Prof. Dr. Feyizli: Madem ki evde kaldık bu ramazanda muhasebe yapmamız lazım

Prof. Dr. Feyizli Madem ki evde kaldık bu ramazanda muhasebe yapmamız lazım

Prof. Dr. Feyizli Madem ki evde kaldık bu ramazanda muhasebe yapmamız lazım

Prof. Dr. Hasan Tahsin Feyizli, “Madem ki evde kaldık, bu ramazanda bir muhasebe yapmamız lazım. ‘Allah’a karşı ne kadar yararlı iÅŸ yapıyoruz?’ diye kendimizi bir hesaba çekelim, nefis muhasebesi yapalım.” dedi.

Türkiye’de en yaygın tefsirli Kur’an-ı Kerim meallerinden “Feyzü’l Furkan” adlı eseriyle tanınan Prof. Dr. Hasan Tahsin Feyizli, çeÅŸitli vakıf ve camilerde tefsir ve meal dersleri vermenin yanı sıra akademik eserleri de kaleme alıyor.

Kur’an-ı Kerim ilmini derinlemesine öğrenmek amacıyla 72 yaşında yüksek lisans eÄŸitimini tamamlayan Prof. Dr. Feyizli, 83 yaşında profesör unvanını elde etti.

KırÅŸehir’in merkez ilçesinin AlipaÅŸa Mahallesi’nde 19 Ekim 1934’te dünyaya gelen Feyizli, 1949 yılında ilkokuldan mezun oldu. Feyizli, din eÄŸitimi yasağının kalkmasının ardından KırÅŸehir’de açılan ilk Kur’an kursunda, Mustafa Koçluk Hoca ile baÅŸladığı hafızlık eÄŸitimini aynı yıl tamamladı.

Talim, tecvit ve kıraat-ı aÅŸere dersleri alarak “Kurra hafız” olan Feyizli, 1959’da Ä°stanbul Ä°mam Hatip Lisesi, 1960’da Ä°stanbul Sanat Okulu Elektrik Bölümü ve 1963’te Yüksek Ä°slam Enstitüsünden mezun oldu. Teknik Meslek Yüksek Okulu Elektrik Bölümü’nden, uzaktan eÄŸitim aracılığıyla mezun olan Feyizli, çeÅŸitli ÅŸehirlerdeki imam hatip liselerinde meslek dersleri öğretmenliÄŸi ve idarecilik yaptı.

Öğretmenlikten 1985 yılında emekli olan Feyizli, aynı yıl Avrupa’ya giderek 20 yıl boyunca burada çeÅŸitli eÄŸitim, tebliÄŸ ve irÅŸat faaliyetlerinde bulundu. Türkiye’ye 2005’te dönmesinin ardından akademik eÄŸitim görmek isteyen Feyizli, Hollanda’nın Rotterdam kentindeki Avrupa Ä°slam Ãœniversitesinde yüksek lisans, doktora, doçentlik ve profesörlük tezlerini tamamladı.

Arapça ve Fransızcayı iyi, Flemenkçe ve Almancayı orta derecede bilen Prof. Dr. Feyizli, “Türkiye’nin YaÅŸayan Ä°lim Hazineleri” haber dosyası kapsamında AA muhabirinin sorularını yanıtlayarak hayat hikayesi, ilmi çalışmaları, din eÄŸitiminin önemi ve Ä°slam dünyasında son dönemde varlık gösteren ÅŸiddet ve terör eÄŸilimli akımlarla ilgili açıklamalar yaptı.

“Mübarek ramazan-ı ÅŸerif ayı içerisindeyiz lakin bu yıl farklı bir ramazan yaşıyoruz. Koronavirüs salgını nedeniyle Müslümanların çoÄŸunlukla zamanlarını evde geçirdiÄŸi bugünler için tavsiyelerinizi ve hislerinizi öğrenebilir miyiz?”

“Rabb’imize şükür, ramazan-ı ÅŸerife kavuÅŸtuk. Bir taraftan mübarek ramazan ayının sevabına kavuÅŸmaya çalışmanın sevinci içindeyiz, diÄŸer taraftan bütün toplumları hercümerç eden ve çaresizlik içinde bırakan koronavirüs belasının üzüntüsü içindeyiz. Bela, ‘imtihan’ demektir. Koronavirüs salgını bir imtihandır. Her devirde bu tür imtihanlar olmuÅŸtur. Günümüzde de bunun adı koronavirüstür.

Allah, Kur’an-ı Kerim’de Enfal Suresi’nin 60’ıncı ayetinde, ‘Düşman durumunda olanlara karşı gücünüz yettiÄŸi kadar her türlü kuvvetten hazırlık yapın.’ emrediyor. ÖrneÄŸin deprem ve sele karşı teknik ve yapı bakımından hazırlık yapılması lazım. Hastalıklara karşı da ilaç, tıbbi cihaz ve gereçlerin hazırlığının yapılması lazım. Bütün dünya bu görünmeyen virüse karşı aciz durumda. Türkiye, elhamdülillah koronavirüsle mücadele sürecinde gıpta edilecek bir baÅŸarıya sahip. Tıbbi cihazlarımız bütün insanlara yetiyor, baÅŸka ülkelere yardım ediyoruz. Avrupa’nın ‘Hümanistlik’ adı altındaki modası çöktü. Salih insanlar olarak, Allah’ın, ‘Bir insanı kurtarmak, bütün insanları kurtarmaktır.’ emriyle harekete geçtik.

Bütün insanlığın son peygamberi Hazreti Muhammed, 6’ıncı asırda, ‘Veba ve salgın hastalığın bulunduÄŸu yerlere girmeyiniz, bulunduÄŸunuz yerden çıkmayıp tedbirlerinizi alınız. Yemek yedikten sonra ellerinizi yıkayınız.’ buyuruyor. Bu bakımdan dinimizi daha iyi bildiÄŸimiz zaman sokaÄŸa çıkma yasağı kendiliÄŸinden uygulanır ve bir yaptırım uygulamaya lüzum kalmaz. Hadisi ÅŸerifte böyle buyurulduÄŸuna göre, sokaÄŸa çıkamamamız zorumuza gitmemeli. Dinimizin emri olarak koronavirüsten korunmaya çalışacağız. Devletimizin koronavirüsle mücadele sürecindeki yaptırımlarını gönül hoÅŸluÄŸuyla yerine getirmemiz lazım.

Ramazan ayında saÄŸlığımızı korurken manevi deÄŸerlerimizi de düşünmemiz lazım. Madem ki evde kaldık, bu ramazanda bir muhasebe yapmamız lazım. ‘Allah’a karşı ne kadar yararlı iÅŸ yapıyoruz?’ diye kendimizi bir hesaba çekelim, nefis muhasebesi yapalım. Ramazanın 10 günü rahmet, 10 günü maÄŸfiret ve üçüncü 10 günü de cehennem azabından kurtulmak olduÄŸu hadisi ÅŸerifte müjdelenmektedir. Ramazanın başındaki 10 günde ‘Ya Erhamerrahimin’ lafzını, ikinci 10 günde ‘EsteÄŸfirullah el azim ve etübü ileyh’, üçüncü 10 günde de ‘Subhaneke fekhın azabennar’ veya ‘Rabbena atina fid’dünya haseneten ve fil’ahireti haseneten ve kına azabennar’ ayetini okuyalım. Dilimizi ve sevap defterimizi dolduralım.

Bu ramazanı bir fırsat bilerek Kur’an-ı Kerim mealini de okumalıyız. Allah ile buluÅŸmak namaz kılarken, Allah ile konuÅŸmak da Kur’an-ı Kerim’i okurken olur. Rabbimiz, koronavirüs salgınından bütün insanlığı korusun. Ölenlere rahmet, kalanlarımıza acil ÅŸifalar versin. Rabbimiz, hayırlarla bayrama ulaÅŸmamızı nasip eylesin.”

“Ãœlkemizin zor zamanlar geçirdiÄŸi yıllarda yetiÅŸtiniz ve Türkiye’nin farklı dönemlerine ÅŸahitlik ettiniz. YaÅŸadığınız çeÅŸitli zorluklara raÄŸmen ilim/bilgi yolunda yürümeye gayret ettiniz. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?”

“Ä°lkokulu KırÅŸehir’de okudum. O dönem Kur’an kursu yoktu. BeÅŸinci sınıfın yarı yıl tatilinde babamın korkarak, saklayarak eve getirdiÄŸi elifba cüzünden Kur’an okumayı, bizimle aynı mahallede oturan Bekir Hoca’dan öğrendim. Kur’an-ı Kerim okutmak daha önce yasaktı. Hatta ezanları bile ‘Tanrı uludur’ diye okuduk.

Daha sonra hafızlık eÄŸitimi nasıl yapılıyor öğrendim. Tabii merakımla gece gündüz hafızlığı tamamlamak için gayret gösteriyorum. Gece saat 03.00’te kalkıyorum, sayfamı ezberliyorum. Yazın ÅŸartlar kolay ama kışın KırÅŸehir’e kar çok yaÄŸar. Evde akÅŸamleyin soba bir defa yanar, gece boyu onunla idare edilir. Gece ibrikteki suyla evin dışında abdest alıyorum. Eve girerken kapının kolunu tutuyorum ama soÄŸuktan elim kapının koluna yapışıyor. Eve giriyorum, yorganları sırtıma bürüyorum, yastıkları tıkıyorum, gaz lambasının fitilini açıyorum. Bu ÅŸekilde sayfamı ezberliyorum, sonra sabah namazını kılıp yatıyorum.”

“Hocamız, ‘Bunlar hep yazdırılmış tarih, bunları okutmam’ derdi”

“Ä°stanbul Ä°mam Hatip Okulundaki eÄŸitim sürecinizi anlatabilir misiniz?”

“1951-1952 eÄŸitim döneminde Celalettin Ökten müdürümüzdü. Zekai Konrapa, siyer derslerine giriyordu. Kızıl Minare Camisi Ä°mamı Mahmut Hoca (Bayram) Arapçaya, Hüseyin KaragözoÄŸlu fıkıh derslerine geliyordu. Lise bölümünde edebiyat dersine Mahir Ä°z, Ömer Nasuhi Bilmen, Eminönü Müftüsü Bekir Haki Efendi, Nurettin Topçu, Hüsrev Hoca gelirdi. Tefsire Ahmet DavudoÄŸlu geliyordu, ona hürmetim çoktu. Sahih-i Buhari’yi Türkiye’de ilk tercüme eden Mehmet SofuoÄŸlu Hoca derse gelirdi.

Hocalarımız derdi ki ‘Aman isimlerinizi Arap harfleriyle yazmayın. Arap harfleriyle yazarsanız müfettiÅŸ gelir, siz hala Osmanlıca, Arap harflerini devam ettiriyorsunuz diye okulu kapatılabilir.’ derlerdi. Sonra Zekai Konrapa Hocamız derdi ki, ‘Ben bu tarihleri okutmam. Bu tarihler hep yazdırılmış tarih. Bunları sıranın içine koyun. Benim anlattıklarımı yazın, not tutun. Sonra müfettiÅŸ falan gelirse kitapları sıranın üstüne çıkarırsınız. Bunlar hep yazdırma tarih. Ben bunları okutmam.’ derdi. Bu, çok mühim bir olay. Zekai Konrapa siyer derslerine girerdi. ‘Ben 40 senelik hocayım’ derdi. Bu ÅŸekilde oldukça titiz, dikkatli bir zattı. Yere bir kalem düşüremezsin, düştü mü bitti. Bir yerini kaşıyamazsın. Böyle dikkatli hocaydı. Ders notları için arkadaÅŸlar benim defterimi esas alır, not tutar, yazarlardı. Dersleri hiç kaçırmazdım.”

“Elektrik motorlarının yanmasını önleyen cihaz yaptım”

“Ä°stanbul Yüksek Ä°slam Enstitüsündeki eÄŸitim sürecinizi anlatabilir misiniz?”

“Yüksek Ä°slam Enstitüsündeyken Arapça öğrenmeye devam ettim. Alet ilimleri, mantık, meani, telhis kitaplarının yanı sıra fıkıh da okudum. Ä°lk tercümem de bir arkadaÅŸla birlikte Ä°slam’da miras hukukuna iliÅŸkin oldu. Yüksek Ä°slam Enstitüsündeki hocalarımızın arasında yine imam hatip okulundan geçen hocalar vardı. Ahmet DavudoÄŸlu (Fıkıh ve Hadis Alimi), Mehmet SofuoÄŸlu, edebiyatçı Nihad Sami Banarlı geliyordu. Yaman Dede’den Farsça okuyorduk. Mukayeseli Ä°slam Tarihi ile Din Psikolojisi derslerine Osman Pazarlı Hoca geliyordu.

Öğretmenken ‘tekniÄŸi de bitireyim’ diye karar verdim. Uzaktan teknik mühendislik eÄŸitiminin derslerini 5 senede bitirdim, imtihanı verdim. Birinci dereceden belge alarak mezun oldum.

AÅŸağı yukarı bütün elektrik hesaplarını öğrendim. Öğretmenlik görevim sırasında elektrik motorlarının yanmasını önleyen bir cihaz yaptım. Bütün kitapları araÅŸtırarak telefon büyüklüğünde bir alet geliÅŸtirdim. O cihazı Ostim’de sanayide denedim. Sonra patente müracaat ettim. Burada patent çalışmaları olmadığı için Viyana’ya gönderdiler. Viyana’da incelediler, ‘O güne kadar bu cihaz gibi bir çalışma yapılmadı’ diye bana patent verdiler. Almanya, Danimarka ve Çin bu bapta çalışma yapmış fakat benimkine not olarak ‘AAA’ verildi.”

“Türkçe Kur’an-ı Kerim mealinizin hazırlık ve yayımlanma sürecinden bahsedebilir misiniz?”

“Ankara Ä°mam Hatip Okulunda öğretmen ve idareciyken Ahmet AteÅŸ’in kitabını basan Kılıç Yayınevi’nden, Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealinin yapılması teklifi geldi. Dedim ki ‘Bunlar meal bastığına göre doÄŸru insanlardır’. Meal yazabilmek için günde 6 saat çalışıyordum. Herkesin anlayabileceÄŸi Türkçeyle anlattığımdan dolayı sanki bir makale okuyormuÅŸ gibi zorlanmadan baÅŸtan sona okunuyor. Mealimi okuyanlar, aklında, zihninde güzel bir tat kaldığını, dipnot ve açıklamalarla daha unutulmaz hale geldiÄŸini söylüyordu. Zaten bunu amaçladım. Kendimden ilave cümleler koymadım. Gramerine çok uygun yazdım.”

“Akademik eÄŸitim sürecinizi anlatabilir misiniz?”

“Meal çalışmamı yaptığım sırada Almanya’ya davet edildim. Senatör Ali OÄŸuz Bey (eski milletvekili) geldi, ‘Erbakan Hoca, seni Ä°lim Meclisi’ne almak istiyor.’ dedi. O vesileyle Almanya’ya din hizmetine gittik. Daha sonra 2000 yılında Hollanda’ya gittim. Oradaki Ä°slam Ãœniversitesinde yüksek lisans yaptım. ‘Kıraat Ä°lminde VerÅŸ ile Hafs Rivayetinin KarşılaÅŸtırılması’ isimli Arapça yüksek lisans tezimi yazdım. Bu tez kitap olarak çıktı. ‘Kur’an’da Hukuk ve Ahlak Ä°liÅŸkisi’ isimli doktora tezim de yakında basılacak.

Yüksek lisansa baÅŸladığımda 70 yaşındaydım, 72 yaşımda bitirdim. Doktora çalışmam 5 sene sürdü. Profesörlüğe az kaldı. Bundan dolayı bilimsel makale istiyorlar. Makalelerin hakemli dergilerden çıkması gerekiyor. Uzun bir süreç. Tabii ben hiç yorulmuyorum. ‘Talebeyim’ diyorum. Allah da bana güç vermiÅŸ, imkan vermiÅŸ. Doçentlik tezim ise “Kıraat-i AÅŸare” isimli Türkiye’de kıraat ilmi alanında yazılmış ilk eser.

Profesörlük tezimde ise daha önce kafamda tasarladığım ‘Cahiliye Zihniyetinin ve YaÅŸamının Kur’an’da DeÄŸiÅŸimi’ konusunu çalıştım.

Akademik çalışmalarım sırasında genelde Ankara’da üniversite talebelerine sohbet veriyordum. Kızılay’da Kamu Yönetimi DerneÄŸinde dersler veriyordum. Öğrenci yurtlarından 25-30 üniversite talebesine iki sene vaaz verdim. Dört sene kadar Ulus’ta Mahmut Esad CoÅŸan Vakfında iki saat Ä°slam’da helal ve haram konularını, akaid derslerini yaptık. Tacettin Sultan Camisi’nde altı sene haftada bir gün Kur’an-ı Kerim’i baÅŸtan sona anlatarak bitirdim. Bu dersler kayda alındı. Bu derslerde testiyi kırmadan, boÅŸ da bırakmadan dolu dolu, mümkün olduÄŸu kadar ne lazımsa anlattık. Çekinmeden, korkmadan Allahutaala’nın buyruÄŸunu kimsenin ayıplamasından, zarar geleceÄŸini düşünmeden ne lazımsa anlatmak… Mealimde de bu usulü uyguladım. Sohbetlere biraz ara verdim ama yine baÅŸlayacağım.

Åžu an ‘3T (Tevhid, Takva, Tezkiye) Formülüne Göre Müslümanca YaÅŸama’ araÅŸtırmamı bitirdim. Tevhid, takva ve tezkiye kavramları çarpıyla birbirlerine baÄŸlı. Birisi sıfır olursa, hepsi sıfır olur. Bu eserde bütün Müslümanların nasıl yaÅŸayacağını, nasıl yaÅŸaması lazım geleceÄŸini mümkün olduÄŸu kadar anlatmaya çalıştım. Åžimdi günde 5-6 saat uykuyla çalışmaya devam ediyorum. Birisi bana ‘Hocam, sen hem insanların hem de motorların yanmasını önlemeye çalışmışsın. Ä°nsanların yanmaması için tefsir yazmışsın, motorların yanmaması için de koruma aleti yapmışsın’ dedi.”

“Fabrika ayarlarına, tekrar kendi benliÄŸimize döneceÄŸiz”

“Endülüs Ä°slam Medeniyeti’nden baÅŸlayarak Zeytune, Karaviyyin, el-Ezher, BaÄŸdat, Nizamülmülk, Osmanlı Ä°stanbul Medreseleri gibi Ä°slam medeniyetinin kurucu merkezleri var. Bu merkezlerin din anlayışındaki temel zemin ve ortak noktalar nelerdir?”

“Bu medreseler bütün toplumu, ameli imanına ÅŸahitlik edecek ÅŸekliyle dizayn etmeyi, insanları ilim ve bilimle donatmayı, cehaletten kurtarmayı amaçladı. Ä°slam tarihindeki birçok zarar, kiÅŸilerin ÅŸahsi görüşlerini dayatmasından, kendini mutlaklaÅŸtırmasından kaynaklanır. Ä°mam-ı Azam da ‘Bana göre’ diyenlere karşı ‘Bana göre deÄŸil, Ä°slam’a, Kur’an’a ve sünnete göre olacaktır.’ dedi. Ä°mam-ı Åžafii ve diÄŸer mezhepler de kendi yörelerinde, kendilerine ulaÅŸan Ä°slami kaynaklar ölçüsünde insanları yönlendirmiÅŸlerdir ama hepsinin amacı yine Allah’a, Allah’ın gönderdiÄŸi dine göre Ä°slam’ın katkısız yaÅŸanması için mücadele vermekti.

Medreselerin bütün amacı, Ä°slam’a göre, Müslümanca yaÅŸamak ve halkı eÄŸitmekti. Fabrika ayarlarına, tekrar kendi benliÄŸimize döneceÄŸiz. Müslüman bir ülkeyiz. Top, tüfek yapabiliriz ya da bunları Avrupa’dan alabiliriz ama benliÄŸimizi kaybetmemeliyiz, kendimiz olmalıyız. Çocuklara bunlardan bahsedeceÄŸiz. Çocuklar aÅŸağılık duygusu duymayacak. Ben 1946’da hafızlığa baÅŸladım. 1945’e kadar Kur’an okumak, Kur’an harfleri yasaktı. Büyük bir kültür kaybı oldu.

“Ä°nsanların önce kalbindeki putları kırması lazım”

Ä°slam dünyasında özellikle Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun çöküş döneminde ortaya çıkan tek doÄŸrucu ve tekfirci zararlı akımlar diÄŸer Ä°slam ülkelerinde hızla yayılmışken Türkiye’de kitleselleÅŸemedi. DiÄŸer Müslüman ülkelerin çoÄŸunda yaygınlaÅŸan bu akımların Türkiye’de o çapta yaygınlaÅŸamamasını neye baÄŸlıyorsunuz?

“Din kültürünün yanında bir genel kültüre de mutlaka ihtiyaç vardır. BahsettiÄŸiniz bu akımlar ya da herhangi bir grup çıkıp ‘Biz, Ä°slam’ı hakim kılacağız’ diyor. SöylediÄŸi belki doÄŸrudur ama yaptığı iÅŸ, yöntem yanlıştır. Kur’an rehber, örnek Resulullah. Resulullah Mekke’de yaÅŸamıştır. Mekke’de hiç putları kırmamıştır. Putların içinde dolaÅŸmıştır ama putları kırmamıştır. Neden? Ä°nsanların önce kalbindeki, gönlündeki, daha doÄŸrusu kafasındaki putları kırması lazım.”

“FETÖ’nün en büyük zararı Ä°slam’a oldu”

Türkiye’de son yıllarda önemli krizler yaÅŸandı. 15 Temmuz darbe giriÅŸimiyle ülkemize ve milletimize yönelik hain niyetleri tamamıyla ortaya çıkan FETÖ’ye bakışınız nedir? Bu örgütün toplumumuza ve inanç dünyamıza verdiÄŸi zararlar nelerdir?

“15 Temmuz darbe giriÅŸimi yaÅŸandığı sırada FETÖ için ‘Benim davamı mahvetti’ dedim. Benim davam insanları MüslümanlaÅŸtırma, Müslümanları MüslümanlaÅŸtırma davasıdır. ‘Ey iman edenler, iman ediniz.’ ayeti var, bundan sorumluyduk. FETÖ’nün, bu darbe giriÅŸimini kimin adına yaptığı da belli deÄŸil. ‘Yurtta Sulh Konseyi’ diyorlar. Yurtta sulh yok mu? FETÖ, bu ülkeye öyle bir zarar verdi ki bundan sonra kimsenin kimseye güveni kalmadı. Hocalara dahi güven azaldı. ‘Bu hoca kim bilir nedir?’ denecek duruma gelindi.

FETÖ’nün en büyük zararı Ä°slam’a oldu. FETÖ ülkede çeÅŸitli zanlara sebep oldu. ‘Bu FETÖ’cü müdür? O da FETÖ’cü müdür?’ falan diye bu ÅŸekilde insanların birbirleri hakkında kötü zan yapmasına sebep oldu. Sayın BaÅŸkan’ın (CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan) dediÄŸi gibi ‘Altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet’ bu örgütün. Cenabıhak ‘Yahudiler ve Hristiyanlar ile dost olmayın’ dediÄŸi halde o (FETÖ elebaşı Fetullah Gülen) gitti, onlarla dost oldu. Herkesi dinlemeye kalktı, bütün gizli yerleri dinledi. Herkesin mahrem odalarını dahi dinledi ama sadece Allah’ın dediÄŸini dinlemedi. Böylelikle Türkiye’de insanları ikileÅŸtirdi, zanlar altında bıraktırdı.

Devletsiz din olmaz. Devletin olmadığı yerde din yaÅŸanmaz. Bu bakımdan halihazırda Ä°slam ülkelerinin birçoÄŸunu görüyoruz periÅŸan, devleti yok. Biz, bugün için elhamdülillah birçok devlete karşı ayakta durabilen, başımızı kaldırabilen, sözümüzü geçirebilir bir duruma geldik. Bu millet Ä°slam’a savaÅŸ açanlara karşı yine tek yürek olmalı ve bütün Ä°slam ülkelerine karşı bahadırlık itikadıyla hareket etmeli.”

Türkiye ve dünyadaki Müslüman gençlere, ailelere ve toplumlara tavsiyeleriniz neler?”

“Allah’ın kitabında ve Peygamber’in yaÅŸadığı ahlak sisteminde haram-helal yer alıyor. Demek ki haram ve helali çok iyi bilmek lazım. Gençlere, millete haram ve helali, Allah’a saygıyı ve ibadeti öğretmeliyiz. ‘Hukukta hürriyetin sınırı nerede biter? BaÅŸkasının hürriyeti sınırlandığında biter.’ Bu sözü Jean-Jacques Rousseau veya baÅŸka biri söyledi. Bir hukukçuya ‘Bu vücut senin mi deÄŸil mi?’ diye sordum. Düşündü, ‘Benim deÄŸil’ dedi. ‘Allah’ın ise Allah’ın sınırına zarar veremezsin’. dedim. Senin hürriyetin vücuduna zarar verdiÄŸinde biter. Müslüman’a göre hürriyetin sınırı haramlarda biter, helaller serbesttir. O zaman topluma bu öğretilecek.

2018’de Anayasa tekrar hazırlanırken 6 maddelik bir bildiri gönderdim. Maddelerden biri kıyafet, biri de cuma namazı hakkındaydı. Cuma namazı milli bir ibadettir. Hristiyanlıkta kilise ve pazar günü, Yahudilikte cumartesi günü ne kadar mühimse, biz de bir milletiz, Müslüman bir milletiz, o zaman cuma günü de bizim milli ibadet günümüz, saatimizdir. Cuma namazı milletçe yapılması gereken bir ibadettir. ‘Ä°badet hürriyet saati’ diyorum. Ä°nsanlar cuma saatinde hür ve serbest olmalıdır. Cuma namazı, insanları birbirine kenetleyen ve orada Allah’ın kelamını duyuran, birlik ve beraberliÄŸimizin anlatımını yapan, dinimizi öğreten bir ibadettir.

Tarih bilgisi insanları birbirine kaynaÅŸtırmaz, bilgi saÄŸlar ama Allah adına insanları birleÅŸtiren yegane unsur din ve dildir. Onun için ana din ve ana dil önemlidir. Dinimizi ve dilimizi kaybedersek, rastgele, herkese imrenen çok kiÅŸilikli insanlar oluruz. Bir insan, bir millet olamayız. Müslüman kimliÄŸimizi kaybetmediÄŸimiz nispette ayakta dururuz. Yoksa birbirini sevmeyen ve beraber olmayan bir toplum haline geliriz. Onun için ibadet sevgisi ve Ä°slam ahlakı toplumun ayakta durmasını saÄŸlar.”

Kaynak: AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir