve Amerikalı göçmenleri sınır dışı ederken, botlarını batırırken, denizde ölüme mahkum ederken, onları üçüncü ülkelere ihraç edip geri itmelerle caydırmaya ve yıpratmaya çalışarak, zor kullanarak ve kriminalize ederek onlardan kurtulmanın ve sorumluluktan kaçmanın yolunu ararken, diğer taraftan Ukrayna’daki savaştan kaçan mültecilerin maliyetlerini hesaplamaya başladığına dikkati çekti.

TBMM Başkanı Şentop, şöyle devam etti:

“Bir dünya görüşü, bir zihniyet sorunuyla karşı karşıyayız. Kendisini her daim haklı ve imtiyazlı, öteki olarak gördükleri halkları ise yalnızca sorumlu ve borçlu olarak gören bir zihniyetin dışavurumuna şahit oluyoruz. Ülkesindeki mültecileri üçüncü ülkelere tırnak içinde ihraç eden bu güya medeni ve insan haklarına saygılı ülkeler, bugün büyük bir ahlaki krizinin içindedirler, insani değerleri bilinçli olarak ayaklar altına almaktadırlar. Bunlar, yaşadıkları akıl tutulmalarını idrak etmekten ve bununla yüzleşmekten de oldukça uzak görünmektedirler.”

“Irkçı, ayrıştırıcı ve göçmen karşıtı zihniyet yeni değildir”

Şentop, “Göçmenlere, küresel göç olgusuna ve insan hareketliliğine yaklaşımlarında eşitlik ve adalet ilkesini unutan, yükselen yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslam düşmanlığına kulaklarını tıkayan, göçmenleri ten rengine, ırkına, diline, etnik kökene ve dinine göre ayırıp ırkçı ve ayrımcı tutumlar sergileyen bu zihniyet insan hakları ve eşitlikten bahsedemez. Bu bir insanlık, ahlak ve vicdan krizidir.” diye konuştu.

Bu zihniyetin yeni olmadığına değinen Şentop, “Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve ötekileştirme gibi hastalıklı yaklaşımların geride kalmadığını görüyoruz. Bu sorunların göç ve göçmenlere yönelik tutumlarda ve daha birçok farklı vesilelerle zaman zaman karşımıza çıktığını müşahede ediyoruz. Bu zihniyetin, bu paradigmanın bir tarihselliği var. Bu zihniyetin geliştiği tarihsel ve fikri dinamiklere eğilmek gerekir. Irkçı, emperyalist ve sosyal Darwinist zihniyet kalıpları, şüphesiz Modern Avrupa kimliğinin oluşumunda son derece etkili olan bileşenlerdir.” değerlendirmesini yaptı.

Şentop, bugün göçmenlere yönelik insanlık dışı uygulamalarda tekrar tekrar karşılarına çıkan bu zihniyetin “Avrupa merkezci” veya “Batı merkezci” paradigmanın dayattığı oryantalist yaklaşımların bir yansıması olduğunu vurgulayarak, bu zihniyetin Batı dışı dünyayı nesne olarak görürken sadece Avrupalı beyaz adamı insan haklarının öznesi olarak gördüğünün altını çizdi.

“Yolun sonuna gelindiği artık idrak edilmelidir”

Utanç verici politikaların ve bu zihniyetin günümüzde küresel göç sorununu çözmesi ve günümüz dünyasını anlamasının mümkün olmadığını anlatan Şentop, şu ifadeleri kullandı:

