CumhurbaÅŸkanlığı Sözcüsü Kalın: İdlib’de temel çizgimiz Soçi mutabakatına geri dönülmesi
CumhurbaÅŸkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “İdlib’de temel çizgimiz Soçi mutabakatına geri dönülmesi.” dedi.
CumhurbaÅŸkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “İdlib’de temel çizgimiz Soçi mutabakatına derhal geri dönülmesi.” dedi.
Kalın, Türkiye CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan baÅŸkanlığında CumhurbaÅŸkanlığı Külliyesi‘nde yapılan kabine toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın takdim konuÅŸması ile baÅŸlayan toplantıda gündemlerindeki önemli konu baÅŸlıklarının ele alındığını söyleyen Kalın, ErdoÄŸan’ın geçen hafta Pakistan’a gerçekleÅŸtirdiÄŸi ziyaretin de ele alındığını belirtti.
Kalın, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın, Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı için Azerbaycan’a 25 Åžubat’ta günübirlik çalışma ziyareti gerçekleÅŸtireceÄŸini anımsattı.
Özbekistan CumhurbaÅŸkanı Åževket Mirziyoyev’in ise yarın Türkiye’ye geleceÄŸini ifade eden Kalın, ÅŸunları kaydetti:
“Özbekistan ile hem tarihi, kültürel anlamda hem de bugün daha da güçlenen bir ÅŸekilde siyasi, ekonomik önemli iliÅŸkilerimiz var. Bu iliÅŸkileri daha da güçlendirecek bir ziyaret olmasını temenni ediyoruz. Ayrıca perÅŸembe günü CumhurbaÅŸkanlığı Millet Kütüphanesi’nin açılışı gerçekleÅŸecek. Türkiye’nin en büyük kütüphanesi olma vasfının yanında 7 gün 24 saat herkese açık olmak suretiyle de bu kütüphanenin Türkiye’de kitap okuma, kütüphanecilik ve diÄŸer alanlarda çok önemli bir paradigma deÄŸiÅŸikliÄŸine vesile olacağına inanıyoruz. Bu vesile ile CumhurbaÅŸkanlığı Külliyesi’nin çok önemli bir ayağı tamamlanmış olacak.”
Millet Kütüphanesi’nde süreli yayınlar dahil olmak üzere 1,5 milyona yakın matbu eserin yer alacağını hatırlatan Kalın, “Bu sayı hızla artacak, elektronik kitap formatında da kütüphanemiz yeni bir dönemin ilk sayfasını da açmış olacak. Kütüphanemizde bildiÄŸiniz gibi çok önemli koleksiyonlar da var, rahmetli Mehmet Åževket Eygi’den, İlber Ortaylı Hoca’ya kadar birçok kıymetli bilim insanının ve koleksiyonları da kütüphanemizde. PerÅŸembe günü çok heyecanlı coÅŸkulu bir ÅŸekilde de bu kütüphanenin açılışını gerçekleÅŸtireceÄŸiz.” diye konuÅŸtu.
Toplantıda güvenlik ve dış politika konuları ele alındı
Kabine Toplantısında güvenlik alanında Milli Savunma Bakanlığının, MİT‘in ve DışiÅŸleri Bakanlığının güvenlik ve dış politika ağırlıklı sunumları olduÄŸuna deÄŸinen İbrahim Kalın, şöyle devam etti:
“Ayrıca SaÄŸlık Bakanlığımızın özellikle koronavirüs ile mücadele ve Elazığ deprem bölgesinde verilen saÄŸlık hizmetleri konusunda detaylı bir sunumları oldu. Son olarak da Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Genel SaÄŸlık Sigortası ile ilgili bir sunumu gerçekleÅŸti. Suriye’de ve İdlib’de yaÅŸanan geliÅŸmeler, gündemimizin üst safhalarını iÅŸgal etmeye devam ediyor. Özellikle İdlib ile ilgili yaÅŸanan geliÅŸmeleri bildiÄŸiniz gibi geçen hafta burada bulunan Rus heyetiyle görüşmüştük. Dün ve bugün de Türkiye’den giden bir heyetimiz Moskova’da görüşmeler gerçekleÅŸtirdi.
İdlib‘de temel çizgimiz Soçi mutabakatına derhal geri dönülmesi, daha önce kararlaÅŸtırdığımız İdlib Çatışmasızlık Bölgesi sınırlarının tekrar esas kabul edilerek özellikle askeri gözlem noktalarımız ve sivillerin korunması noktasında gerekli adımların atılması. Bu konuda arkadaÅŸlarımızın çeÅŸitli görüşmeleri ve müzakereleri oldu. Kağıt alışveriÅŸleri oldu, bugün itibarıyla çıkan karar bu müzakerelere devam edilmesi yönünde.”
Rus tarafının açıklamaları
Rus tarafından gelen bazı açıklamaların sahadaki gerçekleri doÄŸru yansıtmadığına iÅŸaret eden Kalın, “Görüyoruz, özellikle ‘DeÄŸiÅŸen ÅŸartlar dikkate alınarak haritanın yeniden çizilmesi gerekiyor.’ ÅŸeklinde birtakım deÄŸerlendirmelerin yapıldığını görüyoruz. Burada bu hususu tashih etmek isterim. Öncelikle deÄŸiÅŸen ÅŸartlar, sahanın gerçekleri deÄŸil empoze edilen ÅŸartlardır.” ifadesini kullandı.
İdlib Çatışmasızlık Bölgesi’nin sınırlarının belli olduÄŸunu ve yaklaşık 2 yıl önce üzerinde mutabık kalınan sınırlar ve Türk askeri gözlem noktalarının bulunduÄŸu yerlerin açık ve net bir ÅŸekilde ortaya konulduÄŸunu anımsatan Kalın, şöyle devam etti:
“12 askeri gözlem noktamız da bu harita esas alınarak buralara konuÅŸlandırılmıştır. Dolayısıyla burada empoze edilen ÅŸartları, birtakım zorlamaları ‘sahanın deÄŸiÅŸen ÅŸartları’ diye takdim etmenin bizim açımızdan kabul edilebilir olmadığını ifade etmek istiyorum. Sahanın gerçekleri öncelikle hepimizin üzerinde mutabık kaldığı Soçi mutabakatıdır. İkincisi oradaki askeri gözlem noktalarımız, onların güvenliÄŸidir. Üçüncüsü mültecilerin ve sivillerin durumudur. Dördüncüsü de tabii ki Suriye’de devam eden ama maalesef rejimin sabotajları nedeniyle bir türlü ilerleme kaydedemediÄŸimiz siyasi süreçtir. Sahanın gerçeklerini bu ÅŸekilde konumlandırmak daha isabetli olacaktır. Zira Türkiye’nin, Suriye’nin veya bir baÅŸka ülkenin bir karış toprağında gözü yoktur. ‘Burası Suriye devletinin, rejiminin topraklarıdır. Tabii ki istediÄŸi ÅŸekilde buralarda operasyon yapabilir.’ argümanının bizim açımızdan da bir geçerliliÄŸi olmadığını ifade etmek istiyorum.”
“Askeri gözlem noktalarının yerinin deÄŸiÅŸmesi söz konusu deÄŸil”
Suriye’de yüz binlerce insan öldürülürken, milyonlarca insan mülteci haline gelirken Türkiye’nin ya da uluslararası toplumun eli kolu baÄŸlı bir ÅŸekilde oturmasının, hiçbir ÅŸey olmuyormuÅŸ gibi davranmasının tasavvur ve tahayyül edilemeyeceÄŸini vurgulayan İbrahim Kalın, “Biz burada hem insani hem siyasi manada üzerimize düşen sorumluluÄŸu yerine getirdik, getirmeye de devam edeceÄŸiz. Sayın CumhurbaÅŸkanımız geçen hafta TBMM Grup Toplantısı’ndaki hitabında rejime çok açık, net bir ÅŸekilde mesajlarımızı iletmiÅŸtir. Askeri gözlem noktalarımız yerlerinin deÄŸiÅŸmesi söz konusu deÄŸildir. Buranın korunması ve sivillerin muhafaza edilmesi için de bu bölgeye askeri tahkimat ve sevkiyatımız da devam edecektir.” ÅŸeklinde konuÅŸtu.
Kalın, “Askerlerimize yönelik herhangi bir saldırı, taciz söz konusu olduÄŸunda geçen haftalarda olduÄŸu gibi bundan sonra da cevabın en sert ÅŸekilde verileceÄŸinden kimsenin en ufak bir şüphesi yahut tereddüdü olmasın.” dedi.
Libya meselesi
Libya meselesinin de bir diğer uluslararası önemli konu olduğunu bildiren Kalın, şunları kaydetti:
“BirleÅŸmiÅŸ Milletler çatısı altında devam eden Berlin sürecine baÄŸlılığımızı devam ettiriyoruz. Bu çerçevede geçen hafta DışiÅŸleri Bakanımız Mevlüt Bey’in Münih Konferansı marjında ilgili bakanlarla bir takip toplantısı gerçekleÅŸti, kendisi birçok ikili görüşmede yaptı. Buradaki duruÅŸumuzla son derece net, uluslararası toplumun ve BM’nin tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti çerçevesinde Libya halkının yanında yer almaya devam edeceÄŸiz. Bu çerçevede Berlin Konferansı’nda alınan ateÅŸkes ve siyasi, askeri komitelerin toplanması kararlarına da tam destek verdiÄŸimizi ifade etmek istiyorum. Fakat maalesef BM’nin önerdiÄŸi ve ülkelerin üzerinde mutabık kaldığı bu yol haritası, Hafter tarafından her gün ihlal edilmeye, delinmeye, sabote edilmeye devam etmektedir.
Hafter tarafına halen ve bütün bu kararlara raÄŸmen askeri yardım devam etmektedir. Orada milis güçler, lejyoner güçler, paralı askerler farklı isimler altında sahada bu ateÅŸkes sürecini sabote etmeye devam etmektedirler. Yine Hafter tarafının bütün Libya’ya, Libya halkına, Libya ekonomisine zarar veren, petrol yataklarını bloke etme durumu da devam etmektedir. Bu hoyratça tavra, bu haydutça tavra, bu şımarık tavra uluslararası toplumun sessiz kalması elbette düşündürücü.”
AB’nin Libya’ya silah ambargosunu denetlemesiyle ilgili haberler
Son iki gündür Avrupa BirliÄŸi’nin Libya’da silah ambargosunun denetlenmesiyle ilgili bir operasyon baÅŸlatacağına dair de birtakım haberler çıktığını anımsatan CumhurbaÅŸkanlığı Sözcüsü Kalın, ÅŸu deÄŸerlendirmede bulundu:
“Burada ÅŸu hususun altını da çizmemiz gerekiyor; öncelikle BirleÅŸmiÅŸ Milletler kararlarında açık ve net bir ÅŸekilde ifade edildiÄŸi gibi böyle bir denetimin ancak BM çatısı altında ve Ulusal Mutabakat Hükümeti ile istiÅŸare ve dayanışma içerisinde yapılması gerekmektedir. Bu baÄŸlayıcı bir kural olarak BM kararlarında yer almaktadır. İkinci önemli husus da öncelikle bu silahların ve milislerin ülkeye nereden girdiÄŸine çok net yakından bakılması gerekiyor.
Burada da özellikle doÄŸu ve güney bölgelerinin kontrol altına alınması gerektiÄŸini ifade etmek istiyoruz. Bilinen, malum yerlerden gelen askeri desteÄŸin, silah desteÄŸinin uçaklarla gemilerle ayrıca paralı askerlerin ne ÅŸekilde geldiÄŸini ve Libya sürecini askeri ve siyasi süreci nasıl baltaladığını da bütün uluslararası toplum görmektedir. Tabii ki burada özellikle BM olsun ilgili ülkeler olsun komÅŸu ülkeler olsun Cezayir gibi Tunus gibi ve sürece dahil olan diÄŸer ülkeler olsun artık bu ihlallerin sona erdirilmesi için gerekli adımları el birliÄŸi ile atmak durumundadırlar.”
“Virüsle mücadele konusunda Türkiye olarak gerekli tedbirleri aldık”
Toplantıda, koronavirüs konusunda SaÄŸlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sunum yaptığını ifade eden Kalın, bunun konuya iliÅŸkin bugüne kadar alınan tedbirler, atılan adımlar ve bundan sonrası ile ilgili kapsamlı bir sunum olduÄŸunu bildirdi.
Virüsle mücadele konusunda Türkiye olarak gerekli tedbirleri aldıklarını ve Türkiye’de ÅŸu ana kadar ciddi bir vaka ile karşılaşılmadığını dile getiren Kalın, bundan sonrası ile ilgili öngörünün de tedbirlerin etkili olmaya devam edeceÄŸi ÅŸeklinde olduÄŸunu belirtti.
Çin yönetiminin çok ciddi bir mücadele verdiğini, ciddi tedbirler aldığını ve süreci çok şeffaf bir şekilde yönettiğini ifade eden Kalın, olay ortaya çıktığı andan itibaren Çinli makamların iyi bir sınav verdiklerini söyledi.
Koronavirüs ile mücadele konusunda Çin hükümetinin yanında olmaya devam edeceklerini vurgulayan Kalın, şöyle devam etti:
“Bugüne kadar maske olsun, tıbbi malzeme olsun diÄŸer alanlarda bildiÄŸiniz gibi Çin’e gönderdiÄŸimiz birtakım yardımlar oldu. Bunların devamı da gelecek, CumhurbaÅŸkanımızın direktifiyle talimatıyla Çin makamları ile bu konuda yakın bir iÅŸ birliÄŸi içerisinde olmaya devam edeceÄŸiz.
Bu konuda vatandaÅŸlarımızın da soruları olursa herhangi bir soru iÅŸaretleri, endiÅŸeleri olursa SaÄŸlık Bakanlığımızın ilgili birimleriyle kendileri de derhal temas edebilirler. Umarız bazı tahminlere göre pik dönemi artık önümüzdeki günlerde gerçekleÅŸecek bu virüsün ve bu virüsle mücadelenin kısa sürede sonuçlanmasıdır. Bu çerçevede biz Türkiye olarak Çin ile Dünya SaÄŸlık Örgütü, diÄŸer paydaÅŸlarla yakın iliÅŸki ve temas içerisinde olmaya devam edeceÄŸiz.”
“FETÖ ile mücadeleyi sulandırmaya dönük bir giriÅŸim”
Toplantıda, FETÖ ile mücadele konusuyla ilgili de bir bahsin geçtiÄŸini ifade eden ve son günlerde FETÖ’nün siyasi ayağı baÅŸlığı altında devam eden tartışmaları hatırlatan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Baktığınız zaman bu tartışmanın kaynaklandığı yere, tartışıldığı zemine, yaptığı atıflara, birtakım imalara totalde bunun FETÖ ile mücadelenin güçlendirilmesinden ziyade FETÖ ile mücadeleyi sulandırmaya dönük bir giriÅŸim olduÄŸu ve bu mücadele üzerinden çeÅŸitli siyasi partilerin ve tarafların siyasi rant elde etme peÅŸinde olduÄŸunu görüyoruz. Åžunun altını açık ve net bir ÅŸekilde çizmekte fayda var, bugüne kadar 40 yıllık geçmiÅŸi olan bu terör örgütüyle en ciddi, en kapsamlı ve en kararlı mücadeleyi bu hükümet vermiÅŸtir, CumhurbaÅŸkanımız Tayyip ErdoÄŸan’ın liderliÄŸindeki ekipler vermiÅŸtir, bizzat kendisi bu mücadelenin bayraktarlığını yapmıştır, yapmaya da bundan sonra devam edecektir.
Bugüne kadar geçmiÅŸ dönemlerde 70’li, 80’li, 90’lı, 2000’li yıllarda bu örgütün devletimizin çeÅŸitli kurumlarına nasıl sızdığını, vatandaÅŸlarımızı, masum insanları, onların genç çocuklarını nasıl kandırdığını, dini inanç, hizmet, ihlas gibi kavramlar altında bu kılıfları kullanarak maalesef öncelikle din-i mübin-i İslam’a nasıl zarar verdiÄŸini, insanlarımızı nasıl birbirine düşürdüğünü, kutuplaÅŸtırdığını hepimiz gördük.”
FETÖ ile mücadelede el birliği vurgusu
Bu durumun 15 Temmuz’da kanlı bir darbe giriÅŸimi ile sonuçlandığını dile getiren Kalın, “Åžimdi burada yapmamız gereken el birliÄŸiyle millet olarak bütün milletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaÅŸlarının düşmanı olan bu terör örgütüne karşı hep birlikte el birliÄŸi içerisinde mücadele etmektir. Burada ‘senin tarafın benim tarafım’ tarzı ayrımlara gitmeden bu terör örgütünün izini, eserini, etkisini silecek, ortadan kaldıracak ve bir daha bu topraklarda neÅŸvünema bulmaması için hepimizin el birliÄŸi ile hareket etmesi gerekiyor.” diye konuÅŸtu.
Bu çerçevede yurt içinde ve yurt dışında bu mücadeleyi her safhada ve her satıhta kararlı bir şekilde bundan sonra da yürütmeye devam edeceklerini vurgulayan Kalın, şunları söyledi:
“Bundan hiç kimsenin en ufak bir şüphesi ve tereddüdü olmasın. Burada birlik ve beraberlik bu terör örgütüne karşı vereceÄŸimiz en önemli cevaptır. Bunun altını da özellikle çizmek istiyorum. Sayın CumhurbaÅŸkanımızın bu konudaki kararlılığının tam olduÄŸunu da ifade etmek istiyorum. Çünkü zaman zaman dediÄŸim gibi bu siyasi ayak veya iÅŸte ‘sen geçmiÅŸte bunu yaptın, sen ÅŸunu yaptın’ tarzı suçlamalarla ithamlarla bu mücadelenin sulandırıldığını, hedef saptırıldığını görüyoruz. Buna da en çok FETÖ terör örgütünün mensupları herhalde seviniyorlardır. Dolayısıyla biz burada bu terör örgütüne hiçbir ÅŸekilde prim vermeden, onları sevindirecek hiçbir eylemin içerisinde olmadan tek yürek, tek millet olarak bu terör örgütüne karşı kararlı mücadelemizi sürdüreceÄŸimizi de ifade etmek istiyorum.”
“Bu örgüt Türkiye Cumhuriyeti’nin tamamına düşmandır, bir kesimine deÄŸil”
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Kalın, CHP Genel BaÅŸkanı Kemal KılıçdaroÄŸlu’nun CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan hakkında dava açtığının hatırlatılması üzerine, “Tabii ki dava açabilir, yani bu onun bireysel hakkıdır.” dedi.
FETÖ ile mücadele samimi bir ÅŸekilde yapılacaksa bunun siyasi parti, mezhep, meÅŸrep, siyasi görüş, ideoloji ayrımı yapılmadan birlik beraberlik içinde hareket edilerek yapılması gerektiÄŸini anlatan Kalın, “Çünkü bu örgüt Türkiye Cumhuriyeti’nin tamamına düşmandır bir kesimine deÄŸil. GeçmiÅŸte birtakım çevreler bunlarla birtakım iliÅŸkilere girmiÅŸ olabilirler, biz bunun örneklerini gördük. Geçen hafta CumhurbaÅŸkanımız da bunları açık, net belgeleriyle görüntüleriyle hepsini ortaya koydu.” ÅŸeklinde konuÅŸtu.
“Bunları tekrar sunabiliriz, tekrar kendilerine hatırlatabiliriz.” ifadesini kullanan İbrahim Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu FETÖ terör örgütü ile mücadelede bir zaafa asla dönüşmemelidir. Bakın 17/25 yargı darbe giriÅŸimi ve sonrasında yaÅŸananları bir hatırlayın. O süreçte FETÖ’cülerin yanında kimler durdu, kimler onlara sahip çıktı? 15 Temmuz darbe giriÅŸimi olana kadar acaba kimler kimlerle… Bu çevreler ÅŸimdi CumhurbaÅŸkanımızı eleÅŸtiren, AK Parti’yi eleÅŸtiren çevreler ya da devletin bu konuda zaaf gösterdiÄŸini söyleyenler acaba ne tür gizli, açık, kapalı görüşmeler yaptılar? Kimlerle ne tür temaslar kurdular? Bunların hepsini tekrar tekrar konuÅŸabiliriz ama burada aslolan bu terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti’nin tamamına düşman olduÄŸu, baÅŸkalarının maÅŸası olduÄŸu, baÅŸkalarının dizaynını, planını hayata geçirmek için birer kukla olarak yetiÅŸtirildiÄŸi, kullanıldığı gerçeÄŸini asla gözden çıkartmayalım. Bunu dikkate almadığımız zaman bu siyasi polemikler aynı ‘bu darbe geliyor, Türkiye’de darbe olacak’ tartışmaları gibi bir hedef saptırmaya dönüşür.”
Son günlerde “Türkiye’de yeni bir darbe olacak, belli çevreler de rahatsızlıklar var’ ÅŸeklinde konuÅŸmaların yapıldığını anımsatan Kalın, “GeçmiÅŸte de bu tür ÅŸeyler çok denendi ama onlar Türkiye’nin vesayet altında yaÅŸadığı dönemlerdi. Bir gazete böyle bir manÅŸet attığında, ‘falan çevre rahatsız’ dediÄŸinde Türkiye’de birtakım belli çevrelerde hareketlenmeler olurdu. Çünkü o vesayet odaklarının elinde güçler vardı ama bakın hamdolsun son 16-17 yılda verilen mücadele neticesinde artık bu vesayet odakları güçlerini yitirmiÅŸtir. Milletin gücünün üzerinde hiçbir gücün olmadığını açık ve net bir ÅŸekilde görmüştür.” ifadesini kullandı.
“Türkiye’yi milletin gücünün üstünde güç tanımayan lider kadrosu yönetiyor”
Milletin gücünün üstünde baÅŸka bir güç tanımadığını söyleyen bir lider ve kadronun ÅŸu anda Türkiye’yi yönettiÄŸine dikkati çeken Kalın, ÅŸu deÄŸerlendirmeyi yaptı:
“Dolayısıyla bu vesayet odağı nereden gelirse gelsin, ister FETÖ olsun ister PKK terör örgütü olsun, ister yok ordunun, yargının, bürokrasinin, güvenlik bürokrasisinin, iÅŸ dünyasının, medyanın içerisinde olsun, nerede olursa olsun onlar hedeflerine asla ulaÅŸamayacaklardır. Bu tür söylemlerin Türkiye’de hedef saptırmak, vesayet odaklarıyla ve terörle mücadeleyi sulandırmak, gündemi deÄŸiÅŸtirmekten baÅŸka bir faydası olmayacaktır ama Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir ferdi, Türk Milleti olarak bu saptırmalara, bu oyalamalara da asla prim vermeyecektir, bunu da defalarca gösterdik.”
Milletin, 15 Temmuz gibi ağır bir darbe giriÅŸiminden sonra adeta küllerinden yeniden canlanarak ayaÄŸa kalktığını, o güne kadar uyguladığı projelerin hiçbirini aksatmadan teker teker hayata geçirmeye devam ettiÄŸini belirten Kalın, 3’üncü köprünün açılmasından, Fırat Kalkanı Harekatı’nın 15 Temmuz’dan birkaç ay sonra hayata geçirilmesine kadar her alanda bunu çok net bir ÅŸekilde gördüklerini söyledi.
Sözcü Kalın,şunları kaydetti:
“15 Temmuz ile ilgili davalar baÅŸladığında ordu içindeki FETÖ’cü yapılanmalar temizlenmeye baÅŸladığında da belli çevreler ‘Türkiye artık askeri gücünü yitirmiÅŸ, NATO içinde eski etkinliÄŸini kaybetmiÅŸ bir ülke haline gelecek çünkü bu kadar iÅŸte komutanı, askeri görevden aldığınız zaman Türkiye askeri anlamda asli görevlerini yerine getiremeyecek, Türk ordusu zaafa uÄŸrayacak’ diye birtakım söylemlerin ileri sürüldüğünü de biz gördük. Tam tersi oldu, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tür urlardan, bu tür hastalıklı yapılardan, zihniyetlerden temizlendikçe asli görevine döndü, daha etkin, daha kararlı, sahada netice alan bir silahlı kuvvetler haline geldi, bir ordu haline geldi.”
Bunun somut neticelerini Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekatları ve PKK ile mücadelede gördüklerini dile getiren Kalın, şu ifadelere yer verdi:
“GeçmiÅŸe doÄŸru baktığınızda PKK ile mücadele olsun, FETÖ ile olsun, DHKP-C, DEAÅž ve benzeri terör örgütleriyle mücadelede askeri imkan ve kabiliyetler anlamında ‘elimizde birçok imkan bulunduÄŸu halde neden netice alınamıyor’ diye sorduÄŸunuzda bu tür yapıların içeride ne tür kumpaslar kurduklarını, ne tür oyalamalar yaptıklarını, siyasi iradenin direktiflerini nasıl boÅŸa çıkarttığını defalarca gördük, geriye doÄŸru bunları okuduÄŸunuz zaman. Bunlardan temizlendikçe Türk Silahlı Kuvvetleri de bugün asli görevine, misyonuna, vazifesine geri dönmüştür ve çok daha etkin bir ÅŸekilde Türkiye Cumhuriyeti topraklarını korumak için gece gündüz mücadele vermektedir.
Bugün vatandaÅŸlarımız müsterih olsunlar. EÄŸer biz bugün ÅŸehirlerimizde, Türkiye’nin dört bir tarafında, doÄŸusunda batısında, kuzeyinde güneyinde güven içerisinde yaşıyorsak bu kahraman askerlerimizin, her kademeden askerimizin, erimizin, komutanımızın verdiÄŸi mücadele sayesinde olmaktadır. Dolayısıyla bu tezkiye hareketi, bu temizlenme hareketi Türk Silahlı Kuvvetlerini de daha güçlü kılmıştır. Dolayısıyla burada bu konuları tartışırken iÅŸte ‘darbe olacak, darbe gelecek, belli çevreler rahatsız harekete geçecekler’ türü söylemler geldiÄŸinde bunların kaynağına bakmak lazım. Kimler tarafından ne ÅŸekilde yönlendirildiÄŸine bakmak lazım. Türkiye Cumhuriyeti burada 15 Temmuz darbe giriÅŸimini püskürtmüş bir millet olarak bundan sonra kimden hangi saikle gelirse gelsin hiçbir darbe giriÅŸimine asla prim vermeyecektir. Bunu da net bir ÅŸekilde ifade etmek isteriz.”
“Gezi olaylarının Türkiye’ye zarar verdiÄŸini asla akıldan çıkarmayalım”
İbrahim Kalın’a, 11’inci CumhurbaÅŸkanı Abdullah Gül’ün bir gazeteye verdiÄŸi demeçte “Gezi Parkı olayları ile gurur duydum” ifadesini kullandığı, ardından Gezi Davası’nda kararın açıklandığı, ABD’nin Ankara BüyükelçiliÄŸinden de “Davayı yakından takip ettik, kararı memnuniyetle karşılıyoruz” ÅŸeklinde deÄŸerlendirme yapıldığı belirtilerek, “Tüm bu süreci nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz? Sayın CumhurbaÅŸkanı’nın Gezi kararına iliÅŸkin deÄŸerlendirmesi oldu mu?” soruları yöneltildi.
Mahkemenin Gezi davasıyla ilgili kararının yargı sürecinin bir aşamasını teşkil ettiğini aktaran Kalın, bununla ilgili yorum yapmanın doğru olmadığını söyledi.
“Gezi olaylarıyla ilgili iÅŸin hukuk, dava ve mahkeme meselelerinin yanında bir kere bir kalkışma olarak bu ülkeye verdiÄŸi zararı da unutmamamız lazım.” diyen Kalın, vandallıktan siyasi kutuplaÅŸmaya, Türkiye’nin gündemine birtakım son derece ayrıştırıcı söylemlerin sokulmasına kadar neler yaÅŸandığının hatırlanmasını istedi.
Son günlerde Gezi meselesi üzerinden tarihi, geçmiÅŸi yeniden okumaya dönük birtakım giriÅŸimler yapıldığını gördüklerini ifade eden Kalın, “Sayın CumhurbaÅŸkanı, Sayın Gül, gurur duyabilir. Bu kendi deÄŸerlendirmesidir. Bizim açımızdan baÄŸlayıcı bir tarafı yok. Kendi görüşüdür. O dönemde de zaten kendisi görevdeyken de bu konuyla ilgili birtakım deÄŸerlendirmeleri vardı, farklı düşünceleri vardı ama geldiÄŸimiz nokta itibarıyla baktığımızda, bir bütün olarak okuduÄŸunuzda Türkiye’nin o dönemde çok zor bir süreçten geçtiÄŸini ve o sürecin bir bütün olarak Türkiye’ye zarar verdiÄŸini asla akıldan çıkarmayalım.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.
Abdullah Gül’ün, Hulusi Akar ve kendisi tarafından ziyaret edilmesine iliÅŸkin ifadelerine de deÄŸinen Kalın, ÅŸunları kaydetti:
“Åžunu ifade edeyim, burada ‘Geldiler, bizi dinlediler ve gittiler’ ÅŸeklinde birtakım deÄŸerlendirmelerin yapıldığını üzüntüyle görüyorum. YaÅŸanan gerçeklik bu deÄŸil. Yani daha önce de ben bunu söylemiÅŸtim, biz oraya kendisi ile olan hukukumuza binaen kimseden herhangi bir talimat ya da direktif almadan gittik, fikir alışveriÅŸinde bulunduk. O süreç, adaylık süreci, seçim süreci, diÄŸer bölgesel konularla ilgili uzun görüşmelerimiz oldu. İki tarafın da görüşlerini açık, samimi, dürüst bir ÅŸekilde dile getirdiÄŸi bir müzakere, bir görüşme, bir ziyaret oldu. Åžimdi bunu baÅŸka yerlere çekmek, ‘Geldiler, ben de ÅŸunları ÅŸunları söyledim ve onları gönderdim’ tarzı bunu ifade etmek, yaÅŸanan gerçeklikle uyuÅŸmadığı gibi hukukumuzla da çok baÄŸdaÅŸmamaktadır.”
Ziyareti kişisel hukuklarına binaen kaygılarını paylaşmak amacıyla gerçekleştirdiklerine değinen Kalın, şöyle devam etti:
“Bunu o dönemde de hatırlarsanız çok baÅŸka yerlere çekenler oldu. Yok helikopter bahçesine inmiÅŸ de ültimatom vermiÅŸiz de iÅŸte gitmiÅŸiz, basmışız da falan filan gibi birtakım film senaryoları da yazıldı. İşin hakikati elbette böyle deÄŸil. Biz o dönemde kendi fikrimizce, kanaatimizce, acizane doÄŸru gördüğümüz, bildiÄŸimiz ÅŸeyleri paylaÅŸmak için oraya gittik. Görüşlerimizi de ifade ettik. Daha sonra da süreç zaten bildiÄŸiniz gibi ilerledi. Seçim oldu, CumhurbaÅŸkanımız (Recep Tayyip ErdoÄŸan) yeniden cumhurbaÅŸkanı olarak seçildi. Dolayısıyla o tarihi de böyle yeniden okuyarak, yeniden inÅŸa ederek bugünkü siyasi konjonktüre ya da ÅŸimdi kendilerinin yeni yeni giriÅŸtikleri siyasi sürece uygun hale getirmeye çalışmak dediÄŸim gibi bizim açımızdan hem yaÅŸanan gerçeklikle uyum arz etmemektedir hem de bu iliÅŸkiler açısından daha hassas deÄŸerlendirmelerin gerektirdiÄŸini bize hatırlatan bir yaklaşım tarzıdır.”
“Bizi baÄŸlayan bir ÅŸey deÄŸil”
Burhan Kuzu’nun yargı üzerinde baskı yaptığına dair iddialar sonrasında CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ile görüşüp görüşmediÄŸi, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın bir tepkisinin olup olmadığı, CumhurbaÅŸkanlığı bünyesinde iddialara iliÅŸkin inceleme yapılıp yapılmadığı sorulan Kalın, Kuzu’nun bu iddiaları reddettiÄŸini hatırlattı.
Kuzu’nun sosyal medya üzerinden cevaplar verdiÄŸini, itirazlarda bulunduÄŸunu, açıklamalar yaptığını dile getiren Kalın, şöyle konuÅŸtu:
“Bu tabii doÄŸrudan bizi baÄŸlayan bir ÅŸey deÄŸil. Bir politika kurulu üyesi olması hasebiyle buradaki eylemlerini CumhurbaÅŸkanlığına atfetmek elbette doÄŸru olmaz. Tabii ki geçmiÅŸte onun bir siyasi geçmiÅŸi de var, milletvekilliÄŸi dönemi vesaire de var. Bununla ilgili kendi açıklamalarını kendisi zaten yapıyor. Bununla ilgili de bildiÄŸiniz gibi ‘yargıya baskı yapıldı mı’ diye İstanbul baÅŸsavcılığında bir soruÅŸturma baÅŸlatıldı. Benim ÅŸu anda söyleyebileceÄŸim, söz yargıda. Hakikat neyse, gerçekler neyse yargı süreci sonunda ortaya çıkartılması herkesin menfaatine olacaktır.”
“Görüşmeler devam edecek”
“Rus heyetiyle yapılan İdlib görüşmelerinde Soçi Mutabakatının güncellenmesine iliÅŸkin ya da eski sınırlara dönüşe iliÅŸkin bir adım var mıdır? Heyetler arası görüşmelerde yeni bir tarih olacak mı? Liderlerin bir görüşmesi olacak mı? İdlib sahasındaki duruma iliÅŸkin Türkiye’nin NATO’yu çağırması, NATO ile bir iletiÅŸime geçmesi mümkün müdür?” sorularına karşılık Kalın, “Åžu ana kadar müzakerelerden bizi tatmin edici bir sonuç çıkmamıştır. Bize sunulan kağıdı ve haritayı biz kabul etmedik. Aslında üç aÅŸağı beÅŸ yukarı geçen hafta Ankara’da bize sundukları kağıt ve harita Moskova’da sundukları. Biz burada da bunu kabul etmeyeceÄŸimizi zaten ifade etmiÅŸtik. Tabii ki görüşmeler devam edecek. Bunları ancak müzakere yoluyla çözülecek ÅŸeyler. Zaten Astana süreci, Soçi süreci bunlar için var.” dedi.
Soçi Mutabakatının, askeri gözlem noktalarının belirlediÄŸi sınırların esas kabul edilmesinin ve derhal rejimin Rus destekli saldırılarını sona erdirmesinin kendileri için belirleyici çerçeve olduÄŸuna iÅŸaret eden Kalın, “Bu genel olarak Soçi Mutabakatıyla ilgili durum. Tabii bizim askerlerimiz ve sivillerle ilgili de çok hassas bir süreçten geçtiÄŸimizi ifade etmek istiyorum. Burada bütün taraflara – bu anlaÅŸmanın garantörü olan tarafları da dahil ederek söylüyorum – bizim askerlerimize yönelik bir saldırı gerçekleÅŸirse burada, ‘Kim yaptı, ÅŸu mu yaptı, bu mu yaptı’ diye bir ÅŸeye girmeden gerekli cevap en sert bir ÅŸekilde verilecektir. Umarım böyle bir durumla karşılaÅŸmak zorunda kalmayız.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.
NATO konusundaki sorulara da yanıt veren Kalın, şunları kaydetti:
“Formel olarak NATO’nun davet edilip edilmemesinden bağımsız olarak burada uluslararası topluma biz çaÄŸrımızı yineliyoruz. Türkiye’ye sadece teÅŸekkür etmek, Türkiye’yi takdir etmek, ‘yaptıklarınızdan dolayı sizi alkışlıyoruz, sizi onaylıyoruz’ demek yeterli deÄŸildir. İdlib meselesi sadece Türkiye’nin meselesi deÄŸil. Bugün eÄŸer biz bu hattı tutmazsak yarın İdlib’in tamamı gidecektir. 3-3,5 milyona yakın insan orada rejimin insafına bırakılmak durumunda kalacaktır. Biz tabii ki buna müsaade edemeyiz. Öte yandan Türkiye üzerindeki mülteci baskısının giderek arttığını da not etmemiz gerekiyor.”
Türkiye’de 4 milyona yakın Suriyeli mülteci bulunduÄŸunu anımsatan Kalın, imkan ve kabiliyetler çerçevesinde onlara her türlü desteÄŸin verilmeye devam edeceÄŸini anlattı.
Bunun temel gerekçesinin insani olduğunu dile getiren Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim orada bir siyasi hesabımız yok. Suriye’nin toprağında gözümüz yok. Suriye’nin olmayan petrollerini ele geçirmek gibi bir hedefimiz yok. Böyle bir kaygıyla hareket etmiyoruz. Biz savaÅŸtan kaçan, varil bombalarından, kimyasal silahlardan kaçan bu insanlara gönüllerimizi açtık. Onları ÅŸu anda İdlib tarafında korumak için de elimizden gelen bütün gayreti gösteriyoruz, göstermeye de devam edeceÄŸiz. Ama dünyanın hala bu olup biten karşısında harekete geçmemesi tabii ki kabul edilebilir bir ÅŸey deÄŸil. Aynı sorumluluÄŸu onlar da paylaÅŸmaktadırlar. Bugün BM’den gelen ateÅŸkes çaÄŸrısı elbette yerinde bir çaÄŸrıdır ama bunu sahada kimin uygulayacağı, kimin bunun takibini yapacağı konusu ortada kalmamalıdır. Aksi halde rejim ‘Demek ki Türkiye dışında bu sürece yani İdlib ile ilgili saldırılara, sivillerin öldürülmesine kimsenin bir itirazı yok’ deyip bundan cesaret alarak bundan sonra da katliamlarına devam edecek demektir.
Bu kadar insan öldü, bakın Suriye krizi, ‘uluslararası toplum siyasi anlamda, insani anlamda, mülteciler anlamında ne yaptı’ dediÄŸinizde ortada gerçekten yüz kızartıcı bir tablo var. Yani insan haklarından, insanın onurundan, ÅŸerefinden yaÅŸama hakkından vesaireden bahseden Avrupalılar, Batılılar maalesef, ölenler, öldürülenler, denizlerde donarak ya da boÄŸularak ölenler Suriyeli olduÄŸunda, DoÄŸulu olduÄŸunda Orta DoÄŸulu olduÄŸunda nedense bu deÄŸerlerini bir anda unutuveriyorlar. Åžimdi yeni bir kriz kapımızda. Yani bu konuda herhalde uluslararası toplumun çok daha fazla büyük bir çaba içerisinde olması ve rejimi mutlaka bir ÅŸekilde durdurması gerekiyor. Biz ‘illa NATO gelsin, savaÅŸ açsın’ demiyoruz, ‘Rusya’yla kötü olalım’ demiyoruz ama el birliÄŸiyle rejimin bu ihlallerinin bu ilerlemesinin mutlaka durdurulması gerekiyor.”
“CumhurbaÅŸkanımız bir risk alarak 50 artı 1 gibi bir çıta koydu”
Kalın, Türkiye CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan baÅŸkanlığında CumhurbaÅŸkanlığı Külliyesi’nde yapılan kabine toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
11. CumhurbaÅŸkanı Abdullah Gül’ün CumhurbaÅŸkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili açıklamalarına dair soru üzerine Kalın, ÅŸunları söyledi:
“CumhurbaÅŸkanlığı sistemi, parlamenter sistem konusu çok uzun uzun tartışıldı. Sayın Gül’ün bu konuda farklı bir görüşü olabilir. DiÄŸer siyasi partilerin de bu konuda farklı deÄŸerlendirmeleri olabilir. Demokratik çoÄŸunluk ve müzakereci demokratik kültür içerisinde bunu memnuniyetle karşılarız. Bir tartışma konusudur. Ama bu tartışma yapıldı. Referanduma gidildi ve bu yeni sisteme geçildi. Kendilerinin ileriye dönük böyle bir düşüncesi, böyle bir vaadi olabilir. Buna karar verecek olan milletin kendisidir. CumhurbaÅŸkanımız aslında kendi siyasi geleceÄŸi açısından, kendi siyasi partisinin geleceÄŸi açısından bir risk alarak 50 artı 1 gibi bir çıta koydu. Biz bu sisteme geçtik.”
Ardından referanduma gidildiÄŸini ve milletin bu sisteme geçilmesi yönünde irade beyan ettiÄŸini hatırlatan Kalın, ÅŸu anda Türkiye’nin bu sisteme göre yönetildiÄŸini vurguladı.
“Dolayısıyla bunu tartışmaya açabilirler. Kendilerinin ileride gücü yeterse böyle bir ÅŸey de yapabilirler.” diyen Kalın, “Ama milletin konuÅŸtuÄŸu, kararını verdiÄŸi, iradesini sandıkta yansıttığı, sistemin deÄŸiÅŸtiÄŸi bir dönemde tekrar tekrar bu konuyu açmak, ‘Bundan dolayı Türkiye iyi yönetilmiyor.’ gibi birtakım söylemler geliÅŸtirmek bizim ülkemizin siyasi, sosyolojik, toplumsal gerçekleriyle baÄŸdaÅŸmamaktadır.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, hem teorik hem pratik olarak kuvvetler ayrılığının en net şekilde ortaya konulduğu sistemin Başkanlık Sistemi olduğuna değinerek, şunları kaydetti:
“Dolayısıyla bu deÄŸerlendirmeleri, ilkesel olarak sistemin tartışılmasından ziyade birtakım siyasi arayışların bir devamı niteliÄŸinde görüyorum. Bu tartışmaları buraya çekmek suretiyle belki kendi siyasi müzakere yelpazelerini geniÅŸletmeye çalışıyor olabilirler. Bizim gündemimizde böyle bir sistem deÄŸiÅŸikliÄŸi söz konusu deÄŸil. CumhurbaÅŸkanlığı Hükümet Sistemi’ne göre bu ülke yönetilmektedir, millet bu konuda iradesini ortaya koymuÅŸtur. Bizim çabamız 2023 hedeflerine kenetlenmek suretiyle, bu tür suni gündemlerden uzak durarak, 2023 hedeflerine nasıl ulaÅŸabileceÄŸimize dair yoÄŸun bir çabanın içerisinde olmaktır. Bizim siyasi, ekonomik, kültürel, bölgesel, diplomatik hedeflerimizin ne olduÄŸu zaten CumhurbaÅŸkanımız tarafından en üst düzeyde her fırsatta ifade edilmektedir. Bu hedeflere kenetlenmek suretiyle, bu tür suni gündemlerden, asıl meseleyi saptıran konulardan uzak durarak yoÄŸun bir ÅŸekilde bu hedeflere kenetlenmiÅŸ durumdayız.”
“FETÖ’nün Türk ordusuna giriÅŸi 2000’li yıllarda baÅŸlamadı”
Kalın, emekli Genelkurmay baÅŸkanlarından Hilmi Özkök’ün ordudaki FETÖ mensuplarına yönelik deÄŸerlendirmeleriyle ilgili soruyu ise ÅŸu ÅŸekilde yanıtladı:
“Elbette o dönemde böyle bir yasa olmadığı için uygulama buna göre yapılmıştır. Fakat o dönemin karmaşık yapısını da tekrar hatırlamakta fayda var. Bir dönem biliyorsunuz bu ülkede hiçbir ayrım yapmadan, sadece dini hassasiyetleri olduÄŸu için yahut dini pratiÄŸi olduÄŸu için birçok insanın sadece Türk Silahlı Kuvvetlerinden deÄŸil, birçok kurumdan atıldığını, ayrımcılığa maruz bırakıldığını, haklarını ellerinden alındığını da hatırlamamız lazım. Dindar diye, eÅŸi kapalı diye, kendisi namaz kılıyor diye, içki içmiyor diye geçmiÅŸte bunları yaÅŸadık bu ülkede. FETÖ bu boÅŸluÄŸu kullanarak orduya da sızmış olabilir ama hatırlayın, FETÖ’nün Türk ordusuna giriÅŸi 2000’li yıllarda baÅŸlamadı, AK Parti döneminde baÅŸlamadı. Bu ta 70’li yıllarda baÅŸladı, 80’li yıllarda baÅŸladı. Åžimdi bütün bu süreci gözardı edip, konuyu bir ÅŸekilde AK Parti’ye, CumhurbaÅŸkanımıza baÄŸlamak da gene tarihi gerçeklerle baÄŸdaÅŸmıyor. O dönemde belli komuta kademelerine gelen askerler 2 yılda mı geldiler oraya, 3 yılda mı geldiler? Askeri okullara girdiler, buralarda eÄŸitimler aldılar, o hiyerarÅŸi içerisinde yükselerek kıdem kazandılar.”
FETÖ yapılanması
Ordudaki FETÖ yapılanmasının 3-5 yılda değil, 20-30 yılda gerçekleştiğine dikkati çeken Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“O dönemde irticayla mücadele baÅŸlığı altında dindar insanlara dönük çok ağır baskıların uygulandığını hepimiz gördük. Sadece dindar insanlara karşı da deÄŸil, o dönemki devlet aklının, devlet zihniyetinin düşman olarak gördüğü, bölücü, ayrımcı, gerici vesaire diye gördüğü her kesime karşı. Kimi dini gruplara kimi etnik gruplara kimi siyasi gruplara karşı çok büyük baskıların yapıldığı dönemler de oldu. İnsanların en temel vatandaÅŸlık haklarının ellerinden alındığı zamanlar da yaÅŸandı. Bu irticayla mücadele baÅŸlığı altında o dönemde de yürütülen birtakım faaliyetler vardı ama o baÅŸlık altında bir sürü masum insanın da haksızlığa uÄŸradığını biz pek çok defa gördük. Dolayısıyla bu fotoÄŸrafı bir bütünlük içerisinde okumamız gerekiyor.
Yani birisinin kendi ana dilini konuÅŸtu diye bölücü ilan edildiÄŸi dönemler oldu, dinini yaşıyor diye gerici vesaire diye ilan edildiÄŸi dönemler de oldu. Hamdolsun geride kaldı. Bugün Türkiye’de kimse dini inancından, etnik kökeninden, konuÅŸtuÄŸu dilden, yaÅŸam tarzından, siyasi görüşünden, geldiÄŸi bölgeden dolayı ne bir kovuÅŸturmaya uÄŸrayabilir ne bir ayrımcılığa tabi tutulabilir. Bunun karşısında önce devlet sonra bu milletin akıl ve vicdan sahibi bütün bireyleri dimdik dururlar ve hamdolsun bu dönemde böyle olmuÅŸtur. Bu konuda da bizim en ufak bir tereddütümüzün bundan sonra da olmayacağını tekrar ifade etmek isterim.”
“Lavrov’a eksik ya da yanlış bilgi verilmekte”
Rusya DışiÅŸleri Bakanı Sergey Lavrov’un İdlib ile ilgili Türkiye’ye yönelik sözlerinin anımsatılması üzerine Kalın, ÅŸu deÄŸerlendirmeyi yaptı:
“Sayın Lavrov’un açıklamaları sahadaki gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan açıklamalar. Bunları geçen hafta gelen Rus heyetiyle de haritalar üzerinden açık ve net ÅŸekilde konuÅŸtuk. Belli ki Sayın Bakan’a eksik ya da yanlış bilgi verilmektedir. Åžimdi onların iddiası, burada bunu da tavzih etmek isterim. Özellikle Hmeymim’de bulunan Rus askeri üslerine dönük saldırıların olduÄŸu ÅŸeklinde. Bize birtakım rakamlar veriyorlar, ÅŸu kadar saldırı oldu, bu kadar drone saldırısı oldu. Biz onlara iki tane temel soru soruyoruz, bir, bu saldırılarda ölen var mı? Yok. İki, bu saldırılar Hmeymim bölgesine geliyorsa siz neden Halep’in doÄŸusunda ve hemen Halep’in güneyinde bu kadar büyük askeri operasyon yapıyorsunuz?”
Hmeymim’in İdlib’in güneybatısında olduÄŸuna iÅŸaret eden İbrahim Kalın, sözlerine şöyle devam etti:
“Bizim kuÅŸatma altına alınan, taciz ateÅŸine maruz kalan askeri gözlem noktalarımız ise İdlib’in güneydoÄŸusunda. Arada çok büyük mesafe var. Rejimin son 6-8 aydır devam eden askeri harekatının çok büyük bir kısmı da Hmeymim bölgesinde. Yani İdlib’in güneybatısında deÄŸil İdlib’in güneydoÄŸusunda ve özellikle de kuzeye doÄŸru Halep bölgesinde gerçekleÅŸiyor. Buradan Hmeymim’e herhangi bir saldırı vesaire söz konusu deÄŸil. Bunu bir bahane olarak kullandıkları çok açık anlaşılıyor. Bunu daha önce de kendilerine söyledik. Bu konuda uyarılarımızı da yaptık. Tekrar ediyorum, oradaki durumun korunması için Soçi mutabakatına derhal geri dönülmesi gerekiyor.
Biz askeri gözlem noktalarımızı bulundukları yerlerde muhafaza etmeye devam edeceÄŸiz, onları sevkiyat ile tahkimat ile güçlendirmeye de devam edeceÄŸiz. Burada teröristlerin korunması, teröristlerin bizim askeri gözlem noktalarımızı kullanarak Rus güçlerine bir saldırı yapması söz konusu deÄŸildir. Bunu çok açık ve net söylüyorum. Oradaki harekat, rejimin yaptığı bu ihlaller sadece ve sadece daha fazla grupların radikalleÅŸmesine, radikal olanların terörize olmasına hizmet edecektir. Bu gerçeÄŸi de gözden kaçırmasınlar. Bütün dünya da orada olup biteni açık ve net ÅŸekilde görüyor.”
Gazetecilerin yıpranma hakkı çalıştayda konuşulacak
Kalın, Anayasa Mahkemesinin gazetecilerin yıpranma hakkını kaldıran kararıyla ilgili soruya, şu yanıtı verdi:
“Bu çerçevede Bakanlık tabii ki bir çalışma yapacak. Özellikle ve basın meslek mensuplarının haklarının iyileÅŸtirilmesi konusunda İletiÅŸim BaÅŸkanlığımızın 1-2 hafta içerisinde bir çalıştayı olacak. İlgili bütün tarafları, paydaÅŸları bir araya getirerek, bu konuyu detaylı ÅŸekilde ele alacak. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımızla da konuÅŸtum. Bu konuda bir çalışma yapacaklar. Basın mensuplarının herhangi hak maÄŸduriyetine uÄŸramaması için neler yapılabilir, bunları da detaylı ÅŸekilde görüşecekler. Yani önümüzde bir zaman dilimi var. Umarım bu süre içerisinde hem gazetecileri hem iÅŸverenleri hem kamuoyunu tatmin edici bir çözüme ulaÅŸmak mümkün olacaktır.”
Libya’da Hafter güçlerinin dün Trablus’a yönelik roketli saldırısının toplantıda gündeme gelip gelmediÄŸinin sorulması üzerine Kalın, “Bu konu gündeme geldi. Bir taciz ateÅŸi oldu. İsabetsiz bir atıştı. Derhal misliyle ve fazlasıyla karşılık verildi. Bu dün gece gerçekleÅŸen bir hadise, o yüzden bizim karşılık vermemizden sonra da durumun son derece sakin olduÄŸunu ifade edebiliriz.” cevabını verdi.
Kaynak: AA