‘(Heniyye suikastı) Barış görüşmelerindeki muhatabın böyle alçak saldırıya uÄŸraması, barışa yapılmış bir saldırı’

'(Heniyye suikastı) Barış görüşmelerindeki muhatabın böyle alçak saldırıya uğraması, barışa yapılmış bir saldırı'

'(Heniyye suikastı) Barış görüşmelerindeki muhatabın böyle alçak saldırıya uğraması, barışa yapılmış bir saldırı'

CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Yılmaz, Hamas Siyasi Büro BaÅŸkanı İsmail Heniyye’nin İran’ın baÅŸkenti Tahran’da suikasta uÄŸramasına iliÅŸkin, “Barış görüşmelerindeki muhatabın böyle bir alçak saldırıya uÄŸraması, aslında barışa yapılmış bir saldırı.” dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Habertürk canlı yayınında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İsmail Heniyye’nin vefatı nedeniyle ailelerine ve Filistin halkına baÅŸ saÄŸlığı dileyen Yılmaz, İsrail ile Filistin arasındaki barış süreçlerindeki siyasi muhatabının Heniyye olduÄŸunu hatırlattı.

Yılmaz, “Barış görüşmelerindeki muhatabın böyle bir alçak saldırıya uÄŸraması, aslında barışa yapılmış bir saldırı. Barışı istemeyenin kim olduÄŸunu bir kez daha çok net bir ÅŸekilde ortaya koymuÅŸ olan bir saldırı. Bu saldırıyla bir taraftan da Gazze’de uzun bir süredir hep birlikte gördüğümüz, bütün dünyanın gözleri önünde cereyan eden soykırım, insanlık suçu, savaÅŸ suçlarının örtülmeye çalışıldığını görüyoruz.” diye konuÅŸtu.

İsrail BaÅŸbakanı Binyamin Netanyahu’nun, bu saldırıyla olayları bölgesel bir çatışmaya dönüştürerek uluslararası hukuk önünde soykırım suçundan yargılanıyor oluÅŸunu örtmeye çalıştığını belirten Yılmaz, saldırının bir taraftan da Filistin halkının moral maneviyatını kırmaya yönelik gerçekleÅŸtirildiÄŸini, ancak bunun da baÅŸarılı olamayacağını söyledi.

Türkiye’nin her zaman olduÄŸu gibi bugün de Filistin halkının yanında olduÄŸunu belirten Yılmaz, en güçlü ÅŸekilde Filistin davasını savunmaya devam edeceklerini vurguladı.

Ancak yaÅŸanan süreçlerin, yangının giderek bölgeye sirayet etmeye baÅŸladığını, özellikle İsrail’in bu yönde büyük bir çaba içerisinde olduÄŸunu gösterdiÄŸine iÅŸaret eden Yılmaz, şöyle devam etti:

“Bu konuda uluslararası tüm sorumlu yönetimleri tekrar görevlerini yapmaya davet ediyoruz. Bu yangının bölgeye yayılmaması, daha farklı sonuçlar doÄŸurmaması adına İsrail’in ÅŸu andaki yöneticilerinin, artık yönetici demeye bile dilimiz varmıyor, bir çete gibi hareket eden bu grubun bir an önce durdurulması, barışın ve istikrarın saÄŸlanması çok önemli. Orta DoÄŸu’daki bu yangının elbette küresel yansımaları da olacaktır. Orta DoÄŸu’da, Filistin’de barış olmadan dünyada da barıştan bahsetmek mümkün deÄŸil. Bu yaÅŸananlar aslında dünyadaki kuralları ve kurumları da son derece yıpratıcı bir süreç. MeÅŸruiyeti, uluslararası hukukun meÅŸruiyetini yıpratan bir süreç.”

Netanyahu ve yönetiminin Filistin’de ve bölgedeki hedeflerine iliÅŸkin soru üzerine Yılmaz, “Bu sadece Heniyye meselesi deÄŸil. Daha dün Lübnan’ın baÅŸkentine uluslararası hukuk çiÄŸnenerek bir hadise gerçekleÅŸtirildi. BaÅŸka hadiseleri de biliyoruz, yakın geçmiÅŸte yaÅŸanan. Burada gördüğümüz çok net. Netanyahu yönetimi, bir ateÅŸkes istemiyor, bir barış istemiyor. Filistin halkını imha etmeye, yok etmeye dönük bir çaba içerisinde.” ifadelerini kullandı.

Bölgede barış, istikrar ve huzur ortamının sağlanmasına ihtiyaç olduğunu ifade eden Yılmaz, bir an önce ateşkes sağlanarak Filistin halkının insani yardımlara ulaşmasının hayati önemde olduğunu söyledi.

“Gerçekten bir akıl tutulması söz konusu”

CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Yılmaz, birçok ülkenin son dönemde Filistin’i tanımaya baÅŸladığını, Netanyahu yönetiminin tam da bu noktada odağı baÅŸka yöne çekmek için saldırılarına baÅŸladığını belirterek, “Olması gereken çok açık. Bir an önce çok geç kalınmış bu ateÅŸkesin yapılması, insani yardımların, çocuklara, hastalara, yaÅŸlılara, sivil insanlara ulaÅŸtırılması ve bir taraftan da kalıcı bir barış için, çözüm için siyasi aklın devreye girmesi gerekiyor. Åžu anda bir akıldan, vicdandan, adaletten bahsedemeyiz. Gerçekten bir akıl tutulması söz konusu.” diye konuÅŸtu.

İsmail Heniyye’nin cenaze törenine Türkiye’den katılım saÄŸlanıp saÄŸlanmayacağına iliÅŸkin soru üzerine Yılmaz, “Meclis BaÅŸkanı’mız katılacağını açıkladı. Mutlaka Türkiye’den de bir katılım saÄŸlanacaktır. NetleÅŸtiÄŸinde kamuoyu ile paylaşılır.” yanıtını verdi.

Türkiye’nin her fırsatta Filistin davasını savunduÄŸunu dile getiren Yılmaz, “Bugüne kadar öncü bir ülke olduk. Gazze’dekilere en fazla yardımı ulaÅŸtıran ülke konumundayız. Birçok ülke bunu yapmazken, Türkiye ticaret açısından da çok ciddi yaptırımlar ortaya koydu ve tamamen ticaretini (İsrail’le) durdurdu. Türk Devletleri TeÅŸkilatından, İslam İşbirliÄŸi TeÅŸkilatına, BirleÅŸmiÅŸ Milletlerden, NATO’ya Türkiye söz sahibi olduÄŸu her platformda bütün diplomatik gücüyle Filistin halkının yanında ve böyle olmaya da devam edecek.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz, çatışmaların yayılması halinde oluÅŸabilecek risklere dikkati çekerek, “Åžu anki en önemli gündem bu diye düşünüyorum. Dün Lübnan’da, bugün İran’ın baÅŸkenti Tahran’da gerçekleÅŸtirilen bu lanet eylem, bütün bunlar savaşı, çatışmayı bölgeye yaymanın çabaları. Kesinlikle bir bölgesel istikrarsızlıkla, çatışma riskiyle karşı karşıyayız. Ama bunu elbette insanlığın durdurması lazım. Bu bölgesel çatışmalara engel olmak için de her türlü çabayı sarf etmemiz lazım. Çünkü bunun kimseye bir faydası yok.” ifadelerini kullandı.

Orta Vadeli Program

Cevdet Yılmaz, Yeni Orta Vadeli Program’ın (OVP) ne zaman açıklanacağına iliÅŸkin soru üzerine, programın geçen yıl 2024-2026 dönemini kapsadığını belirterek, “Bu yıl 2025-2027 dönemini kapsayacak ÅŸekilde, yine 3 yılı kapsayacak ÅŸekilde güncellenecek. Bu normal bir güncelleme, yani olaÄŸanüstü bir durum söz konusu deÄŸil.” dedi.

2025 yılı bütçesinin ana çerçevesini güncellenmiÅŸ Orta Vadeli Program’ın oluÅŸturacağına dikkati çeken Yılmaz, şöyle konuÅŸtu:

“Ana politika çerçevesi deÄŸiÅŸmeyecek, ana politika çerçevemiz, ana hedeflerimiz olduÄŸu gibi korunacak. Nedir bunlar? Enflasyonu düşürmek, fiyat istikrarını saÄŸlamak, bunu yaparken büyümemizi istihdamımızı devam ettirmek, bir taraftan da depremin yaralarını sarmak bu dönemde çok önemli bir baÅŸlığımız. Ayrıca tabii bütün bu süreçlerde kalıcı sosyal refahı arttırmak üzere yine bir çaba içinde olmak. Bu dört temel amaç deÄŸiÅŸmeyecek. Ana çerçevemizi bunlar oluÅŸturmaya devam ediyor.”

“(OVP) Eylül’ün ilk haftasında yayınlamayı hedefliyoruz”

Yılmaz, yeni Orta Vadeli Program’da makroekonomik tahmin setinin güncelleneceÄŸini, gelecek yıl bütçesinin ana çerçevesinin oluÅŸturulacağını, yapısal reformların daha da zenginleÅŸtirileceÄŸini belirterek, “Eylül’ün ilk haftasında yayımlamayı hedefliyoruz. Bu da yine Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun çizdiÄŸi bir çerçeve. Bu kanuni bir yükümlülüğümüz aynı zamanda dolayısıyla Eylül’ün ilk haftasına kadar bunu tamamlamayı öngörüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Orta Vadeli Program’da, enflasyon ve para politikaları konusunda Merkez Bankası ile diyalog ve çalışma birliÄŸi içerisinde güncellemeler yapılacağını da bildiren Yılmaz, “Eylül ayına kadar oluÅŸacak tablo, beklentiler, Merkez Bankamızın ve diÄŸer kurumlarımızın teknik analizleri, bütün bunları bir araya getirerek enflasyonla ilgili yine tahminlerimizi güncellemiÅŸ olacağız.” dedi.

Yılmaz, 2025 için yıllık enflasyon oranının yüzde 14 olarak öngörüldüğünü, yeni OVP’de bu öngörüye iliÅŸkin son durum hakkında Merkez Bankası ile yeniden görüşüleceÄŸini belirtti.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şunları kaydetti:

“Enflasyonda 3 dönem tarif ettik bu mücadeleye baÅŸlarken. Bir geçiÅŸ süreci, iki dezenflasyon süreci, üçüncüsü de kalıcı fiyat istikrarı dönemi dedik. GeçiÅŸ sürecini haziran ayı itibarıyla tamamladığımızı düşünüyoruz. Çok daha güçlü, saÄŸlıklı bir altyapı oluÅŸturduk, enflasyonla mücadele açısından. Bütçe açığından, cari açığa, baÅŸka alanlara varıncaya kadar daha temel bir zemin oluÅŸturmuÅŸ olduk. Haziran’da baÅŸlayan bir dezenflasyon süreci var. Haziran’da ilk defa bir kırılma yaÅŸandı. Åžimdi Temmuz enflasyonu geldiÄŸinde bunun devam ettiÄŸini göreceÄŸiz.

Temmuz’da bir miktar aylık fazla daha yüksek bir rakam gelebilir. Çünkü elektrik, akaryakıt gibi ürünlerde fiyat artışları yaÅŸandı. Genelinden deÄŸil ama bu özel alandan kaynaklanan bir geçici yükseliÅŸ, aylık yükseliÅŸ olabilir. Ama buna raÄŸmen Temmuz’da beklentimiz düşük 60’lı rakamlar. Yani baz etkisinin de yardımıyla program etkisi artı baz etkisi düşük 60’lı rakamları göreceÄŸimize inanıyoruz. Bir sonraki ay düşük 50’li rakamlar, Eylül enflasyonu açıklandığında ise 40’lı rakamları göreceÄŸimizi tahmin ediyoruz. Åžu andaki gördüğümüz bu. Verilerimizle, teknik analizlerimizle gördüğümüz bu. Tabii hep birlikte gerçekleÅŸmeleri göreceÄŸiz. Dolayısıyla dezenflasyon süreci bu yıl devam edecek. Bu da beklentilerde yine bir iyileÅŸmeyi getirecek diye düşünüyoruz.”

Enflasyonda başlayan kırılma süreci

Cevdet Yılmaz, profesyonellere sorulduÄŸunda çok daha düşük bir enflasyon beklentisi olduÄŸunu belirterek, “Verilere bakanlar, geliÅŸmelere bakan profesyoneller, iÅŸte bir yıl sonrası için yüzde 30 küsur bir beklenti ifade ediyorlar. Ama vatandaşımıza sorduÄŸumuzda hala yüksek bir beklenti var. Bunun da sebebi büyük oranda ÅŸu; hane halkı daha çok geçmiÅŸe bakar. GeçmiÅŸte yaÅŸadığına bakıp geleceÄŸi öyle tahmin eder. Profesyoneller biraz daha detay teknik analizlerle bakarak gelecek odaklı bir ÅŸekilde bakarlar. Ama bir süre sonra inanıyorum ki özellikle bu yaz dönemindeki bu kırılmayla birlikte vatandaşımızdaki bu beklentiler de bizim hedeflerimize daha fazla yakınsayacak.” ÅŸeklinde konuÅŸtu.

Özellikle konut, otomobil, gıda ve sanayi ürünlerinde belirli ölçüde bir kırılma yaÅŸandığına dikkati çeken Yılmaz, “Hizmet sektörlerinde ve gıdada tam arzu ettiÄŸimiz yerde deÄŸiliz. Bu konularda da yoÄŸun bir ÅŸekilde çalışıyoruz. Bir taraftan yapısal reform, tarım politikalarımız burada çok önemli gıda açısından. Son dönemlerde planlı tarım, hayvancılığa destek gibi farklı kanallarla arz yönlü olarak da bu konulara bir taraftan bakıyoruz. Hizmet enflasyonu burada en yapışkan dünyada da bizde de en yapışkan enflasyon hizmet enflasyonudur. Onunla ilgili de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İnanıyoruz ki gelecek yıl 10’lu rakamları göreceÄŸiz. Yani 10’la 20 arası diyelim.” deÄŸerlendirmesini yaptı.

Kalıcı fiyat istikrarı diye adlandırılan dönemin 2026’da yerleÅŸeceÄŸini belirten Yılmaz, “Sadece para politikasıyla deÄŸil, maliye politikasıyla ve yapısal reformlarla desteklenmiÅŸ daha bütüncül bir programı hayata geçiriyoruz.” dedi.

“Kalıcı bir ÅŸekilde sosyal refah oluÅŸturma en önemli baÅŸlıklarımızdan biri”

Yılmaz, en düşük emekli aylığının 10 bin liradan 12 bin 500 liraya yükseltilmesine ilişkin sorular üzerine, bu artış maliyetinin genel bütçeye yıllık etkisinin 60 milyar lira olduğunu söyledi.

Özellikle EYT sonrasında 16 milyon emekli sayısına ulaşıldığına dikkati çeken Yılmaz, “Yaptığınız her düzenlemenin bütçeye, sosyal güvenlik sistemine çok ciddi yansımaları var. Bunların da elbette etkilerine de bakarak, ama imkanlarımızı sonuna kadar zorlayarak emeklilerimizin yanında yer alıyoruz. İstikrara kavuÅŸtukça ülkemiz, enflasyonda daha düşük rakamları gördükçe, büyümemizi istihdamımızı imkanlarımızı geliÅŸtirdikçe, kalıcı bir ÅŸekilde sosyal refah oluÅŸturma en önemli baÅŸlıklarımızdan biri.” diye konuÅŸtu.

KahramanmaraÅŸ merkezli depremlerle ilgili deÄŸerlendirme

CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Yılmaz, 6 Åžubat 2023’te meydana gelen KahramanmaraÅŸ merkezli depremler kapsamında bu yıl harcanan para miktarının 1 trilyon 28 milyar lira olduÄŸunu söyledi.

Geçen yılki bütçe açığının milli gelire oranla yüzde 5,2 olduÄŸunu ifade eden Yılmaz, “Geçen yıl 960 milyar lira merkezi yönetim bütçesinden ayırmıştık. Bu sene 1 trilyon 30 milyara yakın. İkisini topladığınızda 2 yılda 2 trilyon lira civarında bir kaynağı biz depremin rehabilitasyonu için ayırdık. Gelecek sene 2025’te bu rakam 500 milyar civarına düşüyor ÅŸu anki tahminimize göre. Dolayısıyla orada bir mali alanımız oluÅŸacak. Bu alanı da biz sosyal refah için ve reel sektörü, ekonomimizi geliÅŸtirmek için deÄŸerlendirmeyi düşünüyoruz.” ÅŸeklinde konuÅŸtu.

Yılmaz, 2024 yılı bütçe açığının milli gelire oranının 1 puan veya daha iyi gelmesini beklediklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu önemli gerçekten. Çünkü bu iyileÅŸince borçlanma ihtiyacınız azalıyor. Aslında kaynaklar piyasada daha fazla piyasa aktörlerine kalmış oluyor. Daha az faiz ödeme durumunda oluyorsunuz. Daha istikrarlı bir yapı oluÅŸturuyorsunuz. Bütçede en önemli kalem deprem ve baÄŸlantılı harcamalar. Geçen yıl depremi çıkardığımızda yüzde 1,6 idi bizim açığımız. Avrupa’ya bakın birçok ülkede yüzde 3’ün üzerinde. Bizimki aslında yapısal bir bozulma deÄŸil, konjonktürel, dönemsel bir bozulma. Deprem etkisiyle gelen bir bozulma. Deprem etkisi ortadan kalktıkça bütçemiz çok daha saÄŸlıklı bir yapıya ulaÅŸacaktır. Yani 2025’de henüz tabii onun rakamları güncellediÄŸimizde belli olur ama çok daha iyi bir noktaya gideceÄŸimizi düşünüyorum. Yani bu yüzde 5’ten daha düşük seviyelerde bu master kriterleri civarında ve mümkünse onun bir miktar altında bir bütçe açığı tabii ki bizim için çok önemli.”

“Merkez Bankamızın rezervlerinde çok ciddi bir artış oldu”

Cari açık anlamında OVP hedeflerinin ötesinde bir iyileÅŸme yaÅŸandığını ifade eden Yılmaz, “Bu ne getirdi? Dövize olan ihtiyacımızı azalttı. Dövize eriÅŸim imkanını ve maliyetini düşürdü. Türkiye bu anlamda da hakikaten çok önemli bir performans gösterdi. Bununla birlikte Merkez Bankamızın rezervlerinde çok ciddi bir artış oldu. Sadece son 4 ayda 90 milyar doların üstünde, tarihimizin en hızlı rezerv birikimi gerçekleÅŸti. Hem brüt rezervlerde hem net rezervlerde muazzam bir artış oldu.” diye konuÅŸtu.

Yılmaz, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sisteminde de yarı yarıya azalma olduÄŸunu belirterek, “Bütün risklerimizi düşürdüğümüz bir ortamdayız. Burada TL’yi cazip hale getirici politikalar, ister istemez bir miktar TL cinsi finans maliyetlerinde artış oluÅŸturmuÅŸ durumda. Orada da ÅŸunu yapıyoruz. Selektif finans imkanlarını geliÅŸtirmeye çalışıyoruz.” dedi.

Katma değeri yükseltecek yatırımlara daha uzun vadeli ve daha cazip imkanlarla kredi sunmayı öngören selektif finans programları geliştirdiklerine dikkati çeken Yılmaz, şöyle devam etti:

“Bunların sayısını önümüzdeki dönemde daha da arttıracağız. Çünkü reel ekonomiyi de devam ettirmek önemli. Bir taraftan tabii ki fiyat istikrarı ama diÄŸer taraftan biz kalkınmakta olan bir ülkeyiz. GeliÅŸmemiz, kalkınmamız lazım. GeliÅŸmiÅŸ dediÄŸimiz, kalkınmış dediÄŸimiz ülkelerde bu hedef yeterli olabilir. Ama bizim için yeterli deÄŸil. Biz bir taraftan da eÅŸ zamanlı olarak kalkınma sürecimizde devam ettirmek durumundayız. Bu kolay bir iÅŸ deÄŸil ama asıl maharet bunu baÅŸarmakta. Dolayısıyla bir yandan tüketimi dengelerken, daha dengeli bir kompozisyon oluÅŸtururken, bir taraftan da büyümemizin kompozisyonunda yatırımın, üretimin, ihracatın katkısını arttırma çabası içindeyiz. Hem büyümeyi hem istikrarı nasıl saÄŸlayacağımız en önemli formüllerden biri bu.”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Merkez Bankasının politika faizine ilişkin politikası hakkındaki soru üzerine, Merkez Bankasının kanunu gereği araç bağımsızlığı olduğuna vurgu yaparak, şunları kaydetti:

