Sözcü gazetesi sahibi ve yazarları hakkındaki davanın gerekçeli kararı açıklandı

Sözcü gazetesi sahibi ve yazarları hakkındaki davanın gerekçeli kararı açıklandı

Sözcü gazetesi sahibi ve yazarları hakkındaki davanın gerekçeli kararı açıklandı

Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay, yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru ile genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu 9 sanığın yargılandığı ve hükme bağlanan davanın gerekçeli kararı tamamlandı.

Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay, yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru ile Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz‘ın da aralarında bulunduğu 9 sanığın yargılandığı ve hükme bağlanan davanın gerekçeli kararında, “17-25 Aralık sistemli ve organize operasyon, MİT tırlarının durdurulması ve son olarak da 15 Temmuz darbe girişimi dönemlerinde örgüte adeta can simidi olarak aynı algı faaliyetini üstlendiği, bu konuda yüzlerce algı içeren haberler kamuoyuna sistematik ve süreklilik içerecek şekilde duyurulduğu, bunların gazetecilik faaliyeti kapsamında olamayacağı anlaşılmıştır.” ifadelerine yer verildi.

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, 27 Aralık 2019 tarihinde davaya ilişkin verdiği kısa kararın gerekçesini yazma işlemini tamamladı.

Mahkeme heyetince hazırlanan 165 sayfalık gerekçeli kararda, iddianame, savcılık mütalaası, tanık beyanları, sanık savunmaları, gazete kupürleri, FETÖ/PDY’nin silahlı terör örgütüne ilişkin bilgiler, delillerin değerlendirilmesi, sanıkların hukuki durumu ile kısa karar yer aldı.

Davaya konu haber kupürlerine ve konularına yer verilen gerekçeli kararda, gazetenin 30 Mayıs 2015’te hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olan ve tamamen FETÖ/PDY mensuplarının planlı ve organize şekilde devlet aleyhine casusluk faaliyeti kapsamında MİT’e ait tırların durdurulması eyleminin görüntülerini, hakkında kısıtlılık kararı bulunmasına rağmen kamuoyuna manşetten duyurduğu aktarıldı.

Gazetenin bu görüntüleri paylaşarak FETÖ’nün oluşturmak istediği “Türkiye’yi terör örgütlerine silah yardımı yapıyor” algısına hizmet eder nitelikte olduğu belirtilen kararda, gazetenin bu görüntüleri kamuoyuna verirken de örgütün asıl amacına hizmet eder nitelikte vatana ihanet başlığını kullandığı vurgulandı.

“‘Naylon darbe!’ yazısı örgütsel algıyı yayma hedefine hizmet etmiştir”

Gerekçeli kararda, FETÖ’nün medya yapılanması ile ilgili hazırlanan raporun sonuç bölümünde, medya yapılanmasının amaçlarından birinin de “Devletin, ülkenin geleceğini ilgilendiren milli konularda tersine algı yapmak” olduğuna işaret edilerek, şu değerlendirme yapıldı:

”Sözcü gazetesinde yapılan bu tür haberlerin de amacı budur. Gazete yapmış olduğu bu haberle örgütün emellerinin değişik kitlelere ulaşmasına yardım etmiş, örgütün elini güçlendirme adına örgüte yardım etmiştir. Yine 15 Temmuz darbe girişimden hemen sonra Sözcü gazetesi aynı şekilde örgütün algı faaliyetlerine sahip çıkarak, algı faaliyetlerinin toplumun farklı kesimlerine yayılmasını çabalamıştır. Şöyle ki; toplumda tanınmış gazetenin yazarı olan dosyamız sanığı Necati Doğru’nun darbe girişimin hemen akabinde 17 Temmuz 2016 tarihinde gazetede yayınlanan ‘Naylon darbe!’ başlıklı yazısı içeriğinde, ‘Naylon darbeciler! İktidarı devirmeye kalktılar. Daha da güçlendirdiler. Yoksa bu tezgahlanmış bir darbe miydi? Danışıklı dövüşten bir kalkışma mıydı? Sen kalk Cumhurbaşkanına darbe yaptım diye TRT’de bildiri okut, git Genelkurmay Başkanını tutukla! Tankla TOMA’yı tokuştur. Başarısız darbe yap. Kabak gibi tutuklan. Üstün çıplak! Elin arkadan kelepçeli. Yere yüzükoyun uzan. Merak ediyorum: Bu darbecilerin tamamı, süzme saf Fethullahçı subaylar mıdır? Kutulardan dolar çıktığı o 17 – 25 Aralık döneminden bu yana sürekli Fethullahçı avı yapıldı, çok sayıda Fethullahçı tutuklandı. Buna rağmen orduda emir – komuta zincirini kırıp darbe girişimine başvuracak bu kadar çok Fethullahçı subay nasıl gizli kaldı… ” şeklinde ifadeler kullanarak, 15 Temmuz darbe girişimin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının sosyal medya üzerinden başlatmış olduğu ‘kontrollü darbe, hayali darbe, darbe tiyatrosu’ gibi örgüt üyeleri tarafından kurgulanan örgütsel algıyı yayma hedefine hizmet etmiştir.”

“FETÖ/PDY’ye yardım eylemini işlediği anlaşılmıştır”

Özellikle sanığın söz konusu yazısının gazetede yayınlanmasından çok kısa bir süre sonra örgüt mensuplarınca sosyal medyada retweet edilerek yayılıp geniş toplum kesimine ulaştırılmaya çalışıldığı anlatılan gerekçeli kararda, örgüte ait sosyal medya hesaplarının sanığın yazısını sahiplenerek daha önceden kendilerinin yaptığı yalan paylaşımların ve algının doğru olduğu konusunda sosyal medyada ikna çabalarına girdikleri dikkate alındığında, Sözcü gazetesi ve Sözcü internet haber sitesi tarafından kamuoyuna sunulan birçok haber, köşe yazısının gazetenin yürüttüğü algı faaliyetlerini ortaya koyabilecek deliller kapsamında olduğu vurgulandı.

Gerekçeli kararda, yapılan değerlendirme sonucunda Sözcü gazetesinin 17-25 Aralık sürecinden başlayarak 15 Temmuz 2016 tarihinden yaşanan darbe girişiminden sonrada da devam eden haberleri bir bütün olarak incelendiğinde, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaç ve ideallerine hizmet eder vaziyette olduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi:

”Özellikle örgütün meşru hükümeti devirmek için girişmiş olduğu 17-25 Aralık sistemli ve organize operasyon, MİT tırlarının durdurulması ve en son olarak da 15 Temmuz darbe girişimi dönemlerinde örgüte adeta can simidi olarak aynı algı faaliyetini üstlendiği, bu konuda yüzlerce algı içeren haberler kamuoyuna sistematik ve süreklilik içerecek şekilde duyurulduğu, bunların gazetecilik faaliyeti kapsamında olamayacağı, örgüt tarafından toplumun başka kesimlerinde oluşturulmak istenen ve tüm topluma yaymayı amaçladığı algının Sözcü gazetesi tarafından yapıldığı, böylelikle gazetenin her ne kadar örgütle arasında organik ve hiyerarşik anlamda bağ yok ise de, kamuoyunda örgütün stratejileri doğrultusunda algı faaliyetleriyle bilerek ve isteyerek örgütün amacına hizmet ettiği, bu kapsamda Sözcü Medya kurumunun FETÖ/PDY Silahlı Terör örgütüne yardım eylemini işlediği tüm dosya kapsamında toplanan delillerden anlaşılmıştır.”

Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay, yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru ile genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu 9 sanığın yargılandığı ve hükme bağlanan davanın gerekçeli kararında, ”Sözcü gazetesi, örgütün kara propaganda hesabı olan ‘fuatavni’, ‘haramzadeler’ ve buna benzer, örgüt hedefine uygun atılmış tweetleri hiçbir teyide ihtiyaç hissedilmeksizin gazetenin internet sitesinde yayımlamış, topluma duyurmuş, örgütün kara propaganda hesabının popülaritesini artırmış, örgüt üyelerini belli alanlara yönlendirmiştir. Böylelikle örgütün gündem oluşturma, hukuku yanıltma ve mağduriyet algısı yaratmasına yardım etmiştir.” denildi.

Soruşturmanın nasıl başlatıldığına da yer verilen gerekçeli kararda, Sözcü gazetesinin 01 Ocak 2016 tarihli sayısında 1. sayfada ve sürmanşetten yayınlanan “2016 FALINIZ – TABLODA GÖRDÜĞÜNÜZ İLK 3 İSİM BU YIL DA HAYATIMIZDA OLACAK!.. ” başlığıyla verilen bulmaca tablosunda, ” TAYYİPİC, ÖLRECEP, YERDOĞAN, YEZIT, ” şeklindeki kelimelerin bariz bir şekilde verilmesinden dolayı Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma açıldığı anımsatıldı.

Kararda, gazetenin internet sitesinde 15 Temmuz 2016 saat 16.00 sıralarında “Sözcü Erdoğan’ı Buldu” haberi ve sonrasında 12 ayrı müşteki vatandaşın da yaptıkları ayrı ayrı şikayetlerle “Gazetenin cumhurbaşkanına yapılmaya çalışılan suikast girişiminin yerini belirterek yardım ve yataklıkta bulunduğunu, cumhurbaşkanını hedef gösterdiğini, Sözcü gazetesinin yayınlarıyla terör yandaşlığı yaptığını, kamuoyunda algı oluşturmaya çalıştığı yönünde ihbarlar geldiği” ifade edilerek, ihbarlar üzerine başlatılan soruşturma ve diğer soruşturma arasındaki fiili ve hukuki irtibat olması nedeniyle dosyaların birleştirildiği kaydedildi.

Basın özgürlüğü ve basın özgürlüğünün sınırlarına ilişkin konulara değinilen gerekçeli kararda, ”Basın özgürlüğü, anayasamızda ve AİHS’de ifade özgürlüğü başlığı altında düzenlenmiş, özgürlük alanı geniş tutulsa da milli güvenlik, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, özel hayatın gizliliği gibi sayılan sebeplerle sınırlandırmaya tabi tutulmuştur. Ama sınırlama yapılırken yapılan sınırlamanın kanunlarla düzenlenmiş olması, izlenen meşru amaçla orantılı olması ve demokratik bir toplumda gerekli olması aranmaktadır. Dava konusu köşe yazıları ve gazetenin internet sitesinde yapılan paylaşımlar değerlendirilirken bu kriterler esas alınarak değerlendirme yapılacaktır.” ifadelerine yer verildi.

FETÖ’nün medya yapılanması ve medyayı kullanması

FETÖ/PDY’nin medya yapılanmasının anlatıldığı ve buna ilişkin rapora da yer verilen gerekçeli kararda, her türlü koşul ve ortama uygun taktik ve strateji geliştirebilen örgütün başarısız darbe girişimden sonraki süreçte de FETÖ ile mücadelede alınan mesafeye karşı tamamen deşifre olmayı engellemek ve tabanını güçlü tutmak adına özellikle örgüt üyeliği/liderliği ve darbe girişimiyle ilgili yargılama ve soruşturmaları itibarsızlaştırıp örgüt faaliyetlerine meşruluk kazandırmak, toplumsal tepkiselliği engelleyip destek sağlamak, FETÖ ile mücadele noktasında olumsuz bir algı oluşturmak, etkin pişmanlık çözülmelerini engellemek ve örgüte karşı olan kitleler üzerinde korku ve kaos meydana getirmek amaçlarıyla her kesimden kendine yakın gördüğü, toplumda ön planda olan destekçileri aracılığıyla gerek yazılı ve görsel basını, gerekse sosyal medyayı kitleler üzerindeki gücü itibariyle etkin şekilde kullanmaya devam ettiği kaydedildi.

Örgüt elemanlarınca Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal medya araçları ve sanal alemde zaman zaman sahte hesaplar kullanılarak FETÖ ile mücadele noktasında soyut ve mesnetsiz içerikte, komplo teorileri üzerine kurgulanmış şekilde paylaşılan yazılar ve görüntülerin kamu düzeni açısından ciddi bir tehlike oluşturduğu anlatılan gerekçeli kararda, hatta toplumsal hassasiyetin üst seviyede olduğu ve olağanüstü hal şartlarının da devam ettiği terörle mücadele sürecinde kitleleri yönlendirmede ve algı oluşturmada son derece etkili bir yöntem olan sosyal medya üzerinden yapılan bu tür paylaşımların toplumda kutuplaşmalara, korkuya ve çekingenliğe neden olduğu vurgulandı.

Gerekçeli kararda, 17-25 Aralık 2013’te meşru hükümeti devirmeyi amaçlayan ve bu hedefine ulaşamayan FETÖ/PDY’nin bu süreçten sonra yapılan hukuka aykırı operasyonların toplum nezdinde haklıymış gibi gösterilmeye çalışılması için yeni sosyal medya hesapları açıldığına işaret edilerek, bu hesaplar üzerinden toplumda algı faaliyetleri başlatan terör örgütünün bu hesaplarının en başlıcaları “fuatavni”, “haramzadeler” ve “başçalan” olduğu belirtildi.

Bu hesaplarla örgütün asıl amacının toplumda algı faaliyeti olduğu, sürekli bu hesaplardan yalan bilgiler ve montajlanarak değiştirilmiş ses kayıtları ve görüntüler paylaşıldığı, aynı şekilde örgütün gazetesi olan Zaman, Bugün gibi gazeteler aracılığıyla da bu algı faaliyetine yönelik haberlerin kamuoyuna servis edildiği aktarılan gerekçeli kararda, örgüte ait kanallardan da sürekli olarak algı faaliyetinin devamına yönelik programlar düzenlendiği kaydedildi.

Gerekçeli kararda, bu aşamada özellikle örgütün kendi tabanı ve sempatizanları dışında algı faaliyetlerinin tüm toplumda yayılması amacıyla birtakım çabalara girdiği anlatılarak, sosyalist ya da milliyetçi çizgide görünen ve örgütten tamamen fikir ve jargon olarak ayrı bulunan, toplumda tanınmış birtakım kişileri kullanan örgütün bu kişiler vasıtasıyla yalan haberleri ve algı faaliyetleri yürüttüğünün yaşanılan süreçte anlaşıldığı vurgulandı.

”FETÖ, farklı dünya çizgisindeki medya kuruluşlarını amaçları için kullandı”

Özellikle medyanın toplumu etkileme gücünü bilen FETÖ’nün kendi tabanını ve sempatizanları dışında toplumda kalan kesimleri, 17-25 Aralık hukuksuz operasyonlarına inandırmak amacıyla farklı fraksiyon ve dünya çizgisindeki medya kuruluşlarını ideal ve amaçları için kullandığına işaret edilen gerekçeli kararda şunlar kaydedildi:

”FETÖ/PDY mensuplarının bir kısmının, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün adeta sözcülüğünü ve propagandasını yapan çeşitli basın ve yayın kuruluşlarında muhabir, gazeteci, köşe yazarı gibi sıfatlar altında yaptıkları çeşitli yayınlarda ve yazılarda örgütün gerçek yüzünü ve amacını gizleyerek adeta bu silahlı terör örgütünü vatandaşların dini duygularını da istismar etmek suretiyle eğitim ve hayır işleriyle uğraşan legal ve yasalara uygun şekilde faaliyet gösteren bir yapıymış gibi göstermek suretiyle kamuoyunda bu örgüt yararına itibar kazandırıcı, kamuoyu tarafından benimsenmesi ve sempati duyulmasını sağlamaya yönelik faaliyette bulundukları anlatılarak, bu amaçlarını gizlemek için de Anayasa ve 5187 sayılı Basın Kanunu ile teminat altına alınan basın özgürlüğünü bir araç olarak kullandıkları, gerçek amaçlarını gizledikleri sabittir.”

Gerekçeli kararda, terör örgütlerinin, toplumda algı yönetimi yaparak eylemlerine ve amacına meşruluk kazandırmak, örgütün faaliyetlerine toplumsal tepkileri engelleyip destek sağlamak ve örgüte karşı olan kitleler üzerinde korku meydana getirmek amacıyla medyayı kullandığı vurgulanarak, şu ifadelere yer verildi:

”Her terör örgütlenmesi gibi FETÖ/PDY’nin de televizyon, gazete, matbaa, haber ajansı, internet siteleri, sosyal medya hesapları gibi medya organları bulunmakta olup bu medya organlarını örgütün amacına uygun şekilde kullanmakta ve toplumda algı oluşturmaktadır. Örgütün sosyal medya hesaplarında örgütün yazılı ve görsel basınıyla eş zamanlı, örgüt amacı doğrultusunda propaganda yapılan çok sayıda yazı bulunduğu ve örgütün dedikodu/propaganda hesabından yapılan paylaşımların topluma duyurularak algı oluşturulmuştur.

Sözcü gazetesi, örgütün kara propaganda hesabı olan “fuatavni”, “haramzadeler” ve buna benzer, örgüt hedefine uygun atılmış tweetleri hiçbir teyide ihtiyaç hissedilmeksizin gazetenin internet sitesinde yayımlamış topluma duyurmuş, örgütün kara propaganda hesabının popülaritesini artırmış, örgüt üyelerini belli alanlara yönlendirmiştir. Böylelikle örgütün gündem oluşturma, hukuku yanıltma ve mağduriyet algısı yaratmasına yardım etmiştir.”

“Kullanılan dil ve üslup incelendiğinde, örgütün kullandığı yayın çizgisi ile aynıdır”

Sözcü gazetesi sahibi Burak Akbay, yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru ile genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz’ın da aralarında olduğu 9 sanığın yargılandığı davanın gerekçeli kararında, “Sözcü gazetesinin yayın çizgisi, haber içerikleri, internet haber sitesi üzerinden yapılan haberler, kullanılan dil ve üslup incelendiğinde, örgütün kullandığı yayın çizgisi ile aynıdır.” ifadesi kullanıldı.

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan gerekçeli kararda, Sözcü gazetesinin 27 Haziran 2007’de sanık Burak Akbay tarafından Atatürkçü-ulusalcı yayın politikası söylemiyle kurulan bir gazete olduğu, gazetenin kuruluşundan itibaren muhalif ve tanınan birçok gazeteciyi bünyesine aldığı, “Sözcü susarsa Türkiye susar” söylemini ön plana çıkartarak kendine Atatürkçü, laik kitle oluşturduğu vurgulandı.

Sözcü gazetesinin özellikle 17-25 Aralık sürecinden sonraki yayın politikasına dikkat çekilen gerekçeli kararda, yapılan inceleme sonucu gazetenin yayın çizgisinin, haber içerikleri, internet haber sitesi üzerinden yapılan haberler, kullanılan dil ve üslubun Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) kullandığı yayın çizgisiyle aynı olduğu kaydedildi.

Soruşturma aşamasında alınan bilirkişi raporuna göre, örgütün kara propaganda içeren sosyal medya hesaplarından yapılan tamamen yalan paylaşımların Sözcü gazetesine ait internet sitesinden, çok kısa bir süre sonra aynı üslup, aynı yazı içeriği ve hatta aynı başlıkla birebir kamuoyuna servis edildiği aktarılan kararda, “Özellikle FETÖ/PDY örgütünün amaç ve ideallerine hizmet ettiğini ortaya koymaktadır.” denildi.

Kamuoyunu aydınlatma görevi olan basının özellikle, haber kaynağı ve haberin içeriğini araştırması gerektiği anlatılan kararda, şu ifadelere yer verildi:

“Yani tamamen uydurma, montajlanmış, hakkında yayın yasağı getirilmiş haberleri kamuoyuna sunmadan önce bu haberlerin gerçekliği konusunda araştırma yapma yükümlülüğü vardır. Örgütün algı faaliyeti çerçevesinde sunduğu tüm haberlerin, birkaç dakika sonra Sözcü gazetesine ait haber sitesinden hemen kamuoyuna duyurulması, basının kamuoyunu aydınlatma görevi kapsamında olmayıp, algı yürütme faaliyeti kapsamındadır. Üstelik Sözcü gazetesi tarafından bu kapsamda algı içeren haberler bir kaç defa değil yüzlerce olup, uzunca bir zaman dilimine yayılmıştır. Böylelikle, Zaman gazetesi kapatılmasından sonra örgüt tarafından algı faaliyetlerini yürütme görevi Sözcü gazetesi tarafından yapılmaya çalışılmıştır. ”

Sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi

Kararda, sanıklarının hukuki durumlarının, basın özgürlüğü yönünde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararları ve örgüte yardım konusundaki Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kararları doğrultusunda değerlendirildiği vurgulandı.

Sanıklardan Emin Çölaşan’ın 29 Ekim 2015 tarihli makalesinin ilgili kısımlarında, “…Buradan açıkça söylüyorum… Bugüne kadar hakkında nice yazılar yazıp mahkemelik olduğum, Fethullah ekibinin, başka bir deyişle cemaatin, terörle ilgisi olduğuna hiçbir zaman inanmadım. Şimdi piyasaya adına FETÖ dedikleri en son terör örgütünü sürdüler. (Fethullahçı Terör Örgütü) Cemaati yok etmek amacıyla, durduk yerde, aslı astarı olmayan yani bir dandik örgüt yarattılar. Hiç kimse bu sözde terör örgütünün silahlı eylemi gerçekleştirdiğini bilmiyor! Devlet belgelerinde, savcılık iddianamelerinde ve mahkeme kararlarında böyle bir bilgi ve belge yer almıyor. Taktik çok ilginç! Hükümete karşı olanları terör örgütü ilan edeceksin…” şeklinde ifadeler olduğu aktarılan kararda, Çölaşan’ın devam eden ve makalenin tamamına yakın bölümünde FETÖ’yü savunan ve mağdur edildikleri izlenimini veren yazı yazdığı ifade edildi.

Çölaşan’ın 24 Aralık 2013 tarihindeki röportajının, ”Bizim başaramadığımızı Fethullah’la ekibi başardı” başlığıyla yayımlandığı bilgisi verilen gerekçeli kararda, sanığın bu röportaj yazısında, 17 Aralık 2013 tarihli kumpas operasyonunu desteklediğine ilişkin görüş açıkladığı kaydedildi.

Kararda, “Sanığın bir anlamda meşru hükümetin devrilmesine ilişkin kurgu operasyonlarını desteklediği, önemli olan hükümetin devrilmesi amaç ve gayesinde olduğu, bunu yapmaya çalışan örgüt hakkında desteğini ve yanlarında olduğunu belirttiği, böylece organik bağlılık içerisinde bulunmasa da örgütün amaç ve ideallerini benimseyerek bilerek ve isteyerek örgüte yardım iradesinde olduğu anlaşılmıştır.” ifadesi kullanıldı.

“FETÖ hükümlüsünün faksını yayımladı”

Çölaşan’ın 16 Mayıs 2017 tarihli Sözcü gazetesindeki makalesinde kadın kapalı cezaevinden, FETÖ’den hüküm giyen Fadime Danışman tarafından kendisine gönderilen faksı aynen köşesinde yayımladığı vurgulanan gerekçeli kararda, 6 Mart 2016 tarihli yazısında da Çölaşan’ın FETÖ’nün desteklenmesi gerektiğini açıkça belirttiği anlatıldı.

Gerekçeli kararda, sanık Çölaşan’ın paylaştığı yazılarla, siyasi iktidarın cemaati bitirmek için yapıyla uğraştığı ve FETÖ’nün herhangi bir terör eylemleriyle ilgisinin olmadığı algısı oluşturduğuna dikkat çekilerek, şu değerlendirme yapıldı:

“Çölaşan’ın hükümeti zayıflatıp yıkma amacıyla yapılan kumpasları destekler nitelikte beyanda bulunması ve son yazısında FETÖ üyeliği suçundan hakkında adli işlem yapılan bir şahsın yazısını yayınlayarak haklarında tutuklu olarak soruşturma, kovuşturma yürütülen bazı kişilerin mağdur olduğuna dair düşüncesini belirterek kamuoyunda FETÖ yapılanması hakkındaki olumsuz algıyı azaltmaya, terör örgütüyle yapılan hukuki mücadeleyi sekteye uğratmaya çalışması, örgüt kurumlarına hukuksuz olarak el konulduğu ve iş adamlarının tutuklandığı izleniminin verilmesi, sanığın yarım asra yakın gazeteci olarak Türkiye’nin sayılı gazetelerinde çalışması, hitap ettiği kitlenin genişliği dikkate alındığında paylaşılan yazıların basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, fiili kalkışma olayından sonra bile ‘örgüt dili’ kullanarak sağladığı katkı, sanığın bilerek ve isteyerek örgütün bizzat kendine yardım ettiği kanaati oluşturmuştur.”

Necati Doğru

Sanık Necati Doğru’nun da Sözcü gazetesinde 8, 17 ve 28 Temmuz 2016 tarihlerinde yazdığı yazılara dikkat çekilen kararda, 8 Temmuz tarihli yazıda, “FETÖ’ye ait şirketlere usulsüz şekilde el konulup kayyum atandığı, yapılan işlemlerde diğer cemaatlerin elinin olduğu, kendi adamlarına getiri sağlamak adına kayyum atandığı” görüşlerini sunduğu aktarıldı.

Kararda, Doğru’nun 17 Temmuz tarihli, “Naylon darbeciler” başlıklı yazısında, “darbenin FETÖ tarafından yapılmadığı” izlenimini verdiği belirtilerek, 28 Temmuz tarihli “12 Gün” isimli yazıda da Doğru’nun, “Naylon Darbeciler” tezini güçlendirir şekilde yazı yazdığı ve bu yazıda da, “her ne kadar yönetenler farklı konuşsalar da halkın inanmadığı” tezini savunarak, FETÖ’nün medya yapılanmasının amacına uygun davrandığı, FETÖ’ye karşı yapılan işlemleri itibarsızlaştırma gayretiyle doğrudan FETÖ’ye yardım ettiği değerlendirmesi yapıldı.

“15 Temmuz’daki haberin saati rastlantı değil”

Sözcü gazetesi muhabiri Bekir Gökmen Ulu’nun 15 Temmuz 2016 günü saat 16.25’de, “Sözcü Erdoğan’ı buldu” başlıklı haberinin, gazetenin internet sitesinde yayımlandığı bilgisi verilen gerekçeli kararda, haber içeriğinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı yer, koruma, ulaşım gibi konularda detaylı bilgiler verildiği ve Erdoğan’ın kaldığı yerin her açıdan fotoğrafının servis edildiği anlatıldı.

Gerekçeli kararda, bu haber ve sanıkla ilgili şu değerlendirme yapıldı:

“Haber saati itibarıyla, FETÖ fiili olarak harekete geçmeden sanığın, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının bulunduğu yeri aniden haber yapması, her ne kadar Cumhurbaşkanının Marmaris’te olduğu yönünde bazı yerel basında haberler çıksa da, Cumhurbaşkanının o ana kadar bulunduğu coğrafi yerin ayrıntılı mevkisi ve konumunun kamuoyunca bilinmediği, bilindiği üzere örgüt üyelerinin birkaç saat sonra Türkiye Cumhuriyeti devletine yönelik silahlı kalkışmaya giriştikleri, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmalarda darbeyi planlayan FETÖ üyelerinin Cumhurbaşkanını almak istedikleri sırada bulunduğu yerle ilgili arayışlarının olduğu, bunun bilinmemesi/tespit edilmemesi halinde, bulmalarına yarayacak başka planlarının olduğuna dair bilgilerin elde edildiği, bir anlık kalkışmaya halkın destek vermesi ihtimali göz önüne alındığında haberin halkı yönlendirmeye açık olduğu, aynı şekilde kalkışmaya katılan örgüt üyesi askerlerin de işini kolaylaştırmaya yarayan içeriğin olması, özellikle haberin yapılış saatinin rastlantı olmayacağı göz önüne alınarak sanığın FETÖ’nün içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte bu örgüte bilerek – isteyerek yardım ettiği kanaatine varılmıştır.”

Yılmaz, Çetin, Arı ve Yücekaleli

Sözcü gazetesinde çıkacak her türlü haberin kontrol ve onayının Genel Yayın Yönetmeni sanık Metin Yılmaz’a bağlı olduğu aktarılan gerekçeli kararda, sanık Yılmaz’ın basın kanunundaki cezai sorumluluğu gereği FETÖ’nün içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte bu örgüte bilerek – isteyerek yardım ettiği kanaatine varıldığı bildirildi.

Gazetenin internet sitesi Genel Yayın Yönetmeni olan sanık Mustafa Çetin ile internet sitesi Haber Koordinatörü Yücel Arı’nın da aynı şekilde sorumlu oldukları belirtilen gerekçeli kararda, Sözcü gazetesinin bağlı bulunduğu Estetik Yayıncılık isimli şirketin muhasebe görevlisi Yonca Yücekaleli hakkında da, “Vergi Denetleme Kurulu Başkanlığı’nın 2 Aralık 2016 tarihli raporundaki kayıtlara göre, Burak Akbay’ın ve Estetik Yayıncılık isimli şirketin banka hesaplarında yapılan incelemelerde tespit edilen para transferlerinin şirkette muhasebe görevlisi olması sebebiyle sanık tarafından gerçekleştirildiği, şirketin ve şirkete bağlı yargılama konusu gazetenin mali işlerini yönettiği, yönetim tarzının FETÖ’ye bağlı kurum ve kuruluşların yönetimiyle birebir aynı olduğu, gazetenin FETÖ’nün esaslı amaçları doğrultusunda hareket edildiği dikkate alınarak sanığın FETÖ içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte bu örgüte bilerek – isteyerek yardım ettiği kanaatine varılmıştır.” ifadesi kullanıldı.

Olgun’un beraati

“Sözcü Erdoğan’ı buldu” başlıklı haberin yayımlandığı 15 Temmuz 2016’da gazetenin internet sitesi Yazı İşleri Müdürü olan sanık Mediha Olgun’un, çıkan haberlerden cezai sorumluluğunun bulunduğu belirtilen gerekçeli kararda, bu sanığın İstanbul Emniyet Müdürlüğünde 2 Ocak 2017 tarihli beyanına vurgu yapıldı.

Olgun’un, “Sözcü Erdoğan’ı buldu” başlıklı haberi, haber koordinatörü Yücel Arı’nın isteğiyle halen cezaevinde bulunan Bekir Gökmen Ulu tarafından yapıldığını ve Sözcü gazetesi internet yayın yönetmeni Mustafa Çetin’in bilgisi dahilinde yayınlandığını söylediği anlatılan gerekçeli kararda, Olgun’un “…Bu ve bu tarz haberler benim onayımdan geçmemektedir….” şeklinde beyanda bulunduğu aktarıldı.

Gerekçeli kararda, şüpheli sıfatıyla ifade veren sanıklar Mustafa Çetin ve Yücel Arı’nın da Olgun’un beyanlarını doğruladığı ifade edildi.

Kararda, gazetenin internet sitesinde çıkan haberin, sanığın kontrolü ve bilgisi dışında çıktığının anlaşıldığı belirtilerek, isnat edilen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması nedeniyle sanığın beraatine karar vermek gerektiği kaydedildi.

Kaynak: AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir