Erdoğan: Türkiye attığı adımlardan kesinlikle geri dönmeyecektir
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, “Türkiye ne Suriye’de attığı adımlardan ne Libya ile vardığı mutabakattan kesinlikle geri dönmeyecektir.” dedi.
Türkiye CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan, Gölcük Tersane Komutanlığında Yeni Tip Denizaltı Projesi’nin ilk deniz altısı Pirireis’i Havuza Çekme ve 5. Gemisi Seydialireis’in İlk Kaynak Töreninde yaptığı konuÅŸmada, havuza çekilecek Pirireis denizaltısının inÅŸasının yaklaşık 4 yıl önce baÅŸladığını, 2022 yılında Pirireis denizaltısının hizmete gireceÄŸini söyledi.
Pirireis’in ardından Hızırreis, Muratreis ve Aydınreis denizaltılarının ilk kaynak törenlerinin yapıldığını ve inÅŸa sürecine geçildiÄŸini hatırlatan ErdoÄŸan, bugün Yeni Denizaltı Projesi’nin 5’incisi olan Seyidialireis’in ilk kaynak töreninin de gerçekleÅŸtirileceÄŸini belirtti.
Gelecek yıl bitmeden serinin son gemisi olan Selmanreis’in inÅŸasına da baÅŸlanacağını anlatan ErdoÄŸan, 2022 yılından itibaren her yıl bir denizaltının daha hizmete gireceÄŸini, böylece 2027 yılında 6 denizaltının tamamının da Deniz Kuvvetleri’nin emrinde hizmet vermeye baÅŸlayacağını aktardı.
Denizaltıların şimdiden ülkeye, millete, orduya, denizcilere hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, projenin ilk adımının atıldığı günden şimdiye yürütülen çalışmalarda emeği geçenlere teşekkür etti.
Hedeflerinin bu süreçte elde edilen tecrübe ve birikimle, milli denizaltı projesini süratle hayata geçirmek olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Milli denizaltılarımızın ilk kaynak, denize indirme ve hizmete girme törenlerinde de inÅŸallah yine birlikte olacağız. Deniz altılarımıza isimleri verilen reislerimizin her biri gerçekten abide kiÅŸiliklerdir. Mesela Gelibolulu Pirireis’in 500 yıl önce çizdiÄŸi harita ve yazdığı kitabı Bahriye eseri bugün dahi hayranlıkla karşılanıyor. Bütün ömrü denizde ve savaÅŸta geçen Pirireis’in Akdeniz’de, Aden’de, Basra Körfezi’nde verdiÄŸi mücadele, gençlerimize örnek olacak kahramanlıklarla doludur. Seydialireis hayatı filmlere konu olacak derecede inanılması zor maceralarla dolu adeta bir süper kahramandır. Bu yürekli denizcimiz, Kızıldeniz, Aden Körfezi, Umman Denizi ve Hint Okyanusu boyunca savaÅŸa savaÅŸa Hindistan’ın en ucuna kadar gitmiÅŸtir. Yolda tutulduÄŸu fırtınalar ve düşman saldırıları sebebiyle yıpranan donanmasının silahlarını Hindistan’ın en ucundaki kabilelere emanet ettikten sonra da karadan dönüş yoluna geçmiÅŸtir. Seydialireis’in bugünkü Hindistan, Pakistan, İran, Irak, Anadolu üzerinden İstanbul’a kadar karadan süren seyahati, gerçekten ÅŸaÅŸkınlık ve hayranlık vericidir.”
ErdoÄŸan, daha ilgincinin, Seydialireis’ten asırlar sonra bölge halkının Japonya’ya giderken aynı limana uÄŸrayan ErtuÄŸrul Fırkateyni’ne emanet edilen silahları vermek üzere geri getirmiÅŸ olması olduÄŸunu aktardı.
Yeni Tip Denizaltı Projesi 1’inci Gemisi Pirireis
“GeçmiÅŸiyle iliÅŸkisi kesik bir tarih anlayışı yerleÅŸtirilmeye çalışılmıştır”
Türkiye olarak geleceğe güvenle bakabilmek için önce geçmişten geleceğe güçlü bir köprü kurulması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Milletimize uzun yıllar boyunca bilinçli bir ÅŸekilde tarihi, kültürü, medeniyeti, kahramanlıkları, baÅŸarıları unutturulmak istenmiÅŸtir. Sanki bu millet ve bu devlet gökten zembille inmişçesine geçmiÅŸiyle iliÅŸkisi kesik bir tarih anlayışı yerleÅŸtirilmeye çalışılmıştır. Hakikat güneÅŸinin kapatılması mümkün olmadığı için milletimiz epeyce bir zaman ecdadının mirasına, kulaktan kulaÄŸa aktarılan hatıralarla gizli saklı okunan kitaplarla sahip çıkmıştır. Halbuki sadece CumhurbaÅŸkanlığı forsumuzda temsil edilen devletlerimizin 2200 yılı aÅŸkın köklü bir mazisi bulunuyor. Bu devletlerin yönettikleri toprakların haritasını şöyle bir gözümüzün önüne getirdiÄŸimizde ortaya gerçekten muhteÅŸem bir manzara çıkıyor. Anadolu’yu merkez aldığınızda, en kuzeydeki Baltık ülkelerine, en doÄŸudaki Çin’e, en güneydeki Hindistan’a, en batıdaki Kuzey Afrika topraklarına ve Cebelitarık BoÄŸazı’na kadar her yerde izimiz vardır. Bu ülkenin ve bu milletin tarihini bilmeyenler, attığımız her adımda bize ‘Burada ne iÅŸimiz var?’ diye soruyorlar. Halbuki asıl sorulması gereken soru, ‘Biz bunca zamandır niye oralarda yokmuÅŸuz?’ olmalıdır.”
Türkiye’nin izlediÄŸi politikanın, boyundan büyük iÅŸlere kalkışarak başını belaya sokma veya hakkı olmayan yerle müdahalede bulunma olmadığını belirten ErdoÄŸan, “Tam tersine, hem kendimiz hem dostlarımız hem de tüm insanlık için gecikmiÅŸ bir hak temsili mücadelesi içindeyiz. Suriye’de yürüttüğümüz harekatların amacı budur. DoÄŸu Akdeniz’de izlediÄŸimiz politikanın gayesi de budur. Son olarak meÅŸru Libya yönetimiyle yürüttüğümüz çalışmalar da bu çerçevededir.” dedi.
“Durduk yere kimseyle maraza çıkarmak gibi bir derdimiz yoktur”
Türkiye’nin, DoÄŸu Akdeniz ve Libya meselesiyle ilgili politikalarına deÄŸinen ErdoÄŸan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yunanistan ve onu destekleyen kimi ülkeler, uzunca bir süredir Türkiye’yi adeta denize adım atamaz hale getirmenin hazırlıkları içindeydi. Akdeniz’e komÅŸu kimi Arap ülkeleri ile İsrail’in de benzer çabalar içinde olduÄŸunu biliyoruz. Bizim, durduk yere kimseyle maraza çıkarmak, kimsenin hakkını, hukukunu gasp etmek gibi bir niyetimiz yoktur. Bıçak gırtlaÄŸa dayanana kadar da sükunetimizden asla taviz vermedik ancak geldiÄŸimiz noktada artık bu suskun ve çekingen politikayı sürdürme lüksümüz yoktur.
Åžayet KKTC ve Libya ile baÅŸlattığımız süreçlerden vazgeçersek bırakınız ekonomik faaliyetleri, bize denize girecek kıyı, olta atacak sahil bile bırakmayacaklar. Karşımızdakilerin hak, hukuk, adalet, ahlak, insaf diye bir dertleri kesinlikle bulunmuyor. Türkiye’ye ve Türk milletine karşı öyle bir kinleri var ki ellerinden gelse bizi sadece Anadolu’dan söküp atmakla kalmayacak, dünyadan kökümüzü kazıyacaklar. Hamdolsun ülkemiz artık bu tür niyetlere, bu tür sinsi veya açık saldırılara karşı kendi hakkını, hukukunu, çıkarlarını koruyabilecek güce, iradeye, imkana sahiptir. Ülkemizin KKTC ve Libya ile yaptığı anlaÅŸmalar, uluslararası hukuka, BirleÅŸmiÅŸ Milletler sözleÅŸmelerine ve diÄŸer yerlerdeki benzer örneklere tamamen uygundur.”
ErdoÄŸan, Akdeniz’de en uzun kıyı ÅŸeridine sahip Türkiye’nin balıkçılıktan ancak yüzde 1 oranında pay alabileceÄŸi bir düzene razı olmayacaklarını söyledi.
Aynı ÅŸekilde kimsenin denizaltındaki hidrokarbon kaynaklarının aranması ve iÅŸletilmesinden tamamen dışlanmış bir Türkiye’ye rıza göstermelerini beklememesi gerektiÄŸini vurgulayan ErdoÄŸan, “Ege’deki egemenliÄŸi, kendilerine ait olmayan ada adacık ve kaya parçaları üzerinden hazırladıkları proje ile Türkiye’nin haklarına göz dikenler, meydanın boÅŸ olmadığını bilmelidir. Masa başında çizilen haritalarla, çevre hassasiyeti veya bilimsel faaliyet kisvesi altında ülkemize emrivaki yapılmasına izin veremeyiz. Bizim gerek kıta sahanlığı gerek münhasır ekonomik bölge ve deniz yetki alanları meselesinde yerleÅŸik uygulamalara aykırı hiçbir adımımız yoktur.” deÄŸerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, Libya ile yaptıkları deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına dair mutabakat muhtırasının Türkiye hukuku ve uluslararası hukukla çelişen yönünün bulunmadığını dile getirerek, bu konudaki çalışmaların da bir anda ortaya çıkmadığını kaydetti.
Türkiye olarak deniz yetki alanları konusunda Libya ile 10 yıl önce ilk adımları attıklarını vurgulayan ErdoÄŸan, “Halen Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın Kurmay BaÅŸkanlığını yürüten Tümamiral Cihat Yaycı’nın bu konuda hazırladığı raporlar, haritalar, yazdığı makaleler ve kitaplar ortadadır. Dönemin Libya Devlet BaÅŸkanı Kaddafi ile bu meseleyi harita üzerinde konuÅŸmuÅŸ, kendisiyle anlayış birliÄŸine varmıştık. Ülkemizin Libya’ya bakan kara bölümü ile Libya’nın ülkemize bakan kara bölümü arasındaki deniz yetki alanı çakışması uluslararası mevzuata ve uygulamalara göre bize bu hakkı veriyor. Bölgedeki karışıklıklar sebebiyle mutabakat metninin hukuki zemine taşınması biraz gecikti.” ifadelerini kullandı.
MeÅŸru Libya yönetimi ile 27 Kasım’da yapılan anlaÅŸmanın bundan 10 yıl önce hazırlanan haritalar üzerinde yürütülüp neticelendirildiÄŸini ve bu anlaÅŸmanın gereklerini tümüyle yerine getireceklerini anlatan ErdoÄŸan, şöyle devam etti:
“Elbette bu konuda hak sahibi olduÄŸunu söyleyen herkesle de görüşmeye, konuÅŸmaya ve hakkaniyet esasına göre yeni yollar bulmaya çalışacağız ama hiç kimse bizi dışlama, kıyılarımıza hapsetme, ekonomik çıkarlarımızı gasbetme niyetiyle karşımıza gelmesin. Ege’nin de Akdeniz’in de sahibi bu denizlere kıyıları olan ülkelerin tamamıdır. En uzun kıyı sahibi ülke olarak biz de buradaki haklarımızı korumak için sonuna kadar tüm imkanlarımızla mücadele etmekte kararlıyız.”
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, son 17 yılda Orta Asya’dan Afrika’ya Balkanlar’dan Güney Amerika’ya kadar geniÅŸ coÄŸrafyaya yönelik açılım politikaları hayata geçirdiklerini dile getirerek, yaptıkları iÅŸin adının, yeni kapılar açmaktan ziyade tarihlerinde ve medeniyetlerinde zaten var olan açık kapıları yeniden keÅŸfetmek olduÄŸuna iÅŸaret etti.
“Türkiye ile Libya denizden komÅŸudur”
Gittikleri her yerde büyük bir samimiyet, heyecanla, hüsnükabulle karşılandıklarını belirten ErdoÄŸan, “Özellikle halklar nezdinde öylesine bir kucaklaÅŸma yaÅŸadık ki hiçbir yerde kendimizi yabancı, garip, öteki hissetmedik.” dedi.
ErdoÄŸan, “Hangi kökene, hangi renge, hangi dile, hangi meÅŸrebe sahip olursa olsun sevinçleri gözlerinden okunan insanlarla uzunca bir aradan sonra yeniden karşılaÅŸan kardeÅŸlerin muhabbeti ve hasretiyle kucaklaÅŸtık. Kimi ülkelerin avuç dolusu para saçarak, kiminin zulüm, kiminin tehditle elde edemediÄŸi iklimi biz sadece bir selamla, bir temasla, gerçekten çok mütevazı imkanlarla ziyadesiyle oluÅŸturmayı baÅŸardık.” ifadelerini kullandı.
Yakın coÄŸrafyada bu politikanın sonuçlarının çok daha çarpıcı bir ÅŸekilde göründüğünü dile getiren ErdoÄŸan, son dönemde bölgede yaÅŸanan ve Türkiye’nin de içine çekilmeye çalışıldığı istikrarsızlıkların gerisindeki sebeplerden birinin de Türkiye’nin bu çerçevede elde ettiÄŸi neticeler olduÄŸunu belirtti.
ErdoÄŸan, demokraside, ekonomide, altyapıda katettiÄŸi mesafe yanında bölgesinde ve dünyada geliÅŸtirdiÄŸi olumlu politika ile Türkiye’nin zincirlerini kırmaya baÅŸladığını görenlerin paniklediÄŸini dile getirerek, şöyle devam etti:
“15 Temmuz baÅŸta olmak üzere ülkemizde son yıllarda hep birlikte yaÅŸadığımız kimi sıkıntıların gerisinde de iÅŸte bu saik vardır. Türkiye’yi durdurmak için terör örgütleri dahil, uluslararası hukukun ve teamüllerin çiÄŸnenmesi dahil, akıl ve izanla izahı mümkün olmayan her türlü tehdit dahil tüm yolları denediler. Hala da aynı yolda yürüyorlar. Ama hamdolsun, Allah’ın yardımı, milletimizin dirayeti ve desteÄŸi, güvenlik güçlerimizin mücadelesi sayesinde önümüze kurulan tuzakları birer birer bozarak hedeflerimize doÄŸru yürümeye devam ediyoruz. Türkiye’nin yürüttüğü mücadeleyi anlayıp destek verenler yanında anlamadığı veya husumet çukurunda debelendiÄŸi için aleyhinde çalışanlar da var. Bu durumla terörle mücadelemizin her safhasında defalarca karşılaÅŸtık.”
Suriye’de gerçekleÅŸtirilen harekatlarla büyük bir oyunun bozulduÄŸu ortadayken bunları kötülemek için çırpınanların içeride ve dışarıda hala mevcut olduÄŸunu söyleyen ErdoÄŸan, “Åžimdi de tarih ve hukuk bilmez bazı gafiller, kimi zaman içlerinden kimi zaman da açıkça ‘Libya nere, Türkiye nere?’ diyebiliyorlar. Güya ülkelerimizi ve bizi maceracılıkla suçluyorlar.” dedi.
Erdoğan, Birleşmiş Milletlerin tanıdığı meşru hükümet yerine belli güçlerin piyonu olan bir savaş baronuna, illegal bir şahsa sahip çıkıldığını vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Halbuki Türkiye ile Libya denizden komÅŸudur. Deniz yetki alanlarımızın çakıştığı nokta itibarıyla biz Libya ile Akdeniz’de her türlü iÅŸbirliÄŸine, her türlü ortak çalışma yürütmeye hak sahibiyiz. Aynı ÅŸekilde Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal’in Libya’da verdiÄŸi mücadeleyi de unutmamalıyız. Madem Libya’nın bizimle ilgisi yok öyleyse Gazi Mustafa Kemal orada ne arıyordu? Canını tehlikeye atma pahasına hangi mücadeleyi veriyordu? Demek ki Libya bizim için gerekirse canımız pahasına yanında yer almamız gereken bir yerdir. Bugün Kuzey Afrika’nın her yerinde olduÄŸu gibi Libya’da da sayıları milyonla ifade edilen ve kendilerini Anadolu halkıyla kardeÅŸ gören soydaÅŸlarımız bulunuyor. Kuzey Afrika’daki Arap kardeÅŸlerimizin ülkemize olan derin muhabbetini bölgeyi ziyaret etmiÅŸ herkes görmüştür, yaÅŸamıştır. Netice itibarıyla Türkiye ne Suriye’de attığı adımlardan ne de Libya ile vardığı mutabakattan kesinlikle geri dönmeyecektir. MeÅŸru Libya hükümetini yıkmaya yönelik çabaların yoÄŸunlaÅŸmasının sebebini gayet iyi biliyoruz. Son dönemde meÅŸru Libya yönetimine çok ciddi desteklerimiz oldu. Gerekirse bu desteklerin askeri boyutunu arttıracak karada, denizde ve havada her türlü imkanı deÄŸerlendireceÄŸiz.”
ErdoÄŸan, havuza çekilen Pirireis Denizaltısı ile ilk kaynağı yapılacak olan Seydialireis Denizaltısının Türkiye’ye, millete ve orduya hayırlı olmasını diledi.
KonuÅŸmasının ardından ErdoÄŸan, Seydialireis Denizaltısı’nın temsili ilk kaynağını yaptı.
Törene, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Akyüz, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal, Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir, Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın ve AK Parti Kocaeli milletvekilleri de katıldı.
Alana gelirken tören birliÄŸini selamlayan ErdoÄŸan’a, Gölcük Tersane Komutanı TuÄŸamiral Aydın Eken, Pirireis Denizaltı projesi hakkında bilgi verdi, denizaltı inÅŸa videosu sinevizyondan izlettirildi.
Daha sonra Pirireis Denizaltısı suya indirilirken denizaltının ana objeleri takdim edilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, tersane komutanlığı personeliyle fotoğraf çektirip bir süre sohbet etti.
Bakan Akar: Barış, huzur ve güvenlik saÄŸlanana kadar Libya’da da kardeÅŸlerimizin yanında olacağız
Milli Savunma Bakanı Akar, “Suriye’de olduÄŸu gibi barış, huzur ve güvenlik saÄŸlanana kadar Libya’da da kardeÅŸlerimizin yanında olmaya devam edeceÄŸiz.” dedi.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Gölcük Tersane Komutanlığında Türkiye CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın da katıldığı, Yeni Tip Denizaltı Projesi’nin birinci gemisi “Piri Reis”in havuza çekme ve beÅŸinci gemisi “Seydi Ali Reis”in ilk kaynak töreninde konuÅŸtu.
Bölgesel ve küresel düzeyde belirsizlik, risk ve tehditlerle dolu hassas bir dönemden geçildiğini ifade eden Akar, şöyle devam etti:
“Böyle bir dönemde ülkemizin güvenliÄŸi, asil milletimizin huzur ve refahı için sadece bugünün deÄŸil, geleceÄŸin savunma ve güvenlik teknolojilerini de yakından takip etmek ve buna göre gerekli hazırlıkları yapmak mecburiyetindeyiz. Jeostratejik önemi son derece yüksek olan coÄŸrafyamızda yerli ve milli savunma sanayi ürünleriyle teçhiz edilmiÅŸ etkin, caydırıcı ve saygın bir orduya sahip olmak bizler için artık bir tercih deÄŸil, bir mecburiyettir, zorunluluktur. Nitekim yurt içinde ve sınır ötesinde baÅŸarıyla yürütülen terörle mücadele operasyonlarında yerli ve milli savunma sanayisi ürünlerimizin ne kadar önemli olduÄŸu açıkça görülmüştür.”
Bu operasyonlarda yerli ve milli savunma sanayisi ürünlerinin kahraman ve fedakar Türk Silahlı Kuvvetleri personeline kazandırdığı hareket kabiliyeti, özgüven, moral ve motivasyonun son derece önemli olduÄŸunu ve bunun asla göz ardı edilmemesi gerektiÄŸini vurgulayan Akar “Türkiye, artık enerjisini, birikimini ve kaynaklarını boÅŸa harcayan bir ülke deÄŸil. Çok şükür o günler geride kaldı.” diye konuÅŸtu.
Yerli ve milli projeler
Yerli ve milli imkanlarla üretilen MİLGEM korveti, lojistik destek gemisi, çok maksatlı amfibi hücum gemisi, Altay tankı, Atak taarruz helikopteri, silahlı/silahsız insansız hava araçları, HürkuÅŸ eÄŸitim uçağı, Göktürk-1 gözetleme uydusu, yeni tip karakol botları, süratli müdahale botları, milli piyade tüfeÄŸi, mayına karşı korumalı araçlar, hava savunma ve füze sistemleri baÅŸta olmak üzere birçok sistem ve alt sistemlerin savunma sanayisinde gelinen noktayı en açık ÅŸekilde gösterdiÄŸini anlatan Akar, “Tüm bu projeler Türk savunma sanayisinin teknolojisiyle, tecrübesiyle, mühendislik altyapısıyla, bütçesiyle, bilgi paylaşım metodolojisi ve proje yönetim sistematiÄŸi ile geldiÄŸi noktayı bir kez daha gözler önüne sermektedir. Artık kendi firmaları, kendi insan kaynağı ve kendi imkanlarıyla üreten ve ürettiÄŸini ihraç edebilen bir ülke durumundayız.” dedi.
Dost ve kardeş Pakistan’a ihracı gerçekleştirilecek MİLGEM’lerin henüz bir başlangıç olduğuna yönelik değerlendirmesini dile getiren Akar, şunları söyledi:
“Reis sınıfı denizaltılarımızın inÅŸasında elde edeceÄŸimiz tecrübelerle tıpkı MİLGEM’lerde olduÄŸu gibi milli denizaltımız MİLDEN’i de üreteceÄŸimize inanıyoruz. Kendi ihtiyaçlarımızı karşılamanın yanı sıra dost ve müttefiklerimizin de ihtiyaçlarını karşılayabilecek seviyeye ulaÅŸacağız, bu konuda kararlıyız. Denizaltılarımızın tamamlanıp donanmamıza katılması TSK’nin etkinlik, caydırıcılık ve saygınlığına önemli katkılar saÄŸlayacak, Deniz Kuvvetlerimiz, hem Mavi Vatan’ımızdaki hak, alaka ve menfaatlerimizi hem de Kıbrıslı kardeÅŸlerimizin haklarını çok daha güçlü bir ÅŸekilde koruyacaktır. Bu çalışmaların ne kadar hayati önemi haiz olduÄŸu, Ege’de, DoÄŸu Akdeniz ve Kıbrıs’ta yaÅŸanan son geliÅŸmelere bakıldığında bir kez daha ortaya çıkmaktadır.”
Libya ile yapılan mutabakat
Libya ile yapılan “Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması” ile “Güvenlik ve askeri iÅŸ birliÄŸi” mutabakat muhtıralarını, “hak ve menfaatlerin korunması yönünde atılan stratejik öneme sahip adımlar” olarak nitelendiren Akar, şöyle konuÅŸtu:
“Bu adımlar ile her iki ülkenin hak ve menfaatleri doÄŸrultusunda tamamen BM kararlarına ve uluslararası hukuka uygun bir ÅŸekilde, deniz yetki alanları kayıt altına alınarak bölgede oldubittilere izin verilmeyeceÄŸi açık bir ÅŸekilde ortaya konmuÅŸ ve haklarımızın korunması saÄŸlanmıştır. Köklü tarihi, kültürel, ekonomik baÄŸlarımız olan Libya ile güvenlik ve askeri iÅŸ birliÄŸi kapsamındaki faaliyetlerimize de devam edeceÄŸiz. Yedi iklim üç kıtaya barışı, huzuru ve adaleti götüren atalarımızdan aldığımız ilhamla ve milli, manevi deÄŸerlerimiz doÄŸrultusunda bugüne kadar mazlum ve maÄŸdurların yanında olduk. Aynı ÅŸekilde bugün Suriye’de olduÄŸu gibi Libya’da da barış, huzur ve güvenlik saÄŸlanana kadar Libyalı kardeÅŸlerimizin yanında olmaya devam edeceÄŸiz. Türkiye, savunma sanayisindeki stratejik ihtiyaçlarını kendisi tasarlayabilir, geliÅŸtirebilir, üretebilir ve bunların ihracatını yapabilir hale gelinceye kadar durmayacağız, dinlenmeyeceÄŸiz, gece-gündüz çalışacağız. YapabildiÄŸimizi, üretebildiÄŸimizi gördük, bundan sonra da üretmeye devam edeceÄŸiz.”
“Çalışıyoruz, çalışacağız ve baÅŸaracağız”
Yüksek teknolojiye dayalı savunma sanayisindeki yerlilik ve millilik oranının yüzde 70’ler seviyesine çıkarıldığını belirten Akar, şunları kaydetti:
“2023 yılına kadar bu oranı yüzde 75 seviyesine çıkarmak için çalışıyoruz, çalışacağız ve inanıyoruz ki baÅŸaracağız. Kamu kurum ve kuruluÅŸları, özel sektör, vakıf ÅŸirketleri, üniversiteler hep birlikte, omuz omuza aklın ve bilimin rehberliÄŸinde ciddiyet, samimiyet, diyalog ve koordinasyon içerisinde çalışarak hedeflerimize ulaÅŸacağımıza yürekten inanıyoruz. Bu vesileyle, milli savunma sanayimizin geliÅŸmesindeki kararlı tutumunuz, liderliÄŸiniz ve desteÄŸiniz dolayısıyla zat-ı devletlerine şükranlarımı sunuyor, gurur duyulan bu projelerin hayata geçirilmesinde, baÅŸarıyla yürütülmesinde emeÄŸi geçenlere, katkıda bulunanlara yüksek müsaadeleriyle teÅŸekkür ediyorum. Denizaltılarımızın ülkemize, milletimize ve silahlı kuvvetlerimize bir kez daha hayırlı ve uÄŸurlu olmasını diliyorum.”
Kaynak: AA