Kılıçdaroğlu: Şehitlerin ailelerinin bulunduğu evlere kor ateşi düştü
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Şehitlerin ailelerinin bulunduğu evlere kor ateşi düştü. Hepimiz yanıyoruz, içimiz yanıyor.” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’na yeniden milletvekilliği vasfını kazanan CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ile geldi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Irak’ın Gara bölgesinde şehit edilen 13 Türk vatandaşı için gerçekleştirilen bir dakikalık saygı duruşunun ardından haftalık sunuşunu yapmak üzere kürsüye çıktı.
Hak, hukuk ve adaleti her ortamda savunduklarını ve savunmaya da devam edeceklerini belirten Kılıçdaroğlu, “Sanıyorlar ki biz geri adım atarız. Sanıyorlar ki ‘baskı kurduğumuz zaman bunların sesi çıkmaz.’ Sanıyorlar ki ‘bunları tek tek yakalayıp hapse attığımız da bunlar dağılırlar.’ Onların bilmeleri gereken bir şey var, bu partinin dokularında Kuvayımilliye ruhu var. Bilmeleri gereken nokta budur.” diye konuştu.
CHP’nin avukat bürolarında kurulan bir parti olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, CHP’nin savaş meydanlarında ve cumhuriyetten önce kurulduğunu ifade etti.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“O insanlar cumhuriyeti kurdular. O insanlar cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılması için bizi görevlendirdiler. Biz bu görevi yapacağız, bu görev için iktidara talibiz, bu görev için herkes düşüncesini özgürce söylesin diyoruz, bu görev için değişik siyasi partilere, milletten izin aldıkları sürece, oy aldıkları sürece ‘Başımızın üstünde yeri var’ diyoruz. Demokrasiyi güçlendirmek, çağdaş uygarlığı yakalamak ve aşmak istiyoruz, hedefimiz bu. Ama bunu yapmadılar, iktidar sahipleri bunu içlerine sindiremediler. Balyoz’du, Ergenekon’du… Her şeye, cumhuriyetin bütün kurumlarına saldırdılar. Adeta darmadağın ettiler. Genelkurmay Başkanlarının bile terörist olarak yakalanıp içeri atıldığına tanık olduk. Her zaman haksızlıklara karşı çıktık.”
“Bardağı taşıran damla oldu”
“Bir bardak olduğunu ve bütün haksızlıkların birer damla halinde o bardağa düştüğünü” söyleyen Kılıçdaroğlu, “Enis Berberoğlu’nun damlası, bardağı taşıran damla oldu ve biz, rahatlıkla söyleyebilirim, dünya siyaset tarihinin en anlamlı ve uzun yürüyüşünü yaptık. Adına ‘Adalet Yürüyüşü’ dedik. Çünkü olmayan bir şey için yürüyorduk, olmayan bir şeyi istiyorduk biz.” şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Memlekette adalet yoktu, adaletin eli kolu bağlanmıştı, gözlerinin bağlanması tamam, eli kolu bağlanmıştı. İradesi ipotek altına alınmıştı. Yargı kararları uygulanmıyordu. Biz Anayasa’nın bize tanıdığı haktan yola çıkarak, tarihin en uzun yürüyüşünü yaptık, bütün adaletsizliklere karşı çıktık. Hiçbir ayrım yapmadık. Kim adalet istiyorsa onun yanında olduk, bugün de aynı noktadayız. Kim adalet istiyorsa bize gelecek. Biz onun adalet talebini yerine getirmek için her türlü kavgayı, mücadeleyi vermeye hazırız. Enis Berberoğlu için düşünebiliyor musunuz, Türkiye’deki yargının durumunu? Bir mahkeme beraat, bir başka mahkeme ömür boyu müebbet veriyor. Aynı olay. Nasıl bir yargı süreci? Anayasa Mahkemesi ‘Hak ihlali var’ diyor. Alttaki mahkeme bunu uygulamıyor. Tam bir devlet krizi. Bir mahkemeyi düşünün, ‘Ben Anayasa Mahkemesini takmayacağım. Ben gücümü hukuktan, vicdanımdan değil, bana talimat veren saraydan alıyorum’ diyor. Bugün o saray yerle bir oldu. Şeklen orada bir saray var ama Türkiye’de de adaleti gerçekleştirmek için mücadele eden milyonlar var. Biz amacımıza ulaştık. Enis Berberoğlu şimdi parlamentonun onurlu bir üyesi olarak görevinin başındadır, hoş geldiniz.”
“Söyleyeceklerimiz daha bitmedi”
Bu konuda söyleyeceklerinin daha bitmediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesinin son kararında, Anayasa’nın 153. maddesine vurgu yaparak, “Bu kapsamda türlü bahaneler ve hukuk tanımaz tutum ve davranışlarla, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ve mevcut ihlallerin sürdürülmesine neden olacak şekilde Anayasa’nın öngördüğü hukuk düzenine karşı koyma anlamına gelecek keyfi kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez. Dolayısıyla bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ilgililer açısından cezai, idari, hukuki sorumluluklar doğuracağı açıktır.” dendiğini aktardı.
Bu kararlara uyulmadığını ve Anayasa Mahkemesinin ikinci kez ihlal kararı verdiğini anımsatan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Olması gereken ne? Eğer bu ülkede gerçek anlamda hukuk, gerçek anlamda demokrasi varsa ilk, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan yargıcın o görevden alınması lazım. HSK’ye soruyorum, Anayasa Mahkemesinin kararı oldukça açık, bu kişi hala görevinde mi değil mi? Hala görevini sürdürüyorsa, o zaman sen kimin hakkını ve hukukunu savunuyorsun, sarayın mı, sade vatandaşın mı? Bu soruyu gittiğiniz her yerde soracaksınız. Haksızlığa uğradı mı? Uğradı. Anayasa Mahkemesi kararını verdi mi? Verdi. Kararı uygulamayan var mı? Var. Sırtını saraya dayayan sözde yargıç var mı? Var. O, bizim anladığımız anlamda bir hakim mi? Bizim anladığımız anlamda, vicdanıyla ve hukukun üstünlüğü ilkelerine göre hareket eden hakim değil. Talimatla görev yapan bir hakim. Bu ülkede talimatla görev yapan hakimler, yargının içinden elenip alınmadığı sürece bütün yargı töhmet altında kalıyor. Buna herkesin dikkat etmesi lazım.”
Gara şehitleri
Gara şehitlerine değinen Kemal Kılıçdaroğlu, şehitlerin isimlerini tek tek okudu.
Şehitlerin 5-6 yıldır terör örgütü tarafından tutulduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“5-6 yıldır ne yapıldı? Defalarca hatırlatılmasına karşın ne yapıldı? Şimdi bunların tamamı hayatını kaybetti. Şehitlerin ailelerinin bulunduğu evlere kor ateşi düştü. Hepimiz yanıyoruz, içimiz yanıyor. Öyle bir noktaya geldik ki adeta şehitler üzerinden hesaplaşan bir Türkiye. Şu iktidarın yaptığına bakın Allah aşkına, şehit şehittir. Onun bizim toplumda, vidanı olan bir toplumda ayrı bir yeri vardır. Ayrı bir kültürümüz vardır. Bir tweet üzerinden kıyameti kopardılar. Hangi ahlak, hangi erdem, hangi bilgi, hangi kültür, hangi inanç, emin olun anlamakta zorlanıyorum. Aileler defalarca geldiler, her kapıyı çaldılar, bana da geldiler. Defalarca geldiler, Malatya’ya gittim, orada da geldiler. Arkadaşlarımızı görevlendirdik, basın toplantıları yaptılar, olaya iktidarın el atması gerektiğini söyledik. ‘Bu insanlar bir şekli ile çoluk çocuklarına, annesine babasına kavuşsun’ dedik. Elimizden gelen her şey yapıldı. Basın toplantıları yapıldı.”
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, çocukları terör örgütünün elinde olan ailelerle basın toplantıları yaptıklarını, dönemin başbakan ve bakanlarına soru önergeleri verdiklerini ve bu soru önergelerine verilen yanıtta sıradan, olayın özüne inmeyen, “Terör örgütleriyle mücadeleye yönelik keşif, gözetleme ve operasyonel faaliyetler azim ve kararlılıkla devam etmektedir.” ifadesinin yer aldığını söyledi.
Irak’ın Gara bölgesinde şehit edilen 13 Türk vatandaşının aileleriyle Malatya ve Ankara’da görüştüğünü belirten Kılıçdaroğlu, ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını ifade etti.
Şehit haberinin ardından olayla ilgili bilgi edinmeye çalıştıklarını belirten Kılıçdaroğlu, “Bilgiler parça parça önümüze gelmeye başladı. Açıklamayı Malatya Valisi yapıyor. Niçin? Bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir kişi var. Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan bir kişi var. Açıklamayı niye vali yapıyor?” diye sordu.
Benzer bir olayın İdlib’de yaşandığını, “33 askerin şehit edilmesi” açıklamasını Hatay Valisi’nin yaptığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Neden? Çünkü kabahatlerini, kusurlarını, yanlışlarını, eksikliklerini biliyorlar.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Çarşamba günü çok önemli bir haber vereceğim.” açıklamasını anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Bir müjde verecekti. Ona göre ordu müdahale edecek, bu kardeşlerimiz kurtarılacak, Türkiye’ye getirilecek ve müjde verilecekti. Biz de bekledik böyle bir müjdeyi. Biz de arzu ederiz, hiç kimsenin burnu kanamadan bu kardeşlerimizin alınıp Türkiye’ye getirilmesini ve terör örgütüne de iyi bir ders verilmesini. Ama bunların tamamı şehit oldu, hayatlarını kaybettiler. Açıklama yapmaktan korktular.
Devleti yöneten birisi ‘Çarşamba günü çok önemli bir şey açıklayacağım.’ diye açıklama yapmaz. Operasyonlar gizli yapılır, kimseye haber verilmez. Rahmetli Ecevit terör örgütünün başındaki kişiyi alıp getirirken bile eşine haber vermemiştir. Devlet böyle yönetilir. Düğün bayramla devlet yönetilmez. Devlet yönetimi, devletin nasıl yönetilmesi gerektiğini bunlar bilmiyorlar. Bırakın devleti, bir köy bile yönetilmez böyle. Bunlar bir köy bile yönetemezler.”
“Kinle, öfkeyle devlet yönetilmez”
13 şehidin gelmesinin ardından “AK Parti’ye ait trollerin” harekete geçtiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Hani bu mezarlıktan geçenler korkularını sindirmek için şarkı, türkü söylerler. Benzer bir tablo. Suçlamaya, ayrıştırmaya başladılar. Oysa şehitler 83 milyonun şehidi. Siyasi görüşleri, kimlikleri farklı olabilir. Farklı görevler yapabilirler ama bu ülke için hayatlarını verdiler onlar. Bu ayrılık gayrılık, bu korku neden? Farklı bir iklimi Türkiye’ye getirmeye çalışıyorlar. Her alanda ayrıştırdılar. Şehitler üzerinden de ayrışmayı getiriyorlar. Çok tehlikeli bir tutum bu. Daha defnedilmemiş, yaralar tazeyken bunu yapıyorlar. Talimat üzerine, sarayın talimatı üzerine yapıyorlar. Üzülüyorum, içim acıyor. Şehitler gelmiş daha cenazeler kalkmamış kavga ediyorlar. Sen-ben kavgası mı bu? Devleti yönetemiyorlar, yönetme güçleri yok. Bilgileri, birikimleri yok. Kinle, öfkeyle devlet yönetilmez. Devlet bilgiyle, birikimle, sevgiyle yönetilir.”
Devleti yönetenlerin her türlü eleştiriye açık olmak ve ders çıkarmak zorunda olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“‘Beni niye eleştirdin? Seni ezeceğim, sana iftira atacağım.’ Hangi akıl, mantık var bunlarda. Bir de kendilerini başka bir pozisyonda tutuyorlar. ‘Biz Müslümanız’ diye, diğerleri değil. Allah akıl fikir versin bunlara. Toplumu ayrıştırıyorlar, bölüyorlar. Bütün vatandaşlarıma söz veriyorum; kimliğiniz, yaşam tarzınız, siyasi görüşünüz, inancınız ne olursa olsun bu coğrafyada yaşıyorsanız benim başımın üstünde yeriniz var. Asla ayrımcılık yapmayacağım. Türkiye bu acıları yaşıyor. Duyduğumda önce inanamadım. Erdoğan sanki bu olaylar hiç olmamış gibi beyefendi bir yaylaya kahvaltıya gidiyor. Rize ile Trabzon arasında her 15 metreye bir polis dikiyorlar. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şey. Sen kendi vatandaşına güvenmiyorsun. Böyle bir garabet Türkiye Cumhuriyeti devletinde hiç yaşanmadı ve biz yaşıyoruz. Yaylaya çıkıyorsun sabah kahvaltısı yapmaya. 13 kişi hayatını kaybetmiş, şehidimiz var. Umurunda bile değil.”
“Bırakın da bu insanlar acılarını yaşasınlar”
Vatandaşlardan, AK Parti’nin Rize İl Kongresi’ni internetten izlemelerini rica eden Kılıçdaroğlu, “O gülüşmeler, o kahkahalar, o fıkralar. 13 kişi hayatını kaybetti. Hangi ahlaka göre siz bunu yapıyorsunuz? Hangi inanca göre yapıyorsunuz bunu? Ben böyle bir inanç bilmiyorum. Böyle bir ahlakı da hiç görmedim. 13 kişi hayatını kaybetmiş, şehidimiz var. Bari onlara saygı duy. Sen konuşmuyorsun, bakanların konuşmuyor topu atmışsın Malatya Valisi’ne, o açıklamayı yapıyor. Kaçacak delik arıyorlar. Kusurlarını, eksikliklerini çok iyi biliyorlar.” diye konuştu.
AK Parti’nin “güle oynaya” kongre yaptığını iddia eden Kılıçdaroğlu, “Şehit annesini telefonla bağlatıyorlar. Oda ayrı bir dram. Erdoğan’ın keyfi yerinde, anne ağlamaklı. Ders vermeye kalkıyor. Allah bu millete sabır versin. Bir şehit annesi ya. Onu propaganda malzemesi olarak kullanıyor. Şehitlere ne kadar yakın olduğunu Türkiye’ye anlatmak için kullanıyor onu. Oysa bütün Türkiye görüyor onu. Nasıl güldüğünü, nasıl eğlendiğini, nasıl keyif içinde olduğunu bütün Türkiye görüyor. Askerlerimiz, sivillerimiz, devlet görevlilerimiz hayatını kaybetmiş o beyefendinin derdi başka. Bırakın bari bu anne matemini yaşasın.” dedi.
Bir annenin matemini yaşamasına dahi izin verilmediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“O annenin acısını, dramını acaba o saray ve çevresi biliyor mu? O dramı biliyorlar mı acaba? O annenin o evladını nasıl yetiştirdiğini, askere nasıl gönderdiğini acaba onlar biliyorlar mı? Ellerine kına yaktığını onlar biliyorlar mı? Bari bırakın da bu insanlar acılarını yaşasınlar. Buna bile izin vermiyorlar. Konuşuyor şunu söylüyor, ‘Oğlunuz şehit oldu, siz bu şerefi yaşadınız.’ Lafa bak. Eee, o şeref en çok sana yakışır. Göndersene çocuklarını askere. Niye bedelli askerlik yaptırdın? Eğer sen böyle bir şerefi istiyorsan, böyle bir şerefi kabul etmek istiyorsan ve bu şerefi başının üstünde ailelerine de miras olacak şekilde yaşamak ve içselleştirmek istiyorsan çocuklarına bedelli yaptırmazsın, gönderirsin askere. Irak’a gönderirsin. Neden bu ülkede fakir fukaranın çocukları bedel ödüyor da, varsılların çocukları bedel ödemiyor? Hangi AK Parti’li milletvekilinin çocuğu bedel ödedi bu ülkede? Gerçekten içimiz acıyor. Arkadaşlarımız defalarca basın toplantıları, ailelerle defalarca görüştüm, milletvekillerimiz soru önergeleri verdiler. Karşıda bir duvar var. Şimdi o duvardan nasiplenmeye kalkıyorlar ama korkarak, ürkerek. Bu olmaz.”
“83 milyonun sorusudur”
Kılıçdaroğlu, Gara operasyonuyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’a cevaplaması istemiyle hazırladığı 5 soruyu okudu. Bu soruların cevabını millet adına Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan beklediğini belirten Kılıçdaroğlu, “Soru 83 milyonun sorusudur. Öyle baksın, kim varsa. Bu ülkede kim yaşıyorsa, kimin eli kalem tutuyorsa, kimin akli baliğ olmuşsa bu soruların cevabını istesin.” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cevaplamasını istediği soruları şöyle sıraladı:
“- Bölücü terör örgütünün tam 5,5 yıl elinde tuttuğu vatan evlatlarını kurtarmak için 2015 tarihinden bu yana Başbakan ya da Cumhurbaşkanı olarak ne yaptınız? Bir İsrail askeri Filistinliler tarafından alındığında dünyayı ayağa kaldırıyorlar. Herkes sahip çıkıyor. 5,5 yıl bunları unutturdun. Unutturdular. Soru önergesi vermesek, basın toplantıları yapmasak zaten kimsenin de haberi olmayacak.
– Terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’dan seçimlerde size yardımcı olması için mektup dilenirken, neden vatan evlatlarının serbest bırakılması için çağrı yapmasını istemediniz? İstanbul seçimleri sizin için 13 vatan evladından daha mı kıymetliydi?
– Yıllarca ‘Dostum Trump’ diye böbürlenip durdunuz. Neden dostluğunuzu, vatan evlatlarını terör örgütünün elinden kurtarmak için kullanmadınız? Bölgede Amerikalılar çok güçlü. Senin de en yakın dostun Trump. Neler yaptığınızı biz de biliyoruz, Amerikalılar da biliyor. Sen bu dostluğunu vatandaşlarımızın, askerlerimizin, sivillerimizin kurtarılması için kullanmadın. Papazı veriyorsun. Trump telefon ederdi belki onlar da 13 kişiyi vereceklerdi. 13 şehidimiz olmayacaktı. Niye kullanmadın? Kim engel oldu?
– Daha önce benzer hadiselerde sorunun çözümünde büyük katkıları olmuş İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği ve Mazlum Der gibi ulusal insan hakları örgütleri ile uluslararası insan hakları örgütlerinden terör örgütünün elinde tuttuğu evlatlarımıza zarar gelmemesi ve serbest bırakılmaları için en azından çağrıda bulunmak hiç mi aklınıza gelmedi? Öyle ya daha önce gidip teslim almışlardı terör örgütünden. Hatta bir de milletvekili gitmişti. İnsanlar sağ salim Türkiye’ye getirildiler. Neden 13 kişiye sahip çıkmadınız bugüne kadar?
– Dün Rize’de yaptığınız açıklamalarda sınır ötesi operasyonun hedeflerinden birinin de şehit olan 13 evladımızın kurtarılması olduğunu ancak başaramadığınızı söylediniz. 13 vatandaşımızın kurtarılması amacıyla başlatılan operasyondaki başarısızlığı kim üstlenecek? Bu işin sorumlusu kim? Rehine kurtarma operasyonuna gidiyorsun, bütün rehineler ölüyor. Akıl tutulması var burada.”
– “Burunları kanamadan Türkiye’ye getirilebilirdi”
Kılıçdaroğlu, 13 Türk vatandaşının şehit edilmesiyle ilgili korkudan kimsenin açıklama yapamadığını iddia ederek şunları söyledi:
“Valiye, ‘Sen bir açıklama yap’ diyorlar. Bunlar devleti yönetemezler. Yönetmiyorlar, yönetemiyorlar zaten. Bilgileri yok, birikimleri yok, iradeleri yok. Bir devlet böyle mi yönetilir? Normalde birisinin bu sorumluluğu alıp istifa etmesi lazım. Rehine kurtarmaya gidiyorsunuz tamamı ölüyor. Ayrıca 3 askerimiz… Nasıl oluyor bu? Bunun hesabını kim verecek? AK Parti’li kardeşlerime özellikle söylüyorum 13 şehidimizin kanları yerdedir. Onlar Türkiye’ye gelebilirdi, getirilebilirdi. Burunları kanamadan Türkiye’ye getirilebilirdi. Kendilerine göre gittiler sözde terör örgütünden alacaklar, çarşamba gelecek, Erdoğan çıkıp medyaya açıklama yapacak, ‘Biz kahramanız, biz şöyleyiz, biz 13 kişiyi kurtardık.’ Hedef buydu. Davulla, zurnayla rehine mi kurtarılır Allah aşkına. Rahmetli Ecevit Kıbrıs çıkarmasını yaparken eşine bile haber vermemiştir. Bu davul zurnayla ‘Harekat başlattık’ diyor. 13 şehidimizin sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır, Kimse başka bir şey düşünmesin. Bu 5 sorunun cevabını bekliyorum. Ben değil, bu millet bekliyor. 7’den 70’e bu millet bu 5 sorunun cevabını bekliyor.”
AK Parti TBMM Grup Toplantılarının Çarşamba günleri yapıldığını belirten Kılıçdaroğlu, “Savunmaya geçti şimdi. Salı toplantılarını çarşamba günü yapıyor beyefendi. Biz ne diyeceksek kendisini savunacak. 5 soruyu sordum. 5 sorunun cevabını yarın senden bekliyorum. Ben beklemiyorum 83 milyon insan bu 5 sorunun cevabını bekliyor senden.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, devlet kurumunun hukukun üstünlüğüne göre yönetilmesi ve vatandaşları koruması gerektiğini belirtti.
Devlet kurumunun vatandaş üzerine baskı kuramayacağının ve onları yönlendiremeyeceğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, “Yönlendirmesi çağdaş anlamda ancak eğitimle olur. Alır, eğitir, ülkenin çıkarlarını, hukuku, hukukun üstünlüğünü, el sanatlarını öğretir. Değişik alanlarda insanların beceri kazanmalarını sağlar.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Elazığ’da yaşlı bir kadının “Açım” diye seslendiği anlara ilişkin görüntülerin sosyal medyada paylaşıldığını hatırlattı. Kılıçdaroğlu, bu olayın ardından Elazığ Valisi Erkaya Yırık tarafından kadının Valiliğe çağrıldığını ifade etti.
Bu buluşmayla ilgili görüntüler nedeniyle üzüldüğünü dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Şu devletin düştüğü hale bak ya. Gerçekten üzülüyorum, vicdanım sızlıyor. Ya koskoca valisin, talimat aldın, bu kadının bari ayağına git, bu kadının derdi nedir, bari onu sor. Çağırıyorsun makamına, ayağına çağırıyorsun. Şunu söyleyeceksin, televizyon kamerası da hazır orada. Sonra ertesi gün bunu yayınlıyorsun. Bu ahlak mıdır arkadaşlar? Bunlar da ahlakın kırıntısı var mı? Vali bu talimatı kimden aldı ve nasıl yaptı? Herhalde bir paket verdiler. ‘Sen bundan sonra açım deme. Şunu şunu şunu da ayrıca yapacağız, sözlerini de geri al. Erdoğan da çok memnun olacak.’ dediler.”
Valinin bir kişinin veya bir partinin değil, devletin valisi olması gerektiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, “Bir kadının ‘Açım’ demesini 180 derece değiştirerek, ‘Hayır efendim, beni yanlış anladılar. Benim karnım tok, keyfim de yerinde. Durumum da çok iyidir, çok şükür.’ demesini neye bağlıyorsunuz? Bu ceberut devlet anlayışıdır. Başka bir anlayış değildir.” ifadelerini kullandı.
“Havuz medyasının iftira atma konusunda müthiş yetenekleri var”
Kılıçdaroğlu, Uludağ’da tatil yapanların görüntülerinin Boğaziçi Üniversitesindeki öğrencilere ait olduğu iddia edilip medyada paylaşıldığını anlatarak, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Havuz medyası yapıyor. Sözde onları karalayacak. Havuz medyasının hiçbir kıymeti yok ama havuz medyasının iftira atma konusunda müthiş yetenekleri var. Çünkü bunların hiçbirisi gazeteci değil. Kalemini satan, kalemini kiralayan adamdan zaten gazeteci olmaz. Paraları nereden aldıklarını, havuzu nasıl oluşturduklarını biliyoruz. Rüşvetten beslenen adamın Türkiye’nin lehine bir satır yazması mümkün mü? Mümkün değil. Dolayısıyla ‘Şehitlerimiz varken eğleniyorlar’ diyor. Sen Rize Kongresi’ne bir baksana, beyefendinin attığı kahkahalara. Niye onu haber yapmıyorsun? Haberse onu haber yapacaksın. 13 şehidimiz gelmiş, daha önce 3 şehidimiz var. Beyefendi sanki Türkiye’de hiç şehit yok, her şey güllük gülistanlık. Sabahleyin helikopterle kahvaltıya, arkasından her 15 metreye bir polis dizerek Rize’ye gidiyor. Şu hale bakın Allah aşkına.”
Türkiye’de yakın bir dönemde seçim yapılacağını belirten Kılıçdaroğlu, “Sandık gelecek. Bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün gelecek. Bu millet her şeyi bir tarafa not ediyor, hafızasının bir tarafına not ediyor. Ne yaptıklarını da gayet iyi biliyor. Zaten anket sonuçlarından da üç aşağı beş yukarı nasıl eridiklerini de görüyoruz. Ama işin özü sandıkla geldiler, sandıkla bunları göndereceğiz, demokratik yollarla göndereceğiz, güle oynaya göndereceğiz.” diye konuştu.
“Cumhuriyet Halk Partisi alın teriyle kazanan herkesin yanında”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, toplantıda 11 Şubat Perşembe Bolu’da yaptığı ziyaretlere ilişkin bilgi verdi.
Ziyaretler esnasında esnaf, düğün salonu, orman, kahvehane ve kantin işletmecileri, kamyon şoförleri ve çiftçilerin şikayetlerini aktardıkları bilgisini paylaşan Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyet Halk Partisinin alın teriyle kazanan herkesin yanında olduğunu” bildirdi.
Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Geçen grup toplantısında, dostlarımızla beraber iktidar olduğumuzda iktidarımızın ilk haftasında neyi yapacağımızı açıklamıştım. Şimdi aynı açıklamayı tekrar yapmak isterim. Duymayan vatandaşlarım da duysunlar. Katar ordusuna peşkeş çekilen Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası’nı hemen alacağız ve şanlı ordumuza iade edeceğiz. 15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan paraları faizleriyle beraber hemen bir hafta içerisinde bütün hak sahiplerine teslim edeceğiz. Beşiktaş’taki terör saldırısında hayatını kaybeden 39’u polis, 8’i sivil 47 şehidimiz için toplanan paraların tamamını faizleri ile beraber hak sahiplerine iade edeceğiz.”
Çiftçilerin bankalardan ve Tarım Kredi kooperatiflerinden aldıkları kredi faizlerini de tümüyle sileceklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Ana paralarını takside bağlayacağız. Esnafın pandemi döneminde aldığı kredilerin faizlerini tamamen sileceğiz, ana parasını da onların görüşünü alarak taksitlendireceğiz ve onları da rahatlatacağız. Bir kararnameyle bu stopaj vergisini tamamen kaldıracağız. Hangi koşulda olursa olsun vatanseverliğin bir gereği olarak Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırıldığı vatan toprağına yeniden götürüp bayrağımızı dalgalandıracağız.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA