TSK deniz unsurlarının Aden Körfezi’ndeki görev süresi bir yıl daha uzatıldı
TSK deniz unsurlarının, Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev süresinin 1 yıl daha uzatılmasına dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.
Türk silahlı kuvvetlerinin Aden Körfezi‘ndeki görev süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu‘nda siyasi partilerin grup temsilcileri görüşlerini dile getirdi.
İYİ Parti Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin, deniz haydutluğunun deniz yolu taşımacılığı için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirterek, bu haydutların yaptığı saldırıların küresel ticarete maliyetinin yıllık yaklaşık 13 milyar ile 16 milyar dolar arasında olduğunu vurguladı.
Aden Körfezi ve civarında yılda 400’e yakın Türkiye bağlantılı ticaret gemisinin geçtiğini belirten Sezgin, TSK’nın deniz haydutluğuna karşı bu bölgede görev yaptığını söyledi.
Tezkereyi desteklediklerini belirten Sezgin, “Silahlı Kuvvetlerimiz, 2009 yılından bu yana bölgede, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde ifa edilen deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetlerine iştirak etmektedir. Türkiye bu görevleri yaparken gücünü uluslararası meşruiyetten ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarından alıyor.” dedi.
MHP Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir ise bölgedeki deniz haydutluğunun sadece dünya ticaretini değil Türk deniz ticaretini de olumsuz etkilediğini söyledi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2008 yılında bölgede deniz haydutluğuna karşı uluslararası çaba başlatılması için karar aldığını ifade eden Özdemir, Türkiye’nin de bu çerçevede barışa ve ticaret güvenliğine hizmet etmek için orada olduğunu vurguladı.
Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 15’i ve küresel petrol ticaretinin de neredeyse yüzde 25’inin deniz haydutluğundan doğrudan etkilendiğine dikkati çeken Özdemir, “Ülkemiz de ilk andan itibaren küresel barış ve istikrara katkı sunmak, gönül bağımız olan coğrafyalarla bağımızı pekiştirme amacı ve kendi milli çıkarlarımız çerçevesinde bu çabalara katılımı sağlamış ve BM kararına destek olmuştur.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin insanlığı etkileyen gelişmelere kayıtsız kalamayacağını belirten Özdemir, tezkereyi desteklediklerini, Mehmetçiğin bu bölgede üstlendiği sorumluluğun milli çıkarlar bakımından çok önemli olduğunu kaydetti.
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, dış politika ve uluslararası ilişkiler konuşulurken Türkiye’nin altında imzası bulunan uluslararası insan hakları sözleşmelerinin de konuşulması gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne imza attığını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) uymayı bir yükümlülük olarak kabul ettiğini hatırlatan Oluç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AİHM’in aldığı kararlara yönelik açıklamalarını eleştirdi.
Oluç, yargı kararlarını siyaseten eleştirilebileceğini ama bunun AİHM kararlarının hukuki açıdan bağlayıcı olmadığı anlamına gelmediğini belirtti.
AHİM’in Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karara değinen Oluç, “AİHM kararları kesin ve bağlayıcıdır. Bu sadece Selahattin Demirtaş için değil, herkes için geçerlidir. Anayasa da bu bağlayıcılığı tespit ediyor. Anayasa’daki bu bağlayıcı maddeyi AK Parti hükümeti getirdi ama siz ‘getirdiğimiz bu anayasa maddesini ‘takmıyoruz’ diyorsunuz.” dedi.
“Deniz korsanlığı deniz ticaretine ciddi zararlar veriyor”
CHP İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, tezkereye “evet” oyu vereceklerini belirterek, deniz korsanlığının sadece denizcilerin hayatlarını riske atmakla kalmadığını, deniz ticaretine de çok ciddi zararlar verdiğini belirtti.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansına (UNCTAD) göre, dünya ticaretinin miktar bazında yüzde 80, değer bazında da yüzde 70’inin deniz taşımacılığı yoluyla gerçekleştiğine işaret eden Çeviköz, şöyle konuştu:
“Deniz taşımacılığı bu nedenle korsan saldırılarının karşısında çok açık bir tehdit haline geliyor. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi verilerine göre de sadece Gine Körfezi’ndeki korsan saldırılarının ekonomiye etkisi 818 milyon dolar seviyesine ulaşmıştır. Uluslararası Ticaret Odasının Uluslararası Denizcilik Bürosu tarafından yayınlanan raporda derlenen bilgilere göre 2020 yılında dünya genelinde 135 personel gemilerinden kaçırıldı ve söz konusu rakamın yüzde 95’inden fazlası da Gine Körfezinde meydana geldi. Bu bölgede yaşanan 22 ayrı olayda 130 gemi personeli kaçırıldı ve bu tüm zamanların şimdiye kadar yaşanan en yüksek seviyesi oldu.”
AK Parti Grubu adına söz alan Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker de Türkiye’nin BM’nin aldığı kararlar çerçevesinde bölgede bulunduğunu hatırlattı.
Bölgede icra edilen askeri harekat ve ticaret gemilerinin aldığı koruyucu tedbirlerin olumlu neticeler verdiğinin altını çizen Eker, şöyle devam etti:
“Bariz olarak şunu söyleyebiliriz ki 2010 yılı mart ayından bu yana o bölgede Türk bayraklı, Türk bağlantılı herhangi bir ticari gemi o tür bir haydutluk ve o tür bir saldırıya maruz kalmamıştır. Peki, madem böyle bu görev süresinin uzatılmasına ihtiyaç var mı? Eğer bu saldırılar bu kadar azaldıysa güvenlik tamamen sağlandı diyebilir miyiz? Onu da maalesef diyemiyoruz çünkü bu bölgede istikrarsızlık sürüyor. Sadece deniz kaynaklı bu tür haydutlukların, korsanlıkların değil civardaki ülkelerin hem siyasi istikrarsızlıkları hem bölgede faaliyet gösteren kara merkezli terör örgütlerinin zaman zaman birtakım tacizleri, maalesef devam ediyor.”
Aden Körfezi ile Somali açıklarında ve son dönemde Gine Körfezi’ndeki deniz haydutluğu eylemlerinin bir uluslararası güvenlik meselesi olduğuna dikkati çeken Eker, “Terörizm ve korsanlık başta olmak üzere göç, insan kaçakçılığı, sınır anlaşmazlıkları gibi konular bu bölgedeki güvenlik durumunu olumsuz etkilemektedir. Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 10’u, Avrupa’nın doğuyla ticaretinin ise yüzde 40’ı bu bölgeden olmaktadır.” ifadelerini kullandı
Eker, bölgedeki saldırıların tam olarak bitmemesi nedeniyle tezkerenin uzatılması ihtiyacının devam ettiğini sözlerine ekledi.
Şahsı adına söz alan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Kırım’daki Türklerin durumuna değinerek bölgede insan hakları ihlallerinin yaşandığını söyledi. 2014-2020 yılları arasında Kırım’dan 50 bin kişinin Ukrayna’ya göç etmek zorunda kaldığını belirten Çakırözer, Kırımlı soydaşların yaşadığı hak ihlalleri karşısında TBMM’nin harekete geçmesini istedi.
Şahsı adına söz alan AK Parti Gaziantep Milletvekili Ali Şahin ise Nijerya’nın Lagos şehri açıklarında saldırıya uğrayan Mozart gemisinde bulunanların kurtarılmasına ilişkin hükümetin çabalarının sürdüğünü ifade etti.
Son saldırının, Meclis’te görüşülen Aden Körfezi tezkeresinin önemini ortaya koyduğunu vurgulayan Şahin, “Aden Körfezi birçok açıdan stratejik öneme haiz. Dünya ticaretinin yüzde 90’ı deniz ticareti yoluyla gerçekleştiriliyor ve dünya deniz ticaretinin yüzde 20’lik bir bölümü ise Süveyş Kanalı üzerinden Kızıldeniz, Aden Körfezi, Somali açıkları ve Arap Denizi üzerinden gerçekleşiyor. Yine Orta Doğu’daki önemli petrol aktarımının, petrol ticaretinin ve transferinin Aden Körfezi üzerinden de Batı’ya ve ABD’ye yönelik transferinin gerçekleştiğini düşünürsek bu açıdan da yine çok önemli bir stratejik ticari su yolu olarak önümüze çıkıyor.” diye konuştu.
Bölgenin Türkiye açısından da çok büyük bir öneme sahip olduğuna dikkati çeken Şahin, “Bölgede her yıl yaklaşık 1000’e yakın Türk ticaret gemisinin seyrüsefer halinde olduğunu söyleyebiliriz. Bu 1000 ticari geminin ihracatımızın yüzde 20’si olan yaklaşık 80 milyar dolarlık bir ihracatı gerçekleştirdiğimiz bir bölge.” ifadesini kullandı.
Şahin, TSK’nın bölgede üstlenmiş olduğu görevin sadece deniz terörizmine karşı değil bölgedeki istikrarsızlığın ortadan kalkması için de önem teşkil ettiğini vurguladı.
Konuşmaların ardından TSK deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev süresinin bir yıl daha uzatılmasına dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, kabul edildi.
Genel Kurul’da Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerindeki görüşmelere geçildi.
Kaynak: AA