“Bilakis bunlar sorundan kaçmanın, sorunu tırmandırmanın ve sorunu başka ülkelere havale etmenin, ihraç etmenin yöntemleridir. Avrupa sebep olduğu yıkımların, sömürülerin ve talanların sonuçlarından kaçmamalıdır. Bu yolun sonuna gelindiği artık idrak edilmelidir. Burada göçle ilgili çok kısa bir hususa değinmek istiyorum: Bugün göçle ilgili tartışmalar gittikçe gündemde yerini daha fazla almaya başlıyor. 10 yıl önce böyle değildi. Gittikçe artan, sayıca da çoğalan göç dalgasıyla karşı karşıyayız. Bunun sona ereceğini de düşünmüyorum. Bir veri üzerinden bunu ifade etmek isterim. Dünyada çok ciddi bir demografik hareketlenme var. Ciddi bir demografik değişim var. 1750 ile 1950 yılları arasında yani 200 yıl gibi bir süre içerisinde dünya nüfusunun yüzde 20’si Avrupa’da yaşıyor, yüzde 9 ila 12 arası bir nüfus Afrika’da yaşıyor 1950’ye kadar. Yüzde 55 ile 50 arası bir nüfus da Asya’da yaşıyor. 1950’den günümüze geldiğimizde dünya nüfusunun yüzde 10’u Avrupa’da yaşıyor. Yani yüzde 20’den yüzde 10’a düşüyor Avrupa yaşayan dünya nüfusu oranı. Afrika yüzde 16-17’ler civarında. Asya yine yüzde 50-55 arasında. Önümüzdeki 50 yıl için yapılan nüfus projeksiyonlarında dünya nüfusunun yüzde 5’nin Avrupa’da yaşayacağı, yani 1950’deki yüzde 20’den yüzde 5’e doğru düşüyor, dünya nüfusunun Avrupa’da yaşama oranı. Afrika’da ise yüzde 45’e yakın bir dünya nüfusunun yaşayacağı, Asya’da yüzde 45 ile 50 civarında bir nüfus olacağı ifade ediliyor. Ortaya çıkan bu demografik değişimlerin birtakım sonuçları olacak. İnsan nüfusu hareketliliği daha çok dünyanın zengin kesimlerine coğrafyalarına eğilim içerisinde. Onun için bugün göçle ilgili tartıştığımız konuların bütün hepsi sadece büyük bir kitabın giriş kısmından ibarettir.”

TBMM Başkanı Şentop, önümüzdeki 25-50 yıl sonra göçle ilgili dünyanın daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağını düşündüğünü söyledi.

Küresel bir dünyada yaşadıklarını, Çin’de ortaya çıkan bir virüsün bütün dünyayı kısa bir zaman içerisinde sardığını anlatan Şentop, şunları kaydetti:

“Yani sadece para, emtia küresel değil, sadece insan hareketliliği değil, virüsler ve hastalıklar da küresel. Bunu gördük. Hastalıkların çaresi de küresel olmalı. Aşı, tedavi küresel olmalı. Dünyanın herhangi bir yerindeki bir insanın sorununun bütün insanlığın sorunu olduğunu anlamak mecburiyetindeyiz. İnsanların kendi doğdukları topraklarda, asgari şartlarda huzur içerisinde yaşamalarını temin edecek formüller üzerinde çalışmazsak bu göç dalgasını engellemeyecek hale geleceğiz. Dünyanın dengesini değiştirecek göç dalgası ve demografik hareketlilikle karşı karşıya kalacağız. Bu bakımdan sorunun çözümü için gerçek ve kalıcı çözümler üretmenin zamanıdır. Hepimiz elimizi taşın altına koyduğumuzda bu meseleyi hakkaniyetle ele aldığımızda zorunlu ve düzensiz göç sorununu çözebilir, onu yönetilebilir bir noktada tutabiliriz. Bu amaç için buradayız.”

İki gün sürecek konferansın 6 farklı panelden oluşacağını aktaran Şentop, oturumlara katkıda bulunanlara teşekkür etti.

Konuşmanın ardından TBMM Başkanı Şentop, PAB Başkanı Duarte Pacheco ve diğer katılımcılar aile fotoğrafı çektirdi.

Şentop ve Pacheco daha sonra katılımcılarla “Göç ve Mülteciler Fotoğraf Sergisi”ni de ziyaret etti.

Öte yandan göç konulu konferansın ev sahibi fotoğraf sağlayıcılığını Anadolu Ajansı (AA) gerçekleştiriyor.

PAB Başkanı Pacheco: Türkiye, göçmenlere birer nesne gibi yaklaşmadı

Pacheco, mülteci barındıran tüm ülkelerin Türkiye’nin göçmen politikasını örnek alması gerektiğini belirterek “Türkiye, göçmenlere bir nesne gibi yaklaşmadı, hepsinin insan olduğunu göz önüne alarak topluma uyum sağlamalarını gerçekleştirdi” dedi.PAB Başkanı Pacheco: Türkiye, göçmenlere birer nesne gibi yaklaşmadı

Parlamentolar Arası Birlik (PAB) Başkanı Duarte Pacheco, Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM), Parlamentolar Arası Birlik (PAB) ile İstanbul’da ortaklaşa düzenlediği “Küresel Parlamenter Göç Konferansı”nda konuştu.

Tüm insanların daha iyi bir yaşamı hak ettiğini söyleyen Pacheco, “Hiç kimsenin ülkesini terk etmek veya göç etmek zorunda kalmadığı, herkesin iyi bir yaşama sahip olduğu bir dünya için birlikte çalışalım.” dedi.

Pacheco, Türkiye’nin, güvenli, sistemli ve düzenli göç için küresel mutabakat çerçevesinde göçmenleri sisteme entegre eden model bir ülke olduğunu belirterek “Türkiye, göçmenlere bir nesne gibi yaklaşmadı, hepsinin birer insan olduğunu göz önüne alarak topluma uyum sağlamalarını gerçekleştirdi. Türkiye, göçmenlerin eğitimini, iş edinmelerini ve sağlık imkanları sağlamak konusunda çok büyük işler yaptı. Mültecilerin insanı koşullarda yaşamalarını sağlayan Türkiye’ye ve Türk hükümetine çok teşekkür ederim.” diye konuştu.

Göç meselesinde herkesin empati kurması gerektiğinin altını çizen Pacheco, şöyle konuştu:

“Bir an kendinizi bu insanların yerine koymanızı ve her şeyinizi geride bıraktığınızı düşünmenizi istiyorum. Eviniz, aileniz, arkadaşlarınızı bırakıyorsunuz. Niye? Çünkü savaş var. Kendinizi bu insanların yerine koyduğunuzda şunu çok net anlarsınız. Hiç kimse isteyerek ya da keyfi olarak ülkesini terk etmez. İnsanlar hayatlarını kurtarmak için başka ülkelere göç etmek zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla bu insanların bulundukları ülkelerde hayatlarını sürdürmesini sağlamak zorundayız. Ve tabii ki yeterli koşullar oluştuğunda ülkelerine dönmelerini sağlamak.”

Pacheco, tüm dünyada insanların her an birer göçmen durumuna düşebileceğini vurgulayarak dünyada sürdürülebilir ekonomi ve güvenliğin sağlanması durumunda insanlarının ülkelerini terk etmeyeceklerini aktardı.

Göçmenlerin güvenli geri dönüşlerinin son derece önemli olduğunu ifade eden Pacheco, “Yarın ülkemizde darbe olabilir ve yaşamak için ülkemizi terk etmemiz gerekebilir. Gittiğimiz ülke bizi geri gönderme politikası uygularsa ne olacak? Güvenle geri dönüşü garantilememiz lazım. Geri dönüşü gönüllü bir şekilde sağlanmak zorundayız. Zorla ya da sınır dışı edilerek yapılmamalı.” diye konuştu.

Pacheco, göçmen haklarının korunması ve genişletilmesi gereken haklar olduğunu, Türkiye’nin bu konuda model bir ülke olduğunu ve diğer ülkelerin Türkiye’nin mülteci politikasına benzer bir politika yürütmesi gerektiğini vurguladı.

Mültecilerle ilgili en önemli problemlerden birinin de yabancı düşmanlığı olduğuna dikkat çeken Pacheco, Avrupa’da hızla yükselen sağcı siyasetin ırkçılığı tetiklediğini anlattı.

Kaynak: AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir