Omurga rahatsızlıklarında hastaya özgü tedavi seçenekleri

Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Kaya:Günümüzde omurga cerrahisi minimal invaziv yöntemle endoskopik veya mikrocerrahiyle uygulanıyor.

Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Hilmi Kaya, bedenin ana kolonu olan omurganın farklı nedenlere bağlı rahatsızlıkları ile her hastalığa ve hastaya özgü tedavi seçenekleri bulunduğunu belirterek, cerrahideki yeni yaklaşım ve teknolojilerin tedavinin başarısı ve kalıcılığını yükselttiğine işaret etti.

Kaya, yaptığı yazılı açıklamada, omurgada tümör gelişebildiğini ve kötü huylu olduğunda omurganın kas, kemik ve zar yapısını bozduğunu, her tür tümörün, bulunduğu bölgede omurganın biyomekaniğini etkilediğini ve etrafına baskı yaparak felç veya felce yakın tablolara yol açabildiğini anlattı.

Çok kanlanan bir yapı olan omurganın, vücudun başka yerinde oluşan tümörün metastaz yapması için uygun ortam oluşturduğuna dikkati çeken Kaya, omurga tümörlerindeki cerrahi yaklaşıma ilişkin şu bilgileri verdi:

“Omurga tümörlerinin tedavi yöntemini belirlemek için tümörün yeri, tipi ve ameliyatta nelerin alınacağı gibi birçok deÄŸerlendirme yapılıyor. Kendinden kaynaklanan iyi huylu tümörlerde cerrahi tedaviyle tümörü tamamen çıkarmak tam ÅŸifa saÄŸlayabilmek için önem taşıyor. Kendinden kaynaklı kötü huylu tümörler ya da baÅŸka bölgelerden metastaz yoluyla oluÅŸan tümörlerde ise yine gerektiÄŸinde omuriliÄŸe olan basıyı ortadan kaldırmak için cerrahi ve onkolojik tedavilerin birlikte yapılması gerekiyor. Omurganın bir kısmının tümörle birlikte alınması gereken durumlarda ise adeta omurga mühendisliÄŸi yapılarak, çıkarılan bölümün yerine vidalar ve özel materyallerle yeni bir mekanik yapı oluÅŸturuluyor.”

“Cerrahi kararında öncelik hastanın kapasitesinde”

Genetik yatkınlığı olanlarda omurga yıpranmasının daha hızlı gerçekleÅŸtiÄŸini ifade eden Kaya, kemik uçlarında yozlaÅŸma, sivrileÅŸme, omurgayı tutan faset eklemlerde ve baÄŸ dokusunda kireçlenme oluÅŸumunun omurgayı ağır ağır daraltarak, omuriliÄŸi sıkıştırdığını, daralma boyundaysa yürümeyi ve dengeyi etkilediÄŸini, aÄŸrı ve kas güçsüzlükleri baÅŸladığını, beldeyse “dar kanal” denilen duruma yol açtığını anlattı.

Kaya, kanal darlığının cerrahi tedavisin yaşı geri sarmayı andırdığını, minimal invaziv yöntemle omurganın yapısını bozmadan ve sinirlere zarar vermeden başarılı şekilde yapıldığını aktardı.

Fıtık oluşumunun tedavi şekline hasta öyküsü, muayene bulguları ve görüntüleme sonuçlarıyla karar verildiğini belirten Kaya, her fıtığın cerrahi tedavi gerektirmediğini, uygun hastalarda istirahat ve ilaç tedavisinin etkili olabildiğini belirtti.

Prof. Dr. Ahmet Hilmi Kaya, şunları kaydetti:

“Günümüzde omurga cerrahisi minimal invaziv yöntemle endoskopik veya mikrocerrahiyle uygulanıyor. Bu yöntemler, klasik açık cerrahiye nazaran omurganın yapısını daha az etkiliyor ve dokunun daha net ortaya konmasını saÄŸlıyor. Ameliyat bölgesine, anahtar deliÄŸi denilen tünellerden ulaÅŸmayı saÄŸlıyor. Böylece cerrahi sonrası dönem hasta açısından da daha konforlu oluyor. Genel durumu çok iyi olan, düzenli ÅŸekilde evinden çıkıp yürüyüş yapan ileri yaÅŸtaki hastada dejeneratif bir sorun ortaya çıktığında ve bu yaptıklarını yapamaz hale gelmesi halinde cerrahi tedavi uygulamayı seçiyoruz. Aynı yaÅŸta ancak ev dışı yaÅŸamı olmayan, genel saÄŸlık problemleri bulunan bir hastaya cerrahi tedavi yapsak bile diÄŸer nedenlerle aktif hayata dönemeyecekse aÄŸrı gibi ÅŸikayetleri gidermek için ameliyatsız yöntemleri tercih ediyoruz. Yani cerrahi kararında öncelik hastanın yaşında deÄŸil, kapasitesinde oluyor.”

Kaynak: AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir