MHP Genel Başkanı Bahçeli: Türkiye üzerinde plan yapanlar, girdiğiniz yolun sonu uçurum, akıbetiniz mahvoluştur
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye üzerinde plan yapanlar, milletin vermediği yetkiyi almak için kuyrukta bekleyenler, demokrasi dışı arayışlara heves edenler, aynı zamanda dış güçlerden namertçe medet umanlar, alayınızı uyarıyorum; girdiğiniz yolun sonu uçurum, akıbetiniz mahvoluştur.” dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Ne mutlu bizlere ki, bugünkü Grup Toplantımız, Milliyetçi Hareket Partisi’nin 52’inci yıl dönümüne tekabül ve tesadüf etmiştir. 9 Şubat 1969’da millet vicdanında filizlenen partimiz tam 52 uzun yıl içinde kökleşerek, gücüne güç ekleyerek, engelleri birer birer ekarte ederek bu zamana kadar ulaşmıştır.” diye konuştu.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin müstesna bir şuurun aklı olduğunu kaydeden Bahçeli, “Muazzam bir duruşun adıdır. Medyunu şükran duyduğumuz bir seciyenin ahlakıdır. Geçmişten geleceğe bir nehir gibi akan milli yolculuğun son yüzyılında söz sahibi olmuş Türk milliyetçilerinin ve son 52 yılına damgasını vurmuş Milliyetçi Hareket Partisi’nin öncelikli varlık nedeni, kahramanların taşıdığı milli bekanın yıkılmadan devamını sağlamaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Türk tarihinin MHP’ye yüklediği misyonun bu olduğunun altını çizen Bahçeli, “Bu misyon, büyük Türk milletinin elden ele taşınan mukaddes bir emaneti ve her neslin diğerine devretmek zorunda olduğu bir ata yadigarıdır. Biz, dünyanın en gözde ve en zorlu coğrafyasında yaşayan, bundan böyle de yaşamak zorunda olan bir milletiz. Ne tarihimizi, ne coğrafyamızı ne de kimliğimizi değiştirme imkanına veya isteğine sahibiz. Ama hep birlikte bu gerçeklerle daha müreffeh, daha gelişmiş, daha güçlü bir geleceği inşa etmek elimizdedir. Biz bunun için varız, bunun için de var olmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Dünyanın, Türkiye’nin ve Türk milletinin yaşadığı sorunları ve tehlikeleri bilmeden veya yorumlamadan MHP’yi anlamanın mümkün olmadığını dile getiren Bahçeli, şöyle devam etti:
“Milliyetçi Hareket Partisi’nin tarihi köklerini, siyasetinin derin manasını değerlendirmekte güçlük çekenler varsa, onlara söyleyeceğim söz, milliyetçilerin hiç olmadığını varsaydıkları bir Türkiye’nin özellikle son 1,5 asrını tahayyül etmeleri ve neyin eksik kalacağını düşünmeleridir. Türk milliyetçileri olmasaydı, devrilen bir İmparatorluğun altından yeni bir devlet nasıl çıkardı? Balkan Savaşları’nın ızdırapları, Birinci Dünya Savaşı’nın kayıpları, mütareke yıllarının acıları nasıl ve hangi vasıtalarla telafi edilebilirdi? Bugün bol keseden sallayan lafazan ve laçka siyasetçilerin bunlara verilecek bir cevabı var mıdır? Biliyor ve görüyoruz ki, Türk milletinin ezeli meziyetlerinden, emsalsiz faziletlerinden, yüksek kabiliyetlerinden habersiz olanların milli ve manevi değerleri bilmesi, bunlara riayet ve sadakat göstermesi hayal ötesi bir beklentidir. Bir defa herkesin kabul etmesi, değilse bile anlaması gereken husus şudur: Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye’nin lehine ve yararına olmadığına inandığı her tahrik veya her teşebbüs karşısında tek başına da kalsa sonuna kadar direnmiştir.”
