İngiliz akademisyenlere göre Kur’an’a yönelik saldırılar “önlenmesi gereken aşırı uç eylemler”

İngiliz akademisyenlere göre Kur'an'a yönelik saldırılar önlenmesi gereken aşırı uç eylemler

İngiliz akademisyenlere göre Kur'an'a yönelik saldırılar önlenmesi gereken aşırı uç eylemler

İngiltere’de din, inanç ve toplum alanında çalışmalarıyla tanınan akademisyenler, İskandinav ülkelerinde Müslümanların kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırıların “önlenmesi gereken aşırı uç eylemler” olduÄŸu görüşünü paylaÅŸtı.

SOAS Üniversitesi İslam Araştırmaları Merkezinde Toplum ve İnanç Profesörü Alison Scott-Baumann ile Birmingham Üniversitesi Teoloji ve Din Bölümü Profesörü David Thomas, İsveç ve Danimarka başta olmak üzere İskandinav ülkelerinde İslami değerlere yönelik artan saldırılara ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Scott-Baumannn, İskandinav ülkelerindeki Kur’an-ı Kerim yakma eylemlerinin, siyasilerin söylemlerinin neden olduÄŸu etkinin bir sonucu olduÄŸunu belirterek, bu söylemlerin Nazi destekçisi filozof Carl Schmidt’in “Toplum içinde düşman yaratma” düşüncesinden beslendiÄŸini vurguladı.

İskandinav ülkelerindeki Kur’an-ı Kerim yakma eylemlerinin Müslümanları derinden üzdüğünü dile getiren Scott-Baumann, “Demokratik bir hükümetin ifade özgürlüğü ile kasıtlı provokasyonlar arasındaki farkı söyleyebilmesi gerekir. Bu eylemler açık birer provokasyon.” diye konuÅŸtu.

Scott-Baumann, Avrupa BirliÄŸinin (AB) de “ÅŸiddeti teÅŸvik eden eylemlerin düşünce özgürlüğü deÄŸil, yasa dışı eylemler olduÄŸu” kararını hatırlatarak, birliÄŸe üye devletlerin de bu kararı kabul ettiÄŸini anımsattı.

Buna raÄŸmen, İskandinav ülkelerinin ifade özgürlüğü konusunda kendisini “ayrıcalıklı” gördüğünü vurgulayan Scott-Baumann, “GeliÅŸmiÅŸ bir ülkede bunlar yasa dışı eylemlerdir ve önlenmelidir.” yorumunda bulundu.

Kur’an-ı Kerim yakma eylemlerinin, “düşünce ve ifade özgürlüğü olamayacağını” söyleyen Scott-Baumann, devletler içinde İslam’ı düşman olarak gören yapıların bulunduÄŸunu ancak bunun kabul edilebilir bir yaklaşım olmadığını kaydetti.

“Toplum içinde bir düşman yaratılırsa insanlar hükümetlerden deÄŸil, düşmandan nefret eder”

Scott-Baumann, siyasilerin ayrıştırıcı söylem ve eylemlerinin Müslüman karşıtlığını (İslamofobi) körüklediğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu ÅŸok edici bir gidiÅŸat ve iyi ÅŸekilde ele alınmalı çünkü Nazi destekçisi filozof Carl Schmidt’in düşüncelerinden besleniyor. Ona göre, kendi içinde huzurlu bir toplum oluÅŸturmak için yine toplum içinde bir düşman yaratmak gerekir. Bir toplumda nefret edilecek bir düşman olmalı. İskandinav ülkelerinde de olan bu. Birçok ülkede demokrasi, toplumun demokratik süreçlere katılımın azalması ve saÄŸ siyasetin yükseliÅŸiyle zayıflıyor. Aynı zamanda, 2008 küresel krizinin de etkisiyle insanlar huzursuz, aç ve güvende hissetmiyor. Tüm bu nedenlerle toplum içinde bir düşman yaratılırsa insanlar hükümetlerden deÄŸil, yapay olarak ortaya çıkmış düşmandan nefret eder.”

Müslümanların yaşanan İslam karşıtı eylemler karşısında içinde bulundukları toplumla daha iyi ilişkiler geliştirmesi gerektiğini söyleyen Scott-Baumann, bu kişilerin demokratik süreçlerde de yer alarak seslerini duyurmasının önemine vurgu yaptı.