“Merkez Bankası verilere, geliÅŸmelere, hem enflasyonun ana eÄŸilimindeki geliÅŸmelere hem de beklentilerdeki geliÅŸmelere baÄŸlı olarak dünyayı da takip ederek gerekli kararları alacaktır. O konuda çok fazla bir yorum yapmak istemem doÄŸrusu. Ama siyasi olarak ÅŸunu söylemek isterim. Bizim amacımız enflasyonu da faizleri de orta vadede tek haneli rakamlara indirmek. İkisi de iyi deÄŸil. Yüksek faiz de iyi deÄŸil, yüksek enflasyon da iyi deÄŸil. Bu ikisini de belli bir vade içinde tek haneli rakamlarda görmek istiyoruz. GeçmiÅŸte bunu baÅŸardık. Biliyorsunuz 2013 yılında enflasyon 6’lara gelmiÅŸti.”

CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı Yılmaz, “KomÅŸular olarak, aynı coÄŸrafyayı paylaÅŸan devletler, milletler olarak geleceÄŸimizi kurgulamamız, olumlu projeler üzerinden iÅŸbirlikleri geliÅŸtirmemiz lazım. Türkiye’nin perspektifi budur ama askeri bir tehdit oluÅŸtuÄŸu zaman da buna en güçlü karşılığı verecek ÅŸekilde her zaman Türkiye hazırlığını yapar.” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi tarafından uluslararası doğrudan yatırımla ilgili bir strateji dokümanı hazırlandığını belirten Yılmaz, bu programın 2028 perspektifinde daha fazla ve nitelikli doğrudan sermayeyi hedeflediğini söyledi.

Yılmaz, son 21 yılda saÄŸlanan doÄŸrudan sermayenin 262 milyar dolar civarında olduÄŸunu ve bunun cari açığın yüzde 40’ından fazlasına tekabül ettiÄŸini belirterek, doÄŸrudan yatırımların cari açığın saÄŸlıklı kaynaklarla finansmanı açısından çok önemli olduÄŸunu ifade etti.

GeliÅŸmiÅŸ ülkelerde yeni para politikalarının, geliÅŸmekte olan ülkelere dönük sermaye akımını güçlendireceÄŸini anlatan Yılmaz, YASED’in anket sonuçlarında önceki yıla göre Türkiye’ye yönelik yatırımcı ilgisinin neredeyse iki katına çıktığını, bunun realize olmasının biraz zaman alacağını kaydetti.

“Türkiye karlı çıkacak ülkelerden biri olacak diye inanıyorum”

Yılmaz, Kovid salgınının yanı sıra artan jeopolitik gerilimlerin, çatışmaların ve Amerika, Çin, Rusya arasındaki rekabetin ticarette kısıtlayıcılığın ve korumacılığın yükselmesine neden olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Olumlu etkilenen ülkeler olacak bu süreçten, olumsuz etkilenen ülkeler. Türkiye olumlu etkilenen ülkeler arasında olacak gibi görünüyor. Çünkü bizim konumumuz gerçekten eÅŸsiz bir konum; üç kıtanın ortasında, lojistik anlamda çok avantajları olan bir ülkeyiz. İyi bir nüfusumuz var, giderek daha iyi eÄŸitim gören, giriÅŸimci bir nüfusumuz var. Altyapıya son 20 yılda yaptığımız yatırımlar, özellikle ulaşım altyapısına; yollar, demir yolları, limanlar, hava meydanları bunlar da lojistik olarak bizi destekleyen hususlar. Dolayısıyla özellikle bu yatırımlar anlamında Çin’den, Uzak DoÄŸu’dan daha yakın coÄŸrafyalara tedariki kaydırma, çeÅŸitlendirme politikalarından istifade edebilecek ülkelerden biri Türkiye. Bunun için de tabii kendi ortamımızı hazırlamamız önemli. Bu dış faktörler bizi destekleyici mahiyette. İçeride de bunu güçlendirici politikalar izliyoruz. Dolayısıyla bu süreçlerden Türkiye karlı çıkacak ülkelerden biri olacak diye inanıyorum.”

“Önceki karlılığına göre en az yüzde 10 kurumlar vergisi getirdik”

Yılmaz, vergi paketinde toplumun geniş kesimlerini ilgilendiren bir vergi bulunmadığını vurgulayarak, yeni vergi reformu paketinin uluslararası şirketlerin asgari yüzde 15, içerideki şirketlerin ise en az yüzde 10 kurumlar vergisi ödemesini getirdiğini, kayıt dışılığı engellemeye yönelik tedbirlerin yanı sıra tahsilatı artırmak amacıyla daha güçlü bir yaptırım çerçevesi, idari ve cezai tedbirler içerdiğini ifade etti.

Bazı firmaların vergi hukukundaki çeşitli istisnalar ve muafiyetler nedeniyle vergi ödemediğini anlatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mesela siz yatırım yapıyorsunuz. Bunun karşılığında vergi muafiyeti elde ediyorsunuz. Bundan dolayı da vergi ödemiyorsunuz. Kar etseniz bile ‘Ben yatırım yaptım’ diyorsunuz, teÅŸvik belgesi alıyorsunuz. Bu size bir muafiyet saÄŸlıyor. Bundan dolayı vergi ödemiyorsunuz. Bir de uzlaÅŸma mekanizması var. O da ayrı bir ÅŸey. Birincisi esas ağırlıklı olan bu istisnalar ve muafiyetler. Buraya ne getirdik? İstisna ve muafiyetler ne olursa olsun bunlardan önceki karlılığına göre en az yüzde 10 kurumlar vergisi getirdik. Dolayısıyla bundan sonra artık hangi teÅŸvik belgesini, istisnai muafiyeti almış olursa olsun ÅŸirketler en az yüzde 10 ödemiÅŸ olacaklar. Bu o sorunu bu ÅŸekilde aÅŸmış oluyoruz. DiÄŸeri uzlaÅŸma mekanizması ise şöyle; idare ile mükellef diyelim, bir ihtilaf oluÅŸtuÄŸunda bir araya geliyorlar. Bir uzlaÅŸmayla bir rakam çıkıyor ortaya. Åžu anki uygulamamız bizim kanunda böyle bir kısıt olmasa da ana parayı hiçbir ÅŸekilde affetmemek ÅŸeklindeydi, bir uygulamaydı. Åžu an kanunlara da bunu koyduk. Yani artık bürokrasi istese bile ana parayı silemeyecek. En fazla cezaları, faizleri iÅŸte diÄŸer unsurlarını haklı görüyorsa mevzuat çerçevesinde, indirme durumunda olacak ama ana parayı kesinlikle silemeyecek, azaltamayacak. Bu uygulamayı da ilk defa bu paketle getirmiÅŸ olduk. Dolayısıyla uzlaÅŸma mekanizmasına da daha disipline edici bir yaklaşım bu paketle gelmiÅŸ oldu.”

Yılmaz, satın alırken ve satarken ödenen KDV’nin farklılaÅŸması sonucu bazı firmaların KDV alacaklarının biriktiÄŸini belirterek, son düzenleme ile beÅŸ yıl boyunca devreden KDV’sini alacağına dönüştürememiÅŸ firmalara, bu beÅŸ yılın sonunda KDV’lerini gider olarak gösterip ödeyeceÄŸi vergilerle mahsuplaÅŸma imkanı tanıdıklarını açıkladı.

“Türkiye bütüncül bakıyor”

Türkiye’nin her zaman diplomasiyi ön planda tuttuÄŸunu ve haklarını korumaktan vazgeçmeden barış ve istikrar için çalıştığını dile getiren Yılmaz, Türkiye’nin, oradaki istikrarsızlıktan etkilenmesi sebebiyle Suriye’de bulunduÄŸunu vurgulayarak, “Bugün bir düzensiz göçten, yerinden edilen insanlardan bahsediyorsak Suriye’deki siyasi ortamın sonuçları bunlar. KomÅŸumuzun siyasi istikrarı, toprak bütünlüğü bizim güvenliÄŸimiz, bu göç hareketlilikleri, ekonomik açıdan, hangi açıdan bakarsanız bakın bizim menfaatimize bir durum. Dolayısıyla Suriye ile iletiÅŸimi, iliÅŸkileri geliÅŸtirme gayreti içindeyiz.” diye konuÅŸtu.

Yılmaz, bu çabaların hem Türkiye’nin hem de Suriye’nin menfaatine ve bölgenin genel istikrarına hizmet edecek ÅŸekilde siyasi çözümler getirmesini ümit ettiklerini dile getirerek, “Ama bu ÅŸu demek deÄŸil, ‘Rejimle görüşüyoruz, diÄŸer kesimleri ihmal ediyoruz’ anlamına da kesinlikle gelmemeli. Türkiye bütüncül bakıyor. Adaletle herkesi kapsayan, bütün Suriye’nin meÅŸru unsurlarını içine alan ama Suriye’nin toprak bütünlüğünü, egemenliÄŸini garanti altına alan, bütün bu kesimlerin içinde yer alacağı bir siyasi atmosfer oluÅŸturma yönünde politikalarımız önümüzdeki dönemde de devam edecektir.” ifadelerini kullandı.

“KomÅŸular olarak geleceÄŸimizi kurgulamamız lazım”

Barış Harekatı’ndan bu yana Kıbrıs’ta Türk tarafının her zaman çözümden yana olduÄŸuna ve hiçbir zaman masadan kaçan taraf olmadığına iÅŸaret eden Yılmaz, buna karşın Rum tarafının Türk tarafını eÅŸit muhatap olarak görmediÄŸini ve Ada’nın tamamını kendi yönetiminde egemen bir yapıyla yönetmek istediÄŸini söyledi.

Yılmaz, tüm haksız ambargolara raÄŸmen KKTC’nin altyapısı, ekonomisi, üniversiteleri ve turizmiyle büyük bir ilerleme gösterdiÄŸini, KKTC’deki Meclis ve CumhurbaÅŸkanlığı binası inÅŸasının da kasım-aralık aylarında tamamlanacağını bildirdi.

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bir taraftan uluslararası toplumun eÅŸit, egemen bir üyesi olması için bir taraftan da Kıbrıs Türklerinin refahının artması, ekonominin geliÅŸmesi için her türlü desteÄŸi vermeye devam ediyoruz.” ifadesini kullanan Yılmaz, KKTC’nin tanınması yönünde de gayretlerini sürdürdüklerini, Türk devletleri ve özellikle Azerbaycan ile bu yönde yoÄŸun iliÅŸkiler olduÄŸunu, İSEDAK platformlarında KKTC’nin gözlemci statüsünde bulunduÄŸunu kaydetti.

“Son zamanlarda İsrail’in özellikle Güney Kıbrıs’ı bir askeri lojistik üs haline getirdiÄŸi konuÅŸuluyor. Bu konuda uyarılar da Ankara’dan çeÅŸitli kereler gitti. Bu baÅŸlıkta ne dersiniz?” sorusuna Yılmaz, ÅŸu yanıtı verdi:

“Ada’nın yeni birtakım gerilimlere, yeni birtakım bu anlamda askeri yığınaklara ihtiyacı yok. Esas olması gereken 50 yıldır bir huzur ve güven ortamı var. Bunu temel alarak Rum kesiminin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile iki ayrı devlet olarak bir araya gelip bir çözüm üretmeleri ve herkesin faydasına olacak ÅŸekilde geleceÄŸe yürümemiz. Bizim bölgedeki halklar olarak, devletler olarak kendi sorunlarımızı kendi içimizde çözmememiz halinde birtakım emperyal müdahalelere, dış müdahalelere her zaman açık bir bölgemiz var ve maalesef tarihte de bunu görüyoruz. Ne Yunanlıların ne Rumların ne Ermenilerin lehine olmayan birtakım dış odakların, emperyal güçlerin, bölgemiz üzerinde hesap yapan güçlerin, bu unsurları bir araç olarak kullandığı dönemleri tarihimizde de gördük. Dolayısıyla bundan çıkmamız lazım. KomÅŸular olarak, aynı coÄŸrafyayı paylaÅŸan devletler, milletler olarak geleceÄŸimizi kurgulamamız lazım. Olumlu projeler üzerinden iÅŸbirlikleri geliÅŸtirmemiz lazım. Türkiye’nin perspektifi budur ama askeri bir tehdit oluÅŸtuÄŸu zaman da buna en güçlü karşılığı verecek ÅŸekilde her zaman Türkiye hazırlığını yapar. Güçlü bir ülke olarak, güçlü ordusu, savunma sanayisiyle de hiçbir ÅŸekilde caydırıcılıktan da uzak düşmez.”

Kaynak: AA