Bu meşru direnişin ve mücadelenin bundan sonra da aynen korunacağını vurgulayan Bahçeli, “Türkiye üzerinde plan yapanlar, milletin vermediği yetkiyi almak için kuyrukta bekleyenler, demokrasi dışı arayışlara heves edenler, aynı zamanda dış güçlerden namertçe medet umanlar, alayınızı uyarıyorum; girdiğiniz yolun sonu uçurum, akıbetiniz mahvoluştur. Cumhur İttifakı düşmeden, Milliyetçi Hareket Partisi teslim alınmadan bu vatanı bölemezsiniz, bu devleti yıkamazsınız, bu milleti karanlığa çekemezsiniz. Yaparız diyen varsa hodri meydan; son neferimize kadar da mücadeleye seve seve atılmaya billahi varız ve buradayız. Türk milletinin hassasiyetleriyle oynamak, milli güvenliğimizle ve iç barış ortamıyla kutuplaşmak hiç kimseye bir fayda sağlamayacaktır. İkazla hatırlatıyorum, Türkiye düşmanlarının dolduruşuna gelip maşalık görevine talip olanlar maşeri vicdan önünde sonuna kadar hesap vereceklerini unutmasınlar.” yorumunu yaptı.
Bahçeli, MHP’nin 52’nci kuruluş yıl dönümünün hayırlara ve başarılara vesile olmasını diledi. Bahçeli, “Tarih boyunca Türklüğü yaşatmak uğruna hayatlarını feda eden kahraman ecdadımızı, bölücü terörle mücadele ederken şehit düşen kahraman güvenlik güçlerimizi rahmet ve minnet duygularımla yad ediyorum. Partimizin kurucu Genel Başkanı merhum başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’e ve ebediyete irtihal etmiş bütün dava arkadaşlarıma Cenabıallah’tan rahmetler diliyorum.” diye konuştu.
Türkiye’nin gittikçe ağırlaşan, ağırlaştıkça istikametinden sapan bir siyaset sorununun tüm emarelerine muhatap olduğunu dile getiren Bahçeli, siyasete hakim olan dağınıklıkların, sorumsuz beyanların, hazırlıksız tekliflerin, ani kopuşların, kısır kavgaların, derin çatlakların, gün aşırı değişen ilişki ağlarının, gayrimeşru emellerin, gayriahlaki irtibatların demokrasi kültürü açısından kaygı verici olduğunu vurguladı.
“Malum partilerin paçaları tutuşmuş gibi kapı kapı dolaşmaları, telaş içinde birbirlerine gidip gelmeleri, kameralar karşında zoraki gülümsemelerle poz vermeleri bugünlerde oldukça sıklaştı ve yoğunlaştı.” diyen Bahçeli, bunların bayram değil seyran değil, kulağına kimler neyi fısıldadı da ortalığa düştüklerini merak ettiklerini söyledi.
“Üçüncü yol arayışları, koltuk kavgaları, çıkar mücadeleleri, yeni ittifak kurma niyetleri, parti içi kaynamalar derken, siyasetin zillet ayağı toz duman içindedir.” ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“CHP ile HDP arasındaki görüşme trafiği ve sonrasındaki sisli, bir o kadar da sinsi manzara gözümüzden kaçmamıştır. HDP heyetinin CHP yönetimiyle görüşmesinden hemen sonra, aşinası olduğumuz müşterek basın toplantısı CHP’nin kurnazlığı nedeniyle yapılamamış, HDP kendi çalıp kendi oynamıştır. Anlaşıldığı kadarıyla CHP Genel Başkanı, HDP’ye karşı siyasi koronadan dolayı sosyal mesafe koymuştur. Bu ne yaman bir çelişkidir? Bu nasıl bir ittifak ortaklığıdır? İçeride can ciğer kuzu sarması, dışarı çıkınca ne sen tanı beni ne de ben seni. Görünen gerçek işte budur. CHP ile HDP kimi kandıracaklarını zannediyorlar? Madem basının ve hatta milletimizin karşısına çıkmaya yüzünüz, cesaretiniz, yüreğiniz yok, o zaman niye görüşüyorsunuz? Nasıl bir karakter taşıyorsunuz? Haydi korkuyorsunuz diyelim, neden yürek yemiş gibi konuşuyorsunuz? Birbirine kefil olamayanlara, birbirine sahip çıkamayanlara, birbirinin yanında dahi duramayanlara Türkiye emanet edilir mi? Millet CHP-HDP-İP arasındaki dalavereye hiç kanar mı? Bu orta oyununa hiç aldanır mı? Arka kapıda buluşmayın, aile fotoğrafına girmekten kaçınmayın, mertseniz, üzerini örteceğiniz bir ayıbınız yoksa çıkın sahneye de boyunuzu görelim, kaç kilo olduğunuzu öğrenelim. Aynı tutumu terörist Demirtaş ile kahvaltıya hazırlanan İP’in başkanından da bekliyor, bunu istiyoruz. Kaçak güreşmeyin, minderden kaçmayın, kıvraklıklar yapmayın. Haydi buyurunuz, bizim ittifakımız, ittifak ortağımız bellidir. Bizim hedeflerimiz, 2023’deki Cumhurbaşkanı adayımız da bilinmektedir. Allah’a şükürler olsun ki saklayacak, gizleyecek, korkacak hiçbir açığımız, hiçbir zaaf veya yanlışımız yoktur. Sayın Cumhurbaşkanımızla ihtiyaç hasıl olduğunda görüşürüz, konuşuruz, ülke meseleleri hakkında fikirlerimizi paylaşırız. Aramızda pazarlık yok, ihtilaf yok, utanacağımız bir konumuz yok.”
“CHP Genel Başkanı kapalı devre siyaset alışkanlığını terk etmeli”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “kapalı devre siyaset” alışkanlığını terk etmesi gerektiğini söyleyen Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun dürüst, şeffaf, demokratik olmasını, PKK’dan FETÖ’ye kadar terör örgütleriyle arasına duvar örmesini istedi. Bahçeli, “HDP’yle CHP ve İP arasındaki yasak ilişkinin bir bedeli de olmalıdır. CHP’nin HDP ile görüşmesi demek, PKK’yla teması demektir. Zillet ittifakının görünmeyen ortakları PKK’dır, FETÖ’dür, Soros’tur, rant ve faiz lobisidir.” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun son günlerde paniğe kapıldığını, üslubunun HDP’li bir bölücünün üslubuyla iyice aynılaştığını savunan Bahçeli, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Buradan baktığımızda CHP ile HDP’yi ayırt etmekte zorlandığımızı, devamlı birbirlerine karıştırdığımızı özellikle ve altını çizerek ifade etmek istiyorum. Buna da hayıflanıyor, üzülüyoruz. Zira CHP’ye bakınca Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü görmemiz gerekirken, onun eserlerine ve emanetlerine düşman kesilmiş mihrakların köşe başlarını nasıl da tuttuğunu endişeyle takip ediyoruz. CHP savruluyor, bu partinin küçük kuklası İP sallanıyor. Bu gidişle CHP’nin HDP tarafından asimile edilmesi, sömürge partisi haline dönüştürülmesi sanıyorum kaçınılmazdır. Tavsiyem CHP yönetiminin Kandil’e değil Anıtkabir’e bakması, terör örgütlerinden değil Kuvayımilliye’den feyz almasıdır. Yine bir başka tavsiyem, demokrasiyi ABD’de değil, iradenin ve egemenliğin tek sahibi büyük Türk milletinin varlığında arayıp bulmasıdır.”
Kılıçdaroğlu’nun Çiğli Tramvay Hattı’nın Temel Atma Töreni’ndeki konuşması
Kılıçdaroğlu’nun geçen hafta İzmir Çiğli Tramvay Hattı’nın Temel Atma Töreni’ndeki konuşmasıyla HDP’yi temsil ettiğini gıyaben de olsa bir kez daha ispatladığını söyleyen Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun uluslararası piyasaların İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne Hazine’ye verdiklerinden daha düşük faizle kredi verdiklerini söyleyerek ya siyasi kulvarındaki değişikliği teyit ettiğini ya da Farabi’nin cahil siyaset kavramına yeni bir boyut eklediğini dile getirdi.
Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun Hazine’nin tahvil ihracı ile uluslararası finansman kuruluşlarından proje kredisi sağlanması konusundaki ayrımı bilmediğinin ya da çarpıttığının ortaya çıktığını belirterek şunları kaydetti:
“Çok taraflı kalkınma bankalarından yapılan özel amaçlı proje finansmanı kredilerinin şartları ile bütçe finansmanı amacıyla yapılan hazine tahvil ihraç getirilerinin mukayesesi tarihi bir hatadır. Kılıçdaroğlu’nun ekonomiden anladığı buysa vay milletimizin haline, vay CHP’ye oy veren vatandaşlarımızın kırılan hayallerine. Bunlar ‘Martın sonu bahar.’ diyorlardı, kast ettikleri meğerse kara kışmış, bıçak gibi ayazlara ön hazırlıkmış. İzmir Büyükşehir Belediyesi, devlet içinde devlet değildir. Devlet tektir, herkes duysun ve bilsin ki bu devlet Türkiye Cumhuriyeti’dir. Eğer belediye dış finansman kullanacaksa bunun izin mercisi, onay makamı Hazine ve Maliye Bakanlığıdır. İzmir’de özerk bir yönetim kuruldu da bizim mi haberimiz olmadı? Bu sorumsuz, sakat ve sorunlu açıklamayla Kılıçdaroğlu ne yapmaya çalışıyor? Neyin kozasını örüyor? Nereye varmak istiyor? CHP’li belediye başkanları, belediye işlerinden başka her şeye burunlarını sokmaktadır. Kimisi 2023 yılında iktidar değişikliği olacak der, kimisi rektörlere mektup yazar, kimisi de bir yalana bin yalan katıp milleti aldatır. Bu devran böyle gitmeyecek, bu kervan bu şekilde ilerlemeyecek. Demokratik hesaplaşma vakti geldiğinde, kimin alnı ak, kimin yüzü kara, kimin başı dik kimin boynu eğik milletimizin hakemliğinde herkes görecek, suyu çekilen zillet ittifakı karaya vurup dağılacaktır.”
Bahçeli, Boğaziçi Üniversitesindeki olaylara işaret ederek bu üniversiteye yasal ve meşru sınırlar çerçevesinde ataması yapılan rektöre itiraz edenlerin ana dinamiğinin, provokasyon merkezinin, saldırı üssünün marjinal örgütler olduğuna dikkati çekti. Bahçeli, “Bir öğrencinin DHKPC ile ne işi olur? İstanbul’a okumak, hayatını kazanmak, milletine ve ülkesine hayırlı bir evlat olmak için gelen bir gencimizin yasa dışı sol örgütlerin yuvalandığı hücre evleriyle ne bağı olacaktır? İnsanlık düşmanlarının değirmenine su taşıması, militan açığını takviye etmesi akılla, mantıkla, insanlıkla izah edilebilir mi? Rektör atanması ‘Yasal olabilir ama demokratik değil.’ diyenler, kendi fikir ve düşüncenizden başka her görüşe hazımsızlık ve tahammülsüzlük göstermeniz demokrasinin neresiyle bağdaşmaktadır? Katil polis demek, mesela İstanbul Kadıköy’de polis otolarını taşlamak, esnafa saldırmak, sivillere sataşmak, ifade ve düşünce hürriyetinin neresine sığmaktadır?” diye konuştu.
1 Şubat’taki olaylarda gözaltına alınan 108 kişiden 101’nin Boğaziçi Üniversitesiyle ilgisi ve ilişiğinin bulunmadığını, bu 101 kişiden 79’unun DHKP-C ve TKP-ML örgüt üyesi olduğunu anımsatan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Evlatlarını üniversiteye gönderen muhterem analarımız, çocuğunuz bu örgütlerin eline düşerse bundan memnun olur musunuz? Taşlarla, sopalarla sokak sokak polislerle çatışmalarından, geleceklerini kaybetmelerinden mutluluk duyar mısınız? Kılıçdaroğlu, ‘Türkiye’nin evlatlarını serbest bırakın.’ diyor. Kendisine göre hava hoş, başkalarının sırtından kurban kesmesi kolay. Muhterem analarımız, çağrımı tekrarlıyorum: Evlatlarınıza siz sahip çıkın. Ne Kılıçdaroğlu’nun eline ne de onun bunun keyfine bırakmayın. Öğrenci başka, terörist başkadır. Dost başka, düşman başkadır. Hain başka, kahraman başkadır. Bunların birbirine karıştırılması felakettir. Öğrencilerimizin haklı, meşru, ahlaki ve hukuki endişelerine kulak vermek elbette görevimizdir. Zira onlar geleceğin Türkiye’sinin mimarları olacaktır. Fakat terör örgütüyle irtibat ve iltisakı olanlar öğrenci değil, suçludur. Bununla birlikte öğrenci olmayan, herhangi bir üniversiteye kaydı bulunmayan yasa dışı örgüt mensupları ne arıyor üniversite kapılarında? Devletin güvenlik güçleri bu kepazeliğe sessiz mi dursun? Türkiye kapanın elinde mi kalsın? Kalabalığı toplayıp sabah ilk gelen üniversitelerde derebeylik mi ilan etsin?”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Öğrenciler ne yaptı Allah aşkına? Cam çerçeve mi kırdılar? Toplantı ve gösteri yaptılar. Anayasal haklarıdır.” ifadelerini anımsatarak Kılıçdaroğlu’nun ekonomiden anlamadığı gibi, zahmet edip Anayasa’yı da okumadığını söyledi. Anayasa’nın Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı ile temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamamasıyla ilgili hükümlere işaret eden Bahçeli, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Boğaziçi Üniversitesinde fitne düzeneği kuran, devletle öğrenciyi cepheleştirmek için kolları sıvayan, cılızlaşan olayları diğer illere ve üniversitelere taşımak için fırsat kollayan, buradan bir halk hareketi çıkar mı diye bekleyen, buna destek olan kim varsa alçak ve hain bir projenin figüranıdır. Türkiye, Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve hürriyetleri koruma konusundaki iradesini gerçekleştirmekte olduğu reform adımlarıyla göstermiştir. Terör örgütleri ve terörle bağlantılı çevrelerin bu alanlardaki istismarına karşı mücadeleden geri dönüş düşünülemeyecektir. İstanbul’da sokağa çıkan HDP milletvekillerinin eğitimle, öğretimle, öğrenci haklarıyla, üniversiteyle ne alakaları vardır? HDP, CHP, İP, ne geleceği ne de devası olan diğer icazetli partilerin Türkiye’nin karışması amacıyla kaosa oynadıkları inkar edilemez bir gerçektir. ABD’nin, AB’nin, hatta Birleşmiş Milletler’in bu çerçevede açıklama üstüne açıklama yapması içişlerimize küstahça karışmanın yanı sıra, şirret bir tezgahın varlığına işarettir. Eski Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Piri’nin Boğaziçi Üniversitesinde konuşlanan örgütlere, Sorosçu Osman Kavala’ya, terörist Demirtaş’a destek açıklaması sadece mizah dergilerine konu olacak bir meczupluktan ibarettir ve değersizdir. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün endişe duyduklarını ileri sürmesi de çelişki yumağıdır. Bu sözcünün, daha bir ay önce kongre binalarına yapılan baskını, yaşanan çatışmaları, beş kişinin ölümünü, hatta Biden tarafından darbe iddialarını hafıza kayıtlarından çıkardığı anlaşılmaktadır. Bize göre herkes kendi işine bakmalı, kendi önünden yemeli, kendi söküğünü dikmekle meşgul olmalıdır. Hiç kimse bize demokrasi dersi veremez, vermeye cüreti yetmez. Kimin ne kadar demokratik olup olmadığını, insanlık değerlerine ne kadar saygı duyup duymadığını dünya alem bilmekte ve görmektedir.”
Tüm dünyada LGBT haklarının koruyucusu olacaklarını söyleyenlere seslendiğini dile getiren Bahçeli, şunları söyledi:
“Müslüman Türk milleti bu oyuna gelmez, bu zokayı yutmaz, bu kirli kampanyanın tuzağına düşmez. Gösterdiğimiz haklı tepkiler, terör örgütlerine yönelik haysiyetli sözlerimiz okyanus ötesinden cevaplanıyor. Biz teröristlere yükleniyoruz, dijital terör, dijital faşizm, despot nitelikli ‘post truth’ dönemin elebaşları oklarını bize yöneltiyor. Demokrasiden, haktan, hukuktan, özgürlükten bahsedenler ifade ve düşünce hürriyetine keyfi olarak kast ediyorlar.”
Twitter’ın sansürü
Twitter’ın, kendisine uyguladığı sansürü de eleştiren Bahçeli, şöyle konuştu:
“Geçen hafta Twitter, bazı paylaşımlarıma sansür uyguladı, kısıtlama getirdi. Demek ki çok doğru yoldayız, sözümüz ve tespitimiz çok isabetliymiş. Varsın kısıtlasınlar, isterse bütün mesajlarımı kaldırsınlar, merhum vatan şairimiz Namık Kemal’in dediği gibi, ‘Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin, dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten.’ Twitter’in beğenmediği şu mesajımı yeri gelmişken tekrarlamakta fayda mülahaza ediyor ve boyun eğmeyeceğimizi haykırıyorum: Sırtlarını ajanlara, zalimlere, karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil başı ezilmesi gereken yılanlardır. Yasa dışı eylemleri diğer üniversitelere teşmil etmek için kuyruğa girenler bunun bedelini acıklı şekilde ödemelidir. Görüşüm aynıdır, düşüncem aynıdır, beklentim aynıdır. Nitekim teröristlerin başı ezilmelidir. Biz Türkiye’yiz, Türk milletiyiz, her gün korkakça yaşamaktansa bir gün kahramanca şehadeti dileriz.”
“Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu kuşkusuz”
“Yeni anayasa” tartışmalarına değinen Bahçeli, “Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu kuşkusuzdur ve yeni hükümet sistemiyle bu durum zorunlu bir hal almıştır. Parlamenter sistemin izlerini silmek, kalıntılarını temizlemek lazımdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ruhuna ve dokusuna uygun yeni bir anayasa yazılması geniş bir uzlaşmayla sağlanmalı ve milletimize kazandırılmalıdır.” dedi.
Yeniden anayasa yazılmasını “ikinci cumhuriyet” olarak tercüme edenlerin ciddiye alınacak hiçbir yanlarının olmayacağını aktaran Bahçeli, aynı şahısların darbe anayasasıyla ülke yönetimine talip olmalarının tutarsızlık ve tenakuz olduğunu dile getirdi.
Anayasaların, bir ülkenin işleyiş ve ilerleyişinin, toplumun bir arada yaşama iradesinin siyasi ve hukuki belgesi olduğunu, değişmeyecek veya yeni baştan yazılamayacak metinler olmadığını anlatan Bahçeli, şunları kaydetti:
“Canlı ve gelişen dinamik süreçlere tabi olan toplumun, değerlerin, çağın, yönetim yapısının ve zamanın yönüne ve yönelişine uygun olarak anayasaların da değişime uğraması veya yeniden yazılması kaçınılmaz olduğu kadar da doğaldır. Gelişmeler, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte yeni bir anayasa yazılmasının mecburiyet olduğunu göstermektedir. Artık bu bahsi muhkem ve müstesna bir uzlaşma ve demokratik imkanlarla kapatmanın vakti gelmiştir. Her parti yeni bir anayasadan bahsediyor ya da değişmesini öneriyor. O zaman tutarlılık gereği bütün partilerin Anayasa’nın ilk dört maddesine bağlı, vatandaşlık tanımına sadık bir siyasi tutumla bir araya gelmesi milletimizin talep ve beklentisidir. MHP yeni baştan anayasa yazım sürecine vardır ve çalışmalarına samimiyetle, önyargısız şekilde başlamıştır. Unutmayalım ki, kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.”
Kaynak: AA