Scott-Baumann, diyalogun da tek başına yeterli olmadığını belirterek, “Çözülmesi daha zor olan sosyal medya konusu var. Kur’an yakma eylemlerinin bu kadar etkili olmasının bir diÄŸer sebebi de bu tip mesajlar saniyeler içinde yayılıyor. Sosyal medya kullanarak insanları harekete geçirmek veya onları çılgına çevirmenin kolay olduÄŸunu bilen insanlar planlar yapıyor.” dedi.

Tüm hükümetlerin bu alanda birlikte ve daha iyi çalışması gerektiğinin altını çizen Scott-Baumann, insanların sosyal medyada da gerçek hayatta sahip oldukları ahlaka sahip olmasının önemine işaret etti.

“Medyanın Müslümanlarla ilgili yanlış ve taraflı yayınları mevcut”

Scott-Baumann, Müslümanların dini değerleriyle ilgili hassasiyetlerin yeterince anlaşılamadığına dikkati çekerek, şunları söyledi:

“Maalesef birçok ülkede İslam saygı görmüyor. Bu nedenle daha aşılacak çok yol var. Ancak, İngiltere’deki Müslümanlar, Müslüman olmayan vatandaÅŸlarla konuÅŸarak, yardım ederek, toplumsal meselelere ve toplumun tamamını etkileyen konulara destek vererek onları eÄŸitmeye çalışıyor. Bu, kendi inancına dayanışma talep eden bir kiÅŸinin baÅŸka inançlarla dayanışma göstermesidir.”

Scott-Baumann, İslam karşıtlığı söz konusu olduğunda dünyada bir iki yüzlülük olduğunu da belirterek, medyanın Müslümanlarla ilgili yanlış ve taraflı yayınlarının etkisini vurguladı.

Müslümanlarla ilgili endiÅŸeler doÄŸmasına sebep olan haberlerin insanlarda İslam’la ilgili korkuya yol açtığını ifade eden Scott-Baumann, medya okur yazarlığının artması gerektiÄŸini kaydetti.

“İslamofobi ve nefret suçlarının önüne geçilmesine yönelik çalışmalar yapıyoruz”

İngiliz gençlerinin, daha bilinçli hale gelerek farklı medya organlarından beslendiÄŸini anlatan Scott-Baumann, SOAS’ta İslamofobi ve nefret suçlarının önüne geçilmesine yönelik yaptıkları çalışmalardan da söz etti.

“SOAS Güç Koridorlarını Etkilemek (SOAS ICOP)” projesiyle tamamı Müslümanlardan oluÅŸan genç akademisyenleri, İngiltere Parlamentosunda milletvekili ve bakanlarla bir araya getirdiklerini ifade eden Scott-Baumann, bu ÅŸekilde Müslümanların sesini yasa yapıcılara duyurmayı amaçladıklarını söyledi.

“Tarihi deÄŸiÅŸtirdiÄŸimizi söyleyemem ama kanun yapma seyrini deÄŸiÅŸtiriyoruz.” diyen Scott-Baumann, herhangi bir konuda Müslüman uzmanları meclise götürerek milletvekillerine brifingler verdiklerini de sözlerine ekledi.

“Kur’an-ı Kerim’in yakılması kesinlikle aşırı uç eylemler”

Birmingham Üniversitesi Teoloji ve Din Bölümü Profesörü Thomas da İslam ve Hıristiyan-Müslüman iliÅŸkileri konusunda uzman ve Kur’an-ı Kerim’in İslam dünyasındaki önemi hakkında fikir sahibi biri olarak, Müslümanların bu eylemler karşısında neden incindiklerini ve hakarete uÄŸramış hissettiklerini çok iyi anladığını dile getirdi.

David Thomas, “Bunlar kesinlikle aşırı uç eylemler. Faillerin kesin motivasyonunu bilmek kolay deÄŸil ancak her ne sebeple olursa olsun İslam karşıtı olan ve Kur’an-ı Kerim’i yakma eylemini gerçekleÅŸtirmenin bir tepkiye yol açacağını bilen insanlar oldukları açık.” ifadesini kullandı.

Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırıların, İngiliz hükümeti dahil tüm dünyada kınanmasının da anlaşılabilir olduÄŸunu belirten Thomas, “Kur’an Müslümanlar için bir kitaptan çok daha fazlasıdır. Allah’ın gerçek sözüdür, kelimetullahtır. Dolayısıyla, Müslümanların (Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılarda) neden bu kadar hakarete uÄŸraÅŸmış hissettiÄŸi ve faillerin neden bu eylemi gerçekleÅŸtirmeye karar verdiÄŸi anlaşılır bir durum.” dedi.

Ancak, Batı Avrupa’da ve dünyanın pek çok yerinde ifade özgürlüğü konusuna çok önem verildiÄŸini ve bunun diÄŸerlerinden çok daha önem taşıdığı bazı ülkeler olduÄŸunu belirten Thomas, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Fakat kesinlikle Danimarka ve İsveç’te insanların düşündüklerini kamuya açık ÅŸekilde söylemelerine izin verme sorunu var, İngiltere’de de bu sorun var. Pek çok insan diÄŸer insanların söylediklerini duymaktan çok rahatsız olacağı, ister siyasi açıklamalar, ister ırkçı açıklamalar, isterse dini açıklamalar olsun. Böyle bir mevzu var. Ancak, gerçekten de son derece önemli olduÄŸu düşünülen bu ifade özgürlüğü ilkesi var ve özellikle İsveç ve Danimarka hükümetlerinin, bildiÄŸim kadarıyla kendileri kınamış olmalarına raÄŸmen, bu eylemleri desteklememeleri ve kesinlikle izin vermemeleri (bu yönde atacağı adımlar) anlaşılabilir bir durum.”

Thomas, söz konusu eylemler nedeniyle, Müslümanların duygularının incinmemesi için hükümetlerin adım atması gerektiğine karar vermesinin övgüye değer olduğunu dile getirdi.

Öte yandan İngiliz profesör Thomas, kendisinin de Hristiyanlık dinine mensup inançlı bir birey olduğunu ancak ifade özgürlüğüne de çok önem verdiğini kaydetti.

“EÄŸer inançlı biriyseniz, deÄŸer verdiÄŸiniz ÅŸeylere zarar verildiÄŸini gördüğünüzde incinirsiniz”

Kur’an-ı Kerim’in İslam inancında Müslümanlar için çok özel bir yere sahip olduÄŸunun altını çizen Thomas, “EÄŸer inançlı biriyseniz, çok ama çok deÄŸer verdiÄŸiniz ÅŸeylere zarar verildiÄŸini gördüğünüzde her zaman çok incinirsiniz.” ifadesini kullandı.

İngiliz Profesör Thomas, bu durumun Hristiyanlık dahil diÄŸer bütün dinler ve inançlar için geçerli olduÄŸunun altını çizdi ve tarih boyunca Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılara benzer durumların diÄŸer inançlarda görüldüğünü anlattı.

Thomas, “Hükümetler, dini metinlere yönelik saldırıların önüne geçmek amacıyla yasalar çıkarmalı mı?” sorusuna iliÅŸkin ise “Bunu yapmak çok zor çünkü hükümet olarak bir kanun çıkardığınızda, bu kanunun içinde öngöremeyeceÄŸiniz bazı çıkarımlar olabilir. Bu da iyi yasalar çıkarmayı çok zorlaÅŸtırır. Çok fazla tartışma ve düşünmeyi gerektirir.” yanıtı verdi.

Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılar nedeniyle incinen Müslümanların hislerini paylaÅŸtığını söyleyen Thomas, “Bunu yapanların kendi davalarına hizmet ettiklerini hiç düşünmüyorum çünkü haberlerde anlatılan ne yaptıklarıdır, neden yaptıkları deÄŸil ve bunun hiçbir ÅŸekilde (sorunun çözümüne) yardımcı olduÄŸunu düşünmüyorum.” dedi.

İsveç ve Danimarka’da Kur’an-ı Kerim’e yönelik provokasyonlar

İsveç ve Danimarka’da son dönemde Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılar yoÄŸunlaşırken bu provokasyonlara izin verilmesi tepkiyle karşılanıyor.

Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırıları ele almak amacıyla 31 Temmuz’da gerçekleÅŸtirilen İslam İşbirliÄŸi TeÅŸkilatı’nın (İİT) 18. OlaÄŸanüstü DışiÅŸleri Bakanları toplantısıyla eÅŸ zamanlı olarak Danimarka ve İsveç’te yine Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılar düzenlenmiÅŸti.

Bu eylemlerin, polis koruması eşliğinde ve yetkili makamlardan izin alınarak yapılmasına, Türkiye başta olmak üzere birçok ülke tepki göstermişti.

BirleÅŸmiÅŸ Milletler Genel Kurulunda 25 Temmuz’da, kutsal kitaplara yönelik ÅŸiddeti uluslararası hukukun ihlali olarak tanıyan ve bu tür eylemleri ÅŸiddetle kınayan karar tasarısı kabul edilmiÅŸti.

Kaynak: AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir