Çelik: Kılıçdaroğlu, valilerimize, kaymakamlarımıza ‘militan’ diyerek büyük skandallara imza atmaya devam etti
AK Parti Sözcü Çelik, “Kılıçdaroğlu, Türkiye’deki valilerimize, kaymakamlarımıza ‘militan’ diyerek büyük skandallara imza atmaya devam etti.” dedi.
Erdoğan başkanlığında Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
Ömer Çelik, MYK toplantısında teşkilat çalışmaları, iç ve dış siyasetteki gelişmelerin yanı sıra önümüzdeki dönemde yapılması beklenen reform eylem planı ile ilgili çalışmaların ele alındığını belirtti.
Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP’yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin 3 Eylül 2019’da başlattığı oturma eyleminin 512’nci gününe girdiğini anımsatan Çelik, 193 ailenin eyleme devam ettiğini evlatlarına kavuşma çağrılarını büyük bir hassasiyetle takip ettiklerini, Erdoğan’ın da ailelerle ilgili düzenli olarak bilgi aldığını aktardı.
Çelik, sağlık alanındaki gelişmelere değinerek, “Maalesef dünyada Kovid salgını ile ilgili yeni ve çok da hoş olmayan gelişmeler var. Mutasyona uğramış bir virüsten bahsediliyor ve mutasyona uğramış bu virüsün dünyanın çeşitli ülkelerinde sıkıntılara yol açtığı söyleniyor. Tabii o ülkeler söz konusu olduğunda uçuş yasakları hemen gündeme geliyor. Bu arada aşılama çalışmaları kuvvetli bir şekilde devam ediyor. 3 milyon dozluk aşıdan sonra 6,5 milyon dozluk aşı da geldi. Bütün bu süreçte Sağlık Bakanlığımız Kovid-19 aşısı bilgilendirme platformunu aktive etti. Böylece herkes buradan gerekli bilgilere ulaşabiliyor. Vatandaşlarımızın hızla aşılanmasına belli bir sistematik içerisinde devam ediliyor.” ifadelerini kullandı.
Sağlık çalışanlarının zor şartlarda çalıştıklarını vurgulayan Çelik, “Bizim sağlık çalışanlarımız bütün fedakarlıklarıyla milletimize sahip çıkmaya vatandaşlarımıza sahip çıkmaya devam ediyor. Onlara şükranlarımızı sunuyoruz tabii ki onların bize ilettiği taleplerini yakından takip ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, Bitlis’in Ahlat ve Hizan ilçeleri ve Tunceli’de filyasyona giden sağlık çalışanlarının zorlu şartlardaki mesaisine değinerek, filyasyon ekiplerinin fotoğraflarını basın mensuplarına gösterdi.
Aşılama çalışmalarının güçlü şekilde süreceğini belirten Çelik, vatandaşların korunması için çok yönlü paketlerin ve çok yönlü eylem planlarının devreye sokulmaya devam edeceğini söyledi.
Çelik, AK Parti’deki kongre sürecine ilişkin, “Her hafta Cumhurbaşkanımızın online katıldığı şekilde, genel başkan yardımcılarımızın, bakan arkadaşlarımızın katılımıyla kongreleri gerçekleştiriyoruz. Gerçekten olağanüstü bir coşku var kongrelerimizde. Bu Kovid sürecinde kısıtlı sayıda insan alabiliyoruz kongre salonlarına, buna rağmen gördüğümüz coşkudan mukayeseli olarak baktığımızda çok büyük bir memnuniyet duyduğumuzu görebiliriz. Vatandaşlarımız, teşkilatlarımız ve kardeşlerimiz önümüzdeki dönemlere hazırlık için zamanında 2023’te yapılacak seçimler 2024’te yapılacak seçimler konusundaki iradelerini yüksek bir biçimde tutuyorlar. Herkes zamanında yapılacak seçimlerin süresi gelene kadar Türkiye’deki demokratik iradeyi ayakta tutma, birlik ve beraberliğimizi güçlendirme konusunda kongrelerimiz bir demokrasi şöleni bir demokrasi bayramı havasında gerçekleşiyor.” şeklinde konuştu.
“Türkiye’nin geleceğine yön verecek parti”
AK Parti teşkilatlarının demokratik bilincinin ve demokratik motivasyonunun yüksek olması sebebiyle gurur duyduklarını ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sadece birtakım arkadaşlarımızın göreve gelmesi, birtakım arkadaşlarımızın görevden gitmesi şeklinde bir kongre süreci gerçekleştirmiyoruz. Şimdiye kadar yürüttüğümüz çalışmaların bundan sonrasında da daha güçlü üretilmesi için bir ahitleşme olarak, yeniden hafızamızı tazeleme, irademizi tazeleme şeklinde bir yaklaşım olarak bu kongreler gerçekleşiyor ve büyük bir sinerji oluşuyor. Tecrübe ve yenilenme arasındaki dengenin hassasiyetle korunduğu kongreler gerçekleştiriyoruz. AK Parti kurulduğu günden beri tecrübeyle kadrolarını yenileme arasındaki dengeyi en hassas siyasi teraziyle tartan ve gerçekleştiren partidir. Kongrelerde gördüğümüz şey şudur AK Parti bir kere daha geleceğin partisi olduğunu, Türkiye’nin geleceğine yön verecek ana parti olduğunu da güçlü bir şekilde ortaya koyuyor. Cumhur İttifakı’nın daha da güçlenmesine dönük iradenin bu derece altının çizilmesinden büyük bir memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyoruz.”
Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirilerde bulunarak, şunları söyledi:
“Maalesef Türk devlet hayatında ve siyaset hayatında görünmeyen bir yıkım siyasetiyle karşı karşıyayız. İlk defa bir siyasi partinin bu derece meşruiyet sınırlarının dışına çıktığını, Cumhurbaşkanımız hakkında devlet görevlileri hakkında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumları hakkında bir yıkım siyasetiyle hareket ettiğini görüyoruz. CHP’nin bu dilinin muhalif bir siyaset olmadığını bir yıkım siyaseti olduğunu daha önce burada ifade ettim. Aynı şekilde sivil siyaseti karşısına alan bir şekilde muhalefet üretmek değil husumet ve nefret üretmek eklinde bir yaklaşımı bir kere yaptılar iki kere yaptılar ama uyarmanıza rağmen bugün Sayın Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından anlıyoruz ki nefret siyaseti ve husumet siyaseti CHP’de Kılıçdaroğlu tarafından bir yazılım haline getirilmiştir. Bu yazılım her gün yeni aplikasyonlar üreterek, nefreti artırmak husumeti arttırmak şeklinde bir tavır ortaya koyuyor. Esasında tabii siyasi parti kavramı üzerinde de Türkiye’nin çokça düşünmesi gereken bir durum.”
“Avrupa’nın aşırı sağcıları ve ırkçıları”
CHP’ye yönelik eleştirilerini sürdüren Çelik, şunları kaydetti:
“Geçmişte Cumhuriyet Halk Partisinin önde gelenleri, önde gelen siyasileri saygın isimler hem CHP’nin geçmişine ve ideolojisine kafa yorarak, dünyayla bütünleşmiş bir sosyal demokrat partinin nasıl olması gerektiği konusunda çok şey yazdılar çok şey söylediler. Avrupalı bir sosyal demokrat ideolojinin, Avrupalı bir sosyal demokrat siyasetin CHP’ye hakim olması konusunda çok ciddi bir şekilde çaba sarf ettiler. Bunun teorisini oluşturdular, pratiğiyle ilgili çalışma grupları yaptılar ve çalışma atölyeleri oluşturdular ama şimdi gelinen noktada Avrupa’daki sol partilerden biri olma şeklinde geçmişte CHP’nin çok değerli isimlerinin, Türk siyasetine kazandırılmış kimisi hayatta olan kimisi hayatta olmayan çok değerli isimlerinin, o birikimlerinin yeni parti yönetimi tarafından tamamen berhava edildiğini görüyoruz. Artık Avrupa’daki sosyal demokrat partilere benzemek, oradaki siyasetin bir parçası olmak şeklindeki CHP motivasyonu tamamen yok olmuştur.
Artık Avrupa’daki aşırı sağcı partilerin liginde bir CHP yönetiminin söylemiyle karşı karşıyayız. Kuşkusuz bu CHP’ye destek veren kardeşlerimizin ve vatandaşlarımızın beklentileri açısından da büyük bir haksızlıktır. Zaten onlar da bu çelişkiyi görerek biraz sonra bahsedeceğim bunu çeşitli tepkilerine yansıtıyorlar. Şimdi Bugün Sayın Kılıçdaroğlu çok kötü bir grup konuşması yaptı tamamen dağınık bir zihinle, kes kopyala yapıştır yöntemiyle ama ortak bir noktası var. Nefret siyasetini ve husumet siyasetini mümkün olduğu kadar üretmek, Avrupa’daki sosyal demokrat partiler liginden bir an evvel aşırı sağcı partiler liginin en üst sıralarına tırmanmak şeklinde bir siyasi tutum sergiliyor. Dolayısıyla geçmişte CHP’ye emek verenlerin Avrupalı bir sosyal demokrat parti olsun diye fikir üretenlerin, siyaset üretenlerin bütün emeklerinin gasbedildiğini, Kılıçdaroğlu döneminde Avrupa’nın aşırı sağcılarıyla ırkçılarıyla yarışan bir siyasi dil kullanıldığını kayda geçirmek gerekiyor.”
‘Valilere, kaymakamlara, yargı mensuplarına ‘militan’ diyenler faşistin ta kendisidir’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, partisinin TBMM’deki Grup Toplantısı’nda “AK Parti ne yapmak istedi de biz engel olduk?” ifadesini kullandığını hatırlatan Çelik, “Bizim bildiğimiz şudur, AK Parti bu memleket, millet ve devlet için ne yapmak istediyse hangi iyiliği üretmek istediyse karşımızda oldunuz. Bunu Mecliste vesayetin, jüristokrasinin, askeri vesayetin kalkmadığı zamanlarda bunları tahrik ederek, kışkırtarak yapmaya çalıştınız.” ifadelerini kullandı.
Bir CHP milletvekilinin, “Türkiye’de ordu, kağıttan kaplanmış. Darbe bile yapamıyor.” ifadelerini kullandığını dile getiren Ömer Çelik, “Darbe teşvik eden bir sözü yıllar evvel söylediğinde hepiniz sessiz kaldınız. Sonrasında da bunun devamı geldi. Parti kapatma girişimleri, AK Parti’yi kapatma girişimi söz konusu olduğunda Türkiye’nin en büyük partisi tamamen temelsiz, mesnetsiz bir biçimde kapatılmaya çalışıldığında yine sessiz kaldınız. Hatta bunu destekleyen açıklamalar yaptınız. Ne zaman iyi bir şey gerçekleştirsek jüristokrasi ve askeri vesayet üzerinden bir şey yapamaz hale geldiğinizde Anayasa Mahkemesine gitme şeklinde, bir siyasi partinin faaliyetini tamamen Anayasa Mahkemesine indirgeyen bir tutum sergilediniz.” diye konuştu.
‘Gücünüz yetseydi hepsine engel olacaktınız ama gücünüz yetmedi’
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun sorunun cevabının açık olduğunu belirten Çelik, “‘AK Parti ne yapmak istedi de biz engel olduk’ diyor. Gücünüz yetseydi hepsine engel olacaktınız ama gücünüz yetmedi. Çünkü millet size destek vermedi, millet AK Parti’nin reform iradesine, milli siyasetine, demokratikleşme, reform ve Türkiye’yi büyütmek iradesine destek verdiği için sizin bütün bu girişimleriniz berhava oldu.” dedi.
Yargı ve mülki idare mensuplarının tehdit edilip, baskı altına alınmaya çalışıldığını ifade eden Çelik, “Geçmişte yaptığınız gibi iktidara gelemediğiniz zaman, seçilmiş iktidarın üzerinde bir denetleme iktidarı kurmaya çalışıyorsunuz. Tarih boyunca bunu yaptınız, iktidara gelmek üzere kurgulanmadığınızı siz de çok iyi biliyorsunuz. İktidara gelmek yerine, milletin oyuyla iktidara gelmiş olanlar üzerinde bir denetleme iktidarı kurmak, bir engizisyon gerçekleştirmek üzere bu tavrı gerçekleştirdiniz. 60 ihtilaline, bu ideolojik desteği vererek imza attınız.” ifadelerini kullandı.
Çelik, şöyle devam etti:
“Ondan sonraki bir sürü vesayet döneminde de aynı şeyleri gerçekleştirdiniz şimdi bunları söylediğin zaman geçmişten örnek verdiğimiz zaman Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki ‘Bunlar tarihte oldu. Bunları bir daha, bir daha gündeme getirmenin ne anlamı var?’ Zaten mesele şu keşke tarihte olmuş olsaydı, bu kötülük ve yıkım siyasetini terk edebilseydiniz ama her fırsatta bunu yeniden gündeme getireceğinizi ifade ediyorsunuz. Yeniden bu siyasetin peşinden koştuğunuzu, yeniden bu siyaseti gerçekleştirmek için bir iktidar arayışı içerisinde olduğunuzu ifade ediyorsunuz.
Keşke demokratik bir diyalektik içerisinde sizinle kamu siyasetinin, çeşitli siyasi alanların daha iyi olacağına dair bir siyasi rekabet içerisinde olabilseydik ama siz siyasi rekabet üretmiyorsunuz. Tamamen siyasi husumet üretme peşinde dolaşıyorsunuz. Çok iyi hatırlıyorum iktidara ilk geldiğimizde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ilk girdiğimizde evet birtakım çatlak sesler vardı ama ona rağmen dış politika konusunda, ekonomi konusunda, diğer konularda faydalandığımız şeyler söyleyen çok değerli CHP aktörleri vardı. En azından bir siyasi rekabet içerisinde karşı argüman geliştiriyorlardı.”
“Karşımızdaki devletleri tutan bir siyaset söz konusu”
Bir şey söylendiğinde, “Bu öyle değil” demenin muhalefet üretmek anlamına gelmediğini dile getiren Ömer Çelik, şöyle konuştu:
“Bu öyle değilse doğrusu nedir diye söylemeye kapasitesi olan CHP aktörleri vardı. O siyasilerin hepsi gitti, maalesef şimdi bir yönetim olarak, sözcüleri olarak tamamen bir yıkım siyaseti ile karşı karşıya kaldığımız bir tablo var. CHP’deki kardeşlerimizin de hiçbir şekilde tasvip etmeyeceği, Türkiye Cumhuriyeti devletinin başka devletlerle karşı karşıya geldiği her durumda karşımızdaki devletleri tutan savrulmuş ve maalesef başka bir yere kendisini konumlandırılmış bir siyaset söz konusu.
Keşke tarihi anakronik bir biçimde bugün yeniden yaşatmak, tarihin birtakım hapishanelerine, tarihin birtakım kıskaçlarına ve mengenelerine Türk siyasetini, milletimizin kazanımlarını sıkıştırmak isteyen bir tavır içinde olmasaydınız. Biz de bunlardan örnek vermek zorunda kalmasaydık ama bütün demokratik retoriğinize rağmen bir viraja geldiğimizde hemen tarihin mengenelerini yeniden kurmaya çalışıyorsunuz, hemen tarihin hapishanelerini yeniden kurmaya çalışıyorsunuz, tarihin yasaklarını yeniden getirmeye çalışıyorsunuz. Bunun en önemli göstergesi de kullandığınız dildir. Ne siyasi nezakete ne demokratik adaba uygun olmayan bir dil kullanıyorsunuz ama Türkiye Cumhuriyeti’nin temel kurumlarını, milletin temel kazanımlarını doğrudan hedef alan, milletin bugüne kadar verdiği demokrasi mücadelesini itibarsızlaştırmaya çalışan bir tutum içerisine giriyorsun. İşte bu kabul edilemez bir tavırdır.”
‘Türkiye’nin mülki idare geleneği, çok köklü bir gelenektir’
Siyasi partiler arasındaki dilin makul bir düzeyde olmasının, en sert tartışmaların bile belli bir çizgi içerisinde kalmasının arzu edildiğini belirten Çelik, “Ama siz bunun ötesine geçerek, milletin kazanımlarını hedef alan, milletin büyük demokrasi mücadelesini hedef alan bir tutum içerisine giriyorsunuz.” dedi.
Ömer Çelik, 15 Temmuz darbe girişiminde milletin, bütün demokrasi tarihini temize çektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Siz tutup o darbe girişimine karşı yapılan direnişi itibarsızlaştırmaya çalışıyorsunuz. ‘Güdümlü darbe’ diyerek bir kurgu oluşturmaya çalışıyorsunuz. ‘Güdümlü darbe’ diyerek siyaseten ve demokratik açıdan asla kabul edilemez bir tutum içerisine giriyorsunuz. Jüristokrasiden bahsediyorsunuz, sürekli olarak militarizm peşinde koşuyorsunuz ondan sonra da utanmadan bize ‘militan’ diyorsunuz. Bu sözleri söyleyenler, bu konularda konuşurken maalesef aynaya bakarak konuşmuş oluyorlar. Bunlar bizim tarihimizde yok, bunlar sizin kendi tarihinizde gerçekleştirilmiş şeyler.
Kılıçdaroğlu, Türkiye’deki valilerimize, kaymakamlarımıza ‘militan’ diyerek büyük skandallara imza atmaya devam etti. Türkiye’nin mülki idare geleneği, çok köklü bir gelenektir. Osmanlı’dan bugüne kadar son derece de köklü bir idari geleneği oluşmuştur. Türkiye Cumhuriyeti bunu taçlandırarak daha ileri noktalara götürmüştür. Devlet adamları olarak valiler, kaymakamlar, yargı mensupları ellerinden gelenin en iyisini, ‘milletin emrinde olmak’ anlayışıyla gerçekleştirmeye çalışıyor.”
Vali ve kaymakamlara “militan” diyenlerin, Türk devlet ve idare geleneğini yok sayan, “barbarca” bir tavır içerisinde, tamamen bir yıkım siyaseti peşinde olduklarını kaydeden Çelik, “Çok net söylemek isterim bu tekrarlanmasaydı, bu cümleleri kurmaya gerek kalmayacaktı. Bu yanlıştan dönülseydi, hadi dönülmedi diyelim tekrarlanmasaydı yine susulacaktı. Fakat açık ve net bir şekilde söylüyorum valilere, kaymakamlara, yargı mensuplarına ‘militan’ diyenlerin kendisi faşistin ta kendisidir. Bu Nazi ağzıyla konuşmayı bırakmaları lazım. Bu insanlar en zor şartlarda bazı yerlerde de ölümle göz göze kalarak bu faaliyetleri gerçekleştiriyor.” ifadelerini kullandı.
Şehit kaymakam ve yargı mensupları olduğunu hatırlatan Ömer Çelik, şunları kaydetti:
“İnsan biraz bunlardan utanır. Bir eleştiri getireceksiniz, biz siyasetçiyiz burada, gelin bize getirin, gelin bize konuşun. Cevap veremeyecek durumdaki valilere, kaymakamlara, yargı mensuplarına, askerlere bunu söylemenizin sebebini biliyoruz. Çünkü biz sizin siyasi zihniyetinizin tomografisinde, MR’ında neler var çok iyi biliriz. Kurmaya çalıştığınız denetleme iktidarıyla milletin verdiği yetkiyle iktidara gelemediğiniz için, Türk idaresini baskı altına almaya çalışıyorsunuz.
Kendiniz iktidar değilseniz, mülki idareyi baskı altına alıp orada iktidar gibi davranmaya çalışıyorsunuz. Yargı mensuplarını baskı altına almaya çalışıyorsunuz. Geçmişte yaptığınız hakaretlerde ‘Sokağa çıkamaz’ diyerek tehdit ettiğiniz gibi. Askeriye içerisinde fitne çıkarmaya çalışıyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bağlı bir ordudan milli iradeye bağlı bir ordudan seçilmiş Cumhurbaşkanının başkomutanı olduğu bir ordudan rahatsız olduğunuz için, terörle mücadele eden bir ordudan rahatsız olduğunuz için bunu yapıyorsunuz.”
Yunanistan ile yeni bir sayfa açmaya hazırlandıklarını belirten Çelik, bu süreçte Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’deki Rum azınlıkla ilgili olumsuz ifadelerinin söz konusu olduğunu söyledi.
Dışişleri Bakanı’nın olumsuz yaklaşımlardan uzak durması gerektiğini vurgulayan Çelik, Akdeniz’de, Ege’de ilan ettikleri NOTAM’ların, denizde ve havada egemenlik alanlarını haksız yere artırmak üzere ortaya koydukları faaliyetlerin, silahsızlandırılmış adaları silahlandırmalarının doğru olmadığını aktardı.
Çelik, “Türkiye’de azınlıklara dönük olarak atılmış adımlar çok güçlü adımlardır. Azınlık vakıflarına malların iade edilmesi bir devrimdir, bu devrim herkes tarafından kabul edilmiştir. Ama Batı Trakya’daki Türk azınlığın haklarının ihlali konusunda defalarca AİHM tarafından cezaya çarptırılmasına rağmen Yunanistan aynı tutuma devam etmektedir.” diye konuştu.
“Türk” ve “azınlık” ifadesine tahammül etmeyen bir tutum içine girildiğini dile getiren Çelik, Türkiye’nin Ortodoks vatandaşların talepleri çerçevesinde Gökçeada’da 4 öğrenci için okul açarken, son 25 yılda Batı Trakya’daki azınlık okul sayısının Yunanistan tarafından 231’den 115’e düşürüldüğüne dikkati çekti.
Çelik, Yunanistan’ın bu meseleler üzerinden ciddi hassasiyet göstermesi gerektiğini belirterek, “Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı kullandıkları dil konusunda bu yeni dönemde daha hassas olmalarını bekliyoruz.” dedi.
Belçika Parlamentosunun 5 Mayıs 2019’da bir karar kabul ettiğini, bu kararın da uluslararası mahkemelerde tanınmış soykırımı, insanlığa karşı suç ve savaş suçlarını inkarın cezalandırılmasına ilişkin olduğunu hatırlatan Çelik, Belçika Ermenileri Komitesinin 1915 olaylarına bu kararlarda yer verilmediği gerekçesiyle bir itirazda bulunduğunu söyledi.
Çelik, bunun Belçika Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildiğini dile getirerek, bu kararı son derece olumlu karşıladıklarını aktardı.
Bu tip suçların cezalandırılmasına karşı muhakkak mahkeme kararı aranması gerektiğini, bu suçlarla mücadele konusunda daha ilkeli bir davranış sergileneceğini aktaran Çelik, bu kararın Avrupa Konseyi kararları ile uyumlu bir karar olduğunun altını çizdi.
İsrail’in yeni yerleşim yerleri konusunda bir adım attığını, bunu hassasiyetle takip ettiklerini vurgulayan Çelik, İsrail’in 20 Ocak’ta yeni ihaleler duyurduğunu, 2 bin 112’si Batı Şeria’da, 460’ı Doğu Kudüs’te olmak üzere 2 bin 572 yeni konut inşa edeceğini söyledi.
Bütün dünyanın buna “dur” demesi gerektiğini, İsrail’in attığı bu adımların iki devletli çözümü imkansız hale getirdiğini belirten Çelik, bu durumun Kudüs’ün statüsünü değiştirme anlamı taşıdığını, bölge barışını ciddi şekilde tehdit ettiğini kaydetti.
Çelik, “Kurulacak başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin coğrafi bütünlüğünü yok etmek, iki devletli çözümü imkansız kılmak, Doğu Kudüs’ün statüsünü değiştirmek asla kabul edilemeyecek eylemlerdir.” diye konuştu.
Şehit Eren Bülbül’ün hatırasına atfen yeni güvenlik operasyonlarının başladığını hatırlatan Çelik, terörle mücadele konusundaki tavizsiz duruşun aynen devam ettiğini vurguladı.
“Türkiye Cumhuriyeti’nde ikinci sınıf vatandaş yoktur”
Sosyal medyada gündem olan Yalova’da Alevilerin evlerinin işaretlenmesi konusuna ilişkin Çelik, Bakanlığın bu meseleler üzerinde hassas olduğunu, kendilerinin de yakından takip ettiğini söyledi.
Çelik, bunların provokatif amaçlı faaliyetler ve infial yaratmaya dönük çabalar olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Herkes müsterih olsun. Etnik yapısına, mezhebine göre ayrılmış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yoktur. Türkiye Cumhuriyeti’nde ikinci sınıf vatandaş yoktur, herkes birinci sınıftır. Etnik değerlendirmeler ya da mezhebi değerlendirmeler kültürel zenginliktir. Bunun herhangi bir şekilde bir fay hattı oluşturmaya dönük olarak kışkırtılmasına ya da istismar edilmesine kesinlikle müsaade etmeyiz.”
Son dönemde içleri acıtan, canlılara karşı vahşi eylemler gerçekleştirildiğini dile getiren Çelik, yakın zamanda hayvan haklarıyla ilgili kapsamlı bir yasanın TBMM’ye geleceğini söyledi.
“Terör insanlık düşmanı bir organizasyondur”
Çelik, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
HDP Esenyurt ilçe binasında terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın afiş ve posterlerinin asılı olduğu görüntülere ilişkin bir soruya Çelik, şu yanıtı verdi:
“Terör insanlık düşmanı bir organizasyondur. Milletimizin de düşmanıdır, demokrasiye, hukuk devletine inanan hiç kimse teröre destek veremez, terörün propagandasını yapamaz. O bina bir terör örgütü propaganda merkezi haline gelmiş. Şöyle düşünün yani bu terör örgütünün Kandil’deki ya da başka bir yerdeki bir ofisine gidilse orada herhalde bu kadar çok propaganda malzemesi yoktur.
Bir siyasi parti açısından kabul edilemez bir durumdur. Enteresan olan şu, bunun karşısında ‘Bu yanlıştır’ en azından demesi gerekenler suç olmayan resimlerden, suç olmayan bayraklardan bahsediyorlar. Bunların hepsi suçtur. Terör örgütü propagandası teröre destek vermek şeklindeki bir yaklaşımdır.
Bu çevreler bir de bütün bunları söylerken, yani PKK terör örgütünü mazur göstermek üzere davranırken, sol ceplerine PKK terör örgütünü mazur gösteren, bir direniş örgütü gibi gösteren birtakım temelsiz argümanları koyuyorlar. Sağ ceplerine de demokrasi, hukuk devleti, çoğulculuk, özgürlük gibisinden argümanları koyuyorlar.
Bu çevreler var ya aynı şekilde herhangi bir parti olsa Türkiye’de, onun bir ilçe binasına gidilse DEAŞ liderinin orada resmi olsa, DEAŞ’ın bayrağı olsa, DEAŞ terör örgütünün propaganda malzemeleri olsa Türkiye’yi, Türkiye’de bunun varlığından duydukları tepkiyi bütün dünyaya duyuracak şekilde hükümeti ve devleti suçlayacak şekilde büyük bir propaganda yaparlar.”
“Biz ikisini de lanetliyoruz, reddediyoruz”
“DEAŞ ile PKK arasında ne fark var?” sorusunu yönelten Çelik, bunun millete, demokrasiye, hukuk devletine karşı düşmanlık üreten bir illüzyon olduğunu söyledi.
Çelik, terörle mücadelenin bu kadar merkezi rolde olduğu bir çağda, birisinin terör örgütünü açık bir şekilde lanetlemeden demokrasi ve özgürlüklerle ilgili cümle kuramayacağını belirterek, şunları kaydetti:
“Çünkü demokrasinin en büyük düşmanı terör örgütüdür, özgürlüklerin en büyük düşmanı terör örgütüdür. Bu milletin en büyük düşmanı terör örgütüdür. Ama ne enteresandır PKK terör örgütünü mazur göstermek, makul göstermek üzere son derece yanlış ve sakat bir zihniyet içinde olanlar DEAŞ terör örgütü söz konusu olduğunda dünyanın en tepki üreten, en çok lanetleyen cümlelerini kuruyorlar. Biz ikisini de lanetliyoruz, reddediyoruz. Terör amasız, meselasız, mazeretsiz, şerhsiz şekilde lanetlenmelidir.”
Terör örgütlerinin hepsinin lanetli olduğunu belirten Çelik, “Kim ki bir siyasi partinin binasında bu şekilde terör örgütünün propagandasını yapan malzemeler bulunduruyorsa böyle bir organizasyon içinde ise demokrasimize, hukuk devletimize düşmanlık eden bir tutum içindedir. Herkesin topyekun tepki göstermesi, lanetlemesi gereken bir tutumdur.” dedi.
Vali ve kaymakamlara yönelik “militan” suçlamasının AK Parti MYK’de gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine Çelik, toplantıda değerlendirildiğini belirterek, “CHP yönetiminin kullandığı dilin sistematik bir şekilde mülki idaremizi, askeri unsurlarımızı, yargı mensuplarımızı baskı altına almaya çalışan bir tavır ve Türk devlet ve mülki idare sistemi üzerinde paralel bir iktidar alanı oluşturmaya çalışan bir faaliyet olduğunu görüyoruz.” ifadesini kullandı.
MYK’nin buna karşı en güçlü tepkinin verilmesi gerektiği konusunda hemfikir olduğunu vurgulayan Çelik, “Hiçbir valimizin, hiçbir kaymakamımızın, hiçbir silahlı kuvvetler mensubumuzun ve hiçbir yargı mensubumuzun Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini ciddiye alması gerekmez. Biz gereken cevabı veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz.” dedi.
Bu dönemde terörle mücadeleden salgına kadar büyük bir mücadele veren mülki idarenin bu kapasitesini görmekten büyük gurur duyduklarını ifade eden Çelik, mülki idarenin bu kadar büyük bir yükün altındayken bile hemen her yerde işlerin tıkır tıkır işlediği mekanizmaları anında kurduğunu ve faaliyetlerini bu çerçevede sürdüğünü söyledi.
Çelik, “Bir vali ya da kaymakam CHP Genel Merkezi’nden talimat almıyorsa ona ‘militan’ derler. Askeriyede CHP’nin kışkırtmasıyla bir vesayet girişimi söz konusu değilse ona ‘militan’ derler. Aynı şekilde yargı mensupları CHP’den talimat almıyorsa ‘militan’ derler, tehdit ederler. Yaptıkları bundan ibaret. Diyor ki ‘Sürekli tarihten bahsetmeyin.’ Tarihte yaptığınızı dejavuyla bugün de yapmaya çalışıyorsunuz. Siz bunu yapmayın. Mülki idaremizin arkasındayız. Hepsine selamlarımızı, sevgilerimizi iletiyoruz. Milletimize yaptıkları hizmetlerde hepsine başarılar diliyoruz.”
Yargı ve ekonomi reformları
“Yargı ve ekonomi reformlarında hangi aşamaya gelindi? Ne zaman tamamlanması öngörülüyor?” sorusu üzerine Çelik, ekonomi ve yargıyla ilgili reformlarda derinlemesine bir çalışma yapıldığını söyledi.
Geçmişte yapılan reformların sahadan dönüşlerini dikkatle değerlendirdiklerini aktaran Çelik, “Şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz seri muhakeme, basit yargılama, e-duruşma gibi uygulamalarla ilgili tepkiler nasıldır? Sahada bunlar iyi işlemekte midir? Vatandaş memnuniyeti nedir? Yargı mensuplarının bunun işleyişine dönük değerlendirmeleri ile avukatların değerlendirmeleri nedir? Bunlar değerlendiriliyor.” diye konuştu.
Bu reform sürecinin 2019-2023 arasını kapsadığını ve bunun yarısının şu anda tamamlandığını anlatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi ise İnsan Hakları Eylem Planı tamamlanmak üzere. Bunların hepsi bugün kapsamlı bir şekilde MYK’mizde değerlendiriliyor. Arkadaşlarımızın destek verdiği ve eleştirdiği hususlar var. Bunlarla ilgili olarak belki birkaç toplantı daha yapmak gerekecek. Ama süratli bir şekilde çalışılıyor. Bu çalışıldıktan, bütün bu değerlendirmeler tamamlandıktan sonra İnsan Hakları Eylem Planı Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuyla paylaşılacak. Bizzat Cumhurbaşkanımız açıklayacak bunu. Arkasından da bununla ilgili idari ve yasal düzenlemeler gerçekleştirilecek.”
Ekonomi alanında atılacak adımların da MYK tarafından değerlendirilmeye devam ettiğini belirten Çelik, “Bunlar birkaç toplantı daha alacak. Çünkü yapılanlarla ilgili olarak farklı değerlendirmeler söz konusu olabiliyor. Bütün bu görüşler alındıktan sonra sahadaki görüşler, ona göre bu çalışma birkaç toplantı sonrasında son halini almış olur. Sizlerle paylaşırım.” dedi.
“Çok üzücü bir durum”
“Diyarbakır annelerinin evlat nöbeti esnasında HDP’li bir milletvekilinin zafer işareti yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Çelik, şu yanıtı verdi:
“Çok üzücü bir durum. Bir insanın zafer işareti yapacağı kesimin Diyarbakır anneleri olması son derece dramatik ve ahlaki olmayan bir tutum. Annelere karşı zafer işareti yapılmaz, annelerin eli öpülür, annelere hürmet edilir. Çünkü anneler evlatlarını kaybetmişler ve vicdan nöbeti tutuyorlar. Daha sonra da ‘Bizim bu işaretimiz bizi suçlayan AK Parti’ye karşıydı’ falan gibisinden açıklamalar yapılıyor. Bu sadece bizim kendi kendimize ürettiğimiz bir suçlama değil. Her şey ayan beyan ortada. Bu anneler evlatlarını, göz bebeklerini istiyorlar. Günlerdir bunlara dönük olarak burada ifade ediyoruz, ne büyük ajanslar bunların sesini duyuyor ne de o bahsettiğiniz parti olmak üzere muhalefetteki partiler bu konuda bir duyarlılık sergiliyor. Bunlar anne, bunlar evlatlarını kaybetmiş. Sırf terörü lanetlememek için annelerin duygularına sahip çıkmamak kadar zalimane bir şey olabilir mi? Bir insanın hayatında asla düşmemesi gereken bir durum, annelere karşı zafer işareti yapmaktır. ‘Allah kimseyi böyle bir duruma düşürmesin’ diyeceğimiz bir durumdadır. Bir zafer kazanmak istiyorsanız gidin teröre karşı kazanın. Annelerin elini öpün.”
“Umarız pozitif bir atmosferde geçer”
Yunanistan ile istikşafi görüşmelere ilişkin bir soru üzerine de Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Türkiye her zaman bu istikşafi görüşmelerden yana olduğunu söyledi. Ege’deki sorunlar, kıta sahanlığı sorunları, havada ve denizde söz konusu olan sorunlar… Şimdi buna hidrokarbon kaynaklarıyla ilgili konular eklendi. Bütün bunlar çerçevesinde yine bu kapsamlı bir dosya olarak ele alınacaktır. Dosyaların parçalarının birbirinden ayrılıp ayrı bir istikşafi görüşme yapılması söz konusu değildir. Başlangıç olarak iyidir. Türkiye tabii ki masaya pozitif bir gündemle oturmuştur. Türkiye bir diplomasi devleti olarak diplomatik yeteneğini, diplomatlarının bu konudaki yeteneklerini gösterebilecek, herkes için ‘kazan kazan’ formülü gerçekleştirebilecek bir kapasiteye sahiptir. Türk diplomatları her zaman gerek Akdeniz’de gerek Ege’de gerek bölgede barışı destekleyecek, çatışmaları çözecek, önleyecek formüller üretme konusunda dünyada öne çıkan bir diplomatik yeteneğe sahiptirler. Bu yetenekleriyle şimdi masadadırlar.”
Yunanistan tarafının da olumlu yaklaşması gerektiğini düşündüklerini dile getiren Çelik, şunları söyledi:
“Ama neredeyse Akdeniz’in büyük bir kesimini kapsayacak şekilde NOTAM ilan etmek, silahsızlandırılmış adalarda silahlı birtakım aktiviteler içerisinde olmak bu süreci tabii ki sıkıntıya sokar. Beklentimiz şudur, diplomatik yolla siyasi aklı çalıştırarak, bölgedeki tarihi derinliğimizi çalıştırarak çözülemeyecek bir sorun yoktur. Yunanistan’ın bölgesel istikrara katkı sağlayacak bu diplomatik görüşmelere katkı vermesini bekliyoruz. Yoksa Fransa’nın ya da başka ülkelerin ortaya koyduğu tavırlarla silah alımını artırmak, Türkiye’ye karşı Mısır, İsrail gibi ülkelerle iş birliği yapmak ya da Türkiye’nin Libya’daki pozisyonunu sabote etmeye çalışmak gibisinden yaklaşımlar hiçbir sonuç almaz. Biz komşuyuz, Yunanistan dara düştüğü zaman yanında bütün bu bahsettiğim ülkeleri değil, her zaman Türkiye’yi bulmuştur. Dolayısıyla ‘Konuşulacak, çözülecek bir mesele söz konusudur’ diyenler varsa bu istikşafi görüşmelerin kıymetini bilip, bu şekilde değerlendirmeleri gerekiyor. Biz kesinlikle bunların olumlu sonuçlanması gerektiğini değerlendiriyoruz ve bu istikşafi görüşmelere güçlü bir destek veriyoruz. Umarız pozitif bir atmosferde geçer.”
“O sektörlerdeki kardeşlerimizle çok yakın temas halindeyiz”
Çelik, maske, mesafe, temizlik kuralına devam ettiklerini belirterek, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vaka sayılarının düştüğünü ve bu kazanımı korumanın yolunun, bu tedbirleri almaktan geçtiğini söyledi.
Ömer Çelik, “Bugün de bazı konularda kışkırtıcı bazı beyanlar gördük, çeşitli sektörlerde alınan Kovid-19 tedbirlerinin eleştirilmesiyle ilgili. Emin olun o sektörlerdeki kardeşlerimizle çok yakın temas halindeyiz. Onların rahatlaması için en kısa zamanda nasıl adımlar atacağımızı her zaman tartışıyoruz. Onun ötesinde önemli olan şu anda bu sürecin devam ettirilmesi ve rakamların giderek sıfıra doğru yaklaşmasıdır.” diye konuştu.
Aşı olanların rahat hareket etmemesi gerektiğine dikkati çeken Çelik, “Antikorları çıkana kadar hatta daha sonrasında da maske, mesafe, temizlik kuralına uymaya devam edeceğiz. Ne zaman ki bilim adamlarımız ‘Dünya normale döndü’ der, o zaman normal hayatımıza döneceğiz.” dedi.
Kaynak: AA