Enerjide lityum devrimi ve Türkiye’nin potansiyeli
Geleceğin petrolü veya beyaz altını olarak bilinen lityumun önemi gelişen teknolojilerle birlikte artmaya devam ediyor.
Geleceğin petrolü veya beyaz altını olarak bilinen lityumun önemi gelişen teknolojilerle birlikte artmaya devam ediyor. Özellikle son dönemde elektrikli otomobil ve otonom robotlara olan ilginin artması, bu makinelerin ihtiyaç duyduğu enerjinin depolama birimlerinin temel maddesi olarak lityumu ön plana çıkarıyor.
Türkiye bor cevherini lityuma dönüştüren Eti Maden, Lityum Karbonat Üretim Tesisini 2020 yılının Aralık ayının sonunda açtı. Yüzde yüz yerli araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) faaliyetinin sonucu olarak inşa edilen, rafine bor üretimi esnasında ortaya çıkan sıvı atıklardan lityum üretmesi planlanan pilot tesis, ilk etapta yıllık 10 tonluk üretim yapacak. Tam kapasiteyle devreye girdiği durumda tesisin, yıllık 600 tonluk bir üretim gerçekleştirerek Türkiye’nin lityum ihtiyacının yarısını karşılaması bekleniyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu yöntemle lityum üretiminin dünyada bir ilk olduğu ve sadece Eti Maden tarafından uygulandığını belirtiyor. 2020 yılı Ağustos ayında ise ASPİLSAN Enerji tarafından kurulacak olan, Türkiye’nin ilk lityum iyon pil üretim tesisinin inşaat sözleşmesi Kayseri’de imzalanmış ve gerekli hazırlıkların başladığı duyurulmuştu.
Yerli lityum üretiminin Türkiye ekonomisine etkisi
Dünya bor rezervlerinin yüzde 73’üne sahip olan Türkiye’de bor yatakları Balıkesir Bigadiç, Kütahya Emet ve Eskişehir Kırka’da bulunuyor ve bunlar belli oranlarda lityum içeriyor. Fakat geleneksel üretim metodu ekonomik olmadığı için, bugüne kadar bor atıklarındaki lityum değerlendirilmemişti. Eti Maden’de üç yıldır devam eden Ar-Ge faaliyetleri sonucunda, rafine bor üretimi esnasında ortaya çıkan sıvı atıklardan lityum üretilmesine başlanacak. Bu yöntemle, atıklardaki bor ve lityumu ayrıştırılarak lityum karbonat ve satılabilir bor ürünleri üretilecek. Eti Maden son yıllarda bor ürünlerinden temizlik malzemesi üreterek temizlik ürünleri piyasasında önemli bir yer edindi. Eti Maden Lityum Tesisi tam kapasite devreye girdiğinde yıllık 20 milyon dolara denk gelen lityum ithalatının önüne geçilmiş olacak. Türkiye 2002 yılında 730 bin ton olan bor ürünleri kurulu kapasitesini 2020 yılında 2 milyon 753 bin tona yükseltti.
Türkiye bor cevherini lityuma dönüştüren Eti Maden, Lityum Karbonat Üretim Tesisini 2020 yılının Aralık ayının sonunda açtı. Yüzde yüz yerli araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) faaliyetinin sonucu olarak inşa edilen, rafine bor üretimi esnasında ortaya çıkan sıvı atıklardan lityum üretmesi planlanan pilot tesis, ilk etapta yıllık 10 tonluk üretim yapacak.
Türkiye’de lityum üretilmesi elektrikli araçlar, elektrikli portatif aletler, küçük ev aletleri, tablet ve telefonlar başta olmak üzere tüm akıllı teknoloji bataryalarında atılım yapılması için bir başlangıç olabilir. Bir yandan elektrikli araçların yaygınlaşmasının, diğer yandan küresel ısınma nedeniyle devreye girmesi gereken çevreci politikaların ve karbondioksit salınımının azaltılmasını öngören sınırlamaların, Türkiye’de ve dünyada, depolanabilir ve daha çevre dostu bir enerji kaynağı olan lityuma olan talebi artırması bekleniyor. Türkiye hâlihazırda lityum ihtiyacının tamamını ithalat yoluyla karşılıyor ve Eskişehir’de açılan tesislerin tam kapasite devreye girmesi Türkiye’nin lityum ihtiyacının yarısının yerli üretimle karşılanması anlamına gelecek.
Geri dönüşüm odaklı ve sürdürülebilir üretim anlayışıyla hayata geçirilen lityum üretim tesislerinde mevcut atıklardan lityum üretilmesi planlandığı için, yeni atık depolama alanına duyulan ihtiyaç azalacak ve atık depolama maliyetinden yılda 1 milyon 300 bin dolarlık bir tasarruf sağlanacak. Ayrıca bu yöntemle yıllık 440 bin metreküp sıvı atığın işlenerek yüzde 90 oranında geri kazanılması planlanıyor. Atıklardan temiz su elde edilmesi de bu yatırımın diğer bir faydası olacak. Bor atıklarından lityum üretilmesinin Türkiye’ye pek çok avantaj sağlaması bekleniyor. Yeni bir istihdam alanı açılması, ülke içinde üretilen ve lityum kullanan cihazların yerlilik oranının artması, lityum ithalat masrafının düşmesi, geleceğin en değerli madeninin üretim teknolojisinin yakalanmış olması ve bu durumun inovasyon konusunda Türkiye’nin önünü açarak uluslararası rekabetçilikte elini güçlendirecek olması, lityum üretiminin ilk etapta sayılabilecek faydaları arasında. Ayrıca Avrupa basınında yer alan haberlere göre, Türkiye’de üretilecek elektrikli otomobillerin yerli pillerle çalışacak olması, Türkiye’nin elektrikli otomobiline ciddi bir fiyat avantajı da kazandıracak.
AB’de lityum konusundaki gelişmeler
2017 yılında hazırlanan Avrupa Birliği (AB) kritik hammadde listesinde, pil üretiminde kullanılan kobalt, doğal grafit ve silikon yer alırken 2020 yılı Eylül ayında güncellenen listeye lityum da girdi. AB için lityumun yakın gelecekte kilit bir rol oynayacağı ve bu nedenle sıfır emisyonlu hareketlilik için lityum arzının garanti altına alınması hakkında yazılan raporlar ve yapılan uyarıların bu güncellemede etkisi olduğu düşünülüyor. “Sıfır emisyonlu hareketlilik” kişilerin sıfır veya mümkün olan en az karbon salınımı ile hareket halinde olması şeklinde açıklanıyor. Bu bağlamda, yakın mesafelere yürüyerek veya bisikletle gidilmesi, araç kullanılacaksa da karbon salınımı olmayan elektrikli araçların tercih edilmesi gerekiyor.
2050 yılına kadar net sera gazı emisyonu olmayan, iktisadi büyümeyi kaynak kullanımından bağımsız olarak başarmayı hedefleyen, insan sağlığını ve yaşam kalitesini iyileştirmeyi, doğayı önemsemeyi ve kimseyi geride bırakmamayı planlayan “Yeşil Mutabakat” (The Green Deal) vizyonu ile birlikte değerlendirdiğimizde, AB’de lityum konusunda atılan adımların yeşil mutabakatın bir aşaması olduğunu ve yeşil mutabakat ile birbirini tamamladığını görürüz. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e göre Yeşil Mutabakat sadece hayat ve çevre kalitesini artırmakla kalmayacak, işletmeleri de daha yenilikçi yapacak.
Geri dönüşüm odaklı ve sürdürülebilir üretim anlayışıyla hayata geçirilen lityum üretim tesislerinde mevcut atıklardan lityum üretilmesi planlandığı için, yeni atık depolama alanına duyulan ihtiyaç azalacak ve atık depolama maliyetinden yılda 1 milyon 300 bin dolarlık bir tasarruf sağlanacak. Ayrıca bu yöntemle yıllık 440 bin metreküp sıvı atığın işlenerek yüzde 90 oranında geri kazanılması planlanıyor.
Diğer yandan AB 2017 yılında Avrupa Pil İttifakı’nı (European Battery Alliance) kurmuştu. Bu ittifakın amacı, düşük emisyonlu hareketlilik sağlamanın yanı sıra, birliğin enerji depolama kapasitesini ve Avrupa’nın ekonomik stratejisi için çok önemli olan pil teknolojisi ve üretim kapasitesini artırmak olarak açıklandı. İttifakın kurulduğu 2017 yılında Avrupa’da neredeyse hiç pil hücresi üretimi yoktu ve AB’nin payı dünya pazarının yaklaşık yüzde 3’ünü oluşturmaktaydı; dolayısıyla yabancı tedarikçiye bağımlı bir AB resmi ortaya çıkmaktaydı. Avrupa Pil İttifakı 2025 yılına kadar AB’deki pil üretiminin iç talebi karşılamasını sağlamayı hedefliyor. İttifak 440 aktörün endüstriyel katılımını ve yaklaşık 100 milyar avro yatırım taahhüdünü şimdiye kadar sağlamış durumda. AB kıta içinde pil hücreleri için gerekli hammaddelerin işlenmesinden üretime ve geri dönüşüme kadar uzanan entegre bir değer zinciri oluşturmayı planlıyor ve bunun için 17 Mayıs 2018’de Bataryalar İçin Stratejik Eylem Planı’nı yayımladı.
Dünya’da lityum konusunda neler oluyor?
Lityum ve pil üretimi konusunda harekete geçen ülkeler, genelde sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi konusuna da vurgu yapıyorlar. Temiz enerji, düşük emisyonlu hareketlilik, artırılmış bir enerji depolama kapasitesi ve en az atıkla üretimi sağlayabilmek, bu bütünün parçaları olarak yansıtılıyor. Almanya pillerle ilgili projelere yaklaşık 3 milyar avro tutarında finansman sağlıyor. Yakın gelecekte Avrupa, bu alanda en yenilikçi ve çevre dostu pil hücrelerini üretmeyi ve değer zinciri boyunca on binlerce yeni iş imkânı yaratmayı hedefliyor. Avrupa’da Portekiz, Çek Cumhuriyeti ve İskandinav ülkelerinde bol lityum rezervleri olsa da, lityumu rafine edecek tesisler olmadığı için, Avrupa’da çıkarılan lityum işlenmek için Çin’e gönderiliyor. Avrupa Pil İttifakı devreye girdiğinde Avrupa pil konusunda Asya’nın beş yıl gerisindeydi. Ancak 2017 yılından beri Avrupa çok hızlı çalışarak bu açığı kapatmaya başladı.
Geleceğin en önemli hammaddesi olan lityum konusunda Çin de boş durmuyor. Bir yandan dünyanın lityum yataklarının yarısına sahip olan Güney Amerika’daki lityum şirketlerini satın alırken bir yandan da lityum zengini ülkelerdeki şirketlerle Madencilik Şirketleri Birliği’ni kurarak bu piyasadaki pozisyonunu kuvvetlendiriyor. Çin aynı zamanda hammadde kaynaklarını garanti altına almakla yetinmeyerek pil üretim kapasitesini de artırıyor. Şu an vizyon olarak dünyanın en büyük batarya üreticisi olmayı hedefleyen birden fazla Çinli şirket var. 2013 yılında dünyadaki lityum iyon pil üretim kapasitesinin yüzde 50’sine sahip olan Çin, 2018 yılında toplam kapasitenin yüzde 60’ını kontrol etmeye başladı.
Teknolojik ve çevresel yönelimler dikkate alındığında, pil üretimi ve bunun için gerekli lityum, bağımsız bir sanayiye sahip olmak için elzem olan çok stratejik bir ürün olma yolunda hızla ilerliyor. Geçmişte petrolün ambargo ve arz/fiyatlandırma politikalarıyla stratejik bir silah olarak kullanılması gibi, gelecekte de otomobillerden otonom robot ve makinelere kadar birçok alanda kullanımı zorunlu olan lityum madeni benzer bir silah olarak pek tabii kullanılabilir. Bütün bu gelişmelere bakıldığında, Türkiye’nin doğru zamanda doğru yatırımları yapmış olduğunu görüyoruz. Geleceğin en önemli pazarlarından birinde yer alma yarışına erkenden dahil olmak ve ileri teknoloji ürünlerini temiz ve sürdürülebilir bir şekilde üretme kapasitesi yaratmak, Türkiye’yi ileriye taşıyacak vizyoner hamlelerdir.
[Türk-Alman Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı olan Prof. Dr. Elif Nuroğlu uluslararası iktisat, yerçekimi modeli, ampirik uluslararası ticaret, ekonometrik modellemeler, ampirik makroekonomi, yapay sinir ağları ve fuzzy yaklaşımlar alanlarında çalışmaktadır]
Kaynak: AA