Milli Savunma Bakanı Akar: Odessa Limanı’ndan gemilerin çıkışı devam edecek

Milli Savunma Bakanı Akar Odessa Limanı'ndan gemilerin çıkışı devam edecek
AA Editör Masası’na konuk olan Milli Savunma Bakanı Akar, tahıl sevkiyatı anlaÅŸması kapsamında Odessa Limanı’ndan ilk geminin ayrılmasına iliÅŸkin, “Bundan sonraki gemiler de benzer ÅŸekilde herhangi bir aksaklık çıkmadan devam edecek.” dedi.
AAtölye’de Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk olan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, gündeme iliÅŸkin soruları yanıtladı, deÄŸerlendirmelerde bulundu.
Tahıl yüklü geminin Ukrayna’dan yola çıktığı ifade edilerek bunun devamının gelip gelmeyeceÄŸi, bu süreçte neler yaÅŸandığı soruları üzerine Akar, tahılın önemli bir konu haline dönüştüğünü söyledi.
Çalışmalar çerçevesinde dün Sierra Leone bayraklı 27 bin ton mısır yüklü geminin Lübnan’a gitmek üzere Ukrayna’dan saat 09.15’te ayrıldığını aktaran Akar, Ä°stanbul’da kurulan müşterek koordinasyon merkezinde sürecin takip edildiÄŸini belirtti. Akar, “Bu gemide aynı usulleri, esasları bir kez daha mutabık kaldığımız hususları uyguladık ve bundan sonraki gemiler de benzer ÅŸekilde, temennimiz, dileÄŸimiz herhangi bir aksaklığa uÄŸramadan devam edecek.” diye konuÅŸtu.
Bunun insani bir konu olduÄŸunu ve büyük önem taşıdığını dile getiren Akar, “Bu manada tarafların mutabakatı saygıdeÄŸer. Dolayısıyla bu çalışmaların önümüzdeki günlerde de baÅŸarılı ÅŸekilde devam edeceÄŸini deÄŸerlendiriyoruz.” ifadesini kullandı.
“Yarın saat 15.00 civarında Türk boÄŸazları açıklarında bulunacak”
Geminin muhtemelen yarın saat 15.00 civarında Türk boÄŸazları açıklarında bulunacağını bildiren Akar, “Açıkta demirlemesini müteakip Müşterek Koordinasyon Merkezinde Rusya-Ukrayna-Türkiye-BM temsilcilerinin oluÅŸturacağı müşterek heyet gidip oradaki yükü bir ÅŸekilde kontrol edecekler. Dolayısıyla bir an evvel herhangi bir sorun çıkmadığı takdirde, inÅŸallah çıkmaz, devam edecek.” diye konuÅŸtu.
Bakan Akar, bu protokolün bütün gemiler için geçerli olduğunu, imzalanan metnin buna amir olduğunu ifade etti.
Tahıl arzının önemine iÅŸaret eden Akar, Rusya ve Ukrayna’nın bu konuda dünyada çok önemli bir yere sahip olduÄŸunu, dünya tahılın yaklaşık 3’te 1’inin bu ülkelerde üretildiÄŸini dile getirdi. Çatışma nedeniyle yaÅŸanan sıkıntılar dolayısıyla tahılın limanlardan çıkmasının problem haline geldiÄŸini hatırlatan Akar, bunun küresel gıda riskini artırdığını anlattı.
Dünyadaki problemlerden birincisinin gıda güvenliÄŸi, diÄŸerinin enerji güvenliÄŸi olduÄŸunu aktaran Akar, tahıl ve gıda maddelerinin gidemeyiÅŸinin ciddi sorunlara neden olabildiÄŸini, bunun Orta DoÄŸu ve Afrika’da bir güvenlik sorununa dönüşebildiÄŸini vurguladı. Akar, “EÄŸer bir açlık olursa, eÄŸer bu güvenliÄŸi olumsuz etkilerse, eÄŸer bu çok ciddi birtakım toplumsal, siyasal olaylara dönüşürse bu tabii bir ciddi bir güvenlik sorunu ortaya çıkarıyor demektir. Bu aynı zamanda göçü de tetikleyebilecek bir noktada. Bu ise Afrika’dan Avrupa’ya, Türkiye’ye ciddi bir ilave göç dalgasını beraberinde getirebilir. Bu son derece önemli bir konu bu konunun bu ÅŸekilde çözüme doÄŸru gidiyor olması gerçekten önemli.” diye konuÅŸtu.
Akar, çok ciddi bir miktarda, 25 milyon tondan fazla bekleyen, savaş nedeniyle çıkamayan tahılın söz konusu olduğuna işaret ederek şunları söyledi:
“Onların çıkması için çeÅŸitli yollar ortaya konuldu ama en doÄŸrusu Sayın CumhurbaÅŸkanı’mızın Sayın Putin ve Sayın Zelenskiy ile yaptığı görüşmeler sonucunda çizdikleri çerçevede bizim muhatabımız Ukraynalı ve Rus bakan arkadaÅŸlarımızla yaptığımız, arkadaÅŸlarımızın da onların heyetleriyle yaptığı görüşmeler sonucunda ortaya çıkan çözüm en optimal çözüm. Çünkü miktar çok fazla ve deniz yolu en güvenli yol. Bu miktarı da taşıyabilecek kapasiteye sahip olan deniz yolu. Dolayısıyla bizim bu konulardaki çözüm noktasına geldiÄŸimizde güvenli koridor meselesi ortaya çıktı. Bu tabii uzunca bir süreci kapsadı. Hazirandan itibaren çeÅŸitli görüşmelerimiz oldu. Hatırlarsanız bizim Sayın Åžoygu ve Olenksiy ile yaptığımız konuÅŸmalarda, daha sonra Sayın Kubrakov ile yaptığımız konuÅŸmalarda bizim burada bir kırmızı hat kurmamız gerektiÄŸine karar verdik. Çünkü bakanlar çeÅŸitli sebeplerden dolayı her an bir araya gelemiyorlar, her zaman telefonla görüşmeleri mümkün olmuyor. Dolayısıyla birer general görevlendirdik ve bunlar gece gündüz konuÅŸtular, görüştüler. Ä°niÅŸli çıkışlı birtakım görüşmelerin sonucunda çok şükür nihayete erdi, 22’sindeki bu metnin imzalanmasından sonra bu noktaya gelindi.”
Rusya Savunma Bakanı Sergey Åžoygu’ya, Ukrayna Savunma Bakanı Oleksiy Reznikov ve Altyapı Bakanı Oleksandr Kubrakov’a teÅŸekkür eden Akar, sürekli görüşmek suretiyle olayı çözüme kavuÅŸturduklarını anlattı. Her iki ülkenin de Türkiye’ye güveninin oluÅŸtuÄŸunun ifade edilmesi üzerine Akar, şöyle konuÅŸtu:
“Kesinlikle. Çünkü baÅŸlangıçtan itibaren görüşmeleri en nihayetinde 13 Temmuz’da Rusya, Ukrayna, BM ve Türkiye olarak dörtlü görüşme yapabildik. O zamana kadar görüşmeleri çoÄŸunlukla ikili yapmak durumundaydık. SaÄŸ olsunlar iki tarafın da bakanları ve ilgili personeli bize karşı, arkadaÅŸlarımıza karşı ciddi bir güven olduÄŸunu belirttiler. Bu da bizim için son derece memnuniyet ve gurur verici bir durum. Bu arada ÅŸunun da tekrar altını çizmek lazım Sayın CumhurbaÅŸkanı’mızın Sayın Putin ve Sayın Zelenskiy ile yaptığı konuÅŸmalardaki çizdikleri çerçeve bize çok geniÅŸ bir çalışma alanı bahÅŸetti. Biz de bu alanı kullanmak suretiyle bu faaliyetleri bu noktaya getirebildik.”
“Taraflardan bir itiraz, talep gelmezse söz konusu mutabakat otomatikman yenilenecek”
Müşterek Koordinasyon Merkezinin ne kadar süreyle görev yapacağının belli olup olmadığı, özellikle hususi durumlar karşısında Türkiye’nin rolünün ne olacağı soruları üzerine Ä°stanbul’da yapılan çalışmada imzanın ardından hemen ertesi gün Ukrayna ve Rusya’nın ilgili personelinin Müşterek Koordinasyon Merkezinde hazır bulundurulmasının takdire ÅŸayan olduÄŸunu ve bunun tarafların anlaÅŸmaya sadık olduklarını gösterdiÄŸini dile getirdi.
Merkezin 23 Temmuz’da fiilen teÅŸekkül ettiÄŸini, 27 Temmuz’da da resmen açılışının yapıldığını anımsatan Akar, “Gerçekten tamamen tarafların bir arada olabildiÄŸi tek ortam ÅŸu anda. Ä°ki tarafın sıkıntıları malum, savaÅŸ malum. Bu çerçevede iki tarafın beraber olabildiÄŸi tek ortam. Dolayısıyla bazı iniÅŸler çıkışlar olmakla beraber çok şükür bir diyalog ortamı var. Türkiye’ye olan teveccüh, arkadaÅŸlarımıza olan güven bizi son derece gururlandırmakta. Biz de olabildiÄŸince akılla, mantıkla, tarafsızlık duyguları içinde ve tamamen insani noktadan meseleye yaklaÅŸmak suretiyle olayların çözülmesine ve ilerlemesine gayret gösteriyoruz.” diye konuÅŸtu.
Mutabakat muhtırasında faaliyetin “120 gün geçerli olduÄŸu” ifadesinin bulunduÄŸunu anımsatan Akar, “EÄŸer herhangi bir ÅŸekilde taraflardan bir itiraz, talep gelmezse söz konusu mutabakat otomatikman yenilenecek ve devam edecek. Bizim de muhataplarımızla yaptığımız görüşmelerde tabii ki burada bunun herhangi bir ÅŸekilde zamanla sınırlanması belki ÅŸeklen uygun olabilir ama esas olan insanların ihtiyacını karşılamak. Yani 25 milyon tondan fazla söz konusu hububatın, gıda malzemesinin ilgili ihtiyaç sahiplerine ulaÅŸtırılması. Dolayısıyla bu ne kadar sürerse yapılması lazım.” ifadelerini kullandı.
Bu çalışmanın Ukrayna tahılıyla ilgili olduğu anımsatılarak Rusya tahılının nakliyesine yönelik soru üzerine de Akar, şunları kaydetti:
“Rusya’nın da limanlarında gıda maddeleri, çeÅŸitli kimyasallar, gübre, amonyak buna benzer çeÅŸitli malzemeler, maddeler var. Bunların da nakli söz konusu. Bu bizim çalışmamızın dışında ayrı bir konu. Bir ÅŸekilde temaslarımızı sürdürüyoruz, konuÅŸmalarımız, görüşmelerimiz sürüyor. Olur da bizim katkımız olursa Türkiye olarak bundan da memnuniyet duyarız. Onlar özellikle bu konuyu BM ile görüşüyorlar. Bu çalışmanın, mutabakat muhtırasının tamamen dışında.
Odessa’da malum düzenlenen bir saldırı oldu geçtiÄŸimiz cumartesi günü, çok endiÅŸelendik. Taraflarla görüştük, bunun hiçbir ÅŸekilde tahıl nakliyatıyla, tahıl silolarıyla ilgili olmadığını beyan ettiler. Bu bir inceleme, araÅŸtırma konusu, biz olabildiÄŸince bunun dışında kalıp, herhangi bir ÅŸekilde mutabakatı, nakliyatı etkilememesi konusunda taraflara telkinde bulunduk, konuÅŸtuk. Onların da saÄŸ olsunlar bu istikamette davranmaları suretiyle bugünkü noktaya gelebildik.”
Gemi yola çıktıktan sonra BM ile iletiÅŸime yönelik soru üzerine Akar, “ArkadaÅŸlarımız buraya gelmeden önce, BM temsilcisi bir arkadaşımız var kıdemli, Ä°stanbul’da Müşterek Koordinasyon Merkezinde, biraz önce teÅŸekkür mesajı gönderdi. Burada bizim çalışmamızı BM daima destekledi ve giriÅŸimlerimizin baÅŸkaları tarafından yapılamayacağını bildikleri için olabildiÄŸince BM’nin desteÄŸini gördük.” dedi.
Çalışmaların gayet uyumlu yürütüldüğünü kaydeden Akar, “Temennimiz, herhangi bir kazaya, belaya uÄŸramadan yaptığımız bu mutabakat çerçevesinde tamamen insani olan bu faaliyetin aksaksız, eksiksiz tamamlanması.” dedi.
Akar, Ukrayna’da bekleyen A400M uçakların emniyetli ÅŸekilde ülkeye dönüşü konusunda geliÅŸme olup olmadığına iliÅŸkin soru üzerine, Türk uçaklarının da 23 Åžubat saat 23.00’de bölgeye insani yardım için gittiÄŸini hatırlatarak malzemeleri indirirken hava sahasının kapatılması dolayısıyla Ukrayna’da kaldıklarını anlattı. Mürettebatın saÄŸlıklı ÅŸekilde beklediÄŸini belirten Akar, şöyle konuÅŸtu:
“Zaman zaman onları deÄŸiÅŸtirdik. Uçaklarımızın bakımı, ikmali tamamen yapıldı. Bu konuda Ukrayna’ya da teÅŸekkür ediyoruz. Onlar da ellerinden geldiÄŸince uçaklarımızın emniyetli ÅŸekilde Borispol Havaalanı’nda kalması için ellerinden gelen desteÄŸi gösterdiler. Burada yaptığımız bu insani yardımdan dolayı ortaya çıkan bu durumu bir an önce düzeltmek için hem Rusya hem de Ukrayna’da temaslarımız sürüyor. Oradaki savaÅŸ ÅŸartlarından dolayı uçaklarımız kalktığında, herhangi kontrol edilemeyen birtakım gruplar provokasyon amaçlı bir giriÅŸim olabilir endiÅŸesinden dolayı, biz emniyette olması bakımından sükunetle temaslarımızı sürdürüyoruz. En müsait zamanda derhal uçaklarımızı alacak durumdayız. Önümüzdeki günlerde bunun da gerçekleÅŸmesi son derece mümkün görülüyor, temennimiz budur, temaslarımızı sürdürüyoruz.”
“Kimsenin toprağında gözümüz yok”
Akar, nisan ayında baÅŸlatılan Pençe-Kilit operasyonunda son durumun ne olduÄŸu, bu operasyonların terör örgütüne verdiÄŸi zararlar ve Pençe-Kilit’in Kandil’i de içine alacak ÅŸekilde geniÅŸletilmesinin gündemlerinde olup olmadığına iliÅŸkin soruya, hiçbir terörist ve zaman-mekan ayrımı yapmaksızın terörle mücadele yürüttüklerini söyledi.
Türkiye’nin terörle mücadelesinin çok iyi anlaşılması gerektiÄŸine iÅŸaret eden Akar, bu konunun bazı çarpıtmalara maruz kaldığını söyledi. Yapılan operasyonlarda terörle mücadele konusunda tek amaçlarının ülke ve vatandaÅŸların güvenliÄŸinin saÄŸlanması olduÄŸunun altını çizen Akar, şöyle konuÅŸtu:
“Bunun herkes tarafından bilinmesi ve bunu da meÅŸru müdafaa esasları prensipleri kapsamında gerçekleÅŸtiriyoruz. Bizim komÅŸularımızın baÅŸta Irak ve Suriye olmak üzere sınırlarına, egemenlik haklarına saygımız sonsuz. Kimsenin toprağında gözümüz yok. Bütün ülkelerin, komÅŸularımızın toprak bütünlüğüne son derece saygılıyız. Bizim tek hedefimiz var, tabii bu terörle mücadele. Terörle mücadelenin aynı zamanda komÅŸularımızın da lehine olduÄŸunu herkesin görmesi lazım. EÄŸer baÅŸka niyetleri yoksa bakan kiÅŸilerin, Irak’ta, Suriye’de terörle mücadele etmemizin aynı zamanda Irak’ın da Suriye’nin de yararına olduÄŸunun herkesin bilmesi, görmesi lazım. Buradaki hedeflerimiz konusunda ise terörist nerede, bizim hedefimiz orası. Yani temel prensip bu. Biz teröristlerin peÅŸindeyiz.”
Teröristleri etkisiz hale getirmek için mücadeleyi sürdürürken, masum sivillere, çevreye, tarihi, dini, kültürel yapılara karşı son derece hassas olduklarını vurgulayan Akar, şunları kaydetti:
“Bizim özellikle bu 24 Temmuz 2015’ten beri yaptığımız operasyonlara bakıldığında ister çukur operasyonları isterse Suriye’nin kuzeyine, Irak kuzeyine yapılan operasyonda bu ilkenin son derece hassas bir ÅŸekilde uygulandığını da bilenler, görenler, herkes bunun ÅŸahididir. Burada diÄŸer önemli konulardan biri de herhangi ÅŸekilde bu teröristlerin dışında hedefimiz asla söz konusu deÄŸil. Türkler, Kürtler, Araplar, Aleviler, bunlar hepsi kardeÅŸ. Bizim bunlara karşı hiçbir ÅŸekilde din, dil, ırk ayrımı yaparak, etnik ayrım yapmak suretiyle herhangi bir hedef almamız asla söz konusu deÄŸil. Bizim tek hedefimiz teröristler. Bunu herkes tarafından iyi anlaşılması lazım.”
Akar, tüm etnik grupların güvenliÄŸine çok büyük önem verdiklerinin de altını çizerek “CumhurbaÅŸkanı’mızın da direktiflerinde, talimatlarında belirttikleri gibi bizim yeni konseptimiz, terörü, teröristi kaynağında etkisiz hale getirmek. Bunun için çalışıyoruz. Taarruzi bir anlayışla, artan bir ÅŸiddetle, artan bir tempoda. Yani herhangi bir ÅŸekilde terördeki çöküşü gördükten sonra bizde bir yavaÅŸlama söz konusu deÄŸil. En son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar aynı tertip ve düzende biz mücadelemizi sürdüreceÄŸiz.” dedi.
“Toplam 35 bin 495 terörist etkisiz getirildi”
Akar, çözüm süreci bittikten sonra 24 Temmuz 2015’ten itibaren toplam 35 bin 495 teröristin yurt içinde ve sınır ötesinde etkisiz hale getirildiÄŸini bildirerek “1 Ocak 2022’den itibaren baktığımızda da 2 bin 226 terörist etkisiz hale getirilmiÅŸ bulunmakta. Åžimdi burada bugüne kadar herhangi bir ÅŸekilde ÅŸu veya bu sebepten dolayı MehmetçiÄŸin girmediÄŸi, çıkmadığı yerler söz konusu ediliyordu. Åžu anda MehmetçiÄŸin girmediÄŸi, giremeyeceÄŸi bir yer yok. Bizim buradaki temel prensibimiz en son terörist etkisiz hale getirilmek suretiyle asil milletimizi 40 yıldan beri başımıza musallat olan bu terör belasından kurtarmak. Yaptığımız çalışma bundan ibarettir.” diye konuÅŸtu.
MehmetçiÄŸin zor iklim, arazi koÅŸullarına raÄŸmen üstün bir moral ve motivasyonla vatan, millet, Cumhuriyet, bayrak için görev yapma duygusuyla, “ölürsem ÅŸehit kalırsam gazi” anlayışıyla büyük mücadele verdiÄŸini vurgulayan Akar, “Ä°nÅŸallah bunu baÅŸaracağız.” dedi.
Pençe-Kilit operasyonuyla Irak’la olan hudutların emniyetinin saÄŸlanacağını anlatan Akar, bunun da yoÄŸun bir ÅŸekilde devam ettiÄŸini söyledi.
“Terör örgütünde ciddi bir çöküş var”
Zap bölgesinde çok sayıda mağara, iniş-çıkış bulunduğunu, arazinin sarp olduğunu dile getiren Akar, 3-5 katlı mağaralar bulunduğunu ve önlerinin tuzaklandığını ifade etti. Burada diğer bölgelerin 5-6 katı el yapımı patlayıcı olduğunu belirten Akar, şöyle konuştu:
“Bunlara karşı büyük bir kahramanlıkla mücadelemiz devam ediyor. Åžu anda bu bölgede 301 terörist etkisiz hale getirilmiÅŸ bulunmakta ve gerçekten orada sayılar çok fazla 400 civarında maÄŸara, in, sığınak, barınak var. Bunların hepsi tek tek temizlenmek durumunda. El yapımı patlayıcı olasılığı, orada birtakım tuzakların olma ihtimaline karşı tedbirli olmak kaydıyla… Binlerce el yapımı patlayıcı, daÄŸ, taÅŸ, el yapımı patlayıcı, 1500 civarında da el yapımı patlayıcı ele geçirildi, etkisiz hale getirildi. Maalesef bazıları kontrolsüz patlamak suretiyle oradaki kahraman silah arkadaÅŸlarımızın ÅŸahadetine sebep oldu. Buradaki bu terör yuvalarına tek tek girmek mecburiyetimiz var. Bunları tek tek temizlemek mecburiyetimiz, bunu yapıyoruz. Åžimdi ÅŸu anda ister açık kaynaklar olsun ister istihbari bilgiler olsun, ister yüz yüze yapılan birtakım görüşmeler olsun, bizim istihbarat kurumlarımızdan gelen bilgiler olsun, terör örgütünde ciddi bir çöküş var, bunu görmek lazım. Fakat burada dediÄŸim gibi bu çöküş bizi hiçbir ÅŸekilde rehavete sevk etmeyecek, biz aynı tertip ve düzenle mücadelemizi sürdürüyoruz. ElebaÅŸlarının açıklamaları dahil büyük bir çaresizlik içindeler. ÇaresizliÄŸin en önemli göstergesi de bunlar. Açıkça teröristlere talimat veriyorlar, sivil hedeflere yöneltiyorlar. ‘Otelleri yakın.’ diyorlar, ‘Sivil hedefleri vurun.’ diyorlar. ‘Saldırın,’, ‘Ormanları yakın.’ diyorlar, hiçbir ahlaka sığmayacak, teröristliÄŸin artık en böyle alçak iÅŸlerini yapar hale, düşünür hale geldiler. Bunu da çöküşün en önemli göstergesi olarak görüyoruz. Teröristlerin ÅŸu anda elebaÅŸları baÅŸta olmak üzere hiçbiri iki gece aynı yerde yatmıyor ve hiçbiri güvende deÄŸil, bunun farkındalar. MehmetçiÄŸin nefesi bu teröristlerin ensesinde. Ve biz bu mücadelemizi en son terörist etkisiz getirinceye kadar kim destek verirse versin, arkalarında gelecek ne olursa olsun bu terörü bitirmekte kararlıyız.”
Akar, dost ve müttefik ülkelerin de bu konuya yaklaşımlarını gözden geçirmelerini, tarafsız ve objektif olmalarını beklediklerine iÅŸaret ederek “Teröristler arasında ayrım yapmamalarını bekliyoruz. Çünkü bizim yaptığımız bu mücadele aynı zamanda NATO’nun da Avrupa’nın da Avrupa BirliÄŸi’nin de teröre karşı durduÄŸu en son engel. Bunu da görmeleri lazım.” dedi.
Akar, “CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın Tahran ziyaretinden bir gün sonra Duhok’ta sivillere yönelik saldırı oldu. Irak makamları ve terör örgütüne müzahir organlar saldırıyla ilgili Türkiye’yi suçladı. Duhok’ta tam olarak ne oldu? Saldırıyı kim gerçekleÅŸtirdi? Elinizdeki bulgular ne söylüyor?” ÅŸeklindeki soruyu yanıtlerken terörle mücadele ederken siviller, çevre, tarihi, dini, kültürel yapıların kendileri için dokunulmaz olduÄŸunu yineledi.
Zaho’daki olayda hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına baÅŸsaÄŸlığı, yaralılara da acil ÅŸifalar dileyen Akar, olayın baÅŸlangıcından itibaren Iraklılarla temaslarını sürdürdüklerini belirtti. Irak makamlarına saÄŸlık, tahliye dahil herhangi bir ihtiyaçları olmaları durumunda yardımcı olacaklarını ilettiklerini anlatan Akar, şöyle konuÅŸtu:
“GerçeÄŸin ortaya çıkması için kendileriyle her türlü iÅŸ birliÄŸini yapmaya hazır olduÄŸumuzu söyledik. Dolayısıyla oradaki münasebetlerimizi devam ettiriyoruz. Fakat onun hemen akabinde Musul KonsolosluÄŸumuza yapılan saldırı, bir turnusol kağıdı gibi kimin sivil hedeflere yönelebildiÄŸini, kimin alçakça, tamamen sivil, silahsız, masum insanlara ateÅŸ edebildiÄŸini, saldırabildiÄŸini de bizim bu tezlerimizi ispatlarcasına maalesef böyle bir olayla karşılaÅŸtık. Hatırlayın geçmiÅŸi, yani kundaktaki bebeklere kurÅŸun sıkan alçak sürüsünden bahsediyoruz. Dolayısıyla bu Zaho’daki olayı da bunların nasıl yapıldığını herkesin görmesi, anlaması lazım. Burada bizim yaptığımız mücadelenin sadece bizim için deÄŸil, Türkiye’nin sınırları ve halkı için deÄŸil, aynı zamanda Iraklı kardeÅŸlerimizin de güvenliÄŸine büyük katkı saÄŸlayacağını da herkesin görmesi lazım.”
Akar, buranın terör örgütlerinden kurtulması bakımından Iraklılara her türlü iş birliğine hazır olduklarını söylediklerini ve söylemeye devam ettiklerini de kaydetti.
CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın Suriye’nin kuzeyinde 30 kilometre derinliÄŸinde güvenli bölge oluÅŸturulacağına iliÅŸkin açıklamasının hatırlatılması üzerine Bakan Akar, Suriye’de iç savaşın çıkmasının ardından Türkiye’nin sınırlarına ve vatandaÅŸlarına karşı saldırılar olduÄŸunu, önlem alınması için CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın sürecin muhataplarına güvenli bölge oluÅŸturulması için çaÄŸrıda bulunduÄŸunu anlattı.
Hem sınırların korunması hem de bölgedeki terör gruplarının etkisiz hale getirilmesi için Türkiye’nin giriÅŸimleri karşısında muhatapların sessiz kaldığını belirten Akar, “Bunun üzerine Fırat Kalkanı Harekatı’nı, Zeytin Dalı Harekatı’nı, Barış Kalkanı Harekatı’nı Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk Silahlı Kuvvetleri kendi başına yapmak mecburiyetinde kaldı ve çok şükür bunları baÅŸarılı bir ÅŸekilde icra etti.” dedi.
Son zamanlarda terör örgütü PKK’nın uzantısı PYD ve YPG’nin bu bölgelere saldırıda bulunduÄŸunu, Türkiye’nin bazı müttefiklerinin hataya düşerek bu yapılanmaları PKK’dan ayrı düşündüklerin aktaran Akar, şöyle devam etti:
“Bu kesinlikle doÄŸru deÄŸil, kesinlikle yanlış. Aklımızla alay etmek gibi bir ÅŸey bu. Çünkü YPG’nin PKK ile hiçbir farkı yok. Oradaki gidiÅŸler, geliÅŸler, onların elebaÅŸları, sistemleri aynı. Bir gün orada görev yapıyor, bir gün bilmem Zap’ta, bir gün Hakurk’ta görev yapıyor, aynı kiÅŸiler. Bunları görüyoruz, duyuyoruz, istihbarat raporlarında var, açık kaynaklarda var, konuÅŸmalarda var. Son derece pervasız bir ÅŸekilde Kandil’dekiler dahi bunu konuÅŸuyor. Ä°ÅŸte, ‘YPG ÅŸunu yaptı, bunu yaptı, Kobani’de bunu yaptık’… Bu kadar açıkken YPG’nin PKK olmadığını söylemek gerçekten akıllara ziyan. Biz bunu kesinlikle kabul etmiyoruz. Bu son derece yanlış. Dolayısıyla PKK eÅŸittir sonuna kadar YPG. Yani bunun bilinmesi lazım. Birinci husus bu. Ä°kinci husus da hem Amerika ile hem Rusya ile yaptığımız mutabakat muhtıraları var. Biz muhataplarımıza bunu tekrar tekrar hatırlatıyoruz. O muhtıralarda bize düşen ne varsa bunları yapmak için azami gayret gösteriyoruz. Muhataplarımızın da bize verdikleri sözleri yerine getirmelerini istiyoruz.
Söz konusu terör örgütlerinin bir an önce bölgeden çıkarılması için gerekli görüşmeleri yaptıklarını, her vesileyle bu konuyu gündemde tuttuklarını belirten Akar, “Maalesef bu konuda bir zafiyet var ve zafiyet o kadar açık ki özellikle bu Tel Rıfat ve Münbiç bölgesinden, unsurlarımıza ciddi ÅŸekilde saldırılar var. Biz bunlara misliyle cevap veriyoruz. Biz ÅŸunu söylüyoruz, herhangi bir ÅŸekilde bizim bu tacizlere, tecavüzlere karşı duruÅŸumuz itibarıyla hakkımızı, hukukumuzu, sınırlarımızı ve vatandaÅŸlarımızı korumada hiçbir kaydı, hiçbir tahlili kabul etmiyoruz. Biz hudutlarımızın ve vatandaÅŸlarımızın güvenliÄŸini saÄŸlamak için nerede, ne zaman, ne lazımsa bugüne kadar bunu yaptık, yapmaya da devam edeceÄŸiz. Bunu yaparken de daha öncesinde müttefiklerimizle oradaki muhataplarımızla konuÅŸtuk, teröristi gösterdik.” diye konuÅŸtu.
“Teröristlerin bölgenin geleceÄŸinde yeri yok”
Müttefik ülkelerin kimi zaman DEAÅž’ı gerekçe göstererek söz konusu terör örgütlerine karşı Türkiye aleyhinde tutum sergilendiklerini aktaran Akar, DEAÅž’a karşı Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin mücadele verdiÄŸini söyledi.
Akar, “Fırat Kalkanı Harekatı çerçevesinde 4 bin 500 teröristi etkisiz hale getirdik hem de göğüs göğüse savaÅŸarak. Bugüne kadar oradaki koalisyon kuvvetlerinin hangisi bunu yapabildi? Hangisi DEAÅž ile göğüs göğüse mücadele etti? Biz ettik. Dolayısıyla bu konuda bizim bazı ilkelerimiz var. Biz terörist ya da hain ayrımı yapmıyoruz. Bir teröristle bir baÅŸka terörist grup etkisiz hale getirilemez. Bu son derece yanlış bir yol. Dolayısıyla biz buradayız. Türk Silahlı Kuvvetleri burada. EÄŸer herhangi bir terörist grup varsa biz mücadele yapıyoruz. EÄŸer bir ihtiyaç varsa müttefiklerimiz, dostlarımızla beraber DEAÅž dahil tüm terör örgütlerine karşı mücadelemizi sürdürebiliriz. Dolayısıyla biz ÅŸunu söylüyoruz, teröristlerin herhangi bir ÅŸekilde oradaki bölgenin geleceÄŸinde yeri yok.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin yaptıklarının kıymeti bilinmeli”
Akar, terör örgütlerine karşı bugüne kadar kayıtsız ÅŸartsız mücadele verdiklerini belirterek bundan sonra da aynı mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceklerinin altını çizdi. Bu konuda CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın çizdiÄŸi çerçeve kapsamında görev yürüteceklerini anlatan Akar, “Biz Türkiye’de ve Suriye’de 9 milyon Suriyeli kardeÅŸimizin hayatını kolaylaÅŸtırıyoruz. Onlarla beraber yaşıyoruz. Onlara destek saÄŸlıyoruz ve dolayısıyla bu saÄŸlanan desteÄŸin görülmesi lazım. Bunun kıymetinin bilinmesi lazım. Yaptığımız çalışma sadece kendimiz için deÄŸil, aynı zamanda Suriye’nin, Irak’ın, bölgenin güvenliÄŸi bakımından; ilaveten, Avrupa’nın, NATO’nun, Avrupa BirliÄŸi’nin güvenliÄŸi bakımından da çok deÄŸerli ve önemli olduÄŸunu herkesin görmesi lazım.” diye konuÅŸtu.
Bölgenin bir an önce istikrara kavuÅŸması ve insanlık trajedisinin sona ermesi için Türkiye’nin samimi ve ciddi katkılar yaptığını, bu kapsamda ortaya çok önemli bir güç koyduÄŸunu vurgulayan Akar, Türkiye’nin bu çabasının diÄŸer ülkelerce anlaşılmasını, makul, mantıklı, objektif ve tarafsız deÄŸerlendirilmesini beklediklerini kaydetti.
Türkiye’nin normalleÅŸme için BirleÅŸmiÅŸ Milletler ile Irak ve Suriye’nin kuzeyine yönelik giriÅŸimlerinin olduÄŸunu aktaran Akar, “Türkiye Cumhuriyeti, bu konuda bölge ve dünya barışına nasıl katkı saÄŸladığının en önemli örneklerinden birini de Suriye’nin kuzeyinde verdi. Bir an önce Suriye’de anayasanın, seçimlerin yapılması ve meÅŸru hükümetin kurulması ile herkesin sulha kavuÅŸması en samimi dileÄŸimizdir.” dedi.
“Güvenilir bölgelere geri dönüşler oluyor”
TSK’nın Suriye’nin kuzeyindeki operasyonları sonucu Türkiye’nin kontrolüne geçen bölgelere Suriyeli sığınmacıların gönüllü olarak geri döndüklerine iÅŸaret eden Akar, ÅŸunları söyledi:
“Oradaki bölgeyi kontrol ettikten sonra 1,1 milyon civarında Suriyeli kardeÅŸimiz güvenilir, gönüllü ve saygın bir ÅŸekilde, BirleÅŸmiÅŸ Milletler’in tabir ettiÄŸi gibi herhangi bir zorlama olmadan, topraklarına, evlerine döndü. Bunların takriben 500 bini de Ä°dlib bölgesine döndü. Bizim buradaki yaptığımız ÅŸey ilave göçü ve radikalleÅŸmeyi önlemek. Oradaki insanların sulh ve sükun içinde yaÅŸamasını saÄŸlamak. Hatırlayın bunların baÅŸlangıcında varil bombaları, uçak taarruzları, topçu ateÅŸleri vardı. Orada sivil insanlar katledildi rejim tarafından. Bunlara karşı Türkiye uluslararası hukuk çerçevesinde hem sınırlarının korunması, göçün önlenmesi hem de oradaki masum insanların korunması bakımında gerekeni yaptı. Müttefiklerimizden destek bekledik maalesef beklenen desteÄŸi göremedik, göremiyoruz.”
“YPG’li teröriste taziye mesajı akıl tutulmasıdır”
Soru üzerine Bakan Akar, Türkiye’nin bölgedeki huzur ve barış ortamının güvence altına alınması için terör gruplarına karşı operasyon yaptığı dönemde, etkisiz hale getirilen terörist için ABD Savunma Bakanlığının sosyal medya hesabından taziye yayımlanmasının müttefiklik ruhuyla baÄŸdaÅŸmadığını vurguladı.
Bu konuyu detaylıca görüştüklerini bildiren Akar, “Gerçekten bu taziye mesajı bir akıl tutulması, izahı yok bunun. Yıllardan beri mücadele ettiÄŸimiz PKK’nın ayrılmaz bir parçası, yani ta kendisi olan YPG’li bir teröristle alakalı böyle bir taziye mesajı yayımlanması gerçekten kabul edilemez. Amerikalı müttefiklerimiz yarın bir gün bunu hatırladıkları zaman üzülecekler. Çok yanlış bir ÅŸey yaptıklarını fark edecekler. Nitekim akabinde burada Amerikan BüyükelçiliÄŸi bizim ÅŸehitlerimizle alakalı bir mesaj yayımladı. Bir anlamda belki de durumu kurtarmaya, dengeyi saÄŸlama gibi amaçla böyle bir ÅŸey yapmış olabilirler.” deÄŸerlendirmesinde bulundu.
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin hassasiyetlerini, rahatsız olduÄŸu konuları ve beklentilerini çok açık ve net bir ÅŸekilde aktardığını belirten Akar, “Hiçbir ÅŸekilde yılmadan, bıkmadan kendi tezlerimizi, bildiklerimizi, ortaya koyduÄŸumuz gerçekleri tekrar tekrar kendilerine söylüyoruz. Milletvekilleri, senatörler, askerler ve sivillere yaptığımız konuÅŸmalarda bu konuları gündeme getiriyoruz. Tabii Amerika’da bazı emekli general ve emekli diplomatların bu konularda Türkiye’nin tezlerine sahip çıkıyor olmaları gerçekten bizi ümitlendiriyor. Onlar da açık açık ‘PKK eÅŸittir YPG’ diyor.” ifadelerini kullandı.
“ABD, PYD-YPG’den vazgeçer mi?” sorusuna Bakan Akar, “Vazgeçecek, teröristin ve terörün kalıcı olması mümkün deÄŸil. Yani terörle teröristle yaÅŸanmaz. Bunun birinci özelliÄŸi geçicilik dolayısıyla eninde sonunda bunu anlayacaklar. Ama zarar ziyan vermeden, zaman kaybetmeden, dostluÄŸumuza hale getirmeden, bir an önce bunun anlaşılması için çalışıyoruz.” cevabını verdi.
“F-16’ların Türkiye’ye verilmesini bekliyoruz”
Yunanistan’ın giriÅŸimleri sonucunda Amerikan Temsilciler Meclisinin Türkiye’ye satışı yapılması beklenen F-16’lar için bazı ÅŸartların yer aldığı yasa tasarısına da deÄŸinen Akar, güçlü bir Türk Hava Kuvvetlerinin aynı zamanda güçlü bir NATO anlamına geldiÄŸini, bu nedenle F-16 konusunu önemsediklerini ifade etti.
Türkiye’nin 18 uçağının NATO’nun talebi üzerine alarm seviyesinde hazır bekletildiÄŸini söyleyen Akar, şöyle devam etti:
“Bu uçaklar NATO çerçevesinde verilecek görevleri bekliyor. Bizim tanker uçaklarımız var. Havada ikmal yapıyor. Türk Hava Kuvvetleri NATO ile beraber çalışıyor. 70 yıldan beri bu iÅŸi eksiksiz yapıyoruz. Åžimdi gelelim bu F-16 konusuna. ‘F-16’ların ömrü doluncaya kadar F-35’lerle boÅŸluÄŸu doldurur, daha sonra da milli muharip uçağımız ile ihtiyaçlarımızı karşılarız’ diyorduk. Fakat F-35’lerde çıkan bir sıkıntıdan dolayı durumu yeniden deÄŸerlendirdik. Yıllardan beri kullanmakta olduÄŸumuz, eÄŸitim, bakım ve ikmalinin yanı sıra araç gereçlerimizle uyumu itibariyle F-16 ile devam etmenin uygun olacağı noktasına geldik. Milli Güvenlik Kurulunda, Savunma Sanayii Ä°cra Komitesinde bunların hepsinin çalışmaları yapıldı, Bakanlar Kurulunda konuÅŸuldu ve Sayın CumhurbaÅŸkanı’mızın da olurunu almak suretiyle biz bu yöne girdik. Bununla alakalı ’40 adet yeni F-16 Block 70’lerden alalım, 79’unu da modernize edelim’. dedik. Bununla alakalı Haziran 2021’de giriÅŸimler oldu. Bu normal rutin bir faaliyet. Türkiye ile Amerika arasındaki tedarik konusu. Buna iliÅŸkin yazımızı, daire baÅŸkanı arkadaşımız buradaki ataÅŸeye verdi. O da götürdü verdi, süreç baÅŸladı. Åžu ana kadarki bütün temaslar bununla alakalı. Aralıkta ÅŸubatta, martta çeÅŸitli toplantılar yaptık. Türkiye’de üç toplantı yapıldı. Heyetler arası geniÅŸ çaplı, geniÅŸ katılımlı bütün boyutlarıyla konu konuÅŸuldu. 15 AÄŸustos’ta da Amerika BirleÅŸik Devletleri’nde tekrar bir toplantı yapılacak. Amerikan Savunma Bakanı ile yaptığımız temaslar, Sayın CumhurbaÅŸkanı’mızın Sayın Biden ile yaptığı temaslarda, yönetimin son derece pozitif olduÄŸunu, destekleyici olduÄŸunu, olayın öneminin anlamının farkında olduklarını, büyük bir memnuniyetle müşahede ettik.”
Bu geliÅŸmelerin ardından CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ile baÅŸ baÅŸa görüşmesinde Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunları iki ülkenin çözmesi gerektiÄŸini, üçüncü ülkelerin bu sürece dahil edilmemesi noktasında söz veren Yunanistan BaÅŸbakan Kiryakos Miçotakis’in Amerikan Kongresinde diplomatik nezaket, müttefiklik ve iyi komÅŸuluk iliÅŸkilerine sığmayan bir tutumla uçakların Türkiye’ye verilmemesini istediÄŸini hatırlatan Bakan Akar, “Bir baÅŸbakan kendi ülkesi için lobi yapar, görüşme yapar, temas yapar. Burada anlaşılmaz bir ÅŸekilde ‘BaÅŸka ülkeye vermeyin.’ demek suretiyle bir giriÅŸimde bulundular. Bunun tutar yanı, kabul edilebilir tarafı yok. Bu gerçekten son derece ama son derece, en hafif tabirle talihsiz bir giriÅŸimdi ve bu giriÅŸimler sonucunda Kongreden birtakım ÅŸartlar da koymak suretiyle yasa tasarısı çıkarıldı. Åžimdi bunun Senato ayağı var, Beyaz Saray ayağı var ve baÅŸkanlık onayı söz konusu.” diye konuÅŸtu.
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın talimatıyla bir heyetin ABD’ye giderek Kongre’de temaslarda bulunduÄŸunu bildiren Akar, ÅŸunları kaydetti:
“Çok olumlu izlenimlerle döndüler. Bundan sonra bu yöntemi devam ettirebiliriz. Bunun takibini yapacağız, yapıyoruz. Hem Senatoda hem de Beyaz Saray’da Sayın BaÅŸkan Biden tarafından oradaki notların çıkarılması ve herhangi bir ÅŸart olmaksızın parası mukabilinde aldığımız uçakların, Türkiye’ye verilmesi konusunda olumlu adım bekliyoruz.”
ABD’nin F-16’ları Türkiye’ye vermemesi durumunda alternatif çözüm önerilerinin olup olmadığı sorulan Bakan Akar, “Dünya çok geniÅŸledi artık seçenekler çok arttı dolayısıyla, tabii ki buna karşı birçok çözüm üretilebilir. Bizim burada söylemek istediÄŸimiz ÅŸey, komÅŸumuz Yunanistan’ın tavrı. Bu çok belirleyici, çok enteresan, çok anormal. Bunlar sadece F-16’ları vermeyin diye Amerika’ya gitmediler, aynı zamanda Almanya’ya gittiler denizaltıları vermeyin diye. Biz bunu arkadaÅŸlarımızla tartışırken kendi içimizde, oradan bir arkadaşımız dedi ki ‘Efendim yakında fırıncıya da gider bunlar, ekmek vermeyin’ diye. Yani bu ne iyi komÅŸuluk iliÅŸkilerine sığıyor ne arkadaÅŸlığa ne dostluÄŸa ne komÅŸuluÄŸa.” diye konuÅŸtu.
Akar, ABD’nin kurumsal tavır benimseyerek dedikodulara, dedikodu niteliÄŸindeki bu giriÅŸimlere itibar etmeyip, yıllardan beri müttefiki olan Türkiye’ye ve Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) karşı gerekli tavrı göstereceklerine inanmak istediklerini dile getirdi.
“Türkiye ile Yunanistan arasında çok sayıda gerilim baÅŸlığı var. Gayri askeri statüdeki adaların silahlandırılması, Batı Trakya’daki Türklerin durumu, terör örgütüne verilen destek, Kıbrıs ve ABD’nin son dönemde bu ülkedeki üs varlığını arttırmasını sayabiliriz. Siz bu konuları nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz ve Yunanistan’dan bu konulardaki beklentiniz nelerdir?” sorusuna cevap veren Akar, iki ülke arasındaki sorunları uluslararası hukuk çerçevesinde iyi komÅŸuluk iliÅŸkileri ve barışçıl yol ve yöntemlerle çözmek istediklerini belirtti.
Bakan Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“CumhurbaÅŸkanımızın bu konudaki yaptığı tüm iyi niyetli çabalarına raÄŸmen, Yunanistan’daki belli siyasiler bilinen kiÅŸiler. Bunlar ÅŸahsi emelleri, ihtirasları ve hesapları için iki ülke arasındaki iliÅŸkileri gerçekten heba ediyorlar. Her türlü provokatör eylemlerine, söylemlerine aralıksız devam ediyorlar. Adeta her sabah kalkıyorlar, ‘Türkiye aleyhine ne söyleyebilirim, Türkiye aleyhine ne yapabilirim?’, gündemleri bu. Bu konuda maalesef böyle ciddi bir sıkıntı var. Biz onları her seferinde masaya çağırıyoruz diyor ki, ‘Biz konuÅŸalım, görüşelim’, gelmiyorlar. Biz hiçbir zaman için Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların Türkiye-AB, Türkiye-Avrupa, Türkiye-NATO ve Türkiye-Amerika sorunu olmasını istemiyoruz. Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar, Türkiye-Yunanistan arasındaki sorunlardır. Fakat burada özellikle Yunan BaÅŸbakanı ve Yunan DışiÅŸleri Bakanı bu konuda maalesef son derece saldırgan eylemlerle, söylemlerle iki ülke arasında oluÅŸması muhtemel olumlu havayı, yapıcı havayı diyalog havasını maalesef bir ÅŸekilde deÄŸiÅŸtiriyorlar. Dolayısıyla mesnetsiz açıklamalar yapıyorlar. Åžimdi dillerine bir ÅŸey doladılar ‘Yeni Osmanlıcılık’. Yani bugüne kadar bizim buradaki yaptığımız taleplerimizi, konuÅŸmalarımızda, görüşmelerimizde gerçekten böyle bir ÅŸey yok. Uluslararası hukuk diyoruz, Lozan diyoruz. Paris AntlaÅŸması diyoruz. Bunları söylüyoruz. Bunlarla ilgili haklarımızı talep ediyoruz ve hatta ‘Bütün bu haksızlıklara raÄŸmen, bu bahsettiÄŸimiz anlaÅŸmaların çok açık ve net ihlallerine raÄŸmen konuÅŸalım.’ diyoruz. ‘Görüşelim, görüşmeler yoluyla çözelim.’ diyoruz. Siz Ege’deki 3 bin adayla birlikte bizim yani burnumuzun dibine kadar geleceksiniz ve Türkiye’ye yayılmacı olarak göreceksiniz. Yani gerçekten akıllara zarar bir ÅŸey bu. Bunu biz özellikle üçüncü tarafların görmesini istiyoruz, anlamasını istiyoruz, bilmesini istiyoruz. Åžimdi burada harita görünüyor herhalde. Bu arada 1832’den baÅŸlayıp devam eden süreç var, gördüğünüz gibi bütün Ege kaplanmış vaziyette. Ya kim yayılmacı? Yani bunu gerçekten aklen mantıken göz görüyor. Yani lise talebesi dahi yayılmacı kim görür ve kurulduÄŸundan itibaren 3 kat, 5 kat, 7 kat büyüyen ülkeden bahsediyoruz, Türkiye’nin aleyhine.”
“Yunanistan’ın hiçbir mahremiyeti kalmadı”
Akar, “haksızlıkların görülmesi gerektiÄŸini” belirterek “DiÄŸer taraftan bir Meis Adası var, 10 kilometrekare. Bu, Türkiye’ye 1950 metre mesafede, bizim harp okulundaki öğrencilerimizin yüzme standardı 2 bin metre. Dolayısıyla öğrencilerin yüzebileceÄŸi mesafede ve burada tabii bu kadar anakaraya yakın, 580-600 kilometre Yunan ana karasına yakın. Yani böyle bir ada 10 kilometrekare, bunun için 40 bin kilometrekarelik yetki alan isteniyor. Bunun akılla mantıkla yani hukukla izahı var mı? Yok.” diye konuÅŸtu.
Yunanistan’ın silahlanma sevdası ve yapay ittifaklar peÅŸinde koÅŸma çabası olduÄŸunu ve dolayısıyla üçüncü ülkelere kapısını açtığını söyleyen Akar, ÅŸunları söyledi:
“Yunanistan’ın hiçbir mahremiyeti kalmadı ve bunu Yunan muhalefeti de görüyor. Çok açık ÅŸekilde görüyor ve çok deÄŸerli. Ahlaki noktainazardan bakıldığında bir ülkenin bu kadar teslimiyetinin yanlış olduÄŸunu muhalefet çok açık ve net bir ÅŸekilde söylüyor. Buradaki yapılanların hepsini kim yapıyor? Yunanistan yapıyor. Biz de diyoruz ki ‘Bunların hepsini yapan sensin.’ Peki Türkiye’nin sıkıntısı ne? Maalesef burada biz saldırgan ve yayılmacı oluyoruz, öyle mi? Mantığı nerede? Dolayısıyla bu mücadelemizi sürdürüyoruz. Tabii silahlanma bütçesi ciddi bir bütçe. Ekonomik kullanım ömrü dolmuÅŸ, araç, gereç, silah vesaire gibi olanlar dahil bunları almak suretiyle Türkiye’ye karşı kendilerince bir hesap içindeler ve çok ciddi ÅŸekilde bütçede artış var. 5 katına çıkan bir artış var. Biz diyoruz ki ‘Yorulmayın, beyhude gayretler içinde olmayın.’ Bu yaptıkları çalışmalar Türkiye için, Türk Silahlı Kuvvetleri için az, savunma için çok. Bu harcamaları yaptığınız için zaten büyük borçlar içindesiniz. Ne oluyor? Kendilerine bir ÅŸey olmuyor. Fakat halkın refahını ciddi ÅŸekilde tehdit ediyor, ciddi ÅŸekilde zora sokuyor, olumsuz etkisi yapıyor. Bunun da görülmesi lazım diye kendilerine söyledik, söylüyoruz.”
Bazı siyasilerin, emekli generallerin, akademisyenlerin ve aklıselim sahibi bazı emekli diplomatların bu gerçekleri gördüklerini aktaran Akar, “Yunan halkı da bunu görüyor. Dolayısıyla bir an önce bu yanlış yoldan Yunan politikacıların, belli kiÅŸilerin yanlış yoldan dönüp görüşmeye, konuÅŸmaya, diyaloga geçmelerinin çok önemli olacağını söylüyoruz. Türkiye müttefikleri için asla tehdit deÄŸil, Türkiye güçlü, güvenilir ve etkin bir müttefik diyoruz. Bunu bilin diyoruz.” dedi.
Yunan muhataplarıyla her seferinde barışı, istikrarı hakim kılmak ve Ege’yi dostluk denizi yapmak için konuÅŸtuklarını anlatan Akar, bütün bu iyi niyete raÄŸmen Yunan tarafın diyaloÄŸa kapalı olduÄŸunu kaydetti. Bakan Akar, “Bundan 100 yıl önce Yunan iÅŸgal giriÅŸimi oldu ve bir mezalim söz konusu. Bunların hepsinin sona erdiÄŸinin yüzüncü yılındayız. Buradan Zafer Bayramı’mızı bu vesileyle kutluyorum.” dedi.
“Yunanistan’da bir zafiyet var”
“Anadolu Ajansı muhabirleri Ege’deki gayri askeri statüdeki adalara gitti. Orada askeri yapılanmayı görselleriyle dünya kamuoyunun gündemine de getirmiÅŸ olduk. Türkiye bu Ege adalarının silahlanması noktasında tavrını her zaman ortaya koyuyor. Muhataplarımızda bu anlamda bir geri adım var mı? Åžu ana kadar ne gözlemliyorsunuz?” sorusu üzerine Akar, “Biz muhataplarımıza tarihi bilmek lazım diyoruz. Bir asır önce giriÅŸilen maceranın bedelinin ne kadar ağır olduÄŸunu herkes gördü, yaÅŸadı. En çok da Yunanistan yaÅŸadı bu iÅŸgal giriÅŸiminde. 100 yıl önce yapılan bu iÅŸgal giriÅŸiminin, Yunan halkı tarafından da benimsemediÄŸi açık ve net bir ÅŸekilde belli. Hatta bu ihtilal giriÅŸiminden sorumlu 6 kiÅŸi içinde baÅŸbakan dahil, bakanlar dahil idam ettiler, ‘Niye bizi bu belaya soktunuz?’ diye. Buradaki tarihten ders alınması lazım.” diye konuÅŸtu.
Yunanistan’ın hüsranla sonuçlanacak yeni maceralardan uzak durması gerektiÄŸinin altını çizen Akar, “Dolayısıyla Türkiye ile Yunanistan arasında sorun var mı? Var. Peki nasıl çözeceÄŸiz? KonuÅŸarak, diyalogla diyoruz. Bunu söylüyoruz. Fakat maalesef bu konuda Yunanistan’da bir zafiyet var.” deÄŸerlendirmesini yaptı.
Bakar Akar, iki ülke arasında diplomatik mekanizmalar kurulmasının önerildiÄŸini ancak Yunanistan’ın buna da katılmadığını dile getirerek şöyle konuÅŸtu:
“Dedik bu konular Türkiye Yunanistan arasındaki konular, birkaç saatte çözülecek sorunlar deÄŸil, uzmanlık gerektiren sorunlar. Dolayısıyla siz de 15-20 kiÅŸi belirleyin. Bu konudaki uzman kara, deniz, hava, sivil, diplomat; biz de belirleyelim. Bunlar otursunlar. Saatlerce, günlerce onun üstünde görüşsünler, çözüm üretsinler. Bunu kabul ettiler. Biz Atina’ya 2 kere gönderdik. Onlar Türkiye’ye bir kere geldi. Åžimdi sıra onlarda, gelmeleri lazım. Ne zamandan beri bekliyoruz? 2 yıldan beri bekliyoruz ve bunu her seferinde muhatabımız Sayın Bakan’la karşılaÅŸtığımızda ‘Ya biz bekliyoruz’. ‘Biraz daha bekleyin’ diyorlar, biraz daha bekliyoruz. Yani konuÅŸmaktan yanayız, konuÅŸalım diyoruz. Burada maalesef bu konularda ciddi sıkıntılarımız var.”
Yunanistan ile 11 sorun olduÄŸunu bu sorunların bir ÅŸekilde çözülmesi için de diyalogdan baÅŸka yol olmadığını ifade Akar, “Sorunların başında GASA (Gayri Askeri Statüdeki Ada) geliyor. Åžimdi GASA’da, Lozan 12. madde, Paris 14. madde çok açık ve net. Bir ÅŸekilde bu adalar Yunanistan’a verildi. Silahsızlandırma kaydıyla verildi. Gayriaskeri statüdeki 26 ada var. Buraya muhatap bunun 16’sını silahlandırdılar. Bununla alakalı son derece gayriciddi argümanlarla karşımıza çıkıyorlar. ‘Silahsız olmak vaadiyle adalar size verildi.’ dediÄŸimizde cevapları hiç doyurucu deÄŸil, hiçbir ciddi cevap yok. Ä°ÅŸte anlaÅŸmaları maddeler orada duruyor. Fakat buna raÄŸmen maalesef bu tutumu sürdürüyorlar.” dedi.
Bakan Akar, bu adalarda sadece sınırlı ve orantılı kolluk gücü bulunabileceğine işaret ederek şunları söyledi:
“Ama ÅŸimdi orada havaalanları, tanklar, toplar her ÅŸeyi koydular. Åžimdi bu bize meÅŸru müdafaa hakkı doÄŸurmuyor mu? Bizim dibimize kadar gelen bu silahların orada konuÅŸlu olması Türkiye için tehdit teÅŸkil etmiyor mu? Buna karşı tepki göstersek ne olacak? Dolayısıyla adaların bu anlaÅŸmaya aykırı hareket etmekten dolayı egemenliÄŸi tartışmalı hale gelmiyor mu? Sizinle bir anlaÅŸma var. ‘Bu anlaÅŸmanın maddesi bana göre öyle deÄŸil. Ben bunu istemiyorum, kabul etmiyorum’ diyorsunuz. O zaman ben de karşı taraf da ‘Hayır ben de bu maddeyi kabul ediyorum.’ derse ne olacak? AnlaÅŸma düşecek o zaman sizin oradaki egemenlik hakkı da tartışmalı hale gelecek ve dolayısıyla bunları da kendileriyle konuÅŸtuk, görüştük, görüşüyoruz ve bir an önce bu konuda bir noktaya gelmesi için gayret gösteriyoruz. Fakat ciddi ÅŸekilde burada bir sıkıntı var.”
“Türk soydaÅŸlarımızın haklarının takipçisi olmaya devam edeceÄŸiz”
Yunanistan’da yaÅŸayan Türk azınlığın kimliÄŸini tanımadığını vurgulayan Akar, “Sadece Trakya’da deÄŸil, bütün Yunan coÄŸrafyasında söz konusu. Orada bizim belirli sayıda soydaÅŸlarımız var. Bunların Türk olduÄŸunu kabul etmiyorlar. Oradaki kiÅŸilerin konuÅŸtukları dil Türk, adları, soyadları Türk, tapuları Türk, ataları Türk, mezarlıkları Türk, akrabaları hısımları Türkiye’de.” dedi.
Yunanistan’ın ise Türkleri “Müslüman topluluk” olarak adlandırdığını ifade eden Akar, “Peki bunlar Türk deÄŸil de Çinli mi, Japon mu, yani Ä°ngiliz mi, Fransız mı, Alman mı? Oradaki kardeÅŸlerimizin haklarını uzun dönemde kısıtlamaları ve baskıcı uygulamaları gerçekten kabul edilemez.” diye konuÅŸtu.
Akar, şöyle devam etti:
“Müftü seçim hakkını tamamen gasbettiler, ona el koydular. Türkiye’de herkes serbestçe dini hayatını yaÅŸarken Atina’da sadece bir cami var, minaresi yok, kubbesi yok ve caminin yönetimi de Ortodokslarda. Türk yok, camiyi Ortodoks bir heyet yönetiyor. Yani böyle garabetlerle dolu yaklaşım içinde hala piÅŸkin bir ÅŸekilde insan haklarından bahsediyorlar. Özgürlükten bahsediyorlar. Avrupa BirliÄŸi deÄŸerlerinden bahsediyorlar. Yani gerçekten kabulü mümkün olmayan hususlardan bahsediyorlar. Ayrıca bu konularda oradaki Türk azınlıklar hakkında Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi’nin kararları var. Onda da yine gayet piÅŸkin bir ÅŸekilde uygulamamakta ısrar ediyorlar.”
Akar, Türk soydaşların haklarının takipçisi olmayı, haklı davalarını hem içeride hem de uluslararası ortamda desteklemeyi sürdüreceklerini kaydetti.
ABD’nin Yunanistan içindeki askeri varlığını orantısız bir ÅŸekilde yükseltmesini nasıl deÄŸerlendirildi sorusu üzerine Akar, Yunanistan’ın hiçbir mahremiyet tanımaksızın, garip bir ÅŸekilde kapılarını bir taraftan ABD’ye, diÄŸer taraftan teröristlere açtığını, Lavrion Kampı’nı literatürde bilmeyen kimsenin kalmadığını söyledi.
“Teröristle beraberler, FETÖ ile beraberler. Onların her iÅŸini kolaylaÅŸtırdılar. Onlara her türlü desteÄŸi saÄŸladılar, korudular, kolladılar. Bunları da kendilerine söylendiÄŸimiz zaman rahatsız oluyorlar. Böyle bir yaklaşım ve pervasızlık içinde, diÄŸer taraftan kendi muhalefetlerinin itirazlarına raÄŸmen Amerikalılarla birtakım iliÅŸkilere girdiler.” diyen Akar, Türkiye’nin ABD ile yapılan Savunma ve Ekonomik Ä°ÅŸbirliÄŸi AnlaÅŸmasının 1980’de imzalandığını, buna benzer bir ÅŸekilde Yunanistan’ın da 1990’da bir anlaÅŸma imzaladığını, bu anlaÅŸmaların belirli sürelerle yenilendiÄŸini Yunanistan’ın 2020’de bu anlaÅŸmayı güncellediÄŸini ifade etti.
Akar, güncellenen anlaÅŸmalarla birlikte Yunanistan’da eskiden 5 olan Amerikan üssü sayısının 9’a çıktığına iÅŸaret ederek, ÅŸunları kaydetti:
“Amerikaların resmi açıklamaları, burada bir LNG deposu yapacağız, yaptık diyorlar. Özellikle GüneydoÄŸu Avrupa ülkelerinin herhangi bir ÅŸekilde Rusya’dan temin ettikleri gaz ve petrolde sıkıntı olursa, bu gazı buradan vermek suretiyle orada ihtiyacı karşılayacağız diyorlar, birinci açıklama bu. Ä°kinci açıklama herhangi bir ÅŸekilde Rusya tarafından Avrupa ülkelerine bir saldırı halinde, bir askeri harekat söz konusu olursa oradaki askeri birliklerin lojistik ihtiyaçlarını karşılamak için de bir lojistik merkezi. Ä°ki merkezden bahsediliyor biri lojistik diÄŸeri LNG merkezi. Bunu söylüyorlar, bunlarla ilgili biz çalışmalarımızı yapıyoruz diyorlar, izahları bu. Biz ÅŸunu söylüyoruz, bu oluÅŸumların, bu geliÅŸmelerin bizimle Türkiye ile kesinlikle alakası yok asla denilemez. Savunma-güvenlik de bir prensip var, bir kanun var o kanunda her ÅŸey takip ve tedbir meselesi, biz de olayları yakından takip ediyoruz.”
” Türkiye hiçbir ÅŸekilde NATO’nun açık kapı politikasına karşı deÄŸil”
Ä°sveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliÄŸiyle ilgili soru üzerine Bakan Akar, Türkiye’nin NATO güvenliÄŸinin merkezinde bir ülke olduÄŸunu, 70 yıldan beri bütün sorumlulukları aksatmadan yerine getirdiÄŸini bildirdi.
Türkiye’nin NATO’nun deÄŸerlerini ve sorumluluklarını paylaÅŸan aktif ve yapıcı bir üyesi olduÄŸunu belirten Akar, Türkiye’nin sorun teÅŸkil etmediÄŸini, sorun ve yük olmadığını, yük aldığını, bunun açık ve net görülmesi gerektiÄŸini dile getirdi.
Bakan Akar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye hiçbir ÅŸekilde NATO’nun açık kapı politikasına karşı deÄŸil. Sonuna kadar açık kapı politikasını destekliyoruz. Bizim tarafımızdan bu manada, herhangi bir engel kesinlikle söz konusu deÄŸil. NATO geniÅŸlesin ama NATO geniÅŸlerken, NATO kriterlerine, NATO ilkelerine, NATO prensiplerine göre, NATO üyesi ülkelerin her birinin hassasiyetlerine, güvenliÄŸine halel getirmeden, onların güvenliÄŸine saygı göstererek yapılması lazım bu geniÅŸlemenin, aksi halde bu çok önemli. Bunun dışında geliÅŸigüzel bir büyüme, bir tesanüt deÄŸil, dayanışma deÄŸil, birlik beraberlik deÄŸil, bilakis NATO’ya olumsuz bir etki yapar, birliÄŸimizi beraberliÄŸimizi tehdit eder, bunu da görülmesi lazım diyoruz. Biz NATO’nun kuruluÅŸ ilkelerine baÄŸlı olarak söylüyoruz, bu yaptığımız kritikleri de bunun içinde deÄŸerlendiriyoruz ve bunun da anlaşılmasını istiyoruz muhataplarımız tarafından.”
Bir güvenlik örgütü olan NATO’nun temel konularından birinin de terörle mücadele olduÄŸuna dikkati çeken Akar, Türkiye’nin 40 yıldan beri 40 bin masum insanı teröre kurban verdiÄŸini, ÅŸehitleri olduÄŸunu, terörle mücadele eden bir ülke konumda bulunduÄŸunu vurguladı.
Bakan Akar, şöyle devam etti:
“Siz bizim mücadele ettiÄŸimiz teröristleri beslerseniz, bunlara bakarsanız, yedirir içirir, silah, araç, gereç, para aklama, insan devÅŸirmelerine göz yumarsanız, onların her türlü siyasi ekonomik faaliyetlerine göz yumarsanız, bunları siz orada beslerseniz, bunlara yaptığınız desteklerin sonucunda onlar da Türkiye’ye zarar vermeye devam ederse, siz bunu nasıl izah edeceksiniz. Bunun kabul edilmesi mümkün deÄŸil. Biz diyoruz ki teröristlerin her türlüsüyle mücadele edeceÄŸiz, teröristlere karşı olacağız, teröristlere karşı mücadelemizi sürdüreceÄŸiz. Bu manada, birden fazla terör örgütü ile mücadele eden Türkiye ve bunu da Sayın NATO Genel Sekreteri müteaddit defalar, Türkiye’nin terörle mücadelesi, bunun desteklenmesinin lazım geldiÄŸini, bunun hayati önemde olduÄŸunu tekrar tekrar vurgulamışken Madrid Zirvesi’nde varılan hesap, kitap ÅŸu; iyi bir baÅŸlangıç. Fakat bu son deÄŸil. Bunun açıklığa kavuÅŸturulması lazım, biz hiçbir ÅŸeyde tutum deÄŸiÅŸtirmedik.”
Madrid Zirvesi’nde de terörle mücadele konusunda aynı ÅŸeyleri söylediklerini aktaran Milli Savunma Bakanı Akar, “Biz dedik ki orada, siz eÄŸer bu bizim mücadele ettiÄŸimiz, bize zarar, ziyan veren, terör örgütü olduÄŸundan şüphe edilmeyen, PKK’ya karşı, YPG’ye karşı, FETÖ’ye karşı ki ilk defa bu YPG ve PKK, NATO ortamlarında konuÅŸulur hale geldi, kitap ve dergilere girdi, kayıtlara girdi, NATO kayıtları olmasa bile NATO ortamında konuÅŸuldu, bunu sizin engellemeniz lazım, durdurmanız lazım, bunları durursanız, biz burada sizin üye olmanıza mahsur yok dedik.”
Bakan Akar, sürecin baÅŸlangıcında bir davetin söz konusu olduÄŸunu ve “evet” dediklerini, bunun karşılığında da muhataplarının, ÅŸu yanıtı verdiÄŸini söyledi:
“Bunları bir anda yapmamız mümkün deÄŸil, bunlar yasal düzenleme meselesi, alacağımız birtakım ekonomik, siyasi tedbirler meselesi, hukuki ve adli mesele. Bize zaman verin. Oradaki teröristlerin teslimi, vesaire dahil. Biz de tamam o zaman biz buna evet diyoruz, bu manada siz geliyorsunuz. Fakat biz ilkelerimizden vazgeçmiÅŸ deÄŸiliz. Siz bir an önce bunları tamamlayın, parlamentonuzda, bakanlıklarınızda, diÄŸer kurumlarımızda. Türkiye Büyük Millet Meclisinin onay süreci var, o zamana kadar bunlar bitsin, eÄŸer siz bunları tamamlamazsanız, bu verdiÄŸiniz sözleri yerine getirmezseniz, bizim hiçbir ÅŸekilde onları onaylamamızı beklemeyin. Bizim tutumumuz bundan ibaret. Burada terör örgütü ile her türlü desteklerini kesecekler, onların orada eylem, iÅŸlem yapmalarına müsaade etmeyecekler ülkelerinde. Hukuki anlamda gerekli tedbirleri alacaklar, Türkiye’ye karşı yürüttükleri silah ambargosunu kaldıracaklar ve bu konuda ilkesel ve somut adımlar atacaklar, ondan sonra verilen sözler yerine getirilirse, gerekli onaylarımızı yapacağız. Ä°sveç ile olan münasebetimiz bu.”
“NATO’ya kuvvet katkısında Türkiye birinci”
Bakan Akar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uluslararası ortamda bir özne haline geldiÄŸine, askeri tabirle etki ve ilgi alanı olduÄŸuna dikkati çekti.
Akar, buna bağlı olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin sorumluluklarının arttığını, değişen dengeler, değişen aktörler ve değişen roller çerçevesinde yeniden şekillenen dünyada kendisine düşen görevleri onur, gurur ve büyük başarıyla yerine getirdiğini anlattı.
Türkiye’nin çalışmalarıyla, dost ve kardeÅŸlerine deÄŸil aynı zamanda bölge ve dünyanın barışına da çok önemli katkılar saÄŸladığını ve saÄŸlamayı sürdürdüğünü kaydeden Akar, şöyle konuÅŸtu:
“Türk Silahlı Kuvvetleri olarak bir milli olarak yaptığımız faaliyetler var, ikincisi NATO çerçevesinde, üçüncüsü BirleÅŸmiÅŸ Milletler, daha sonra Avrupa BirliÄŸi ve daha sonra da Avrupa Güvenlik Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı ve ikili anlaÅŸmalarla bazı ülkelerle, ülkemiz için büyük bir gururla büyük baÅŸarı olacak ÅŸekilde faaliyetlerimizi sürdürdük. NATO’ya kuvvet katkısında Türkiye birinci. Bunun gözden kaçmaması lazım. Harekatlara katkıda Türkiye beÅŸinci. Asgari bütçeye katkı konusunda ise sekizinci. Bize düşen görevler her neyse bunları yaptık, yapmayı sürdürüyoruz. Bu konuda gerçekten Türkiye’nin katkılarını, dünya, bölge barışına ve NATO’nun görevini yapmasına katkılarını herkes büyük bir takdirle, büyük bir övgüyle söylüyor. Fakat bunun gereÄŸini maalesef örneÄŸin Türk-Yunan iliÅŸkilerinde kullanmıyorlar. Öyle de bir farklılık var.”
Yüksek Askeri Åžura 4 AÄŸustos’ta
Bakan Akar, gelecek hafta toplanması öngörülen Yüksek Askeri Åžura’nın çalışma sürecine iliÅŸkin ÅŸu bilgileri verdi:
“4 AÄŸustos PerÅŸembe günü Yüksek Askeri Åžura toplanacak. Bu toplantı bittikten sonra hemen AÄŸustos 2023’ün Åžura çalışmaları baÅŸlıyor. Yeni yasa çerçevesinde, yeni düzenleme çerçevesinde Milli Savunma Bakanlığı koordinatörlüğünde, emir ve komutasında Genelkurmay BaÅŸkanlığı, Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanlıkları ve onların baÄŸlıları, tugay seviyesi dahil, bunların hepsi ve bir subayın, bir albayın, bir general ve amiralin bir yıl boyunca ve geçmiÅŸte bir yıl boyunca yaptıkları bütün faaliyetler, baÅŸarılı veya sıkıntılı durumlar dahil bunların hepsi gündeme geliyor, hepsi ama. Anketler yapılıyor. Ä°ki anketimiz var, bir genel anket bu genel ankete, tuÄŸgeneraller, albaylar, albayları deÄŸerlendiriyor, kendi arkadaÅŸlarını deÄŸerlendiriyorlar. TuÄŸgeneraller ve yukarısı da albayları deÄŸerlendiriyor. Tüm generaller ve yukarısı tuÄŸgeneralleri, korgeneral ve yukarısı tüm generalleri, orgeneraller de korgeneral, tümgeneral, tuÄŸgeneral ve albayları deÄŸerlendiriyor.”
Bu konuda iki anket yapıldığını, bunların birleştirildiğini ve sonuçların kendilerine geldiğini aktaran Akar, yapılan toplantılarda bunların gündemde olduğunu söyledi.
“Bunun hepsi ortaya konuluyor ve bu manada personelin deÄŸerlendirilmesi yapılıyor ve Yüksek Askeri Åžura kararları belirleniyor.” diyen Akar, ÅŸu deÄŸerlendirmelerde bulundu:
“Bunlar Sayın CumhurbaÅŸkanı’mız tarafından onaylandıktan sonra da yayınlanıyor. Åžimdi bu arada bizim istihbarat birimleri dahil, mülki makamlar dahil, adli makamlar dahil, personelimizin öğrencilik hayatı dahil, münasebetleri dahil, çalışmaları dahil, denetlemeler, tatbikatlar dahil bunların hepsi toplanıyor, deÄŸerlendiriliyor ve bunların sonucunda bir karar veriliyor, dolayısıyla bu kararların gerçekten çok yönlü olduÄŸu, kurumsal olduÄŸu, bireysel olmadığı, herkesin katkı saÄŸladığı ve dolayısıyla en doÄŸruyu bulmak için de elimizden gelen gayreti gösterdiÄŸimizi herkesin bilmesi lazım. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin güvenliÄŸi, savunması ve bunu yönetecek olan kadroların da çok uygun insanlardan seçilmesi çok önemli bir faaliyet.”
“FETÖ, Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) tamamen temizlendi mi?” soruna Akar, “Biz 15 Temmuz’dan itibaren yani 16 Temmuz 2016’da duygu, fikir, faaliyet ve fiil olarak neredeysek bugün de aynı ciddiyet, dikkat ve hassasiyetle tüm mücadeleyi kurumsal ÅŸekilde sürdürüyoruz.” yanıtını verdi.
Akar, FETÖ’yle mücadelede ulaşılan yeni bilgi ve belgelerle ilgili süreçlerin ciddiyet ve kararlılıkla uygulandığını belirterek “Bugüne kadar 24 bin 435 FETÖ mensubu ihraç edilmiÅŸtir. Bunlardan 2 bin 754’ünün de rütbesi geri alınmıştır. Bu manada çalışmalarımız sürüyor.” bilgisini verdi.
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ve TSK’da FETÖ’yle mücadelede yavaÅŸlamanın söz konusu olmadığının altını çizen Akar, şöyle devam etti:
“Son 1 yılda 2 bin 646 FETÖ mensubu ihraç edilmiÅŸtir. Adli kurumlarla, istihbarat kurumlarıyla münasebetimiz sürüyor. Ayrıca Silahlı Kuvvetler Sıralı Komutanları, bu konunun takipçisi. Onlar da herhangi bir ÅŸey buldukça, gördükçe kurumsal olarak aynı anlayışta, aynı disiplinde ve kriterle bu faaliyetimizi sürdürüyoruz. Bu kurumsal çalışma sonuna kadar devam edecek.”
“TSK, FETÖ’den temizlendikçe çok daha güçlü hale geldi”
Akar, TSK’nın FETÖ’den temizlendikçe çok daha güçlü hale geldiÄŸini vurgulayarak 15 Temmuz 2016’dan hemen sonra Fırat Kalkanı Harekatı ile baÅŸlayan operasyonlar serisi, tatbikatlar ve çok yoÄŸun faaliyetlerin yapıldığını aktardı.
Daha önce 2 olan komando tugayı sayısının önce 4’e daha sonra da 17’ye yükseltildiÄŸini bildiren Akar, ÅŸu bilgileri paylaÅŸtı:
“Deniz Kuvvetlerinde zafiyet vesaire gibi dedikodular var, asla öyle söz konusu deÄŸil. Bir yılda 200 bin saat seyir yaptı gemilerimiz, bu rekor. Bir gemimiz limana, karaya dayanmadan 182 gün görev yapıyor. Bu tabii oradaki personelin büyük bir fedakarlık, büyük bir kahramanlığı. Dolayısıyla oradaki kimse yaÅŸ, baÅŸ, ben bu görevi daha önceden yapmıştım filan demeden, büyük bir azimle, büyük bir kararlılıkla vatan için, millet için yapılması gereken ne varsa arkadaÅŸlarımız bunu büyük bir kararlılıkla yerine getirdiler. Hava Kuvvetlerimizde bugüne kadar birtakım pilotlar ayrılmış olmasına raÄŸmen de hiçbir zafiyet söz konusu deÄŸil. Büyük bir etkinlikle pilotlarımız, ikmal personelimiz, bütün Hava Kuvvetleri personeli, istihbaratçılarımız yoÄŸun bir ÅŸekilde bütün yurt içi yurt dışı operasyonlarımızı etkin bir ÅŸekilde desteklediler, destekliyorlar. Pilot yetiÅŸtirme faaliyetlerimiz de çok yoÄŸun bir ÅŸekilde devam ediyor. Geçen ay bunların yine bir mezuniyet törenini yaptık. 151 yeni pilotumuzun da katılmasıyla Hava Kuvvetlerimize, Silahlı Kuvvetlerimize büyük güç kattı genç arkadaÅŸlarımız.”
“Personelimizle ilgili yapılması gerekenleri hassasiyetle takip ediyoruz”
MSB personelinin özlük haklarına ilişkin soru üzerine Akar, muvazzaf, emekli, sivil, askeri personel, gaziler ve şehit aileleri için her türlü gayreti gösterdiklerini vurguladı.
Akar, CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın destekleriyle 13 Temmuz 2022’de yüksekokul mezunu astsubayların atama intibakı ve kademe düzenlemesinin yapıldığını hatırlatarak “Ayrıca diÄŸer bazı teknik konular var, o konularda gerekli tedbirler alındı. Bu konuda ÅŸunun bilinmesini istiyorum, personelimizle ilgili yapılması gereken ne varsa bunların tamamı eksiksiz, aksaksız, ilgili birimlerimiz, komutan arkadaÅŸlarım, bizler tarafından yakinen ve hassasiyetle takip edilmekte.” dedi.
“Türkiye’nin kiÅŸilikli ve kimlikli duruÅŸu çok önemli”
Bakan Akar, Türkiye’nin, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan liderliÄŸinde, kiÅŸilikli ve kimlikli politikasının ve duruÅŸunun çok önemli olduÄŸunu dile getirdi.
Akar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, tarihi, deÄŸerleri, coÄŸrafyası, genç ve dinamik nüfusu, etkin ve caydırıcı ordusuyla büyük ve güçlü bir ülke olduÄŸuna dikkati çekerek ÅŸunları söyledi:
“Özellikle son yıllarda Sayın CumhurbaÅŸkanı’mızın da büyük destekleriyle geliÅŸen savunma sanayisinde ve yerlilik oranı yüzde 80’e yaklaÅŸmışken, savunma sanayisinin, yerli ve milli savunma sanayisinin bir seçim deÄŸil, bir mecburiyet olduÄŸunu artık hepimizin görmesi lazım. Çok şükür geldiÄŸimiz noktada Silahlı Kuvvetlerimizin üstün teknolojiye dayalı araç, gereç, silah, mühimmatın saÄŸlanmakta olduÄŸunu büyük bir memnuniyetle söylemek istiyorum. Sadece kendi ihtiyaçlarımızı deÄŸil aynı zamanda dost ve kardeÅŸ ülkelerin de ihtiyaçlarını saÄŸlar duruma geldik, bunları da yapıyoruz. SÄ°HA/Ä°HA’larımıza, milli gemilerimizle… Hem bunların tasarımını hem bunların imalini, ihracını yapıyoruz. Gerçekten geldiÄŸimiz noktada çok önemli, bunun altını çizmek istiyorum.”
Bakan Akar, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının çalışmalarına değinerek vakfa gösterdikleri teveccüh dolayısıyla herkese saygı ve şükranlarını ifade etti.
“TSK, görevinin başında, bundan kimsenin şüphesi olmasın”
KiÅŸilikli ve kimlikli politikayla ilgi ve etki alanı geniÅŸleyen TSK’nın, görevinin başında olduÄŸunu ve bundan kimsenin şüphesi olmaması gerektiÄŸini vurgulayan Akar, ÅŸunları kaydetti:
“Sultan Alparslan’dan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e kadar 1000 yıldır bize vatan olan bu toprakların bu seviyeye gelmesinde, bu toprakların vatan olmasında emeÄŸi geçen tüm devlet büyüklerimize, komutanlarımıza, tüm adı bilinen, bilinmeyen çalışanlarımıza da saygılarımı ve şükranlarımı sunuyorum. BaÅŸta Pençe-Kilit operasyonu olmak üzere ÅŸu anda mücadele eden silah arkadaÅŸlarımızla birlikte sivil-asker, tek yumruk, tek yürek halinde karada, denizde, havada, ÅŸu anda dahi zorlu iklim arazi koÅŸullarında fedakarlık ve kahramanlıkla, ‘Ölürsem ÅŸehit kalırsam gazi’ anlayışıyla görev yapan tüm silah ve mesai arkadaÅŸlarıma da kazasız belasız, hayırlı, baÅŸarılı, görevler diliyorum.”
Bakan Hulusi Akar, ayrıca 100. yıl dönümü dolayısıyla 30 AÄŸustos Zafer Bayramı’nı kutladı.
Kaynak: AA