EY HAÇLILAR BİZ HAZIRIZ, BEKLİYORUZ!

Türkiye’mizde de benzeri bir sonuç ortaya koyarak, terör örgütünü pasifize etme noktasına gelmiştik.  Ama gariptir ki “Çözüm Süreci” karşıtları peydah oldu.

Sürecin sekteye uğrayıp, başarısız olması için ellerinden geleni yaptılar.Teröristlerin Habur’dan işgal kuvveti gibi militan kıyafetleriyle silahlı olarak yurda girmesini sağladılar.Aynı mihraklar bu girişi bir koz gibi kullanıp, devleti de terör örgütü ile eş tuttular.Ama bir sorun vardı; yöre halkı % 90’ların üstünde bir oranla sürece sahip çıkıyordu.Bunu da bir başka provokasyonla bertaraf ettiler.Kaçakçılık yapan sivilleri vurarak katliama  sebep oldular.Bu katliamdan da ipini tuttukları medya marifetiyle yaptıkları algı operasyonu ile devleti yani iktidarı sorumlu tuttular.

Nihayet zaten istemedikleri çözüm sürecini noktalamayı başardılar.O gün Habur provokasyonundan da, kaçakçılık yapan sivillerin vurulmasından da devleti yani iktidarı sorumlu tutanların, devlet kurumlarına 45 yıl boyunca sızmaya devam ederek son darbeyi vurmaya çalışan Fetö olduğu daha sonra ortaya çıkan gelişmelerle açıklığa kavuşacaktı. Pazarda eşi ile alışveriş yapan rütbeli bir askerimizin katledilmesi, ilk defa göreve atanarak lojmanlarında uyumakta iki genç polisin kafalarına sıkılan kurşunla şehit edilmesi de süreci sona erdirme niyetinin sonucuydu. Bu cinayet teşkilat içindeki Fetö’cü hainler vasıtasıyla lojmanın anahtarını alarak, sessizce içeriye giren teröristlerce gerçekleştirilmişti.

İşte o noktadan sonra süreç içerisinde yeterince yığınak yapan terör örgütü, kendisine biçilen misyon gereği, bölgede isyanın fitilini ateşledi. Tabii ki yöre halkının kendileri ile birlikte savaştığı imajı vermek için sivillerin evleri teröristlerce işgal edildi. Siviller kendi evlerinde rehin alındı.Tabii ki bu kritik durum terör örgütü ile ortaya konulan savaşı da devletten yana zorlaştırmıştı. İsyan başlatılan şehirler de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sivillerin şehri boşaltması sağlanarak mücadele başlatıldı. Ama mücadele devam ederken güvenlik güçleri içindeki hainler de boş durmuyor tuzaklanmış evlere çok sayıda güvenlik gücü personelimizi göndererek şehit olmalarını sağlıyorlardı.Bunu da iktidarı yıpratma amaçlı kullanıyorlardı. Yine de işgal edilen şehirler, büyük tahribata rağmen kurtarılıp, şehirlerin yeniden imar edilmesine başlandı.

Bu gelişmeler yaşanırken daha önce terörle mücadele silahsız olmaz diyenlerin bu sefer de teröristleri savunarak “Devlet terör örgütüne orantısız güç kullanıyor. Terörist de insan” demeleri, ilginç, ilginç olduğu kadar da omuzlarından yukarı doğru uzanan kukla iplerini görünür kılan bir tezattı.Tabii ki bu tezatı, tezata düşenler görmeyecek, görmek istemeyecekti.
Bu isyan hareketi de terör örgüt ve finansörleri açısından fiyasko ile sonuçlanmıştı. Akıllarına sık, sık başarılı oldukları darbe yapma konusu geldi.
Darbe ile getirdikleri iktidara ülkeyi kolayca parçalatabilirlerdi. Bunu bildiği için olsa gerek Kılıçdaroğlu “Kürtlere özerklik vereceğiz”
sözünü ilk defa telafuz edip, ısınma hareketini başlatmıştı bile.
Türkiye’yi işgal ederek amaçlarına ulaşmak için 15 Temmuzda darbe görünümlü işgal hareketi başlattılar. Ama diğer darbelerde elde ettikleri başarı bu darbede elde edilemedi. Çünkü ülkenin son 15 yıldaki kazanımlarını kaybetmek istemeyen halk, yurdun dört bir yanında sokağa dökülüp, ilan edilen sokağa çıkma yasağını dikkate almamıştı.

Tankların önüne yatıyor, yüksek binalardan uçaklara taş atıyor, sadece “İman Gücü” ile bir savaş veriyordu. Bu girişimin de sabahın ilk ışıklarıyla beraber fiyasko ile sonuçladığı görüldü.Bu darbeyi de Haçlı devletlerin tam 16’sı desteklemişti. Hatta İngiltere Kıbrıs Rum Kesiminde kendilerine sivilleri vurma emri verilmiş 90 bin askeri bekletiyordu. Elli bin Haşdi Şabi miltanı da Türkiye’yi parçalamak için darbenin başarılı olmasını
bekliyordu.Hem İngiliz askerleri, hem de Haşdi Şabi miltanları işgale son noktayı koyacak, şehirlerde patlatacakları bombalar ve sivil katliamları ile Türkiye’yi kantonlara dönüştürecekti.

Bunu da başaramadılar..
Ama terör örgütü finase eden emperyalist Haçlılar yılmadılar. Yeni bir deneme hazırlığı yapmaya devam ediyorlar. Güya ipini tuttukları diğer terör örgütü Deaş ile mücadele(!) adına YPG ve PKK’ya binlerce TIR dolusu silah veriyorlar. Verdikleri silah aslında Deaş teröristlerinin sayısından bile fazla. Çünkü terör örgütlerini aynı çatıda birleştirip, donanımlı ordu kurdurarak 900 km uzunluğundaki sınırlarımızdan girişini sağlama derdindeler.
Biz de hazırız ve onları sınırlarımız içinde değil, sınırlarımız dışında; Suriye’de bekliyoruz.

Bu sefer de başarı şansları sıfır noktasında ama yine de Haçlılar hayal kurmaya devam ediyorlar. İmkansız çünkü, 7’den 77’ye her Türk vatandaşı
şehadete ulaşmak için dua ediyor.Yani yatakta normal bir ölüm yerine vatanı için ölmek istiyor.

Böyle bir ülkeyi parçalamak mümkün mü?

Mümkün olmadığını zaman onlara da, bize de gösterecek. Biz şehadet için hazırız; Haçlı piyonu, paralı askerler, siz de hazır mısınız?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir