Siz hiç evde bulamadığınız çorabı eşinize değil de, yoldan geçen bir kadına sorar mısınız?

Bu garib duruma karşı uyarı yapanlara da “Ne var bunda, ikisi de kadın” der misiniz?

Kılıçdaroğlu tam da bunu yapıyor işte..

Çünkü Yargının görevi olan konuların;

Yargının verdiği bir kararın hesabını,

iktidara soruyor.

Hani erkler ayrılığı vardı?

Yasama-Yürütme ve Yargı ekleri arasında, yetki ve sorumluluk sınırı yok mu?

Adalet yoksa, bu konu Yargının sorumluluk alanı değil mi?

Verilen karara karşı bir itirazınız varsa, kanunlar itirazın yol ve yöntemini de belirlemiş.

Mahkemenin verdiği gerekçeli kararı okur, bir üst mahkemeye başvurursunuz.

Gerçi bunu en iyi bilen CHP’dir. Çünkü yıllardır üst mahkeme kapılarını en çok aşındıran kendileridir.

Belki Yasama organının da yapabileceği birşeyler vardır.

“Yasama organı” derken, beraber yürüdüğü vekiller Yasama organı mensubu değil mi?

Yapacakları iş, adaleti sağlayacak düzenleme için, kanun teklifi vermek değil mi?

Bunu da yapmıyor, Meclisten sokağa çıkıyorlar.

Sanki kanunların verdiği itiraz hakları ortadan kalkmış gibi..

Ne değişti de sokakları arşınlayarak, Yargı kararını değiştirmeye çalışıyorsunuz?

Yargının, siz kaç kilometre yürüdükten sonra karar değiştireceğini(!) düşünüyorsunuz?

Aslında Yargı kararı bahane, halkı sokağa dökerek kaos ve kargaşa ortamı yaratma niyeti şahane.

Tamam, yollar yürümekle aşınmaz da; ya provokatörler sızar, yeniden Gezi benzeri olaylar başlar, bu pervasızlığa sabredemeyenler de “Yeter artık” diyerek sokağa çıkarsa ne olacak?

Ortaya çıkacak sonucun hesabını verebilecek misiniz?

Demirtaş kanunları umursamadan “Ben yaptım oldu” diyerek yüzlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz terör ve tedhişin fitilini ateşledi ama şimdi hürriyetten yoksun kalarak bedelini ödüyor.

Eğer yine böyle bir sonuç ortaya çıkarsa, Kılıçdaroğlu’nu hiç kimse kurtarmaz.

Ama isterse ona bir ayrıcalık yapar, çok iyi anlaştığı Demirtaş’la aynı koğuşa yerleştiririz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir