Bay Schaeuble Artık Sizden İzin Talep Etmiyoruz

Almanya Maliye Bakanı Schaeuble, “Erdoğan yüzyıllık ortaklığı tehlikeye atıyor.

Bu çok yazık, çünkü bizi birbirimize bağlayan gerçekten çok şey var. Ancak bize şantaj yapılmasına izin veremeyiz” dedi.

Demesine, demiş de benim anladığım “Biz Türkiye’yi

100 yıldır sömürüyorduk. Erdoğan geldi çarkımıza çomak

soktu” şeklinde anlıyorum; ister, istemez.

Tamam da, sen izin vermesen de biz sizden izin istemiyoruz zaten.

Biz millet olarak sömürü çarkının tüm dişlilerini balyozla kırdık.

Korkarım, isteseniz bile çarkın yerine yenisini koyamayacaksınız.

Çünkü buna da, biz izin vermeyeceğiz.

“Biz de izin istemiyoruz” demenize gerek yok. Çünkü sizin de izin talep etmeye gerek duymadan, doğrudan yaptığınızı biliyoruz.

Çünkü 15 Temmuz gecesi izin almadan neler yapabileceğinizi gördük. Ama sabaha doğru gün ışımaya başlarken siz de bizim millet olarak ne yapabileceğimizi gördünüz.

Farkındaysanız biz de sizden izin alma gereği duymadık.

Artık “İzin veremeyiz” türü sözler, millet olarak bizi çok fazla rahatsız ediyor.

Ne siz, izin alacağımız bağlı olduğumuz devletsiniz;

ne de biz, sizden izin alması gereken bir sömürge devletiz.

Tamam, bir ortaklığımız vardı ama biz millet olarak o ortaklığın şartlarını da değiştirdik. Eskiden olduğu gibi nimetin size,

külfetin bize ait bir ortaklığı istemiyoruz artık.

15 Temmuz zaferini biz kazandığımıza göre, şartları biz belirleyeceğiz.

Şartları biz belirlerken, sizin gibi adaletten mahrum; bir ortağa nimet, diğer ortağa külfet olan ortaklık şartı koşmayacağız.

Çünkü biz Müslümanız. Bizim şartımız sadece “kazan-kazan”

ilkesinin hakim olduğu, eşit şartlarda bir ortaklıktır.

Yani, yeni ortaklığımız artık “kazan-kazan” ilkesi gereği,

eşit şartlarda olacak.

Bu şartı kabul ediyorsanız bizim için sorun yok, zaten teklif

bizden geldiği için kabul ediyoruz.

Ama yıllardır sadece sizin kazandığınız, bizim kaybettiğimiz

bir ortaklığa alışkın olduğunuz için kabul edeceğinize

çok fazla ihtimal vermiyoruz.

Ama yaptığınız icraatlara bakılırsa, bu teklifimizi kabul etmeyeceğiniz anlaşılıyor. Çünkü Türkiye’yi işgal edenleri,

40 yıldır estirdikleri terörle on binlerce vatandaşımızı katleden

teröristleri hala el üstünde tutuyorsunuz, diyeceğim ama

siz daha ileri gidip baş üstünde taşıyorsunuz.

Vatandaşlık veriyor, kuyruğunuzu tutturarak peşinizde dolaştırıyorsunuz. Türkiye’ye ihanet etmenin bedelini,

verdiğiniz plaketlerle, onurlandırarak(!) veriyorsunuz.

Neredeyse Türkiye’ye ihanet edenlerden küçük bir

şehir kuracak konuma geldiniz. Hiç bir uluslararası hukuk

kuralını tanımayarak, Türkiye’nin sizden talep ettiği

suçluların koleksiyonunu yapıyorsunuz.

Oysa biz onları İran’da olduğu gibi vinçlerde sallandırmayacak, sadece yargılayacağız.

Yani, adil bir yargı sürecinden geçecekler. Yargı kurumu

suçlu bulursa cezalarını çekecekler, suçsuz bulursa da

serbest kalacaklar. Ama siz zaten onların suç işlediği

konusundan eminsiniz.

Türkiye’yi işgal girişimini de istihbarat örgütünüzün katılımıyla birlikte kotarmaya çalıştınız.

Elbette avanelerinizi koruma güdüsüyle hareket ettiğiniz

için yargılanmaları bile sizi rahatsız ediyor.

Ülkemizde sömürü çarkınızın işlediği dönemlerde dernekler, vakıflar kurmuştunuz, özgürce.

Güya onlar sivil toplum örgütlerini yönlendirdiler. Ama biliyoruz ki Türkiye’yi işgal edeceğiniz gün için madenlerimizin bakir kalmasını arzu ettiniz. Dernek ve vakıflarınız bunun için çalıştı.

Takribi değeri 500 trilyon dolar olarak görülen bor, toryum, altın, bakır, petrol, kömür, kaya gazı vs. rezervlerimiz bakir olarak kalmalıydı ki işgalden sonra zenginliğiz, asaletiniz(!) devam etsin.

Aslında “Erdoğan 100 yıllık ortaklığı tehlikeye atıyor” sözü yanlış bir söz.

Çünkü Erdoğan, halkın nabzını başarıyla tutabilen bir liderdir.

Yani onun yaptığı icraatlar kendi kafasına göre yaptığı

icraatlar değil, bizim arzu ettiğimiz yönde gerçekleştirilen icraatlardır.

İnanın biz Erdoğan öncesi dönemlerde çok acılar çektik.

Güya özgür seçim yapıyormuşuz görüntüsü veren

seçimler yapıyorduk. Seçiyorduk ama bizim istediğimiz

icraatlar yerine karşı çıktığımız icraatlar yapıyorlardı.

Sorduğumuz zaman “Biz iktidarız ama muktedir değiliz”

diye, dudaklarına dokunup, fermuar işareti yapıyorlardı.

Biz, muktedirlerin kim olduğunu bir türlü çözemiyorduk.

Ama her 10 yılda bir yapılan darbeler, post modern darbeler balans ayarları, baş edilemeyen “Enflasyon Canavarı” aklımızı başımıza getirdi.

Belli ki seçime katılanları belirleyen bir güç vardı.

İktidarlar da kendilerine oy veren millet yerine aday olmalarını

sağlayan gücün; yani, muktedir olanların vesayeti altındaydı.

Yaptığınız açıklamada sarf ettiğiniz “İzin veremeyiz” şeklinde

küstahça ifade ettiğiniz iki kelime var ya; şifreyi, çözen iki kelime oldu. Artık beynimde birikmiş başkaldırı sözlerini kime yazacağım konusu da aydınlanmıştı.

İşte o iki sözle kimin bize karşı perde arkasında “Efendi”

rolü oynayarak, seçtiğimiz kişileri belirlediği de belli oldu.

Tabii ki her 10 yılda bir yapılan darbelerin sizin rayınızdan çıkan yöneticileri tekrar rayına sokma niyetiyle yapıldığı da anlaşıldı.

Aslında size hitap etsem de dar bir daireden bahsetmiyorum.

ABD, AB, İngiltere ve hepinizin ileri karakolu İsrail’de dâhildir.

Çünkü terör örgütleri kurup, destek veren sizlersiniz.

Onlarla mücadele ediyormuş gibi yaparak sivilleri katledenler de

sizlersiniz.

Ama artık 15 yılda köprünün altından çok sular geçti.

Biz 15 Temmuz’da kendini açık eden o gizli “Efendi” ye

itiraz etmiştik. Şimdi söylediğiniz şifre mahiyetindeki iki kelime

perde arkasındaki efendiyi işaret etti.

Eski dönemlere göre bir fark var, Erdoğan’a yetki veren artık sizler değilsiniz.

Erdoğan artık milletinin verdiği temsil hakkıyla hem iktidar,

hem de muktedir olarak görevine devam ediyor.

Allah(cc) ömür verdikçe görevine devam edecektir.

Tabii ki o bir diktatör olmadığı için yorulup “Benden bu kadar” da diyebilir. O zaman bir başka Erdoğan bulup ona da hem iktidar, hem muktedir olma yetkisini vereceğiz.

Yanlışlıkla muktedirliği başkasına kaptıranlar mı ortaya çıktı;

sizlerin yaptığı gibi millet olarak biz de muktedirlik yetkisini

kaptıranlara darbe yapacağız.

“Kazan-Kazan” teklifimiz hala geçerli ama siz ülkemizi işgal etmeye cüret eden hainleri baş tacı ediyor, savaştığımız teröristlere yardım ediyorsunuz.

Üstelik sizin görevlendirdiğiniz, hadlerini ve bilinen görev sınırlarını aşarak Türkiye’den yeni devletçikler çıkarmaya çalışan hainlerin, bağımsız Yargımız tarafından yargılanmasına bile rıza gösteremiyorsunuz.

Onlar suçüstü yakalandığı halde, kendi kamuoyunuza

sıradan sivil toplum kuruluşu mensubu, barış için çalışan kişiler gibi gösteriyorsunuz.

Hiçbir uluslararası hukuk kuralını tanımayarak, bizden Yargıya

Baskı yapmamızı istiyorsunuz.

Siz de haklısınız o kadar alışmışsınız ki, kural tanımayan taleplerinizin yerine getirilmesine.

Geçmiş dönemlere göre ortaya çıkan farkı görmüşsünüz.

Talimatlarınızın hukuki olup olmadığının sorgulanmasına bile

tahammül edemiyorsunuz.

Erdoğan aslında şantaj falan yapmıyor, her hukuk devletinde

olduğu gibi bir suçlunun yargılanmasını önlemek için Yargıya

baskı yapamayacağını söylüyor. Bu en doğal hakkı değil mi?

Türkiye’de vatanına ihanet edip, 250 kişinin ölümüne yol açan

kişileri korumanıza karşı çıkıyor. Onların her suçlu gibi bağımsız

Yargı karşısına geçip hesap vermesini talep ediyor.

Bu da en doğal taleplerden biri değil mi?

Ha; 15 Temmuz’u ilan edilmemiş bir savaş koruduğunuz suçluları da verdiğiniz savaşta müttefikiniz olan kişiler olarak

Görüyorsanız bunu da mertçe söyleyin ki, biz de tavrımızı

ona göre belirleyelim.

Sözün özü artık karşınızda her talebinizi sorgulamadan

yerine getiren bir “Muz Cumhuriyeti” yok artık.

Sizin gibi çok gelişmiş, orta düzey gelirli ülkeler sınıfından

çıkmış bir Türkiye var.

İlişkilerimiz bundan böyle eşit şartlarda devam edecek.

“Kazan-Kazan” anlayışı ile…

Suçluları da bağımsız Yargımıza teslim edin, bu arada.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir